Oya BAYDAR
Yazılmayan, söylenmeyen, ortaya dökülmeyen pislik kalmadı. Üstelik kokusuyla bile zehirlendiğimiz çirkef, belli ki ortaya dökülenden ibaret değil. Sadece hükümeti saran ve sarsan rüşvet, irtikâp, yolsuzluk operasyonlarından söz etmiyorum; bunlara, daha küçük boyutlarda da olsa alışığız. Eh! Türkiye “büyüdükçe”, neoliberal pervasızlık, ahlâksızlık dünyayı, Türkiye’yi sardıkça, para dünyanın ve bizim Müslüman muhafazakârlarımızın da tek ortak tanrısına dönüştükçe, kirlenmenin çapı da büyüyor.
Geçen hafta yazı yazamadım, kendimi bir lağım çukurunda umutsuzca debelenen kedi yavrusu gibi hissediyordum. Beni umutsuzluğa sevk eden; şu anda Hükümet ile Cemaat arasındaymış gibi görünen savaşta iki taraftan da fışkıran sorumsuzluk, ilkellik, pislik, komploculuk değildi sadece. Bu ülkede yaşayanların tümünün, hepimizin bilmeden, istenmeden de olsa kirlenmekte olduğumuzu görmekti. Ne demek istediğimi anlayabilmek için medyanın haline bakmak; Erdoğan’ın, AKP’nin ya da Cemaat’in koşulsuz savunuculuğuna soyunmuş kimilerinin, kendi taraflarının pisliklerini örtmek için canhıraş, bir o kadar da izansız, tutarsız, hepimizin aklıyla alay eden yırtınmalarını hatırlamak yeter. Başbakan’ın, sadece kendisini, sadece iktidarını değil Türkiye’yi de bütün dünyaya rezil eden konuşmalarının üslubunu, hastalıklı komplo teorilerinin zavallılığını hatırlayın. Milyonlarca temiz, inanmış insanın gözlerinde büyüttükleri, inançla bağlandıkları Fethullah Gülen’in düştüğü kontrolsuz, zavallı, acınacak halleri hatırlayın. Her şeyin sallandığı, yıkıldığı, kirlendiği böyle bir ortamda insanların ruh sağlığını, aklıselimini, temizliğini, siyasal liderlerine, kanaat önderlerine güvenini, saygısını, vb. koruması neredeyse olanaksız. Böyle dönemlerde kitleler ya boşluğa düşüp nihilizme kapılırlar ya da gözü bağlı yandaşlığa sığınır, asker olur, yönetenlerin pisliklerine bulaşırlar.
Kimse kimseyi yemesin
İşte bu yüzden, Hükümet-Cemaat kavgasını ellerini ovuşturarak“Yesinler birbirlerini” diyerek ve bundan siyasal rant umarak keyifle izleyenleri de, “yedirtmeyizci” Erdoğan amigolarını da anlamakta güçlük çekiyorum. Kavganın dalgalandırdığı lağım sularında hepimiz kirleniyoruz. Onlar tepişirken, ülkenin ekonomik durumundan dış itibarına, devlet kurumlarından siyasal istikrara, ruhsal halimizden iç huzurumuza, cebimizdeki üç kuruşumuzdan işimize aşımıza, en önemlisi de ahlâkımıza kadar her şeyimiz aşınıyor; farkında değil misiniz?
“Yedirtmeyiz”ciler ise, korumaya çalıştıkları Erdoğan’ı yanlış istihbaratlarıyla, yanlış yönlendirmeleriyle, onun burnundan kıl aldırmama uğruna ülkeyi ateşe verebilecek karakterini görmezlikten gelip hatalarına hata katmasına katkılarıyla başkanlarını asıl kendilerinin lokma yaptığını nasıl fark etmiyorlar, gerçekten şaşıyorum. Bazen bilerek yaptıklarını, asıl “çete” mensuplarının böyleleri olduğunu bile düşünüyorum. Bakanlara kadar uzanan son yolsuzluk soruşturmaları, iddia ettikleri gibi Erdoğan’ı ve hükümetini hedefleyen bir komploysa, Başbakan’ın bu işten tertemiz sıyrılmasının tek yolu; komplo dedikleri iddiaların anında üzerine gitmek, söz konusu bakanlara anında işten el çektirmek, yargının önünü açmak değil midir? Bunun yerine, soruşturmaları kovuşturmaları engellemek için hiçbir demokratik düzende ve hukuk devletinde eşine rastlanmayacak, Anayasaya ve yasalara aykırı kararnameler çıkartırsanız; emniyet ve yargı teşkilatının tümünü şaibe altında bırakan görevden almalar, tayinler gerçekleştirip soruşturmaların önüne geçmeye çalışırsanız; yargıya (eskiden yapıldığı gibi arkadan dolanmaya bile gerek duymadan) açık açık müdahale edip hukuğu, adaleti katlederseniz; şüpheli konumdaki bakanlarınızı korumanız altına alıp, aklıevvel komplo teorisyeni danışmanlarınızla kotardığınız plan çerçevesinde, olayın patlak vermesinden bir hafta sonra “Vallahi billahi hepsi komplo, biz masumuz” dedirtirseniz; halkınızı son derece budalaca kotarılmış, sizden öncekilerin, mesela askerlerin de can simidi ve sakızı olan uluslararası komplo masallarıyla uyutmaya çalışırsanız inandırıcılığınız da saygınlığınız da kalmaz.
Çete sizden, siz Çete’den pek memnundunuz
Lafı esirgemeyelim; iktidar çevreleri ve yandaşları, iktidarlarını pekiştirene kadar şimdi çete dedikleri, vatan hainliklerinden girip ahlâksızlıklarından çıktıkları, uluslararası komplonun iç uzantısı saydıklardı Cemaat yapılanmasından pek memnundular. Birbirlerini yere göğe koyamıyorlardı, görünüşte can ciğer kuzu sarmasıydılar. Yargıdan, emniyetten YÖK’e, başta eğitim çeşitli devlet kurumlarından Doğu-Güneydoğu’daki Cemaat “in”lerine, hatta AKP’nin içine kadar uzanan yaygın Cemaat örgütlenmesinden rahatsızlıkları, Hizmet hareketinin iktidarlarına sağladığı destek karşısında dile getirilmiyordu. İttifakın en güçlü olduğu dönem darbeciliğe ve askerî vesayete karşı mücadele dönemiydi. Ordu, bürokratik oligarşi, vesayetçilik geriletilip de AKP iktidara sağlamca yerleştiğinde, iktidarın ve devletin paylaşılması gündeme geldiğinde ipler koptu.
Darbeciliğe ve vesayete karşı davalar sürerken; kendini bu davaların savcısı ilan eden Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bütün AKP kadroları, yandaşları, medyadaki uzantıları, bugün 28 Şubat’ı aratmayan operasyonlar yaptıkları yargıdaki, emniyetteki, devletteki Cemaat kadrolarını ve tetikçilerini öve koruya bitiremiyorlardı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Oda TV, vb. gibi minarenin kılıfa sığmadığı davaların mesnetsizliğini; kuşkulu delilleri, yargılamaların -özü doğru ve haklı bile olsa- hukuk kuralları ve adil yargılamayla uyuşmadığını dile getirenler püskürtülüyordu. Tayyip Erdoğan’ın siyasî başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın, Cemaat’i kastederek “Kendi ülkesinin ordusuna kumpas kuranlardan hayır gelmez” sözü yüzlerce örnek sıralamayı gereksizleştiren bir beyandır. Çünkü orduya karşı bir kumpas kurulmuşsa (ki ulusalcı kesimlerin, darbeci-vesayetçi zihniyetin iddiası da buydu zamanında) bu kumpası kuranlarla birlikteydiniz, suç ortağıydınız. Şimdi aynı yapılanma, aynı merkez, hatta kişi kişi aynı kadrolar bakanlarınızı, iktidarınızı, pisliklerinizi soruşturduklarında, dava açtıklarında, tekerinize çomak soktuklarında, Ergenekoncu dediklerinizin sözlerini eski ortaklarınıza karşı aynen siz tekrarlıyorsunuz.
Öte yandan, bir haftadır olup bitenler karşısında CHP-MHP-Ulusalcılar cephesiyle hükümet cephesinin yer değiştirmesi de ibret verici. Dün darbe-vesayet davaları karşısında, savcıları, yargıyı, emniyeti cemaatçilikle suçlayıp topa tutanlar, bugün Cemaatçi dedikleri, sahtekârlıkla, hukuksuzlukla, yetersizlikle suçladıkları savcıları, hakimleri, emniyet mensuplarını yere göğe sığdıramıyorlar. Siyasetin istinasız bütün kesimlerini sarmış olan çifte standardın utanç verici örnekleriyle karşı karşıyayız.
Çürümüş bir şeyler var TC Devleti’nde
“Çürümüş bir şeyler var Danimarka Sarayı’nda” diyen Hamlet’ten alıntıyla “Çürümüş çok şeyler var TC. Devleti’nde” diyorum. Ve son günlerdeki Hükümet-Cemaat savaşının bu çürümenin nedeni değil sonucu olduğunu düşünüyorum.
Devlet aparatının parçalanmasını, devletin sönümlenmesini hedef alan Marksist-sosyalist teoride egemenlerin baskı aracı olarak tanımlanan devlet, bugün de varlığını ve gücünü koruyor. Ancak, yüzyılımızda devletin tanımında ve yapısında değişiklikler yaşandı yaşanıyor. Hukuğun üstünlüğüne, birey haklarına dayanan demokratik ülkelerde çağdaş devlet, toplumun düzenini sağlamakla yükümlü hizmetkâr yapının adıdır. Görevi ve varlık nedeni, yurttaşların eşitlik temelindeki hak ve özgürlüklerini güvence altına almak, güvenliklerini ve esenliklerini sağlamak, hizmet sunmaktır.
Devlet ister faşist, ister komünist, ister Kemalist, ister İslamcı, ister başka bir dinsel veya inanç temelinde olsun “ideolojik” bir yapıdaysa, eşitlik temelinde hizmet veremez. Kendisi ideolojik bir odak haline gelir ve bağlı olduğu ideolojik hat’tı izleyerek, diğer kesimler üzerinde hukuk dışı despotik baskı kurar.
Öncesini ve derin devlet teorilerini bir yana bırakarak bu yazı çerçevesinde özetlersek, Türkiye’de devlet hep ideolojik yapıdaydı, halen de öyledir. Cumhuriyetten bu yana laik Kemalist ideolojinin kuşattığı vesayetçi devlet sancılı bir şekilde el değiştirirken, evrensel değerler temelinde demokratik, eşitlikçi, çağdaş hukuk devletine değil özünde aynı despotizmle malul başka bir ideolojik yapıya evrilmektedir. Son günlerde yaşananlar, aynı ideolojik kökenden gelen farklı kanatların devlete hakim olma savaşıdır.
İdeolojik iktidarların egemen olduğu devletler, tarihsel örneklerin de gösterdiği gibi özgürlükçü, eşitlikçi, adaletli, hukukun üstünlüğüne dayalı hizmet aygıtları olamazlar. Belli bir ideoloji uğruna toplumu biçimlendirmeye çalışırken kendi ideolojilerinden yana olmayan bütün kesimleri ve birey yurttaşı ezerler. Bu türden yapıların boğazına kadar yolsuzluğa haksızlığa batmaması, çürümemesi olanaksızdır. Bir ideolojinin sahipleri gider öteki ideolojinin egemenleri gelir, çürüme sürer. Bir süre sonra da devletin yeni sahipleri eskilerin postuna bürünürler.
Peki bu sarmaldan kurtulmanın, yani devleti demokratikleştirmenin, ideoloji körü hizmet aygıtı haline getirmenin çaresi nedir? Zaten uzamış bu yazıya son verip, becerebilirsem gelecek yazıda birlikte düşünmeye, tartışmaya çalışayım.
http://t24.com.tr/yazi/ne-cemaat-ne-hukumet-bu-curumus-devlet/8127
Yazarlar
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024