Tanıl Bora
Âkıl İnsanlar heyeti, "dönemin Başbakanı" ile son toplantısını dokuz yıl önce bugünlerde, 26 Haziran 2013’te yapmıştı. Üstüne beton dökülen, hiç olmamış gibi davranılan “Çözüm Süreci”nin yine pek muhasebesi yapılmayan tecrübelerinden biri, Âkıl İnsanlar projesi idi.[1] Geçen Kasım'da Armağan Çağlayan’ın HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar'la yaptığı video söyleşisinde sözü bu konuya “Pişmanlık duyuyor musunuz?” sorusuyla getirmesi, âkıl insanlar 'olayının' umumiyetle bir hüsran olarak hatırlandığının bir örneği. Mithat Sancar, asla pişmanlık duymadığını söyleyerek cevap vermişti bu soruya. "Tam tersine," demişti; "öfkeleri görmenin, birikmiş yaraları tanımanın, onlara dokunma imkanı yakalamanın" çok önemli olduğunu düşünüyordu. Ayrıca, "çok zor şartlarda bile Türkiye toplumunun çok geniş bir kesiminin barış istediğini, bu sorunun siyaset yoluyla çözülmesini istediğini" görmüştü Âkıl İnsanlar heyetinin yaptığı görüşmelerde.
***
Âkıl İnsanlar heyeti, bir bakıma, ikame mahiyetinde bir girişimdi. Dünyanın başka yerlerindeki benzer sorunlarda oluşturulan Uzlaşma veya Hakikat Komisyonları'nın bir ikamesi, veya hükümetin 'onun yerine' yaptığı bir girişim. 'Tam öyle değil de, şöyle bir şey yapalım,' gibi bir şey... (Uzlaşma veya Hakikat Komisyonu seçeneğinden niçin kaçınılmıştı? 'Durumumuz' aman dünyanın başka yerlerindeki benzer sorunlarla mukayese edilmesin diye mi? 'Karşı taraf' tarafından talep edildiği için mi? Ayrı bahis.)
Aynı zamanda, hükümetin "Süreç"te sistemli olarak eksik bıraktığı şeyi, meseleyi toplumsallaştırma işini ikame etme amacını güden bir girişimdi. Sorun ne? Niçin önemli? Tam olarak neyi çözmek istiyoruz? Nasıl çözebiliriz? Endişeler ne, bunları nasıl gidebiliriz?... Bu ve bunun gibi sorular geniş bir toplumsal tartışmaya açılmamış, "Halledeceğiz, güzel olacak, merak etmeyin"lere havale edilmişti. İktidar, Âkıl İnsanlar girişimiyle bu eksik kalan işi outsource etti. Bir firmanın, bir işin yönetim ve operasyon yükünü devretmek ve maliyetini düşürmek maksadıyla, o işi başka bir firmadan hizmet alarak yaptırmasını anlatan bir işletme terimi, biliyorsunuz. İşte, iktidar da "Süreç"i topluma anlatma, toplumun "geri bildirimlerini" dinleme, toplumla müzakere etme işini, öncelikle siyasî maliyetini düşürmek üzere, dışarıya vermişti.
O günlerde Çözüm Süreci'ne iyi gözle bakmayanlar, Âkıl İnsanlar'ı Heyet-i Nasihâlara benzetmişlerdi; yani, 1919’da İstanbul hükümetinin direniş göstermemesi için halkı ikna etmek üzere taşraya yolladığı nasihat heyetlerine... (Gerçi daha sonra da Ankara hükümeti, Düzce-Bolu ayaklanmasına karşı halkı uyarmak için. heyet-i nâsihâlar oluşturmuştu.)
Her ne ise, yedi Âkıl İnsanlar heyeti, 2013'ün Nisan'ından başlayarak yaklaşık iki ay boyunca Türkiye'de toplantılar yaptı, insanlarla konuştu. Çözüm Süreci deneyimini enine boyuna analiz eden kitabında Cuma Çiçek, bu tecrübenin, sorunun kısmî de olsa toplumsallaşmasını sağladığı kanısına varır.[2] Zuhal Demir yayımlanmamış doktora tezinde, yine mükemmel olmamakla beraber, müzakereci demokrasi deneyimine belirli bir katkı sağladığı sonucunu çıkarır.[3]
***
Kelimeyi evirip çevirmeden olmaz. Ötüken Osmanlı Türkçesi Sözlüğü'ne göre âkil "yiyen, yiyici" anlamına geliyor. Akil: "düşünceli, düşünen." Bizim 'olayımız,' âkıl; anlamları şöyle sıralanıyor: Akıllı, aklı başında; anlayışlı, uyanık; bilgin; mantıklı; düşünen, düşüncesi sağlam; tebdirli. (Bir de 7. anlamı var, "bir öldürme olayında kan bedelinin ödenmesine katılan akraba veya arkadaş," anlamına geliyor. Çözüm Süreci'ndeki âkıller'ın bu yedinci anlamından da, Uzlaşma Komisyonu işlevini çağrıştıran manâlar çıkartabilirsiniz!)
***
Ne anlaşılır peki, "âkıl" kavramından. Âkıl İnsanlar heyetlerinin mensuplarından Yılmaz Erdoğan, “iki kişi -sebebi ne olursa olsun -kavga ederken, ayırmaya girişen üçüncü kişiye Âkil İnsan denir," demiş.[4] Doğrudan Çözüm Süreci'deki işleve odaklanan ve yine Uzlaşma Komisyonu ikamesini de çağrıştıran fazlaca pragmatist bir tanım.
Halide Edip’in Âkıle Hanım Sokağı eserine adını veren roman kahramanı, herkesin sevgisini saygısını kazanmış bir kâhya kadındır. Ona ismiyle müsemma bir dirayet ve aklıselim rütbesi takan hasleti, kendisini aldatan kocasıyla hayatını ayırıp kendi başına ayakta kalması, ama evlilik kurumuna hürmetinden ötürü onu resmen boşamamasıdır. Âkıle olandan, galiba özellikle de âkıl değil âkıle olandan beklenen, uzlaşmacı olması, vaziyeti idare etmesidir. Âkıl’ı uzlaşmacılığa, orta yolculuğu sığıştıran güçlü bir kabul var, orası kesin. "Aklıselim," buna yanaştırılıyor genellikle.
İki adım geri çekilerek tarif etmeye çalışırsak… Düşünmüş de söyleyen, biliyor da konuşan birini anlamalıyız âkıl'den. Hem bilgiyle, hem tecrübeyle, sezgiyle, içgörüyle muhakeme edeni anlamalıyız. Bu halin tavrın ve sözün ağırlığının kazandırdığı bir otoriteyi anlamalıyız. Sahih anlamıyla otoriteyi[5] kastediyorum. Zora dayanmadan, emretme yetkisi olmadan, böylesi yaptırımlara sahip olmaksızın kulak verilmesi gereken, vukuflu söz.
***
De Gaulle'ün Sartre'a atfettiği veya hakkını teslim ettiği otorite türünden bir otorite geliyor aklıma... Dünya çapında sağcılığın ve devlet adamlığının amblemi sayabileceğimiz De Gaulle’ün, dünya çapında aykırılığın-muhalifliğin amblemi sayabileceğimiz Jean-Paul Sartre hakkında sarf ettiği o ünlü sözü kastediyorum. Düşünce özgürlüğünü savunmak için, "teröristlikle" suçlanan bir gazeteyi satmak üzere sokağa çıkmasından ötürü Sartre’ın tutuklanması söz konusu olduğunda, Cumhurbaşkanı De Gaulle böyle bir şeyin tasavvur edilemeyeceğini iki kelimeyle anlatmıştı: “Sartre Fransa’dır.” Bu da bir çeşit âkıl insan otoritesidir; illâ uzlaşmacı olmasa, aksine gayet keskin, gayet sivri şeyler söylese bile, fikrî birikiminden, toplumsal tartışmaya katkısından, kamusal entelektüel olarak söylediği sözden ötürü ona atfedilen bir etik otorite... Bu da bir tür âkıl insan otoritesi…
Bugün dünyada, -her yerde; Fransa’da da-, Sartre otoritesine sahip bir âkıl insan var mı? Doğru soru bu değil. Bugün dünyada, o otoriteyi tanıyacak bir De Gaulle var mı?
***
Türkiye’de de, yakınanlar oluyor ya bazen: ‘Eskiden, fikren zıt da olsa herkesin az çok hürmet ettiği birileri vardı, mesela bir Yaşar Kemal vardı, şimdi bir Yaşar Kemal yok...’ meâlinde. Bir Yaşar Kemal zaten bir kere olur – ama işte asıl mesele şu ki, şimdi olmayan şey, Yaşar Kemal değil. Olmayan şey, Yaşar Kemal’in sözünün ağırlığını, otoritesini tanıyan bir vasat. Ki biliyorsunuz, Yaşar Kemal de az bühtana uğramadı bu memlekette…
Aydınlar, -aydın kimliğiyle konuşan ya da öyle görülenler-, resmî siyasete ya da yerli-millî denilene ters bir şey söylediklerinde, behemehal sözde-aydın sayılıyorlar. “Sözde”lik, aydın kavramının yapışık sıfatlarından biri olmuş durumda. Kamusal sözü boğan popülist söylem, bizzat aydın kavramını, şayet nefret konusu değilse alay konusuna dönüştürüyor. Âkıl olmak, ancak ün dolayımıyla, ünlüler kervanında bir deve olarak kendine bir yer açabiliyor. O zaman da, neticede sadece ünlü olmuş oluyor.
Kamusal bir söz kurmak, bir âkıl insan otoritesi kurmak isteyenler belki de bu durum nedeniyle başka adlar arıyorlar - 2020 yazında Aksaçlılar’ın yaptığı gibi.
***
Temele inersek, kaybolan, âkıl insanların (veya öyle olduğu düşünülenlerin) itibarı değil, aklın itibarıdır. Hakikat-sonrası denen çağın olayı, bu. Akıl yürütmenin, mantıklı çıkarsamanın, fikrini temellendirmenin değil, işimizi görecek sözün-kanaatin iş gördüğü, manipülasyon teknolojilerinin gerçekten “teknoloji” niteliği kazanarak otomatik işler hale geldiği zamanlardayız. İki video sohbeti, bir tweet akışıyla, hışımla savrulan bir iki sivri lâfı beğenerek edinilen kanaatlerin, başka bir otoriteyi tanımadığı zamanlar… Bağımsız, aykırı, sıra dışı sözün, itirazın "akıllı ol" ikazıyla susturulduğu yerde, -aslına bakarsanız “akıllı ol” diyerek akıl susturulurken-, aklın ve âkıl olmanın hükmü ne olabilir?
“Ortak akıl” diyorlar ya… akıl zaten ortaktır. Ortak iyiyi beraber akletmenin zemini olmadan, toplumdan, kamusallıktan söz edebilir miyiz? Aklın itibar kaybı, aklın ve âkıl’ın otorite kaybı, kamusallığın kaybıdır.
[1] Deneyim aktaran iki kitabı analım: Baskın Oran, Ben Ege'de Akilken. İletişim, 2014; Tarık Çelenk, Ekopolitik- Öteki ile Uzlaşmanın Yolculuğu, Kitapyurdu, 2021.
[2] Cuma Çiçek: Süreç. İletişim Yayınları, İstanbul 2018, s. 185.
[3] Zuhal Demir: “Demokratik açılım ve Çözüm Süreci’nde ‘akil insanlar’,” yayımlanmamış doktora tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2018.
[4] Zuhal Demir'in tezi için yaptığı mülakat, agy., s. 272.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.10.2025
17.10.2025
5.10.2025
20.09.2025
5.09.2025
23.08.2025
7.08.2025
24.07.2025
29.06.2025
29.05.2025