Namık ÇINAR
Yahu arkadaş, biz neden demokratik bir toplum olamıyoruz, bir türlü?
Bakıyorsun, bazen tam öyle bir eşiğe geldiğimizi sanıyorsun.
Bu sefer oldu galiba, diyorsun.
Haydaaa!
Tekrar gerisin geriye!
Hattâ eskisinden de geriye!
Belli ki bir halt var bizde.
Bizi biz yapan, en azından bizi bu yanımızla gelişmiş ülkelerden ayıran bir şeyler var.
Galiba varoluş hikâyemiz farklı onlardan.
Bu tabii, çok boyutlu, ciltler dolusu, karmaşık bir konu.
Ama ne kadar çetrefil olursa olsun, bu tarz “maddi hayat”, böyle bir toplum üretiyor, demek ki neticede.
İşte o yapıtaşlarının şifrelerini çözemediğimiz sürece de, istesek de bir önlem alamayacağız, bu gidişle.
Ben bir yerden başlamayı deneyeyim, dilerseniz:
Meselâ, hiç unutmuyorum.
20. yy’ın son çeyreğinde, biten “soğuk savaş” yıllarının bize yansıyan yüzü, biraz öncesinde Turgut Özal’la, biraz sonrasında Yeni Demokrasi Hareketi ile kendini gösterirken, her şey son derece dinamik işliyor, dünyadaki gidişat da nispeten doğru okunuyordu.
Dinamizm, doğası gereği ilericidir.
O yüzden, hemen hemen tüm muhalif hareketler ve yeni söylemler, tözlerindeki müteharrikliğin sihri sayesinde genellikle ilerlemeci bir karakter sergilerler.
Çünkü sosyal olayların patlak verdiğindeki ilk dinamizmler, ezilmişlik ve mağdurluk hissiyatlarının da katkısıyla, adalet düşkünü hakperest bir kilit taşı malzemesinden imal edilmişlerdir.
Bu safhada ileri sürülebilecek yeterince birikmiş haklılıklar var olduğundan, ideolojik savlar adına bahaneler uydurmaya, nalıncı keseri gibi kendine yontmaya, çarpıtma ya da kıvırtmaya henüz ihtiyaç yoktur.
O noktaya geldiğinde, toplumsal devinimler hep böyledir.
Erdem yağmurları bir yağmaya başladı mı, her yerlere yağarlar.
İnsanlar akıl ve izanla düşünür, parlak öneriler getirirler.
Ne zaman ki iktidarlaşma başlar veya insanların altın varaklı koltukları dolduracak yerlerini kaşıntılar tutar, toplumun genlerindeki huylar da saklandıkları yuvalardan yeniden sökün ederler.
Örneğin, hiç ummadığım ve yakıştıramadığım Yeni Demokrasi Hareketi’nde dahi, o yılların henüz fikir platformu olduğu aşamasında iki sene boyunca imrenilecek ölçülerde çağdaş performanslar sergilenmiş idiyken, partileşmeye karar verildiği andan itibaren tıpkı Red Kid’in “altına hücum”undaki gibi, topu topu iki gün içinde sanki o insanların hepsi gitmiş, yerlerine at hırsızları gelerek şaşılası bir koltuk kapma yarışı sahnelenmişti.
Bu hâllerin bin misli, milyon misli neredeyse herkes için, meselâ AKP’nin hayat hikâyesi için de geçerlidir ki, hem de ne geçerlidir!
Nitekim soğuk savaşın bitimini müteakip dünya dengelerinin yeniden ele alındığı süreçlerde, Türkiye’de de bürokratik askerî vesayet ilişkilerinin iktidar meşruiyetleri geniş halk kitlelerince sorgulanmaya başlamış, bunun neticesinde de tıpkı diğer sosyolojik olgularda olageldiği şekilde, ne kadar birikmiş haklılıklar varsa onların elektriğiyle yüklü bir AKP inisiyatifi doğmuş, lâkin iktidar olanakları ele geçirildikten sonra Erdoğan’ın “tek adam” otoriterliği baş göstererek tüm demokratik hevesleri kursaklarda bırakmış ve yabancısı olmadığımız bir faşizm, öncekilere rahmet okutacak şiddetiyle toplumsal yaşamımıza alıcı kuş gibi tünemiştir.
O eşiği bir türlü aşamamak nasıl bir kaderdir ki?
Kader midir gerçekten?
Bütün bu hareketlerdeki ortak payda, iktidarların, devlet ele geçirildiği andan itibaren yozlaştığı yönündedir.
Çünkü koskoca dünyada kolektivist kalmış birkaç ülkeden biridir Türkiye ve bütün zenginlikler halkın değil, hâlâ devletindir.
Hâlbuki gelişmiş ülkelerde sermaye birikimi, neredeyse sadece özel sermayeden ibarettir.
Örneğin İngiltere’de kamu sermayesi, milli servetin yüzde biri, Fransa’da ise yüzde beşi kadardır.
2010 tarihi itibariyle özel kesim servetleri, İngiltere’de milli servetin yüzde doksan dokuzdan fazlasına,Fransa’da da yüzde doksan beşine tekabül ediyordu.
Kamu varlığı, son üç yüzyıl boyunca her iki ülkede de özel kesimlerin ulaştığı düzeylere kıyasla, daima sınırlı seviyelerde kalmıştır.
Yeryüzündeki bütün gelişmiş ülkelerin ortak özelliği, her zaman için özel mülkiyet ve özel girişimler üzerinde kurulu oldukları ve hiçbir vakit halkın servet ve sermayesinin kamu gücü denetimine girmediği gerçeğinde saklıdır.
Ve gene, o ülkelerden hiçbiri, iktidarların özel servetlere çökerek kolektivist yaşam biçimi peydahlamalarına yol açacak büyüklükte bir kamu borcuna sürüklenmelerine de izin vermemiştir.
Bizde ise her şey, bunun tam tersinedir.
Hastalık buradadır.
Devlet, “toplumsal artık”ın büyük bölümüne el koymakta ve üleşimini de “piyasa” değil, kendisi yapmaktadır.
O yüzden, devleti ele geçirmek, her şeye egemen olmakla aynı şeydir.
Her şeyi ele geçirenden demokratik olmasını beklemek ise, boş bir hayaldir.
Demek ki, iktidara geldiğinde “kurt adamalaşma”ya yol açan bu devlet yapısını tasfiye etmek, ilk yapılacak işlerden olmalıdır.
Ama ondan da önce, “güçlü devlet” diye çığrışanlar, nasıl bir bilinçsizlikte olduklarının ayırtına varmalıdırlar.
Tabii, dert hiç bununla biter mi?
Bu, bin sorundan sadece bir tanesi.
twitter@cinarnamik
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2022
24.03.2022
6.02.2016
30.05.2016
24.05.2016
13.05.2016
10.05.2016
8.02.2016
3.02.2016
29.04.2016