Melih ALTINOK
DAEŞ son katliamını bir Ramazan günü yaptı. Kobani'de sivillere saldırdı, pek çok masum insanın canına kıydı. Bizim derdimiz bu, acımız büyük. Derdi yine başka olanlar ise bu terör saldırılarının ilk saniyelerinden itibaren manipülasyona başladılar.
Bizzat HDP'nin Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ bütün hukuk ve siyaset normlarını ayaklar altına alarak şu provokatif açıklamayı yaptı: "Türkiye IŞİD'e yardım etmediğini ispatlasın."
Evet aynen öyle. 1 milyon insanın hayatını kaybettiği Irak operasyonuna gerekçe gösterdikleri kimyasal silahları bulamayınca ABD'li yetkililer de aynı zavallı mantığın arkasına sığınmışlar ve alay konusu olmuşlardı: "Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir."
Oysa Yüksekdağ'ın ve Kürt gençlerinin kanı üzerinde yükselen medyalarının yeni bir 7-8 Ekim yaratma gayretkeşliğine cevap, bizzat saldırıya maruz kalan YPG'den gelmişti. YPG Sözcüsü Redur Halil, Al Jazeera'ya yaptığı açıklamada saldırganların Türkiye'den geldiğine dair bir kanıtları olmadığını, DAEŞ militanlarının ilçeye batı ve güneyden sızdıklarını belirtti.
Twitter'da @cengizalgan'ın dediği gibi egemen Kürt siyasal hareketinin gerçekten de silahtan önce insanların hayatına mal olan yalanlarını bırakması şart!
Neyse, biz yalanı, dolanı, Kürt ve Türk gençlerinin kanı üzerinde paten yapan kirli siyaseti bir yana bırakıp gerçeklere bakalım. Çünkü bölgede akan bu kanın durdurulması için üzerimize düşenler var. Artık bir canın daha kaybedilmesine tahammülümüz yok.
Saldırının hemen ardından Kobani'de yaralanan siviller Türkiye'ye getirilerek hastanelerde tedavi altına alındılar. Tıpkı daha önce Kobani'de yaşanan çatışmalar sırasında olduğu gibi.
Saldırı üzerine bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da şu ifadeleri kullandı: "Masum sivilleri hedef alan bu saldırıyı en güçlü şekilde lanetliyor, telin ediyoruz. Biz, bugüne kadar ülkemize sığınan, yardıma ihtiyacı olan, Türkiye'yi güvenli bir liman gören hiç kimseye kapımızı kapatmadık, sırt çevirmedik... Buradan bir kez daha açık ve net olarak ifade etmek istiyorum. Türkiye'yi terörle aynı çizgide göstermek kimsenin hakkı da haddi de değildir."
Türkiye, DAEŞ terör örgütünün ilk saldırdığı ülke. Buna karşın DAEŞ'i ilk vuran ve bu yapıyı 2013'te "terör örgütü" ilan eden de yine Türkiye. Muhalefetin "tezkereye hayır" bloğuna rağmen, Kobani kuşatması sırasında kente yardıma giden peşmergelerin ve silahlarının geçişine izin veren de başkası değil. Kobani'den kaçan 100 bini aşkın Kürt soydaşımız Türkiye'de misafir ediliyor.
Şimdi Türkiye'ye düşen sınırının hemen yanı başındaki bu tehdide karşı daha etkin mücadele etmektir. Türkiye'nin, iç barışını da tehdit eden DAEŞ terör örgütüne askeri müdahaleyi bir an önce gündemine alması gerekiyor.
Bu tavır, Türkiye'nin uluslararası camiada haksız ve insafsız şekilde sırtına yüklenen ağırlıktan kurtulmasına da yarayacaktır. Bakalım o zaman Türkiye'de yaptıklarıyla DAEŞ'ten farkı olmadığını gösteren PKK ve Suriye'de Kürtlere kimlik bile vermeyen Esat'ın kanatları altında palazlanırken DAEŞ'e ses çıkartmayarak büyümesini sağlayan PYD hangi yalanlara sığınacaklar?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019