Ferhat KENTEL
Öncelikle şunu belirteyim:
Diyarbakır’da Hüda Par’lı insanları saklandıkları evlerden çıkarıp, üzerlerine sürü gibi çullanıp kafasını taşla ezen ve parçalayan insanların sahip olduğu zihniyetin Malatya’da Protestanları kesen, Selendi’de Romanları linç eden faşist yaratıklarınkinden hiçbir farkı yok.
Hiçbir gerekçe böyle bir vahşeti haklı gösteremez. Hüda-Par adlı partinin müktesebatındaki vahşet örnekleri de bu linçleri haklı çıkarmaz.
Bir “davaya sahip olmak”, acılar çekmiş olmak otomatik olarak herşeyi mubah kılmaz. Birikmiş öfke anlaşılabilir. Geçmişteki travmaların yarattığı birikim de, unutmamak da anlaşılabilir. Ancak öfkenin bu şekilde dışa yansıması, beğenmediğiniz faşistlerin yöntemlerine benzemeye başlıyorsa, istediğiniz kadar siz davanızın “kutsal” olduğunu falan anlatın; hiçbir şeye yaramaz; davanızın o faşistlerin davasından farkı kalmaz.
Dolayısıyla faşiste faşist demekte büyük yararlar var.
Tabii başka ihtimaller de var; o faşist görünümlü yaratıkların aslında başka mahfiller tarafından Kobanê protestocusu kalabalıkların içine “iliştirilmiş” olmaları gibi... bu türden ihtimalleri aklımızda tutmakta yarar var.
Bunları not ettikten sonra, PYD ve KDP arasında son “koridor açma” meselesinde gelişen irtibatın daha “öznelerarası” ve “diyalojik” yeni bir ilişki yaratabileceğini umabiliriz.
İşin bir de “beri” tarafı yani Türkiye ciheti var.
Her şeyden önce “PKK terör örgütüdür, onun uzantısı PYD de terör örgütüdür; dolayısıyla PYD ve IŞİD aynı şeydir” demek, neresinden baksanız iler tutar tarafı olmayan ideolojik, iç tüketime yönelik uyduruk bir jargondur.
Çünkü bugün Kobanê’de dünya basında, Türkiye’nin “milli” basınında ya da TV kanallarında “kim nereden girerse ötekini yener, kime silahlar gidiyor, kim iki sokağı geri aldı?” minvalinde cereyan eden düzeysiz tartışmalarda dile getirilen cinsten “iki taraflı bir savaş” asla söz konusu değil.
Kobanê’de IŞİD adlı bir güruh saldırıyor. Vaatlerini açık açık dile getiriyorlar; kafa kesmek, tecavüz etmek, kadın satmak... “Kürt kadınları bize helaldir” diyerek...
Onlar Kürtlerin vatanlarına saldırıyorlar. PYD ise Kürtlerin toprağını, evini savunuyor. Bu manzara, soğuk bir şekilde hangi tarafın daha çok adam vurduğunun hesabının tutulmasıyla değerlendirilebilecek bir durum değil.
Burada eğer ruhunuzu satmadıysanız, aklınızı, kalbinizi yitirmediyseniz, ancak PYD’nin yanında taraf tutabilirsiniz. Burada şantaj yapanın, “ama siz de KDP/PDK’lıları dışlamıştınız, ama Esad’a destek olmuştunuz” veya “biz dememiş miydik?” gibi gerekçeler üretmenin ya da “lütuf” gibi yüze çarparak, “iyilik yaptık, daha ne istiyorsunuz?” demenin hiçbir meşruiyeti olamaz. Çünkü çok açık bir durum var: soykırım Kobanê’nin kapısında nöbet tutuyor.
Ve artık Ortadoğu’da Kürt realitesi var. Daha doğrusu hep vardı ancak bugün ulus-devletler arasında kurulmuş, köylerin ortasından geçen, akrabaları birbirinden ayıran, yapıntı, kurgusal ve deli gömleği gibi bir şey olan sınırların artık zihinlerde hiçbir hükmü yok. Kurgusal olsa da, o sınırları çizenlerin ellerindeki silahlar sayesinde gerçekmiş gibi dayatılan sınırlar çökmüş durumda. Bu yüzden Türkiye’deki, Irak Kürdistanı’ndaki, Rojava’daki, muhtemelen İran’daki Kürtlerin ruhlarının titreşim halinde olması kadar “normal” bir şey olamaz.
Bu normallik bir zamanlar TC devletinin başbakanı Erdoğan’ın eşiyle birlikte, Suriye diktatörü ve eşiyle can ciğer kuzu sarması hallerinden çok daha “insani”dir. Bu “insanilik” olduğu için “Kobani’den bize ne?” sorusu asla insani değildir. “Şam’dan size ne?” sorusunun cevabından bile daha “insani”dir. Çünkü içinde hesap-kitap yoktur; saf insanlık acısı vardır.
Hesap-kitaptan, büyüklenmeden, “büyük-devlet” megalomanisinden uzak, böyle bir ruh haliyle düşünmek demek, Kobanê’de Kürtleri, Karatepe’de Türkmenleri ne yapıp edip IŞİD belasından korumak demektir. (BasHaber Gazetesi)
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020