Hasan Bülent KAHRAMAN
Önce bir gözlem: televizyonlarda bazen Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri ile yapılmış görüşmeleri izliyorum. Bu kişilerin mutlaka üst düzey yönetici olması gerekmiyor. Bazı mahalli din görevlilerinden de görüş veya açıklamalar alınıyor. Hepsinde konusuna derinden bir vukuf, hâkimiyet ama hepsinden önemlisi dikkate değer bir ciddiyet ve vakar görüyorum. Her şeyin birbirine girdiği, karıştığı, ağırbaşlılık kavramının gitgide hayatımızdan çıktığı bir dönemde bunu son derecede önemsiyorum. Diyanet'in mensuplarına bir kurum ve meslek bilinci verdiğini gösteriyor ki, din konusunda önemli bir husustur bu.
Söz konusu tutum Diyanet İşleri Başkanı'nın tavrından da kaynaklanıyor. Bu kurumun başına daima işini iyi bilen, vazifesinin şuurunu müdrik, yüksek seviyede kişiler geldi. Bunu da bunca karmaşanın yaşandığı bir toplumda üstünde durulması gereken bir unsur olarak kaydediyorum. Başkanları o konuma hazırlayan kurumların, aşama ve evrelerin bu bakımdan ayrıca irdelenmesi gerekir.
Bütün bunlar iyi, güzel, etkileyici. Ne var ki, Diyanet İşleri ile ilgili temel sorunu ortadan kaldırmıyor. Bunların ilki, eski bir tartışma: laik devlette bu kurumun taşıdığı özellikler. Bilhassa "devlet kurumlarından" biri olması. Elbette dikkatten kaçırılmaması gereken bir nitelik bu. İştar Gözaydın'ın bu konuda yazdığı Diyanet: Türkiye Cumhuriyetinde Dinin Tanzimi isimli kitabı tüm dinamikleri, vektörleri yerli yerine oturtuyor. Bir dönem çok tartışılan bu konuda hâlâ gidecek çok yolumuz var ama ilginç olanı artık kimsenin bu meseleyle ilgilenmemesi.
İkincisi, gene bu niteliğinden ötürü DİB'in din alanında tartışmalı, çekişmeli konularda aldığı tavır. O konularda DİB, hâkim devlet ideolojisinin mantığı dışına çıkamıyor. Yanlış anlaşılmaları bertaraf ederek belirteyim ki, gene o konularda DİB devletin en devletçi, hatta daha ileri giderek söyleyeyim, en Kemalist kurumudur. Hazırlanış mantığına hâlâ en ciddi şekilde sadakat gösteren kurumlardan biridir ve bu açıdan bakınca ortaya ilginç bir sonuç çıkıyor: devlet idaresine hâkim partilerden, yönetimlerden bir tanesi bile o kuruluş mantığının dışında hareket etmemiştir.
Bu durumun en ileri derecede geçerli olduğu konu Alevilerdir. Geçenlerde Dİ Başkanı Mehmet Görmez Beyefendinin Aleviler'le ilgili bir açıklamasını dinledim. Son derecede makul, bu konudaki tartışmaları ortadan kaldırmayı amaç edindiği besbelli sözler ediyordu. Büyük saygıyla izledim. Ne var ki, aradan geçen birkaç gün içinde DİB'in yayınladığı Türkiye'de Dini Hayat adlı araştırmayı basında takip ettim. Türkiye'deki mezhep dağılımını gösteren bir inceleme var ve bu mezhepler içinde Aleviler yok.
Bu kadar hassas bir konuda böyle bir sonuçla karşılaşmaktan rahatsızlık duymamak mümkün mü? Alevilerin ifade ettiği nüfusla devlet sayımlarındaki nüfusları arasında zaten orantısız bir fark varken şimdi bir de bu mezhep mensuplarının Türkiye'de hiç mevcut değilmiş gibi gösterilmesi aklın alacağı bir şey değil.
Buna dönük bir açıklama elbette verilebilir, DİB de yapacaktır o açıklamayı. Belki ben de gözden bir şey kaçırmışımdır. Fakat hiçbir açıklamanın bu "saymama" sorununu gidereceği kanısında değilim. Hatta o açıklamaların getireceği, "din kardeşi" olmak türünden yaklaşımların da tıpkı "hoş görmek" gibi bir yukarıdan bakışın, bir "cam (görünmez) tavan" oluşturmak türünden sakıncalar içerdiği kanısındayım.
Açıkçası, devlet kararlı şekilde Alevi gerçeğini kabul edip benimsemeli ve Alevileri demokrasinin Kürtlerle birlikte vazgeçilmez iki unsurundan birisi telakki etmelidir. Saymamak Türkçede hem saygı göstermeme, dikkate almama anlamına gelir hem de matematik bir işlemdir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025
18.11.2024
31.10.2024
23.10.2024
8.10.2024