Ümit KIVANÇ
Taarruz borusuyla kendilerinden geçerek çıkmaz yola doğru koşanları uyandırıp, kendi rüyalarında değil başkalarının kâbuslarında rol aldıklarını anlatmak hâlâ mümkün müdür? Bilemiyorum. Ama denemek zorundayız. Denemezsek riyakâr oluruz.
Türkiye’de hiçbir siyasî akımın, hareketin, partinin, hiçbir ideolojinin mensupları arasında yanlış düşünen yoktur. Farklı yol öneren yoktur. Farklı öncelikleri olan, farklı çözümleri daha etkili veya yararlı bulan yoktur.
Hainler vardır.
Kabulleri tartışmaya açan, haindir. Topluca benimsenmişi sorgulayan haindir. Giderek, liderliğin çizdiği yolun tekliğini, o çizginin yönünü, giderek liderliğin yanılmazlığını, giderek liderin herhangi bir kararını tartışan haindir.
Solda bu mekanizmanın daha çeşitli ve azıcık daha incelikli versiyonları işler, sağdaysa daha yekpâre, daha kaba modelleri. Siyasî sağcılık zaten, esas olarak, varsayılan “güçlü”nün iktidarının sorgulanamazlığı üzerine kuruludur. Bunun pratiğe dönüşmüş ideal hali, sorgulanamaz iktidarlardır.
Türkiye’de çoğunluğun dindar oluşundan hareketle, tek tanrıya, Allah’a tapınıldığı varsayılır. Oysa gündelik toplumsal hayatta yegâne otorite ve kılavuz, devlettir. Allah, inanan-inanmayan herkesin manevî âleminde “vicdan” adıyla hüküm süren karmaşık tekil kuvvetleri bünyesinde birleştirebilen bir muazzam mefhumdur. Devletse vicdansızdır. Tanımı gereği öyledir, varlık şartı itibarıyla böyledir.
Üstelik dünyevî iktidarın aracıdır ve varlığını sürdürebilmek için vicdanı buyruğu altına almak ya da tesirsiz kılmak zorundadır. Ve tabiî devlet, onu sahiplenen ve başkalarından esirgeyen birilerinin varlığıyla vücut bulabilir. Bütün kudretine rağmen kendi sûreti, cismi yoktur. “Devletin sahipleri”, işte bu soyutluğa kendilerini vücut edenlerdir. Kendilerini hükmetmeyle, kudretle özdeş kılanlardır. Bu kudret, ancak başkasını bundan mahrum ederek ve ettikçe hissedilir, sahiplenilir, kullanılır.
DENEMEZSEK RİYAKÂR OLURUZ
Bu yüzden, onların birilerini hain ilan etmesi başkalarınınkine benzemez.
Bu yüzden, Türkiye’nin sorunlarının çözümünde çatışma değil görüşme-konuşma yolu tercih edilsin diye gayet nazik bir mektubu imzalayan 170 kişiye cumhurbaşkanının hain demesi de başkalarınınkine benzemez. Yalnız Tayyip Erdoğan’ın sözüyle hayatımızı karartmaya hazır yetkili-yetkisiz kimselerin durumdan vazife çıkartabilme ihtimali nedeniyle değil. Hepimizi temsil etmesi gereken ve hepimizden sorumlu olan makam tarafından hain ilan edildiğinizde, “hepimiz”in yeraldığı bütünlükten dışlanmış da olursunuz. Bu da, bugün yaratabileceği muhtemel felaketlerin yanısıra gelecekte herhangi bir şekilde o makamı ele geçirecek herkesin de başkalarını aynı şekilde dışlayabilmesine zemin hazırlar ki, sonuçta ortada devlet denebilecek meşru bir çatı kalmaz.
Bugün iktidarın nimetlerinden yararlanan ve gıcık kaptıkları herkese canlarının çektiğince zulmedebilmenin, ettirebilmenin keyfini sürenler, cumhurbaşkanının birilerine hain demesinin anlamını idrak edemeyenler, işler sarpa sarmaya başladıkça, çatının kafamıza çökmesinin ne anlama geleceğini hissedip hayatları boyunca tatmadıkları korkulara kapılacaklar. Zira artık iki şey olmadan yaşayamazlar; biri mutlak iktidar. Oysa taptıkları devleti bizzat yıkmakta olduklarını şimdi anlamıyor, sadece rakip veya hasım gördükleri birilerine hakaret ve eziyet ediliyor diye zevk ve sevinçle kendilerinden geçiyorlar. Varolmazsa yaşayamayacakları öbür şey de hasımlar. Birilerini düşman görmeden kendilerini var edemeyenlerin günü bugün. Kendi şahsiyetlerini ancak düşmanları üzerinden tarif edebilenlerin.
Taarruz borusuyla kendilerinden geçerek çıkmaz yola doğru koşanları uyandırıp, kendi rüyalarında değil başkalarının kâbuslarında rol aldıklarını anlatmak hâlâ mümkün müdür? Bilemiyorum. Ama denemek zorundayız. Denemezsek riyakâr oluruz.
VAROLUŞ MESELESİ
Şu çıplak gerçek nasıl anlaşılmıyor, akıl erdirmek mümkün değil:
Savaş yapmayalım, barış ve görüşme yolunda ilerleyelim, diyen insanlar bunu dedikleri için hiçbir çıkar elde etmiyorlar. Aksine, başımıza türlü işin gelmesini göze alıyoruz. Peki bunu neden yapıyoruz? Çünkü bu bir sorumluluğun gereği. Yönetenlerin ülkeyi, toplumu acılarla dolu, kötü bir geleceğe sürüklediğini düşünüyoruz ve bunu söylüyoruz. Söylemezsek kendimize ve elbette içinde yaşadığımız için sorumlu olduğumuz topluma ihanet etmiş olacağımız duygusuyla bunu yapıyoruz. Bunları izah etmek zorunda kalmak bile onur kırıcı. Ve toplumumuzun vaziyeti açısından umut kırıcı.
Ama bu işin umutla ilgisi yoktur. Bir varoluş meselesidir. Başka insanların iyiliğini dert etmeden kendi iyiliğine kavuşamayacağını bilenler için varoluş meselesi.
Muktedirlerin ve onlara kapılmış gidenlerin tutumuna yön veren birkaç etken var.
İlkin, hesapsızlığı anlamıyorlar. “Bunlar böyle bir işi yapıyorsa ardında mutlaka başka niyetler, hattâ çıkarlar vardır” diye düşünüyorlar. Çünkü kendileri çıkar karşılığı olmayan ya da “arkasında” gizli saklı niyetlerin bulunmadığı hiçbir iş yapmıyor, yapamıyorlar. İnsanların çıkar karşılığı olmaksızın davranabileceğini bütünüyle unutmuş olabilirler mi?
İkincisi, kendilerininkinden farklı görüş, yol, yordam önerilmesini, kendilerininkinden farklı herhangi bir tercihin varolabileceğinin düşünülmesini istemiyorlar. Farklı herhangi bir yaklaşımla karşı karşıya gelmekten -niyeyse- çok korkuyorlar. Kendi görüşüne güvenen kimse tartışmaktan korkmaz. Bugünkü iktidarın en büyük korkularından biri bu. 1400 yıllık İslâm tarihine yaslandığını söyleyen birilerinin tek becerebildiği, beyinlerinin maymun beyninden hallice, ruh dünyalarının döküntü ve süprüntüden ibaret olduğunu şuursuzca ve pervâsızca sergileyen birilerini televizyonlardaki tartışma arenalarına salmak mıdır? Veya “tarihçi” adı altında orada burada sahne alarak şöhret kazanan palavracıları zengin etmek midir? Koskoca iktidarın bütün siyasî cephanesi kendisine gık diyeni hain ilan etmek midir? Olamaz, diye düşünüyor insan.
Üçüncüsü, her şeyi, ama her şeyi, inandıklarını söyledikleri, kutsalımız dedikleri ne varsa onlar da dahil her şeyi, dünyevî kudret ve zenginlik elde etmek uğruna göz kırpmadan kullanabilmeleri. Allah mefhumunu istediğiniz kadar orasından burasından çekiştirip kendinize göre anlamlandırmaya çalışın, Allah adına yalan söylemeyi, kendi çıkarınızı gözetmeyi meşru kılamazsınız. Bunu yapabilmenizi sağlayan şey Allah değil, kimseyle ucundan dahi paylaşmayı göze alamadığınız iktidara ruhunu bağlamış din adamlarıdır. Bu yüzden Allah’tan değil iktidarı kaybetmekten korkuyorsunuz.
Hain değilim, riyakâr hiç olmadım. Başka hiçbir konu olmasın, eyvallah, ama şu riya konusunda muktedirlerle herkesin önünde tartışabilmeyi çok isterdim.
En son 27 sene önce, 1990 Kasım’ında, siyasî mücadele aracı olarak insan öldürmenin niye kategorik olarak reddedilmesi gerektiğine dair yazı yazdım, başım bin türlü belaya girdi. Gerçi meselenin felsefî derinliğini bu şartlarda mâlûm muhataplarımızla tartışmaya açmak imkânsız. Aslında “öldürme hakkı ve imtiyazı”na benim ilkesel olarak karşı çıktığım yere pekâlâ Allah mefhumundan hareket edilerek de varılabilir. Bunu izah etmek de ne yazık ki imkânsız. Yine de hap haline getirip tekrarlayayım:
İnsan öldürerek hiçbir insanî, siyasî, toplumsal sorun çözülmez. Birilerini öldürerek sağlanan siyasî başarılar her zaman medeniyet kaybına yolaçar, insanların birarada yaşama âhengini bozar. Bu yolla mevzi, güç veya iktidar kazanılabilir, lâkin bunlar bu yolla kazanıldıkça insaniyet kaybeder.
Ayrıca, herhangi bir şekilde hak-adalet kavramlarının hükmettiği bir toplumsal hayat kurmak isteyenler, hakların herkese tanınması ilkesini kabul etmek zorundadır ve herkese öldürme hakkı tanınması diye bir şey olamaz.
Nâçizâne, bunları düşünüyorum. Böyle düşünen birine “falanca terör eylemini neden kınamadın?” diye sormak abesle iştigaldir. Muhatabının söylediği şeyin derinliğinin farkında bile olmayanın yapacağı iştir. Ya da propaganda taktiğidir ki, bizde pek sık başvurulduğu için hepimiz iyi tanırız.
Bugünkü seferberlik hali elbette geçecek. Bu gidişle Türkiye, bildik ağır sorunlarıyla, bunları daha da ağırlaştırmış olarak yüzyüze kalacak. Çocuklarımıza, torunlarımıza nasıl bir hayat çevresi bırakacağımız elbette üzerinden atlayıp geçemeyeceğimiz bir konudur. Yaşını başını almış bizim gibi insanlara düşen, yaşadıklarından dersler çıkarmaları, çıkar ve ikbal gözetmeden, korkmadan etmeden bunları aktarmalarıdır.
Kısaca: Sürücüye “o yol çıkmaz” diyoruz, o da dönüp “hainler!” diye bize bağırıyor. Yola atıp üzerimizden de geçebilir, bu kudreti var. Fakat yol yine çıkmaz kalacaktır.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları



























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024