Mümtazer TÜRKÖNE
Kararı verecek ve Türkiye’yi seçime götürecek olan aktör CHP.
Karar verilmiş, şimdi kervan yola düzülüyor.
“30 milletvekilinin istifası ile ara seçim” taktiği sonuç alıcı olmasa da toplumdan yükselen iktidar değişimi talebini arkasına alacağı için zorlayıcı bir adım. Bazen seçim formaliteden ibaret hale gelir. Siyasetin kendine özgü bir doğası var ve öyle görünüyor ki bu doğa meyveyi olgunlaştırıp muhalefetin kucağına düşürecek.
Erken seçim tarihi için siyasetin zirvesine ve o zirvedeki ince hesaplara, entrikalara değil, doğrudan halka bakmalısınız.
Halkın baskısına kimse direnemez.
Baksanıza Yozgat ve Konya; biri MHP’nin, diğeri AK Parti’nin harim-i ismeti değil miydi?
Kulis bilgilerini, dedikoduları bir kenara bırakalım. Siyasetin doğasına, yani egemenliğin asıl sahibi olan halkın yöneldiği istikamete bakalım ve asıl Türkiye’yi mehter adımları ile seçime sürükleyen dinamiklere eğilelim:
Meşruiyet kaybı:
Meşruiyet, iktidarları ayakta tutan aslî dayanaktır. Azalırsa zayıflar, yok olursa iktidarda kalamaz. Seçim meşruiyet kaybının tescil edildiği ve yenilenmiş bir vekaletin verildiği formaliteye döner.
Güç gösterisi hep zayıflık alametidir. Bir iktidarın en zayıf ve çaresiz hali, muhaliflerini tutuklamasıdır. Gücünden emin ve meşrû bir iktidar bu yola tevessül eder mi?
İktidarın gücünü eriten dehşetli bir meşruiyet kaybı var. Meşruiyet, en basit tanımı ile iktidarın halkın rızasına dayanmasıdır. Bu rıza hali kayboldu. Siyasî meşruiyet, iktidara gelirken ve kullanırken benimsenen ilkelere, yani toplumun genel kabulüne dayanmak, usullere ve siyasî-ahlâkî değerlere uygunluk olarak tanımlanır. Ölçü, her dem diri ve her dem ayakta olan maşerî vicdandır.
Meşruiyet ölçüsüne, en çok iktidar değişiminin usulünde ve kurallarında başvurulur.
Maşeri vicdana yerleşen algı çok açık: İktidar seçimle gitmemek için muhalefeti ezip sindirmek, rekabet edemez hale getirmek için yargıyı seferber ediyor. Yani meşruiyetini kendisi ortadan kaldırıyor. Alnına yapışan bu lekeyi silmenin tek yolu var: Halk desteğini tazelemek üzere seçime gitmek.
Kaybettiği meşruiyeti başka yerde bulamaz. Meşruiyetini yeniden kazanmadan da ülkeyi yönetemez.
Karizmanın çöküşü:
Karizma, ünlü siyaset bilimci Max Weber’in (1864-1920) siyasî literatüre armağan ettiği bir kavram, daha ötesi bir teoridir.
Karizma “Tanrı vergisi” demek. Weber’in hareket noktası “karizma diye bir şey yoktur. Karizmaya inananlar vardır” hükmüdür. Hiç kimsenin doğuştan gelen olağanüstü yetenekleri yoktur. Talih bazı siyasetçilerin önüne fırsatlar çıkartır o da bu fırsatları kullanır. Sonuçta insanlar onun insanüstü nitelikler taşıdığına inandıkları için peşine düşerler.
Weber karizmayı siyasî sosyoloji ile açıklar. Otorite tipleri arasında en geçici ve keyfi olan karizmatik otoritedir. Şurası çok önemli: Karizmanın olduğu yerde hukuk ve rasyonalite olmaz. Karizma içsel irade ve özdenetim dışında dışardan bir denetim ve sınır kabul etmediği için hiç kimse güvencede değildir. Karizma rasyonel ekonomik davranışları reddeder. Her tür düzenli ekonomi kuralının karşısındadır. En kötüsü kendi karizmasına bazen kendisi de inandığı için, sistematik olarak yerleşik kuralların dışına çıkarak her fırsatta her şeye kendi damgasını vurmaya çalışır. Weber karizmayı: “ekonomiyi hiçe sayan aktörün ta kendisi” diye tasvir eder.
Bütün karizmaların sonu başarısızlıktır. Başarısızlık karizmayı, yani olağanüstü niteliklere sahip lider algısını bir hamlede bitirir. Ortada karizma falan kalmaz.
Siyasetin tatsızlaşması:
Karizması çökmüş, meşruiyetini kaybetmiş bir iktidar için seçim dışında çıkış yolu yok.
Çıkış yolu, memleket için felaha ulaşmak, onlar için yeni bir hikâyenin ilk sayfasını yazmak anlamına geliyor. Siyaset hep çoklu seçenekler sunar. Uzlaşma her zaman en az kayıpla yola devam etme seçeneğidir. Aksinde ısrar herkes için felaket olur.
AK Parti iktidarı ve Erdoğan karizması halkın rızası dışında hiçbir güce dayanmıyor. Kurduğu network ve ittifaklar hızla dağılıyor. İktidarı zorla sürdürmesini sağlayacak şiddet ve baskı araçları elinde yok. Latin Amerika diktatörlükleri gibi emre amade bir ordu veya para-militer örgütlenmeler bizde hiç olmadı. 23 yılda gümüş kaşıkla beslenen işadamları karizmaya arkalarını döndüler. Bürokrasi iktidar değişiminin kokusunu hemen alır. Muhalefete balya balya dosya taşımaları bu yüzden.
Ekonomi per perişan. Stagflasyona doğru yuvarlanarak gidiyoruz. Durumu toparlayacak bir adımın iktidar cenahından gelme ihtimali sıfır. Bırakın çareleri umutlar bile tükendi.
Türkiye yüzyılın fırsatını yakaladı, Kürtlerle aynı milletin potasında kader birliği için güçlü bir adım atmaya hazırlanıyoruz. Meşruiyetini, daha çok da hukuk devleti olarak güvenilirliğini kaybetmiş bir iktidarla bu işi başaramayız. Süreci yöneten İbrahim Kalın’ın çabası ve dirayeti bile yeterli olmaz.
Muhalefetin önündeki seçenekler:
İktidarın hukuksuzluklarını birer güç gösterisi olarak abartan ve etrafa dehşet saçan, üstelik muhalefet cephesinde yer alan felaket tellallarına aldırmayın. Korkacak hiçbir şey yok.
İmamoğlu içerde, ama belediyesi de kendisi de tepeden tırnağa aklanmış durumda; ayrıca politik kariyerinde de büyük bir sıçrama vesilesi yakaladı.
Muhalefet, ekonomik krizden çıkış başta olmak üzere ülkeyi bunalımdan çıkartacak tek meşrû çare olarak erken seçimi dayatırken önü sonuna kadar açık. İşleyen bir siyasal sistemde, düzenli bir ekonomide, adalet dağıtan bir hukuk düzeninde imkânsız olan diretme, şimdi iktidarın tepesine kâbus gibi çöküyor. Siyasetin gerçeği bu ve nesnel şartlar ülke adına felaket tablosundan çıkış için erken seçim dışında akla uygun bir çare bırakmıyor.
CHP Kurmaylarının kafasında iktidarı pes ettirmeyi hedefleyen ve aşama aşama tırmanan bir strateji olduğu anlaşılıyor. 30 milletvekilinin istifası ile ülkeyi ara seçime götürme taktiği sonuç vermez, ama yolu kısaltabilir. Zira iktidar buna gerek duymadan erken seçime karar verebilir. Olmazsa, CHP şiddeti dışlayan sivil itaatsizlik eylemleri ve pasif direniş taktikleri ile iktidarı kilitleyebilir. CHP kurmayları sistem ve ekonomi zaten kilitli olduğu için halkın kendilerine destek vereceğini hesaplıyor olmalılar. Sine-i millet bu aşamada devreye girebilir; iş dünyasından ve bürokrasiden pasif direniş eylemleri gelebilir.
Özgür Özel için meşruiyetini kaybetmiş, karizması çökmüş bir iktidarı köşeye sıkıştırmak ve seçime razı etmek şu saatten sonra zor bir iş değil.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
27.05.2025
23.05.2025
13.05.2025
12.05.2025
6.05.2025
5.05.2025
5.05.2025