Serdar KAYA
İnsan, muğlâklıktan, belirsizlikten hoşlanmayan bir varlık. Dolayısıyla da, sınırlı kapasitesine rağmen karşılaştığı her gerçekliğe bir açıklama getirme, bir cevap bulma, bir anlam yükleme ihtiyacı hissediyor. Ancak ne var ki, bu ihtiyacı giderebilmek kolay olmadığı gibi, pek mümkün de değil... Zira dünya, insan zihni için son derece karmaşık bir yer. Daha da önemlisi, “anlam”, içinden kolay çıkılabilir bir konu olmak şöyle dursun, insanlığın halen çözememiş olduğu bir muamma durumunda.
Algılama zorluğu
Dünyanın karmaşıklığı ile başa çıkmak isteyen insan, başlıca iki yol izliyor: Maruz kaldığı algı miktarını baştan sınırlı tutmak ve algıladığı nesneleri basitleştirmek.
Ders işlenirken koridordan gürültüler gelmesi üzerine öğretmenin sınıfın kapısını kapatması, birinci durumun bir örneği. İkinci durum ise, herkesi ve herşeyi karikatürleşmeye karşılık geliyor!
Karikatürleştirme beynimiz adına son derece işlevsel bir yöntem. Çünkü bir gerçekliğin kendisini anlamaya çalışmaktansa, karikatürü üzerinden çözümlemede bulunmak elbette çok daha kolay. Dünyada önyargıların aptallığımızla aynı ölçüde yaygın olmasının nedeni de zaten bu!
Anlamlandırma zorluğu
Anlamlandırma zorluğu, insanın aczini daha da belirgin kılan bir örnek. Bu konuda önemli bir makale yayımlayan Arie W. Kruglanski ve Donna M. Webster, anlamsızlıktan rahatsızlık duyan insanın sergilediği tavırları iki aşamada açıklıyor:
Birinci aşamada, henüz işin başında olan insan, karşı karşıya olduğu muammaların sırrını bir an evvel öğrenmek istemektedir. Ancak aynı insan, dünyayı bir şekilde anlamlandıran herhangi bir cevap elde eder etmez, o âna dek sergilediği arayışçı ve sabırsız tavrını tamamen tersine döndürmekte ve bu ikinci aşamada, ilk aşamada bulduğu cevaba sıkı sıkıya sarılarak yeni doğrulara kapalı hale gelmektedir.
Bu tavır değişikliğinin sebebi açıktır: İnsan, hayatı (yanlış şekilde de olsa) bir biçimde anlamlandırabilme ihtiyacındadır. Bu anlamın kimi sacayaklarını kaybeder gibi olduğu an ise, bir tür kaybolmuşluğa sürüklendiğinin farkındadır. Dolayısıyla da, anlam dünyasını mümkün mertebe muhafaza etmek istemektedir. Hayata bakışında kimi problemler bulunduğunu için için hissettiği durumlarda bunu kendisine dahi itiraf etmekten çekinmesinin sebebi de bundandır.
Muhafazakârlığın temeli budur. Bertrand Russell’ın “İnsanın istediği bilgi değil, kesinliktir” şeklindeki meşhur sözü de bu temele işaret eder. Bütün bunlardan hareketle, muhafazakârlığın “insanın rüyasından uyanmak istememesi” olduğu da söylenebilir.
Farklı dünyalar, farklı muhafazakârlıklar
Muhafazakârlık insanları kendi dünyalarına hapseder. Çok farklı şekiller alabilmesi mümkün olan bu dünyalarda yaşayan insanlar, hayatı (ve daha geniş anlamda, varlığı) söz konusu dünyanın içinden anlamlandırırlar.
» Hedonizmin yapay dünyası, bir haz alma ve eğlence mekânıdır.
» Milliyetçiliğin yapay dünyası, farklı milletlerden insanların yaşadığı ve safların milli aidiyet üzerinden belirlendiği bir yerdir; potansiyel bir savaş meydanıdır.
» Dinin yapay dünyası, sonraki dünya için bir imtihan yeridir; (tıpkı Sokrat’ın mağara alegorisinde olduğu gibi) gerçek olanın ucuz bir kopyasıdır –ve bir yönüyle, yapay olduğunu itiraf eden tek yapay dünyadır.
» İdeolojilerin yapay dünyası, ideolojinin vaat ettiği dünya cennetine olan görece uzaklığıyla tanımlanan yerdir. Örneğin, Marksizm’e göre günümüzün dünyası, artı değerin sömürüsünün oyun alanıdır. Kemalizm’e göre, Türkiye ve İslam dünyası cahillik ve bağnazlık, seküler Batı ise harikalar diyarıdır.
Bu dünyalardan (ya da diğerlerinden) herhangi birinde yaşayan bir insan, bir başka dünyaya ait olan ve bambaşka önkabüllere dayanan değerlendirmelerle karşı karşıya geldiğinde, hayatı anlamlandırış şeklinin tehdit altına girdiğini sezerek endişe duymaya başlayacak ve bu endişenin ima ettiği kaybolmuşluk hissinden kurtulma adına kendi anlam dünyasına daha sıkı sarılmaya yönelecektir.
Bütün bunlar, insanın varlık ile başa çıkma adına çıktığı yolculuğun genellikle hazin bir şekilde sonlandığını gösterir. Zira işin başındaki kaygısı varlığı anlamlandırabilmek olan insan, bu amaçla kendisi için bir anlam dünyası inşa etmekte, ancak neticede bu dünya, anlama amacında olduğu varlıktan daha büyük bir önem kazanmaktadır.
***
Not: Konu ile ilgili kavramları öğrenmek isteyenler, Ekşi Sözlük’te açtığım şu başlıklara göz atabilirler: (1) cognitive structuring, (2) bilişsel yük, (3) need for closure, (4) uncertainty reduction (5) beklenti ihlali.
***
MEDYA NOTU
Radikal gazetesinin muhafazakâr yazarı Ezgi Başaran, “Eşcinsellerin muhafazakârlığı” başlıklı yazısında Türkiye’deki eşcinsellerin yüzde 30’dan fazlasının AKP’yi destekliyor olmasını incelemeye değer bulmuş. Başaran’ınki tabii yukarıdakinden biraz farklı bir muhafazakârlık yazısı. Yazması da çok zor değil... İşe halkın yüzde 47’sinin oy verdiği bir partiyi kitle partisi olarak görmeyerek başlıyorsunuz, gerisi geliyor... Muhafazakârlık zor zanaat! İnsan kimi zaman kimin muhafazakâr olduğunu bile şaşırabiliyor...
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014