Namık ÇINAR

Namık ÇINAR
Namık ÇINAR
Haberdar Tüm Yazıları
Anneee... Kürtler geliyor!
30.07.2012
3692

 Nedir Allah aşkına bu nöbet geçirir gibi sarsılmalar, hop oturup hop kalkmalar; yakışıyor mu size“Kürt korkusu”?

Hani kardeştik? İnsan kardeşlerinin ve onun başka diyarlardaki hısımlarının gönenmesinden, rahat yüzü görmesinden bu denli tedirginlik duyar mı hiç?

Ama siz tir tir titriyorsunuz korkudan. Kürtler bir adım ileri gidecek, yüzyıllardır alamadıkları haklarını belki alacak, giderek gelişme gösterecekler diye ödünüz patlıyor.

Çıkarlarınız ve varlık sebebiniz bu kadar tezatsa, siz dost falan değil, birbirinize düşmansınız demek ki düpedüz.

İran, Irak, Suriye ve Türkiye coğrafyalarına dağılmış bulunan Kürtlerin bu kadim sorunu, içinden geçtiğimiz konjonktürlerde nasıl şekil alır, ne yönde gelişir, bilmiyorum; ama zaten biz Türkler için korkulardan arınmak, makul ve insancıl düşünmeye başlamak, daha derin bir sorunmuş gibi görünüyor, hepsinden önce.

Siz istediğiniz kadar kendinizi yiyip bitirin, Kürtlerin bu yeni durumlara göre yeniden şekillenecekleri, artık açıkça görülmüyor mu? Ama her şey hâllolsa bile, kendi aralarında çekişmeler, hattâ kavgalar çıkmayacağını kim iddia edebilir?

Aşiret modeline göre biçimlenmiş koca bir tarih var ortada. Boşuna değil dört bir parçaya bölünmeleri.

Apo bile “KCK Sözleşmesi”nde, belki de başka türlüsü olamayacağı için, önermiyor mu en uygun hâl tarzını:


“Kürdistan için kendi kaderini tayin etme hakkı, milliyetçi temelde devlet kurmak değil, siyasi sınırları sorun yapmadan ve sınırları esas almadan kendi demokrasisini kurma hareketidir.


Tüm Kürtler İran’da, Türkiye’de, Suriye’de ve Irak’ta oluşturacakları yapılanmalarla kendi federasyonlarını, birleşerek de üst konfederalizmlerini yaratırlar.


Kürdistan Demokratik Federalizmi bir devlet sistemi değil, halkın devlet olmayan demokratik sistemidir.


Gücünü, Mezopotamya tarihinin derinliklerinden ve zengin kültürel birikiminden alır. Uygarlık tarihi boyunca devletçi bir merkezileşmeye girmek istemeyen klan ve aşiret sistemlerinin demokratik komünal yapısına dayanır.”

İster öyle ister böyle, her ne hâl olursa olsun, nasıl tecelli ederse etsin; bir halka karşı dostluk, ona asıl, savrulduğu ve muhtemelen de kafasının karışık olduğu böyle zamanlarda dürüst davranmakla yapılabilir.

Hegemonya peşinde koşan ne kadar küresel aktör varsa, bugünlerde Ortadoğu’nun coğrafyasını, yörenin bütün halklarını ve zayıflıklarını kendi çıkarları istikametinde kullanmaya kalktıkları bir arenaya dönüştürmüş görünmektedirler.

Ama gene de korkmayın, öyle pazardan langur lungur mal kaçırılamıyor çünkü. Burada ancak, her adım serinkanlılıkla aleniyetle ve hakkaniyetle atılırsa, kaybedilmez.

Korkunun ecele faydası yok, öteki türlü. Kürtler sizden kopacaklarsa, çok canların yanması pahasına, koparlar isterlerse. Eğer kopmalarını dilemiyorsanız, buna göre davranmasını öğreneceksiniz, ilkin.

Zira onlara, saymakla bitmeyecek kadar kötülükler yaptınız, bugüne kadar. Birkaç gün önce Alper Görmüş kendi köşesinde, Diyarbakır Cezaevi’ni anlatan mektubunu yayımladı bir Kürt’ün. Sadece orada yazılanlar bile, “Al atını, kafana çal tımarını” demeye yetecek ölçüde acı ve utanç vericidir, bir insan için.

Bütün kötüleri kötü yapan, korkularıdır. Sizi de kötü yapan, korkularınız olmuştur. Kurtulun onlardan. Aksi hâlde, lâmı cimi yok, düzelemeyeceksiniz başka türlü. Sağlıklı değil; çünkü bencil, ırkçı ve faşist yapıyor bu sizi. Ayrılmak sözkonusu değilken bile, bu tutumunuz hızlandırıyor ayrılmayı.

Sizde hiç mi akıl yok da, imparatorluk bakiyesi bu topraklarda bir sürü etnisite içinden size ait olanını öne çıkarıp, “vatan, millet, sakarya” diye tepinerek nalıncı keseri gibi yonttunuz kendinize de, ne geçti elinize?

Herkesi tatsız tuzsuz birörnekleştirip de ne yapacaktınız? Türk olmayana “Türk’üm” dedirteceksiniz de ne olacak?

Bakın olmadı işte!

Değdi mi onca yırtınmanıza; kendinizi de herkesi de yorup, çileden çıkarmanıza?

Şimdi de meselâ, “yüzde 99’u Müslüman olan” diye bir lâf dolamış durumdasınız dilinize. Nereden çıkarıyorsunuz, neticede kimin ne olduğunu ancak Tanrı’nın bilebileceği içsel bir inanç değil mi bu? Hem size ne, kimin neye nasıl inandığından? Bu sefer de tek bir din etrafında homojenleştirmeye kalkmak, ne haddinize?

Eski çağlarda hadi hukuk birliğini sağlamak içindi diyelim, ama şimdi seküler bir anlayışla yaşadığımıza göre, ne gerek var artık birörnek dinselliğe? Yoksa niyetiniz mi başka sizin?

Sizi parçalayan bunlar işte. Kürtler, Aleviler ya da şunlar bunlar değil. Eğer “Türk... Türk...” diye dayatmasaydınız, şimdi karşınıza “Kürt... Kürt...” diye çıkmayacaklardı.

Eğer “insan”ı ölçü almış olsaydınız, şimdi burada Lâzlar, Çerkesler, Arnavutlar, Kürtler değil, sadece insanlar var olacaktı.

Eğer özgürlükleri ölçü almış olsaydınız, şimdi burada Hıristiyanların, Yahudilerin yahut Alevilerin haklarının garanti altına alınmasını değil, nasıl uygar bir ülkede yaşadığımızı konuşuyor olacaktık.

Patrik’le Hahambaşı’nı iftar sofrasına oturtmakla kurtardığınızı mı sanıyorsunuz, zevahiri?

Her sabahın zifirî bir ânında, bu kozmopolit ve devasa kentin bilmediğiniz insanlarına “buralar bu saatte Sünni Müslüman’dır, ey ahali” diye minare hoparlörlerinden avaz avaz haykırmak, erdemli bir Müslüman’ın kimbilir nasıl patlıyordur kulaklarında, herkesten önce?

Hiç başka yerlerde arayıp etmeyin, sorunlarınızın kaynağını. Gidin aynaya bakın, görmek için.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar