Mücahit BİLİCİ
Dindarlar yüzyıllık bir istibdadın üstesinden gelerek ilk kez ağız tadıyla iktidara geldiler. Bu, AK Parti adlı büyük bir koalisyon ile sağlanmıştı. Bugün itibariyle o koalisyon bittiği gibi o parti de bitti. AK Parti bir RTE Partisi hâline geldi. Parti kabuğunun içinde bir lider ve onun temsilcileri var. Halk lideri seçtiği için lider de temsilcilerini seçiyor. Ayrıca lider sadakatleri geçmiş tecrübelerle kirlenmemiş (ve partiyi ayakbağı görecek kadar) “reisçi” bir taze kadroyu etrafında toplayarak ülkeyi yönetiyor. Partide lider dışındaki tüm özgül ağırlıklar birer kum torbası yapılıp dövüldüler yahut hallaç pamuğu gibi atıldılar. Ülkedeki en önemli devlet kurumu ülkenin istihbarat örgütü oldu.Sonuç: Kemalizm’den geriye doğru film sarılırken muhafazakâr-dindar çoğunluk kendisine Üçüncü Abdülhamid devrini layık ya da reva gördü. Hafiyeleriyle, hayırhah istibdad eğilimiyle hem şefkatli hem öfkeli baba figürü kitlelerin hissiyatına karşılık geldi.
Bugünkü krizin sebeplerinden birisi dindar kitlelerin demokrasi yolculuğunun ortasında durupAbdülhamidvari pederane siyaseti yeterli görmesidir. Erdoğan, belki de dindar tahayyülde Abdülhamid’in kaldığı yerden devam eden bir halife, hatta bir AtaDindar figürü olarak düşünülebilir.AtaTürk’e alışmış veya reddettiği şeyin yerine koyacak bir şey bulamamış topluma bir AtaDindarilaç gibi gelmiştir. İşte bir “olmasaydın, olmazdık” formuna yeni içerik.
Siyaset teknokratları bu ‘önderlik prensibi’ için çok çalıştılar. Bunu sadece partiye oy getirisi açısından faydalı bir strateji olarak görmediler. Bu aynı zamanda kendi iktidarları açısından da kazançlı bir stratejiydi: Bütün iktidar liderde olursa, lidere yakınlık en büyük ikinci iktidar sebebi olacaktı. Bugün lidere kişisel yakınlık iktidarına sahip olanların aynı zamanda medyaya hâkim olma çabaları ile medyada mevcut olanların lidere yakın olmak için (övgü yazıları ile) çırpınıyor olmaları arasında hem paralellik hem de süreklilik vardır. Nitekim gazete köşeleri lider serenatlarıyla dolup taşıyor.
Bugün Türkiye’deki medya düzeni demokrasiyi değil iktidar hegemonyasını takviye etmeye dönük olarak yeniden yoğrulmuştur. Bunun medya organlarına yerleştirilen komiserler ve başkaca teşvik unsurları işin magazinel detaylarıdır. Hükümetin medya üzerindeki baskısı iyi niyetle bile olsaevet 28 Şubat’ınki kadar kötüdür. 28 Şubat bunu küçük bir azınlık için yapıyordu. Şimdiki iktidar bunu büyük bir çoğunluk için yapıyor. Ama yapılan şey farklı değil. Baskı dindardan geldiğinde baskı olmaktan çıkmıyor.
Cumhuriyet tarihinin en güçlü hükümetlerinden biri olacaksın ama adam gibi bir anayasa yapamayacaksın. Yapmak için uğraşmayacaksın. Çünkü anayasa herkese verilebilecek haklar ve özgürlükleri topluca birden verecekti. Böyle büyük bir hediye hem de karşılıksız verilmemeliydi. O hediyeleri, birer seçim rüşveti olarak zamana yayarak ümit ve korku ortası bir kıvamda siyasi teyakkuz ve destek karşılığında ilgililere vermek siyaseten en hesaplı olanıydı. Sonuç: Darbe anayasası yerinde dururken büyük liderin bir gün her şeyi çözeceği ümidi ile siyasi destek nöbetine devam. Buna Kürtlerin Barış Süreci de dâhil. (Bu konuyu başka bir yazıda ayrıca ele almayı planlıyorum.)
Evet, “Dindar Cumhuriyet”in balayı erken bitti ve bu asırlık hasret sonrası ulaşılan zevkli uykudan dindarları yırtıcı bir sallamayla uyandıran Cemaat’e büyük tepki var. Cemaat iddia edildiği gibi dış güçler adına ülkeye ihanet ettiği için değil, zor bela kavuşulmuş bir tatlı konfor ve rehavetten dindarları patavatsız bir muhalefet ile uyandırdığı için nefretin hedefidir.Cemaat aradan ölü veya diri olarak çekildiğinde hükümetteki yıkımın sonuçları ortaya çıkacaktır. Gülen Cemaati’ne yönelmiş olan öfkenin sebebi, dindarların asırlık rüyasını (hırsızlık, yolsuzluk, takva vs. gibi) basit sebeplerle bir kâbusa dönüştürmesidir. Cemaat bu öfkenin bedelini ödedikten sonra hükümetteki yıkımla yüzleşmek kaçınılmaz hâle gelecektir. Onun için hükümet açısından Cemaat’ten sağlam bir (tercihan hem iç hem de dış) düşman çıkartmak hayati önemde bir siyasi strateji olsa gerektir.
Twitter: @mucahitbilici
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor
25.07.2025 - Dağlar ve tüneller
22.07.2025 - Öcalan’ın 7 dakikası
10.07.2025 - İnsan yerin yüzüdür
1.07.2025 - Otoriterlik ve Medya
28.06.2025 - Modern katil
17.06.2025 - Said Nursi’yi solcular neden tanımıyor?
1.06.2025 - Kürtlerin Lozan yanılgısı
21.05.2025 - Türkiye’nin Sanayi İnkılabı
11.05.2025 - Kullu Şey’in Halikun İlla Wechehu
4.05.2025
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
osman kılınç
negüzel "türkiye tarifi".