Ümit KARDAŞ
Bir Eylül daha gelip geçti. Yazın enerjisinden, yeşilinden, mavisinden kopup dingin bir sarılığa, ayrılığa, vedalara, özlemlere, yeniden kavuşmanın umutlarını yaşamaya doğru giden bir ara durak Eylül.
Ancak ülkenin hiç değişmeyen gündemi bu duyguları yaşamamıza engel oluşturmakta. 150 yıldan beri adaleti, barışı, huzuru, istikrarı sağlayamamış, toplumsal meşruiyeti olan uzlaşı anayasasını yapmayı dahi becerememiş zihniyet malulü bir ülkede yaşıyoruz.
Bir an için ülkenin bizi karamsarlığa sevk eden kafkaesk ortamından sıyrılıp Eylül’ün bende yarattığı duygularla karşılaşmak için doğanın ritmine döndüm. Gelenkesel olarak yazdığım Eylül yazılarımda duygularımın değişmediğini, Eylül’ün içinden geçen şiirlerin anlamlarının ve etkilerinin sonsuz olduğunu anladım. Şiirin bizi sağalttığı, umut etme ve direnme gücümüzü arttırdığı açık.
Eylül’ün içinden geçen duyguları geçmiş yazılarımdan yaptığım alıntılarla anımsatacağım.
Eylül geçip giderken hüznü gecikti. İnsanın hoyratlığı iklimleri, mevsimleri değiştirmekte. Doğayı vahşice tahrip eden, yeryüzünün hareketli hareketsiz tüm canlılarını yok etmeye götüren açgözlü süreç insanın kendisinin de sonunu getirmekte.
Yaşadığımız ailenin, çevrenin ve dünyanın ağır yükü… İdeolojik-dogmatik dayatmaların, kodlamaların kuşatması altında kalmanın yarattığı düşünsel, zihinsel, ruhsal sefalet.
Sanki büyük bir kafes bizi çevrelemekte. Kafesin dışına çıkarak şiir ülkesine bir süreliğine göç etmek ruhunu kirlerinden arındırmaya, deruni yaraları onarmaya çalışmak demek.
Neşesi kaybolmuş bir dünyanın içinde hüznün de esrikliği kaybolmuş gibi. Ağaçların, kuşların, böceklerin akışa bağlanmış dinginliğinin, doğadaki sessizliğin kutsal hazinesinden yayılan yeryüzü şarkılarının, dansın, neşenin ne kadar uzağındayız.
Şiirin içinden Eylül daima geçmiştir ya da Eylülün içinden şiir. Farsça’da hezan... Zamanla hazana dönüşmüş. Hüzün hazanın özünde şiiri beklemektedir. Şairleri ölmeyen şiir ülkesinden renk renk şiirler derleyip yaralı ruhlara şifa dağıtmak bir yazarın insanlığa borcudur.
Divan şairlerinden Ahmet Paşa Hazaniye Kasidesi’nde, yanaklara süzülen gözyaşı damlalarını hazan yaprağı üstüne düşen yağmur damlalarına benzetir. Hüzün hazana koşarken, hazan onu özlemle kucaklamaya hazırdır.
Bağdatlı Ruhi, dizelerinde iki gün gibi kısa bir süre gül zevki yaşayan bülbüle hazan rüzgârının ettiklerini anlatır “Aşiyansuz n’eylesün gülşende bülbül Ruhiya- Derd-mendün eylemiş bad-ı hazan evin harap.” (Yuvasız bülbül gül bahçesinde ne yapsın, dertli bülbülün evini hazan rüzgârı harap etmiş.)
Nabi, hazana bir görmüş geçirmişlikle yaklaşır: “Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz / Biz neşatın da gamın da rüzgârın görmüşüz.” (Biz bu dünya bağının hem hazanını hem baharını görmüşüz, biz sevincin de kederin de zamanını görmüşüz.)
Yahya Kemal “Hazan Bahçeleri” şiirinde hüznü hazanda bulur: “Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden / Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden / Yorgun ve kırılmış gibi en ince yerinden / Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden.”
Ahmet Haşim “Bülbül” isimli şiirinde gamlı hazanın seherindedir: “Bir gamlı hazânın seherinde / Isrâra ne hâcet yine bülbül? / Bil, kalbimizin bahçelerinde / Cân verdi senin söylediğin gül.”
Sessizliğin içinden fısıldayarak gelir Eylül. Yapraklarla yıkanırken tenimiz, hüzün saçlarımızı okşamaya başlar. Kederli bir yalnızlık, yerini yavaş yavaş kederli bir umuda bırakır. Ürkek bakışlarımız tedirgin bir maviliğe sığınır.
Mazi bir yangının içinden çıkıp gelir. Bir başka Eylül’e doğru yol alırken, aklımız zamana takılır. Ahmet Hamdi Tanpınar zamanı değil anı önemsediğini mısralarında anlatır: “Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında / Yekpare geniş bir anın/ Parçalanmaz akışında”
Sarı sisli akşamlarda yollarımızı kaybettiğimiz sonbaharlar, ayazlarda yalınayak seviştiğimiz yıldızlar. Büyürken çocuk kalan duygularımızın sancısı ve bencil hüznümüz. Zafer Akkaş, geride kalan bir aşkın Eylül’ünü anlatır mısralarında: “Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız / Adımlarımızın kısalığı bundandı / Bundandı gözlerimin durgunluğu / Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan / Ellerin kadar ıssız / Sen kadar zamansız molalar veriyordum / Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz / Eylül’dü.”
Eylül hem çekici, hem kahredici, hem şehvetli, hem ürperticidir. Ahmet Altan Eylül’e nasıl aktığını şöyle anlatır: “Ben eylüle akarım / Bir hüzün gibi akarım ben eylüle, kanayan bir aşk gibi, / siyah şallara bürünmüş, genç bir ölüm gibi akarım. / Sevişerek, ağlayarak ve ölerek akarım ben eylüle. “
Ve Altan’a göre Eylül’de her şey zordur, her şey korkutur ve her şey beklenir: “Eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur, “Ölüm kıvırcık saçlarını hayatın göğsüne dokundurur. / Aşkı ve ölümü ben hep bu ayda beklerim. / Nasıl da mahzun ve nasıl da tehditkârdır. / Ben eylülde bütün aşklardan ve kadınlardan korkarım.”
Zaman, mutluluğun bedelini istemektedir. Kısa mutlulukların ardından hüzün gelecektir. Hayatın döngüsü budur. Bu nedenle Tanpınar’ın söylediği gibi “an” önemlidir ve bu anlar sonsuzluk gibi yaşanmalıdır.
Aşk, sevgi, dostluk. Vuslat, ayrılık, özlem. İnsanı var eden bu duygular bizden ne kadar uzak. İçimiz yaşatmanın coşkusuyla yeşereceğine, öldürmenin vahşetiyle kurudu. Ne gelen baharlar içimizde çiçek açtırıyor, ne gelen Eylüller ile umutlu bir hüznü yaşıyoruz.
Ölümlere, yıkımlara neden olan savaş kararını alanlar, insanı var eden sevgiyi unutmuş, egolarının, hırslarının tuzağında yok oluyorlar. Ama onlar yok olurken bizim bütün neşemizi, sevincimizi, mutluluk çabalarımızı, umutlu beklentilerimizi, sevme ve sevilme arzularımızı örseleyip yaralıyorlar. Yaralı yüreklerimizi korkulara tutsak ediyorlar.
“Öldür, konuşturma, sustur, yakala, tutukla” emirlerini verenler içlerine dönüp bakabilme yürekliliğini gösterebilirler mi? Ne kaldı içlerinde? Kimlere ne kadar zarar verdiler ve vermeye devam ediyorlar? İçlerinde sevgiyle öten bir bülbül kaldı mı? Bir gülü sevmenin mutluluğunu, bir gülden ayrılışın acısını duyumsayabilirler mi?
Şiddet sevgisizlik demek. Hayatın bir armağan gibi yaşanmasına karşı çıkmak, aşkın ve sevginin mucizesini inkâr etmek demek.
Ruhlarımız körleşerek korku, acı, öfke, hırs ve intikam duygularına teslim oldu. Yalancı baharlarla kandırıldık. Şiddetle, ölümle, tahakkümle, yolsuzlukla kirlendik. Ruhumuzu nasıl arındıracağız? Hangi sağanak, hangi gökkuşağı buna yeter.
Yine de Eylül sadece hüznün, vedanın ve karamsarlığın zamanı değildir. Aynı zamanda sevgiyi ve mutluluğu yeniden var etmenin umudunu da barındırır. Özdemir Asaf bu umudu taşır: “Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları /Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları/
Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında / Ardında savrulsunlar, unut yaprakları/
Sevinçlerinde onlar vardı, hüzünlerinde onlar / Seninle yeşerdiler, seninle soldular / Olsunlar senden sonra da umut yaprakları”…
Doğanın ritmini hissedeceğimiz, yeryüzü şarkılarıyla birlikte elele vereceğimiz günlerde barış, dostluk ve neşe içindeyaşamak dileğiyle...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları













































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025