Murat Sevinç
Üniversitedeyken, her dönemin sonunda öğrencilere aynı kısa konuşmayı yapıyordum. Pek yaratıcı biri sayılmam, haliyle konuşma çok değişmiyordu. O içerikte bir son sözün gerekçesi, dönem boyunca öğrencilerin yönelttiği sorular ve dile getirdikleri endişelerdi, dolayısıyla tümüyle benim akıl verme hevesimden kaynaklanmıyordu.
Büyüdüğüm akademik ortamı yaratanlar, öğrencisiyle konuşur, dinlerdi, bu eğilimi teşvik eden bir yerdi Cebeci. Hocamın odasına bir lisans öğrencisi gidip de bir şey sorduğunda, öneri istediğinde ya da okuması için bir metin götürdüğünde, hoca, o odaya rektör girse hangi muameleyi yapacaksa öyle davranır, mesafeyi özenle koruyarak, hiç sıkılmadan açıklar, onu dinler, öğrencinin düşüncesinin değerli olduğunu kendisine hissettirirdi; insan ne görüyorsa öyle davranıyor nihayetinde ya da hiç olmazsa öyle davranan biri olmaya özeniyor, diyelim. Haliyle, öğrenci görüşü, niyeti, kaygısı her zaman ‘işin’ çok önemsenen parçasıydı benim, bizim için.
Tabii şimdiki gibi ‘muhbir vatandaş’ (tarihimize hiç yabancı olmayan!) pek yaygın değildi doğrusu çalıştığım yıllarda, oysa yalnızca altı-yedi yıl öncesiydi, şu sıralar böyle şeyler yaşayanları duyunca çok üzülüyorum, gencecik insanların muhbir yapılması, buna özenmeleri ne feci, ne utanç verici bir durum. İhbar edilen için değil, o genç insan, onun sonraki yaşamı ve toplum açısından hüzün veriyor. 20’li yaşlarda alçaklığı meslek edinmek, yazık ki ne yazık.
Son dersin son dakikalarında; yurt dışına gitmenin iyi bir şey olduğunu, görmeleri gerektiğini, yüksek lisans-doktora fırsatlarını değerlendirmelerini, hiç olmazsa gidip başka bir yerlerde bir süre ‘sürünmelerini’, herhangi bir işte çalışmalarını, gezip dolaşmalarını, farklı deneyimler yaşamalarını, ama sonunda ülkelerine dönmelerinin iyi olacağını söylüyordum. Evet, ülkesine dönüp toprağında bir işe yaramalıydı insan. Dışarıyla teması hep canlı tutup eninde sonunda burada bir şeyler yapmaya çalışmalıydık.
Yıllar geçti, şimdi bazen, bir kısmı yurt dışında yaşayan eski öğrencilerden e-postalar geliyor. Neredeyse istisnasız tümü, ‘dönmek’ konusunda aynı kanıda olup olmadığımı soruyor, biraz da iğneleyerek, “Öyle diyordunuz ama…” sorgulamasıyla. Ne diyebilirim… Eskisi kadar kolay mı “Dönün” demek, öneri nedir, vaat nedir, ne yapmalı, ne söylemeli? Duygusal sözcükler sarf etmeden, konunun özünden sapmadan “Gidin” ya da “Dönün” diyebilmek mümkün mü? Peki, memleket söz konusu olduğunda insan ne kadar ‘akılcı’ ne kadar ‘pragmatik’ ne kadar ‘soğukkanlı’ olabilir, mümkün mü böyle bir şey? Hadi mümkün diyelim, kolay mı?
Dünyanın, insana asgari refah ve özgürlük sunan herhangi bir yerinde ömür tüketebilirim, çok mutsuz olacağımı, sabah akşam kahredeceğimi sanmıyorum. Eğer bir başka ülkede doğup büyüseydim, herhalde yaşamımı “Neden Fatih’te doğmadım!” serzenişiyle heba etmezdim. Ancak gitmek ve dönmek üzerine, o gün öğrenciye ne söylüyorduysam bugün de aynı kanıdayım, ülkeye dönmekte yarar var; belki, şimdi yapsam o ‘son konuşmalar’ biraz daha uzun olurdu!
Bunu inattan, geri adım atmama saplantısından söylemiyorum. Çok mu mutluyum, hayır. İşim gücüm var mı, hayır, o da yok. Çoluk çocuğun kısa vadede iyi koşullara kavuşacağını mı düşünüyorum, pek değil doğrusu. Kendi çocuğumu gelecekte burada yaşamak için ikna etmeye çalışır mıyım, sanmıyorum. “Eh ne halt etmeye burada kalmaktan, ‘dönmekten’ yanasın o zaman” sorusu gelecektir ki, sorana külliyen “Haksızsın” diyemem.
Okuduğunuz dertleşme yazısının nedeni de bu zaten; gidenleri eleştirmek değil kesinlikle, ne haddime, konuyu biraz açmak, biraz birlikte düşünmek, o mübarek mabatların tavandan bir türlü inemediği zamanımızda biraz küçük harflerle sohbet etmek, biraz da iç dökmek… Yurt dışına gitmek, orada yaşamak isteyenlere “Cehenneme kadar yolun var” demek ile ‘havasına suyuna, taşına toprağına’ hamaseti arasında; düşünecek, soracak, yanıtını arayacak, söyleyecek çok şey var gibi. O şeyler, aynı zamanda bu ülkenin geleceğine ilişkin.
Öncelikle, sanırım kuşak farkı ve yaş aralıkları hesaba katılmadan anlaşılabilecek bir sorun değil bu. Ben, olduğum yaştan bakıyorum her şeye ve şu anki yaşımda, yirmili yaşlarda sahip olmadığım çok sayıda iyi ve kötü ‘hatıram’ var. Her ne düşünüyorsam onların bende bıraktığı izle düşünüyorum. Yarım yüzyılın sonunda oluşan, muhtemelen bir süre sonra belli ölçüde değişecek zihniyetimin tutunduğu çoğu değer, öğrenciyken hemen çok şey ifade etmiyordu.
Tüm bu tortu, yıllar içinde edinilen sayısız bağ demek, bir kısmı güçlü bir kısmı zayıf bağlar bunlar. Artık bir yere gitmek istediğimde eskisinden daha ağır bir valiz taşımak zorundayım. Örneğin, her şey bir yana, anne babamın mezarı burada; oysa yıllar önce hiç aklıma gelmezdi, insanı toprağa bağlayan şeylerden birinin de o toprağın altında yatan sevdiklerinin olabileceği.
Bugün bir genç, yıllar önceki bir gençten her anlamda farklı bir dünya ve ülkede yetişiyor. Kültür/gelenek her ne kadar çok yavaş evrilen olgular olsa da, ‘bilişim devrimi’ tek başına her şeyi altüst etti. Ben çocukken özenilen mesleklerin bir kısmı artık hiç popüler değil. Bir kısmı, birkaç on yıl içinde kaybolacak. Örneğin, çocuğumun ‘tarım’ öğrenmesini çok isterim, dünyanın gittiği yerde ekip biçmek, yetiştirmek, bu ‘bilgi’ye sahip olmak, onlarca yıl öncesinden çok daha önemli olacak. Üstelik bu bilgi, ‘bilişim’ bilgisiyle el ele tutuşmak zorunda. Demek ki değişti, değişiyor hayat.
Üretim biçimi, ilişkileri, kaçınılmaz biçimde insan ilişkileri değişirken, genç bir insanın ülke ve dünyaya ‘eskisi’ gibi bakması, aynı duyarlılıklara, hatta aynı duygusallıklara sahip olması beklenemez tabii. 1970’lerde sıradan, pek şanslı olmayan bir genç için ‘yurt dışı,’ fabrikatör Hulusi Kentmen’in çocuğunu Yeşilköy Havaalanı’ndan uğurladığı bir yerdi. 1990’ların başında Londra’ya giderken dahi özellikle mekân bakımından hayli bilinmez bir yere gidiyordum aslında. Şimdi her yer ‘yakın,’ ABD’ye hiç gitmeyen meraklı bir genç, New York’taki bir adresi tarif edecek kadar hâkim olabilir ülkeye ve şehre. Gelişmişliğin, belli bir eğitim ve gelir seviyesindeki genç insanın diğer ülkelerle kurduğu bağın sıkılığını etkilememesi, zihinsel bariyerleri yıkmaması, hiç olmazsa gevşetmemesi mümkün mü?
Burada eğitim ve gelir düzeyi gündeme geliyor, ezcümle, konunun püf noktası. Gençlerin neredeyse yüzde 70’i yurt dışına gitmek istiyor olabilir, ancak gitmek ve gidince iyi kötü ortalama bir yaşam kurabilmek, ancak iyi eğitimli gençlerin ulaşabileceği bir hedef. Üstelik o ortalama yaşamın bir garantisi de yok. Son yıllarda konuya ilişkin tüm araştırma ve haberler, iyi liselerden mezun gençlerin büyük çoğunluğunun yurt dışına gitmek, orada yerleşmek istediğini söylüyor. Nitelikli eğitim alan belli meslek erbabı ise İngilizce ve Almaca çalışmakla meşgul. Sonuçları önümüzdeki yıllarda açıkça görülecek bir felaketten söz ediyorum. Adını doğru koymak gerekiyor, hele ki bizimki gibi bir ülke için, gerçek/somut bir felaket bu.
Genç insanlar neden gitmek istiyor? Kaçtıkları nedir? Nitelikli eğitime sahip bir avuç yurttaş bakımından dünyanın artık çok daha küçük oluşu, nedenlerden biri mi? Salt siyasi/yönetime yönelik bir tepki mi? Güncel siyasetin saçmalıklarını aşan, nedenleri daha karmaşık bir huzursuzluk ve umutsuzluktan mı? İktidarın hali malum, peki muhalefetinki de malum mu? Siz fırsat bulsanız gider misiniz? Burada yaşıyor oluşunuzun, oluşumuzun nedeni, çaresizlik mi?
Konuya devam edeceğim…
Giden, bir gün dönmeli; iyi güzel de şekerim, dönülecek toprak da insanını güler yüzle buyur etmeli, sırtına koyacağı bir yastığı çok görmemeli. Bizden öncekiler ve bizim kuşak civarı, kendisini en kötü ve yorgun hissettiği anda, Ege’nin köyünde lif satan yaşlı köylü kadın ile beş dakika konuşunca duygulanıp “Ne güzel bir yer burası, ne güzel insanlar” motivasyonuyla kış aylarını geçirebiliyordu. Herkesten, her kuşaktan aynı coşkuyu beklemek ne mümkün ne gerekli. Üstelik o lifler, her zaman olması gerekenden pahalıydı!
İklim krizi notu: Brezilya’da şiddetli yağışların neden olduğu felakete ilişkin bir yazı, Açık Radyo’da.
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
4.09.2025
17.08.2025
14.08.2025