Galip DALAY
Trump’ın Ortadoğu turu büyük bir ilgiye mazhar oldu. Gezinin Suudi Arabistan ayağında ev sahibi hanedanlık hiçbir masraftan kaçınmamış, şatafatlı bir karşılama hazırlamıştı. Burada Suudi Arabistan’ın silah antlaşması olarak takdim edilen 110 milyar dolarlık güvenlik poliçesi satın alması medyada epey yer aldı. Mesele magazinel bir boyut kazandı. Bu başlık epey irdelendiği için, onu şu anlık bir kenara koyalım. Meselenin biraz daha siyasal ve jeopolitik tarafına yoğunlaşalım.
Trump Amerikası’nın Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail ekseninde inşa etmeye çalıştığı kuşağın ülke olarak kurucu ötekisini İran, dalga olarak ise Arap dünyasındaki Arap Baharı olarak lanse edilen değişim dalgası oluşturuyor. ABD merkezli, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail sac ayakları üzerine bina edilmiş eski bölgesel düzenin yeni bir formda diriltilmesi bu ziyaretin jeopolitik hedefini oluşturuyor gibi duruyor. Tabii buraya şimdi Birleşik Arap Emirlikleri de eklenmiş durumda.
Daha açacak olursak, yaşananlar şunu gösteriyor ABD, Ortadoğu’da tedrici olarak IŞİD öncelikli stratejiden İran öncelikli stratejiye geçiş yapıyor. Burada ABD, Obama döneminde yaptığı bir hatayı farklı bir şekilde tekrardan yapıyor. Obama, İran’ı nükleer başlığa indirgemişti. Obama, buradaki her ilerlemeyi İran dosyasındaki iyileşme olarak okudu. İran’ın bu şekilde nükleer başlığa indirgenmesi İran’ın bölge için asıl problemi teşkil eden bölgesel politikalarını görünmez kıldı. İran, nükleer başlığa indirgendikçe bölgesel politikalardaki hareket serbestisi arttı. Bu dönemde bölgenin İran’dan algıladığı asıl tehditle ABD’nin İran tehdidi okuması birbirlerinden önemli oranda ayrıştı. Bu aynı zamanda ABD’nin bölgesel müttefikleriyle ABD’nin arasını açan ana meselelerin başında gelmekteydi.
***
Benzer şekilde, Trump yönetiminin de İran okuması sağlıksız bir zemine oturuyor. O da İran’ın bölgesel politikalarından ziyade İran’ın kendisini, rejimin karakterini sorunsallaştırıyor. Nükleer anlaşmayı sorunsallaştırıyor. Türkiye perspektifinde veya daha tabandan bir okumayla bölge için bunlar İran dosyasındaki ana meseleleri teşkil etmiyor. Daha tali konular bunlar. İran’ın bu şekilde konumlanması İran’ı daha reaktif kılar ve son yıllarda izlediği yıkıcı bölgesel politikalarına daha fazla yatırım yapmasına yol açar. İran’ın daha fazla sistem dışına itilmesi ve rejim değişimiyle tehdit edilmesi, İran’ı bölgede izlediği ve kendisinin ileri önleyici strateji olarak isimlendirdiği bölgesel güvenlik politikasına daha fazla yatırım yapmasına yol açar. Bu da bölgedeki kaos ve krizin daha fazla derinleşmesine yol açar.
Buna ilaveten, bu yeni birlikteliğin diğer bir kurucu ötekisini de Arap dünyasındaki değişim dalgası oluşturuyor. Trump ve ABD’li diğer yetkililerin Riyad’dayken ısrarla demokrasi, insan hakları ve iyi yönetim konularında birşey söylemekten kaçınması sadece anın ve mekanın getirdiği bir zorunluluğun eseri değil. Bu tutum Washington’un bölgeye dair yeni siyasal tasavvurunu teşkil ediyor. Arap Baharı’nı İslamcıların yükselişi, kaos, radikalizm ve İran’ın nüfuz alanını genişletmesi olarak okuyup bunu mahkum eden bir yaklaşım hakim Washington’a. Bu yaklaşımın da bölgedeki geçiş sürecini veya ara dönemi daha sancılı, kaosu daha derin kılacağını kestirebiliriz. Ortadoğu’da insanların demokrasi, adalet, daha insani yaşam, hürriyet ve refah taleplerini es geçen hiçbir yaklaşımın bölgede güvenlik veya düzeni tesis etmesi pek olası değil. Arap Bahar’ının açığa çıkardığı siyasal enerjiyle bölgede her geçen gün daha fazla taraftar toplayan otoriter rejimleri kader olarak görmeyen siyasal psikolojinin buna müsaade etmesi artık pek kolay değil.
Son olarak, bu yeni hattın ABD merkezli Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’e yaslanan bir yeni bölgesel düzen inşası tasavvurunun olduğu anlaşılıyor. Daha önceki bölgesel düzen(sizlik)in yeniden canlandırılması bir bakıma...Bu arayışın Türkiye ve Katar gibi ülkeleri de dışarıda bırakmayı öngördüklerini tahmin edebiliriz.
Akif Emre vefat etti. Allah rahmet eylesin! Kendisinin fikir hayatından ve temsil ettiği fikri namustan biz razıydık. Allah da ondan razı olsun! Kendisi her dönemin işlevsel bir kalemi olmadı. Buna tevessül etmedi. Zaten düşünce ve söz dünyasına güç mücadelesindeki fonksiyoneliğin ötesinde bir anlam biçmeyen hiçbir irade veya merci tarafında pek makbul veya muteber de görülmedi. Bu şekilde işlevselleştirilmeyi veya metalaşmayı reddetmesi ise onu ömrünün vefa ettiği bütün dönemlerde anlamlı bir kalem, kelam ve fikir erbabı kıldı.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.12.2021
11.02.2020
3.02.2020
28.01.2020
20.01.2020
13.01.2020
6.01.2020
31.12.2019
24.12.2019
17.12.2019