Pelin CENGİZ

RİFAT HİSARCIKLIOĞLU
12 yıldan bu yana TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Başkanı olarak görev yapan işadamı Rifat Hisarcıklıoğlu, aynı zamanda EUROCHAMBRES (Avrupa Odalar Birliği) Başkan Yardımcılığı, ICCIA (İslam Ticaret, Sanayi ve Tarım Odası) Başkan Yardımcılığı, ICC (Milletlerarası Ticaret Odası) Yönetim Kurulu Üyeliği gibi uluslararası arenada faaliyet gösteren pek çok kuruluşta yer alıyor. Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin dış ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmalara katkıda bulunmak üzere hizmet veren DEİK’in (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Başkanlığını ve TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti Başkanlığı görevlerini de yürütüyor.
Türkiye ekonomisine yön veren iş dünyasının istihdama, yatırıma ve üretime en büyük katkıyı sağlayanların şemsiye kuruluşu olarak nitelendirilen TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) Türkiye’nin ekonomi alanında en önemli kuruluşlarının başında geliyor. Bu hafta, 2012’yi bitirmemize çok az bir zaman kala TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile, hem 2012 gerçekleşmelerini hem de 2013 yılına ilişkin öngörülerini ele aldık. Hisarcıklıoğlu, 2013’te iş dünyasından herkesin iyi bir “bilardo oyuncusu” olması gerektiğini söylüyor. Hisarcıklıoğlu, krizin ardından gelinen ortamda, kişilerin sadece kendi hamlelerine değil, başkalarının da her hamlesi sonucu ortaya çıkacak yeni duruma odaklanması gerektiğine dikkat çekiyor. “Artık refleksler her zamankinden hızlı olmalı” diyen Hisarcıklıoğlu, iş dünyasına bakış açılarını yerelle sınırlı tutmayıp, 360 dereceye yaymaları gerektiği tavsiyesinde bulunuyor. Hisarcıklıoğlu, çevredeki kimi ülkeler siyasi, kimilerinin de ekonomik krizlerle boğuşurken, Türkiye’nin bu süreci çok iyi değerlendirmesi ve atması gereken adımları hızla atması gerektiğini vurguluyor...
Dünya ekonomisi açısından 2012 yılı da krizin konuşulduğu bir yıl olarak geçti. Dünya ekonomisine ilişkin beklentiniz ne yönde?
2008 küresel krizinin başlangıcından bugüne dört yıl geçti. ABD’deki mali piyasalarda başlayan, önce Avrupa’ya sonrasında da tüm dünyaya yayılan krizin etkileri ülkeler bazında farklı boyutlarda devam ediyor. ABD, 1929 büyük buhranından aldığı derslerin de etkisiyle daha hızlı ve etkili adımlar atarak kriz ortamından büyük ölçüde sıyrıldı. Avrupa, dağınık politik yapısı ve ülkelerin farklı öncelikleri yüzünden aynı hızla adımlar atamadı ve hâlâ krizin getirdiği iktisadi durgunluktan kurtulmaya çalışıyor.
Gelişmekte olan ülkelerin çoğu, özellikle doğu Asya kriz öncesi kadar yüksek olmasa da, büyüme süreçlerini devam ettiriyorlar. Dünyayı krize sürekleyen mali piyasalardaki yapısal sorunlar hâlâ devam ediyor. Batılı ülkelerde bunları düzeltmeye yönelik bir politik irade gözükmüyor. Nedenler aynı kaldıkça sonuç da aynı kalıyor. Dolayısıyla kısa vadede küresel ekonominin eski hızına ulaşması mümkün gözükmüyor.
Türkiye ekonomisini değerlendirmek gerekirse genel olarak nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Türkiye, 2009 yılında küresel krizden etkilenen ülkelerden biri oldu. Ancak sonrasında hızlı bir toparlanma gösterdi. Son iki yılda en hızlı büyüyen ekonomiler arasında girdi. Ekonomideki bu toparlanma özel sektörün dinamizmi ve iç piyasanın canlandırılması sayesinde başarıldı. Bu sayede özel tüketim, yatırım, ihracat ve istihdam hacmi kriz öncesi seviyelerin üzerine çıktı. İç tüketime dayalı büyüme 2009-2011 arasında hızlı toparlanmayı sağlarken, bir diğer yapısal sorunun büyümesine yol açtı; cari açık. Etkin bir sanayi politikası ve buna bağlı enerji politikasının hayata geçirilememesi, ekonominin ve sanayinin ithal ara malına ve enerji kaynaklarını bağımlılığını rekor seviyelere çıkardı. Yıllık bazda döviz açığı 2011 yılında 80 milyar dolara ulaştı. Döviz açığının yarattığı kırılganlığın sürdürülemeyecek boyuta ulaştığının görülmesiyle 2011 yılı ortasından itibaren büyümenin kompozisyonunu değiştirecek adımlar atılmaya başlandı. Büyümede iç talebin yerini dış talep aldı. İlk defa cari açık bir kriz sonrası değil, uygulanan ekonomi politikası ile düşürülebildi. Bu durum büyümenin cari açık yaratma potansiyelini azaltırken, büyümenin düzeyini de düşürdü. Büyümenin düşmesi kamu bütçesinde ve iç piyasada sıkıntılara neden oldu.
Son dönemde iç ticarette daralma dikkat çekiyor...
Doğru. Cari açıkla mücadele için iç talebin kısılması, yurtiçi tüketimin ve buna bağlı olarak ticaret hacimlerinin gerilmesine yol açtı. TEPAV tarafından 32 şehirdeki 500 perakendeciden elde edilen ve aylık bazda derlenen rakamlar, perakende sektöründe 2011 yılının ikinci yarısından itibaren ciroların düşmeye başladığını ve ticaretteki yavaşlamanın 2012 yılında da devam ettiğini gösteriyor.
Ticaretteki yavaşlama, sanayi sektörlerinde de görülüyor. Hem sanayi üretimi hem de kapasite kullanım oranları, ekonomideki yavaşlamaya işaret ediyor. Öncü gösterge olarak kabul edilen sanayideki yavaşlama, 2012 yılı ekonomik büyümesinin beklentilerin altında kalabileceğini, yüzde 3’lük büyümenin bile yakalanmasının zora girdiğini gösteriyor.
Ekonomideki yavaşlama, piyasada nakit akışını olumsuz etkiliyor. Sorunlu kredi ve karşılıksız çıkan çek oranlarında 2012 yılında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Çekte hapis cezasının kaldırılmasına paralel şekilde bir kontrol mekanizmasının kurulmaması, çek kullanımını azalttığı gibi, karşılıksız çıkan çek miktarının ikiye katlanmasına yol açtı.
2013 yılında Türkiye ekonomisinden beklentileriniz nedir?
Küresel iktisadi ortamdaki nisbî düzelmelerin devamı, petrol fiyatının mevcut düzeyini koruması ve çevre ülkelerdeki siyasi gerginliğin Türkiye’yi etkileme derecesinin bugünkünden fazla olmamasını baz aldığımızda, büyüme ve enflasyon açısından 2013’ün, 2012’ye kıyasla daha iyi bir yıl olmasını bekliyoruz. Cari işlemler açığının belirgin biçimde azalması sevindirici bir gelişmedir. Ancak, hâlâ yüksek bir cari açığımız var ve üstelik büyüme oranımızın yarıya düşmesine rağmen cari açığımızın bu oranda düşmemesi endişe kaynağı olmaya devam edecektir. Cari açık sorunu çözülemediği müddetçe yüksek büyümenin sürdürülmesinde sıkıntı yaşanacaktır. Büyümenin vasat seyri dolayısıyla işsizlik oranın mevcut seviyesinde sürmesi bekleniyor. Ertelenen çeşitli yapısal reformlar var; vergi ve istihdam piyasası gibi. Ekonomiyle ilgili konular ön plana çıkarsa bunların tamamlanması sağlanabilir. Böylece sonraki yıllar için daha sağlam bir kurumsal yapıya sahip oluruz.
Bir bakıma uluslararası ilişkiler de 2013’te ekonomideki trendi belirleyecek unsurlardan biri olacak gibi görünüyor...
2013 yılında herkesin ve bütün kurumların iyi bir bilardo oyuncusu olması gerekecek. Niye bunu söylüyorum. Uluslararası bir toplantıda biraraya geldiğimiz ABD’nin ilk kadın Dışişleri Bakanı olan Madeleine Albright, diplomasi ile ilgili hep verilen satranç örneğini şöyle eleştirmişti: “Pek çok insan uluslararası ilişkilerin satranca benzediğini düşünür. Ama diplomasi, tarafların karşılıklı oturup stratejilerini, yapacakları hamlelerini belirledikleri, her hamlenin nasıl yapılacağının kesin kurallarla belli olduğu bir alan değildir. Daha çok bilardoya benzer. Statik değil dinamik bir ortam vardır. Tek hamle kısıtlaması yoktur. Bir hamleyle birden çok top hareketlenebilir. Her hamle sonrası masanın tamamında yeni bir durum oluşur” diye anlatmıştı.
Gerçekten de, internet ve lojistik alanında kaydedilen gelişmeler sonrasında hem ülkeler hem de şirketler birbiriyle daha önce olmadığı ölçüde etkileşim haline geçti. Bu ortamda, sadece kendi hamlemize değil, bizim ve başkalarının her hamlesi sonucu oluşacak değişime ve ortaya çıkacak yeni duruma odaklanmamız lazım.
ABD’deki faiz oranlarının değişimi tüm dünya piyasalarını etkiliyor. Avrupa Merkez Bankası’nın adımlarını herkes takip ediyor. Çin’deki büyüme, Rusya’daki petrol ve gaz akışı, Ortadoğu’daki çalkantılar hep yeni bir gerçeklik yaratıyor.
Artık refleksler her zamankinden daha hızlı olmak zorunda. Bakış açısı sadece yerel ile sınırlı kalmayıp 360 dereceye yayılmak zorunda. Tek bir noktadan oyunu okumak ve kurmak mümkün değil. Sürekli hareket halinde olmak, proaktif davranmak zorundayız...
Türkiye olarak, Türk iş dünyası olarak, bizim herkesten daha hızlı olmamız, reflekslerimizi daha hızlı çalıştırmamız gerekiyor. Zira değişimin merkez üssü, Türkiye’nin tam ortasında bulunduğu coğrafya. Bir taraftan batımızdaki ülkelerde ekonomik krizler patlak verirken, güneyimizde ve doğumuzdaki ülkelerde siyasi krizler yaşanıyor. Türkiye her iki bölgedeki gelişmelerden doğrudan etkileniyor. Eğer herkesin kendi sorunlarına odaklandığı bu süreci biz iyi değerlendirebilirsek, atmamız gereken adımları hızlı bir şekilde atarsak, sancılı sürecin sonunda kazanan olacağız. İş dünyası olarak, kamu olarak ortak akılla projelerimizi hayata geçirirsek, mevcut tablodan kazançlı çıkarız.
Bu noktada siz hep Kore örneğini verirsiniz...
Kore (Güney) örneğini özellikle unutmamamız gerekiyor. 1995 yılında Kore’de kişi başı gelir AB’nin yarısı kadardı. Türkiye’de ise yüzde 30 civarındaydı. Kore 15 yıl içinde AB’yi yakaladı ve geçti. Türkiye de bu sürede Kore kadar olmasa da ilerleme kaydetti ve AB’nin yarısına ulaştık. Benzer performansı yakalamak için iş ve yatırım ortamını iyileştirecek reformlara kaldığımız yerden devam etmeliyiz. Sanayi, enerji, lojistik, eğitim, hukuk gibi alanlarda yapısal iyileştirmelere ihtiyacımız var.
Son dönemde Türk işadamlarında müthiş bir dinamizm gözleniyor.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği olarak sürekli bir vurgu yapıyoruz: “Türkiye’nin petrolü yok” diyoruz. Ama “Türkiye’nin insanı var, Türkiye’nin girişimcileri var, Türkiye’nin gençleri var” diyoruz. Çünkü bizim hazinemiz girişimci ruhumuzdur.
Bu ülkedeki her kuruşun altında girişimcilik ve alın teri vardır. Bizim değerlerimiz toprağın altında değil, üstündedir. Bakın etrafımızdaki ülkelere. Hiçbir şey yapmasalar, o kaynaklar onları besler. Bizim zenginliğimizse toprağın üstünde. Bizim zenginliğimiz hızlı öğrenen, şartlara hızlı uyum sağlayan, refleksi kuvvetli, “girişimci” insanımız. İşte biz zaten, bu farkımız sayesinde bölgemizin en güçlü ekonomisi haline geldik. Önümüzdeki süreçte dünyanın da en güçlü ekonomilerinden biri olacağız. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum. Bizim neslimiz televizyon gibi bir teknolojiyi bile, icadından 40 yıl sonra gördü. Bu kadar büyük imkânsızlıklar vardı, ama tek bir sermayesi vardı bizim neslin, bitmeyen azmi. Bugün gençlerimiz eğitimli, bilgili, yabancı dil biliyorlar. Her türlü bilgiye, her türlü teknolojiye anında ulaşabiliyorlar. Yani şimdi bütün dünya ile eşit fırsatlara sahipler. Bu donanımla güven ve azim birleşince onları kimse tutamaz.
5084 sayılı teşvik kanunu yılsonunda bitiyor. TOBB olarak siz uzatılmasını istiyorsunuz, hükümet ise uzatmaya niyetli görünmüyor..
5084 sayılı teşvik kanunu ile 49 ilde 10 ve üzeri işçi istihdam eden tüm işyerleri için uygulanan sigorta primi işveren hissesi desteğinin uygulama süresi 31 Aralık 2012 tarihinde bitiyor. Söz konusu teşvik uygulaması özellikle emek yoğun çalışan KOBİ’lerin girdi maliyetlerini düşürmüş, böylece yeni yatırımlar yaparak istihdamlarını arttırmalarını sağlamıştı. Yine bu düzenleme sayesinde Anadolu’da pek çok KOBİ küresel piyasalara açılarak ihracat yapabilme fırsatı buldu. Şu an küresel ekonomi henüz durgunluktan çıkmadı ve iç piyasada da yavaşlama yaşanıyor. Bu uygulamanın yılsonunda bitecek olması, özellikle Orta Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde işsizlik ve sosyal huzur anlamında sıkıntılara neden olacaktır. Ekonomik büyüme ivme kaybederken, yatırım ve istihdam hacimleri durağanlaşırken, kendi ayağımıza çelme takmayalım. Teşviğin uzatılması gerektiğini sizin aracılığınız ile bir kez daha hatırlatmış olalım.
Son dönemde TOBB olarak okul yatırımlarınız hızlandı. Neredeyse hergün bir ile okul yapıyorsunuz...
Hiçbir önyargımız olmadan o ilin ihtiyaçı ve talebi ne ise onu yapıyoruz. En son Batman’a içinde 200 kişilik öğrenci yurdu ve spor salonu olan Anadolu Lisesi Eğitim kompleksi yapma kararı alıp, resmi protokolü imzaladık.
Bir ülkenin gerçek gücü eğitimli insanlarıdır. Bir ülkenin hayallerinin, hedeflerinin, gerçeklerinin sınırını eğitimli insanları belirler. Biz dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girmek istiyoruz. Peki o zaman rakiplerimizin kişi başına yaptıkları üretime bakalım! Şu anda Almanya’da çalışan bir kişi yılda ortalama 85 bin dolar katma değer üretiyor, ABD’de 105 bin dolar katma değer üretiyor. Biz de çalışan bir kişi ise sadece 35 bin dolar katma değer üretiyor. Oradaki çalışanların farkı nedir? Neden daha fazla katma değer üretiyorlar. Çünkü kaliteli eğitim almış insan kaynağına sahipler.
Bizim en büyük sermayemiz genç nüfusumuz. Bu yaklaşımla hareket ederek, ilköğretim okullarından başlayarak eğitimin her kademesine destek olmak için taşın altına elimizi koyduk. Şu ana kadar 35 ilde okul yapımına 78 milyon lira harcadık. Türkiye’nin geleceğine yatırım yapmaya devam edeceğiz.
Yeni yıla ilişkin son mesajınız...
Yeni yılda anne babalardan ve gençlerden bir ricam olacak. Anne ve babalardan ricam; çocuklarınız farklı bir şey yaptığında veya önerdiğinde lütfen “icat çıkarma” cümlesini kullanmayınız. Aksine çocuklarınızı teşvik ediniz. Devir icat çıkarma, eski köye yeni adet getirme dönemi, farklı düşünme dönemi...
Bakın, “başımıza yeni icat çıkartma” denerek yetiştirilen insanlarımızın pek çoğunun yenilikçi vasıfları törpülendi. Beyinlerimize pranga vurduk. Soran, araştıran, sorgulayan, daha iyiyi arayan değil, idare-i maslahatçı olduk...
Gençlerden ricam, aynı fikirde olmasanız da, anlayış gösterin, empati kurun. Dünya ve Türkiye’deki adaletsizliklere katkıda bulunmayın. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir Türkiye ve dünya için çaba gösterin. Hangi dünya görüşünde olursanız olun ister solcu, ister sağcı hiç fark etmez ama vicdanlı olun.
[email protected]
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları

































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022