Oya BAYDAR
Yaşamakta olduğumuz deprem, dünyada da Türkiye’de de ekonomik, siyasî, toplumsal bunalımdan ibaret değil; sistem sallanıyor. Kaçınılmaz çöküş ağır ve acılı olacak. Korona salgını sistemin krizini derinleştirerek çöküşü hızlandırdı. Bütün kralların çıplak olduğu ayan beyan ortaya çıktı. Kralın çıplak olduğunu görüp söylemeye cesaret eden sadece mâsum bir çocuk değil artık, Kral çıplak! diye haykırmaya henüz cesaret edemeseler de milyonlar görüyor, biliyor.
Sadece Türkiye’den değil doğusuyla batısıyla eski dünya düzeninden söz ediyorum.
Sistemin zayıf halkalarından Türkiye’de çöküş çoktan başladı ve hızlı ilerliyor. Korona salgını, öküze öykünüp şişine şişine patlayan kurbağa misali zaten kör topal giden ekonomiyi çökertti; iktidarın kuyruğu dik tutarak hokus pokusla bulacağı çareler çöküşü engellemeye yetmeyecek. Gelecek korkusu, güvensizlik, çaresizlik kitlelerin ızdırabını ve öfkesini katmerliyor. İşçisi, işsizi, emeklisi, çiftçisi, esnafı, genci, yaşlısı, kadını, çocuğu, Türkü, Kürdü, azınlığı, yerlisi, göçmeni, toplumun bütün kesimleri huzursuz. İnsanlarımız iktidarın gazabından çekinseler de korku sınırının aşılmakta olduğunun sinyalleri geliyor.
İktidar çöküşün ne kadar farkında?
Kimilerine göre iktidar durumun vahametinin farkında değil. Özellikle Erdoğan, ekonominin toparlanabileceğine, yedi düvelle dalaşarak büyük ülke olunacağına inanıyor. Bu tavır, mış gibi yapıp iç kamuoyunu oyalama taktiği ise, kötü. Ama gerçekten inanıyorsa daha da kötü.
Korona öncesinin dünya ve Türkiye koşullarında gerçeklerden kopuk hayaller peşinde koşarlarken farkında değillerdi belki. Ama günümüz dünyasında, AKP iktidarının gerçekliği, geçerliği, sürdürülebilirliği kalmamış iç ve dış siyasî, ekonomik, sosyal politikalarının hızla çöktüğünü dümenin başındakiler hepimizden daha iyi biliyorlar ve artık dümene hâkim olamadıklarının da yavaş yavaş farkına varıyorlar. Çözümleri; hukuktan biraz daha uzaklaşmak, otoriterlikten totaliterliğe geçmek oluyor
Muhalefet sanki hiçbir şeyin farkında değil
Kimileri gibi, "aman muhalefeti yıpratmayalım" diye bir derdim yok, çünkü iktidara çan çan lâf yetiştirmenin ötesinde bir muhalefet yok. Seçimleri kazanayım, bunlar gitsin, kurulu düzeni (sistemi) biraz tamir ederek ben sürdüreyim amacından ibaret bir muhalefet, siyasetin, rejimin, iktidarın değil bütün bir sistemin çökmekte olduğunun ne kadar farkında bilmiyorum.
Küçük Prens, "Bir generale sukuşu olmasını emrederseniz, olamayan general mi haksızdır emri veren mi?" diye sorar. Emri veren haksızdır, çünkü general özüne aykırı davranamaz, kuş olamaz. Ben de bütün kanatları ve çeşidiyle bizim muhalefete: "Çökmekte ve gelmekte olanı kavramadan, sistemin dışına çıkmadan, son kullanım tarihi çoktan geçmiş fikir ve yöntemleri bir yana bırakmadan yeniyi kuramazsınız" dersem, "sukuşu" olmalarını istemiş olurum, çünkü sağıyla soluyla hepsi, tıpkı iktidar gibi, çökmekte olan eski dünyanın ürünü.
Hikâyesiz muhalefet umut veremiyor
Öyle bir çağ dönümündeyiz ki, eskinin zihniyetiyle, yapısıyla, yöntemleriyle ve kadrolarıyla yeniyi kurabilmek mümkün değil. Eski alışkanlıklar, eski ezberler, çaresiz kalmış insanlara, genç kuşaklara, geniş kitlelere ne heyecan veriyor ne de umut aşılıyor. Bu çaresizlik ve umutsuzluk Türkiye’de çok ağır yaşanıyor. Böyle bir ortamda muhalif siyasî partilerin ve siyasetçilerin tek ortak noktaları: Erdoğan gitsin, bu iktidar düşsün, parlamenter rejime geri dönülsün. Ya sonra?.. "Diyelim ki iktidara geldiniz, siz ne yapacaksınız, nasıl bir yeni dünya, nasıl bir yeni Türkiye tasavvurunuz var? Böyle bir tasavvur etrafında birleşebilecek misiniz?" sorusunun cevabı yok.
İktidarın savaşçı, militarist, yayılmacı dış siyasetini desteklemek, bir de "Damat ekonomiyi kötü yönetiyor" dışında ana ve yavru muhalefet partileri hangi temel demokratik ilkelerde, hangi yeni toplum modelinde birleşiyorlar?
Bir de muhalefete içerden muhalif, Nuh’u nebî’den kalma kifayetsiz muhterisler var ki çoğunun zihniyet dünyası Cumhur İttifakı’nın ruhuna daha yakın. Parti kurma hazırlıklarında veya parti dağıtma çabalarındaki İnce’leri, Sarıgül’leri, Özdağ’ları ve benzerlerini düşünün. Yıkılmakta olanın bağrından çıkan, geçmişin bütün siyasî marazlarını taşıyan bu insanlar mı yazacak bu ülkenin yeni hikâyesini!
Başka bir dünya, başka bir ülke mümkün
Bırakalım dünyayı, ülkemize bakalım. Dört bir yanda, doğanın tahribine, suyunun, ormanının, tarlasının, toprağının talanına karşı çıkıyor halk. Artık "bilincin dışardan götürülmesi"ne ihtiyacı yok. Dünya küçüldü; ben yaşta köylü nine, elinde orağı, küreği, pankartı ile iş makinelerinin karşısına dikiliyor. Küçücük bir çoban, tabletinin ekranında ders izlemeye çalışırken sürüsünü, merasını yıkıma karşı koruyor. Kadınlar zaten ayakta, işçiler bütün engellemelere rağmen yollarda, esnaf artık açık konuşmaktan çekinmiyor, AKP beslemesi talancılar dışındaki büyük sermaye bile tepkisini şimdilik utangaçça da olsa bir biçimde dile getiriyor. Ve gençler… Gençler ekolojik felaketin eşiğindeki dünyanın yeni sorunlarına yeni yöntemlerle, yeni düşüncelerle, kendilerine has eylem biçimleriyle yöneliyorlar. Korona salgınının büsbütün güçleştirdiği yaşam koşullarında yardım ve dayanışma ağları örülüyor. Eşitlikçi, dayanışmacı, özgür bir toplumun tohumları atılıyor.
Bütün bu kesimlerin itirazlarından, özlemlerinden, umutlarından doğacak yeni bir gelecek vizyonu mümkün. Çoban ateşlerini bir araya getirip ülkeyi aydınlatacak bir projektöre dönüştürmek mümkün. Bunu, karanlığın sorumlusu olan iktidardan beklemenin anlamı yok. Muhalefet ise, yapılıp yapılmayacağı belirsiz seçimlerde alınacak oy hesapları uğruna (ki o hesaplarda da yanılıyorlar, halk kendilerinin çok ilerisinde) demokrasi ittifakında buluşmaktan bile çekiniyor. Sonra, iktidar blokunun oyu azalırken neden muhalefetin oyu artmıyor, diye soruyoruz.
Eski dünya, eski sistem çatır çatır çökerken yeniyi işaret edemiyorsunuz da ondan, beklenen yeni hikâyeyi anlatamıyorsunuz da ondan.
O hikâye dünya ile, kitlelerle birlikte yazılacak kuşkusuz. Mesele çok geç kalmamakta.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024