Hasan CEMAL
‘Gazeteci milleti’nin meslek hayatı inişli çıkışlıdır.
Gün gelir işini kaybeder.
Gün gelir çalıştığı yer kapanır, kapatılır.
Gün gelir kovulur.
Gün gelir mahkemeye, hapse düşer.
Gazeteci milletinin kaderidir bütün bunlar.
‘İş güvencesi’ pamuk ipliğine bağlıdır.
Kimi gazeteci kaderine küser, mesleği bırakır.
Kimi sonuna kadar tutunmaya gayret eder, bir gün ‘filmin sonu’nu görebileceğini sanarak...
Galiba ben de bütün bu duraklardan geçtim 45 yıllık meslek hayatımda...
Bu satırları pazar sabahı tenha bir kahve köşesinde Radikal için yazıyorum.
Yıllar yılı elime alarak keyifle okuduğum Radikal artık ‘kağıt’ta yok, sadece ‘internet’te var.
Radikal artık dijital bir gazete.
Geleneksel Radikal’i özleyeceğim.
Ben de bir yıldır ‘kağıt’ta, ‘basılı gazete’de yokum.
‘İnternet gazetesi’nde, T24’te yazıyorum.
Bu yüzden, geleneksel okurlarımın bir bölümünü kaybettim ama yeni okurlar kazandığımı da biliyorum.
Yeri gelmişken bir noktayı daha belirteyim.
‘Kağıt’tan ayrıldığımdan beri artık ben de elime basılı gazete almıyorum ve zorunlu olmadıkça hayatı ‘internet’ten izliyorum.
1980’lerde Cumhuriyet ofsete geçerken
Bir gazetenin kapanması hüzün vericidir.
Acılıdır.
Her şeyden önce ‘gazeteci milleti’nden işini kaybedenler olduğu için öyledir.
Radikal’in dijitale geçmesi dolayısıyla işini kaybeden meslektaşlarıma Allah kolaylık versin.
Ama çok da canlarını sıkmasınlar.
Dünya dönüyor, hayat devam ediyor.
Küsmesinler gazeteciliğe, tutunmaktan vazgeçmesinler.
Gazetecilik, demin belirttiğim gibi inişli çıkışlıdır ama güzel bir meslektir.
Bir pazar sabahı erken, kimseciklerin olmadığı bir kahve köşesinde bilgisayarımla baş başa otururken, hatıralar dipsiz bir kuyudan çıkarak geliyor.
1982, 1983 yıllarıydı.
18 yılımın bir solukta geçtiği Cumhuriyet’te genel yayın yönetmeniydim.
Sancılı bir dönemdi.
Bir yandan 12 Eylül askeri yönetiminin güçlükleriyle boğuşurken, aynı zamanda gazeteye teknoloji atlatmak, ‘tipo’dan ‘ofset’e geçmek için zorlu bir uğraş içindeydik.
Özellikle teknik kesim tedirgindi.
Çünkü teknoloji değişimi onlar için iş kaybı anlamına gelecekti.
Biz de bunu sınırlı tutmak için gazetede bir eğitim programıbaşlatmıştık, çalışanların bir bölümünün yeni teknolojiye uyumunu sağlamak amacıyla...
Zor zamanlardı.
Özellikle ‘mürettiphane’de işini kaybedecek olanların hüzünlü bakışlarıyla karşı karşıya gelmek insanın içini acıtıyordu.
Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim isimli kitabımda ayrıntılarıyla anlatılır meslek hayatımın bu dönemi...
Faksla ilk karşılaşmam ve Cumhuriyet’in direnci
Basında teknoloji değişimi 45 yıl boyunca peşimi hiç bırakmadı.
1978 yılıydı.
Cumhuriyet’te bir yandan ‘mutfak’ta çalışıyor, diğer yandan muhabirlik yapıyordum.
Hayatımda ilk kez davetli olarak Amerika’ya gittim 1978’de. Amerikan Kongresi’nde bir senatörün ofisinde masanın üstünde duran kutu gibi tuhaf bir cihaz gördüm.
Dediler ki:
“Buna faks derler. Kâğıdı buradan sokup düğmeye bastın mı, mesela New York’taki ofisten aynen çıkar.”
Vay canına demiştim kendi kendime. Ve İstanbul’a gazeteye dönünce, büyük bir heyecanla arkadaşlarıma anlatmıştım faksmakinesini...
Faks bizim memlekete sanıyorum Turgut Özal döneminde, 1984 ya da 1985’te geldi.
Hayatımızı kolaylaştıracak bu sihirli aleti Cumhuriyet’e aldırmak, bir tane Ankara’ya, bir tane İstanbul’a koymak için akla karayı seçmiştim.
Başyazarımız (ve patron) Nadir Nadi Nuh diyor, peygamber demiyor, yeni bir masraf kapısı açılmasın diye faksa direniyordu.
Direniş, benim 1985’te Başbakan Özal’la yaptığım Uzakdoğu ve Japonya seyahatinin telefon faturasıyla kırıldı.
Yazı ve haberleri daha çok telefonla yazdırmak zorunda kalmıştım. Faksımız olsa, bu telefon faturasından nasıl kurtulacağımızı belgeleriyle anlatınca, Nadir Bey ikna olmuş, bugün artık pek ortalık da gözükmeyen faks makinesi Cumhuriyet’e de girmişti.
Turgut Özal’ın teknolojik sürprizleri
1986 yılı, ara seçim dönemi.
Bir gün Başbakan Özal’la İskenderun’dan Antalya’ya uçuyoruz. Helikopterin içinde Güneri Cıvaoğlu’yla Yavuz Donat da var.
Rahmetli Özal, Yavuz Donat’a döndü, “Oğlunu aramak ister misin?” diye sordu.
Kafa mı buluyor diye birbirimizle bakıştık.
Yavuz’un oğlu Amerika’da okuyordu.
Numarayı aldı, o zamanlar yeni çıkmış olan araba telefonubenzeri bir telefonu çevirdi helikopterin içinde, “Ben Turgut Özal, bir dakika, babanı veriyorum” diyerek telefonla ahizesini Yavuz Donat’a uzattı.
Hayretler içinde kalmıştık.
ANAP’ın lideri Başbakan Özal’ın 1980’lerdeki baş sloganlarından biri, “Türkiye’ye çağ atlatıyoruz”du.
Yine 1980’li yıllardı.
Özal’la Güneydoğu’da bir barajın temel atma törenine gidiyoruz.
Çok geciktik. Yazı zamanı geliyor ama biz hala dağ tepe yol alıyoruz. Nerede yazacağız, ne zaman nasıl geçeceğiz?..
Merhum Özal tonton havasındaydı o gün, sürekli takmayın kafaya deyip duruyordu.
Dağ başına geldik.
Kocaman kocaman çanak antenler, uzay üssü gibi. Bir büyük masa, üstü telefonlarla dolu. “Gidin istediğiniz yeri arayın!” dedi. Dağ başından telefonu çevirdim, tak karşımdaydı Cumhuriyet santralı...

Ankara’dan İstanbul’a fotoğraf yollama çilesi
1975 yılı.
Cumhuriyet muhabiri olarak CHP lideri Ecevit’i izliyorum, Batı Almanya’nın başkenti Bonn’da. İstanbul’a haberimi yazdırmak için koşturmaca içindeyim.
Önce teleks...
Çalışmıyor, kumlu çıkıyor.
Otel santralına yazılıyorum.
Bekle Allah bekle!
Dört beş saat telefonun başında kıvranıyorum ama olmuyor. Sonunda midemde ağrılar İstanbul’a, gazeteye haberimi yazdıramıyorum.
1990’lı yılların ikinci yarısı.
Sabah’tayım.
Savaş halleri içinde çalkalanan Kosova’dayım. Dikkatimizi çekiyor. Bir Japon gazeteci, küçük bir çanak anteni arabasının üstüne koymuş, yol kenarından yazı ve fotoğraflarını geçiyor.
Kıskanıyoruz Japon meslektaşımızı...
Meslek büyüklerimiz anlatırdı.
1950’lerde telefoto denen alet Ankara’da ilk kez Cumhuriyet bürosuna gelmiş. Öğle aralarında Ankara gazetecileri büroya uğrar, fotoğrafın İstanbul’a nasıl geçtiğini seyrederlermiş.
Fotoğraf geçilir ama filmlerin asılları, negatifleri de uçakla İstanbul’a gönderilirmiş. Bunun için de bir kişi Esenboğa’ya gider, bir hostes ya da yolcu bulur, rica minnet edilirmiş...
Televizyonun öldüremediğini
internet mi öldürecek?
Şimdi her şey bir tık mesafesinde.
Ben bile kaç yıldır cep telefonumla fotoğraf çekiyorum, istediğim yerde yazılarımı yazıyorum, hepsini bir tıkla gazeteye gönderiyorum.
Geçmişi bildiğim için mutluyum.
Teknolojideki baş döndürücü gelişmeyi yaşadım çünkü. Hayatım kolaylaştı bir gazeteci olarak.
İyi güzel ama Hasan Cemal, Radikal de dijital ortama taşınırken, birçok meslektaşın işinden oldu.
Evet, yazımın başında belirttiğim gibi, bu da acı bir gerçek...
1984 yılında Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Yürütme Kurulu’nda çalışmaya başladıktan sonra dokuz yıl boyunca basın ve teknoloji meselesi peşimizi hiç bırakmamıştı.
Hepimiz geleneksel basından geliyorduk. Yazılı basının yılmaz savunucularıydık.
1980’lerin sonundaki bir toplantımızda, Harvard Üniversitesi’nden iki akademisyenin verdiği brifingde, kâğıda basılı gazetelerikaranlık bir geleceğin beklediğini, bunun da ‘dijital gazete’nin ayak sesleri olduğunu, gelecekte herkesin kendi istediği gazeteyi sabah vakti bilgisayarında bulacağını dinlerken, dudak büktüğümüzü anımsıyorum.
Hazretleri biraz hayalperest bulmuştuk.
Önce, radyo öldürecek gazeteleri demişlerdi.
Olmadı.
Sonra sıra televizyon geldi.
Gazeteler televizyon rekabetine dayanamaz dediler yıllar yılı...
Televizyon da gazeteyi öldüremedi.
Şimdi de sıra ‘internet’te...
70 yaşındaki benden genç nesillere
Ama bu kez tehlike ciddi.
Bu kez tehlike büyük!
Hatta gerçekleşme yolunda bu ‘tehlike...’
Amerika’sında, Avrupa’sında, dünyanın birçok yerinde yazılı basıngeriliyor. Satışlar düşüyor, reklam gelirleri azalıyor.
Özellikle genç nesiller her geçen gün ellerine çok daha az kâğıt gazete alıyor, gazeteyi ‘dijital’den okuyor ve ‘sosyal medya’yı izliyorlar.
Zamanın ruhu böyle olduğu için de çanlar, çoktandır kâğıda basılı gazete için çalmaya başlamış durumda...
Ne yapmalı?..
Kaçış yok!
Teknoloji hayatın bir büyük ‘realite’si.
Benim gibi teknoloji özürlü geleneksel bir gazeteci bile, yazılı basından koptu, bir yıldır ‘internet’te yazıyor, bütün gazeteleri ‘internet’ten okuyor, ‘sosyal medya’nın içinde, Twitter ile anlık tepkiler bile verebiliyor.
Peki gazeteciliğe ne olacak?
Evet, yazılı basın bugünden yarına hemen olmasa da, zamanla ruhunu teslim edebilir.
Ama unutmayın bir şey ölmeyecek:
Gazetecilik!
Özünde ‘habercilik’in yattığı gazetecilik ölmeyecek. Gazeteci milleti varlığını koruyacak. Bağımsız gazetecilik, özgür habercilikeninde sonunda damgasını vuracak.
Bence bugün, özellikle Türkiye’de yazılı basının inişe geçmesinin altında sadece dijital rekabet yatmıyor.
Asıl büyük rolü, özgürlük ortamındaki, gazetecilik kalitesindeki gerileme oynuyor.
Bir başka deyişle:
Tayyip Erdoğan’ın, siyasal iktidarın medya üzerine uzanan, gittikçe koyulaşan gölgesi, genel olarak medyanın ama özellikle yazılı basının inandırıcılığını, güvenilirliğini olumsuz etkiledi.
Gerçek, özgür habercilik alanının iktidar baskıları karşısında gitgide daralması da, büyük basında gazete tirajlarıyla reklam gelirlerini zamanla gemlemiştir.
İster geleneksel, ister dijital
kritik nokta değişmiyor
‘Gazeteci milleti’nin zincirlerini kırmasıdır çıkış yolu.
Bağımsız medyadır çıkış yolu.
Özgür gazeteciliktir.
Ve medya patronlarının bu gerçeklere inanması, inandırılmalarıdır.
Başta Ankara -ya da siyasal iktidar- olmak üzere güç odaklarının kontrolünde, gölgesinde yapılan, hükümete biat etmiş gazeteciliğin hiç kimseye faydası dokunmaz.
Medyanın kazanması da, kar etmesi de, öncelikle inandırıcı vegüvenilir olmasından geçer.
İnandırıcı, güvenilir medyası olmayan bir ülkede demokrasi de olmaz, hukuk devleti de.
Demokrasi ve hukuk düzeninde taşların yerli yerine oturması için önce medyanın adam olması gerekir.
Ankara’da, hükümetler üzerinde nüfuz aleti olarak kullanılmak istenen medya bir süre sonra duvara toslar.
Kimseye hayrı dokunmaz böyle bir medyanın...
Bu medya ister geleneksel olsun, ister dijital olsun bu gerçek değişmez.
Zaman içinde nasıl ki ‘kağıt gazete’nin tiraj ve reklam geliri düştüyse, dijital gazeteler için de farklı olmaz, bir süre sonraçöküş gelmeye başlar usul usul...
Tık sayısı da yerinde sayar, düşer. Reklam gelirleri de inişe geçer.
Özlem ve umutla
Nereden başladım, nerelere geldim?..
Uzadı yazı...
Radikal çıkarken, Sabah’taydım.
Sabah grubunun Yeni Yüzyıl hamlesi, Doğan Grubu’nun Radikalkarşı hamlesine yol açmıştı.
O günleri çok iyi anımsıyorum. Her iki tarafta da yakın arkadaşlarım ‘operasyon’ların başında yer almışlardı.
Yeni Yüzyıl da iyi gazeteydi, Radikal de.
Bugün bakıyorum, keşke bir Yeni Yüzyıl, keşke bir Radikal, keşke bir Radikal-2 olsaydı diyorum.
Radikal’i özleyeceğim.
Radikal deyince elbette Kurucu Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Yılmaz’la onun halefleri, İsmet Berkan ve Eyüp Can da unutulmayacak.
Türkiye’nin dijital gazetesi Radikal’e başarılar diliyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024