Ümit KIVANÇ
Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nin eski müdürü hakkında meğer tam yedi milyon iki yüz otuz dokuz bin beş yüz liralık kamu davası açılmış. Kamu davası da öyle okkalı şeydir ki, hayatınızın bir yerine lönk diye konduruldu mu oradan çekmeniz çok zordur. Hayatınız kayabilir, o kaymaz, öyle yani.
Meseleyi bir de sayılarla izah edeyim: 7.239.500 liralık dava açılmış. Unutmayalım: kamu davası.
Biliyorsunuz bizde kamu yoktur. Kamusal alan diye bir şey yoktur. Kamunun mânâsı devlete hasredilmiştir ki, başkası üzerinde hak iddia edemesin. Veyahut buna cüret ederse devlet aleyhine çalışıyor sayılsın. Kamusal alan, yani yurttaşların inisiyatif ve iradesiyle şekillenecek bir hayat alanı, şu son derece kısıtlı nitelemenin de gösterdiği üzre, bize ters. Evlerde dilediğimizce davranabilmemiz bile ulusal güvenlik meselesi aslında, ama şimdilik bunu kenara bırakalım, pencereyi açıp tablayı dökebildiğimiz, sırf kendimize ait kılamadığımız için değeri olmayan, sorumluluğu da başkalarına ait şu tekinsiz alanla ilişiğimizi tam keselim. Kısaca, evin dışına adım attığımız anda devletin alanına gireriz. Bu yüzden de, orayı hiçbir zaman kendimizin saymayız, istesek de sayamayız, saydırmazlar. Ha, devlete çaktırmadan tabla dökülebilir, kenarından tırtıklanıp kaldırım işgal edilebilir, becerebiliyorsan kaçak inşaat da yapılabilir.
Kamusal alanın yokluğu herkesin işine gelir, çünkü böylece herkes sorumluluktan kurtulur. Sokağı benim saysam, pencereden tabla döken kadınla, arabaları dik dik park edip koca caddeyi tek şeride indiren adamlarla, sanki evimin camını kırmışlar gibi uğraşmam gerekecek. Madem orası devletin, o uğraşsın! Fakat o da uğraşmazsa ortalığı pislik götürüyor? Olsun, evim temiz. İçeri girip kapıyı çektim mi istediğim kanalı seyrederim. Sadece sabaha karşı devlet dalabilir içeri. E o da devlet, dalar. Bizim de tarzımız böyle bir tarz.
Filan işte… böyle gidiyor. “Bir toplu yaşama kültürü olarak 20. yüzyıl Türkiye’si hayat tarzı” başlıklı bilimsel makalemde konuyu geniş olarak ele alacağım. Niye 20. yüzyıl? Çünkü geçmişini inkâr eden geleceğini hebâ eder.
İşte eski resim-heykel müzesi müdürüne de 7 milyon 239 bin 500 liralık kamu davası açmışlar. Sebep? Sıkı durun: toplam değeri 25 milyon doları (8 Ocak 15:54 itibarıyla aşağı yukarı 137 milyon 500 bin lira) bulan resimlerin çerçevelerini müzenin çaycısına boyatmış! Kime? Evet, ona.
İntikal…
Sanat eserlerine verdiği değerle bilinen ve olayımızda Kültür ve Turizm Bakanlığı şahsında vücut bulan devlet, İbrahim Çallı, Hoca Ali Rıza, Fikret Otyam, Diyarbakırlı Tahsin, Şevket Dağ ve Fausto Zonaro’nun resimlerini bu şekilde zedeleyen müze müdürünün yakasına yapışmış. Hadisenin güvenlik kuvvetlerinin terörle mücadeledeki kararlılığına halel getirmeyeceği öngörülmüş olmalı ki, konu bağımsız Türk yargısına intikal etmiş.
Geleneksel sıradan vatandaş bilgeliği şunu gerektirir: bir şey bir yere intikal ediyorsa çocuklar içeri çekilip kapılar kapatılır, olay mahallinden uzaklaşılır; zira bu kod kelime devletle ilgili birşeylerin cereyan ettiğini ilan eder. Nitekim hadisenin intikal ettiği mahkeme, bakanlığın başvurusu üzerine davayı görmüş, hüküm vermiş.
Bakanlık ne istemiş? Demişler ki: “Restoratör olmamasına rağmen” bu müdür “verdiği talimatlar ile” müzedeki eserlerde “hasar ve değer kaybına” yolaçtı. Tam yirmi beş (25) tabloya yapılan “hatalı müdahaleler” yüzünden… -işte burada kılı kırk yarıcılığın, hakkaniyetin nasıl devlet felsefemizin iliğine işlemiş olduğunu gösteren bir müthiş örnek daha karşımıza çıkıyor- “7 milyon 239 bin 500 TL kamu zararı” meydana geldi. Bakar mısınız! Bakanlık ilgilileri oturup yirmi beş tabloda meydana gelen kamu zararını kuruş kuruş hesaplamışlar. Yani meselâ yedi buçuk milyonluk değil, 7 milyon 240 bin liralık değil, 7.239.500’lük zarar meydana gelmiş! Devletin hassasiyetine zaman zaman laf eden hepimizin başını önüne eğip utancıyla başbaşa kalması, fakat başını önüne eğdiği için bunu yaparken fiziken zorlanıp bir yerini incitmesi gereken, ibretlik durumdur bu.
Böyle durumlarda mahkeme ne yapar? Bilirkişiye başvurur. Konu diyelim bir gazetecinin terör örgütü için çalışıp çalışmadığı gibi bir şey olsa, savcısı da hakimi de sanığın yüzüne bile bakmadan şıp diye karar verecek donanıma sahiptir. Ya da polis kurşunuyla öldürülmüş birinin davası görülürken, sanığın hangi mücbir sebepler altında ve kesinlikle böyle bir neticeyi arzu etmeden ve belki de kimbilir hangi tahrikle dikkati dağıtılarak o tetiği çekmiş olabileceğine dair ihtiyaç duyulacak ihtimaller ve dolambaçlar bilgisi, yetkili hukuk insanlarının cephaneliğinde ilk günden itibaren mevcuttur. Fakat müze müdürünün milyonluk tabloların çerçevelerini çaycıya boyatması gibi bir hadisede uzman bilirkişilerin birikime dayanan görüşlerine ihtiyaç vardır.
Oranında değer kaybı…
Bilirkişi ne demiş? Demiş ki: evet, müze müdürü “Bakanlık Resim ve Heykel Müzeleri Yönetmeliği hükümlerine” aykırı davrandı, ancak bu davranış yüzünden sözkonusu yirmi beş eserden sadece altısında hasar meydana geldi. Ve, bilirkişinin de devletinkinin üzerine eklememiz ve kültür-sanat alanlarında yöneticilerimizi küçümseyen herkesin suratına tokat gibi çarpmamız icap eden hassasiyetine bakınız ki, bu hasarlar da en ince ayrıntısına kadar hesaplanmış. Diyarbakırlı Tahsin’in iki resmi ile Fausto Zonaro’nun bir resminde “yüzde on”ar, Mahmut Celayir, Şevket Dağ ve Bahriyeli İsmail Hakkı’nın birer resminde “yüzde beş”er “oranında değer kaybı” oluşmuş.
Bekleneceği üzre, bilirkişi raporuna itiraz edilmiş. Hürriyet’teki haberden, kimin itiraz ettiğini anlayamadım. Yeni bilirkişi heyeti farklı sonuca varmış. Demişler ki: Bu eserlerdeki hasarlar önceden de varmış. Dolayısıyla müze müdürünün bu işte kabahati yok.
Hiç mi yokmuş? Varmış. Ancak Hürriyet’in haberinden bu kabahatin mahiyetini de tam anlayamadım. Gerçi müze müdürünün “restorasyon kurallarına aykırı olarak uzman olmayan müze çalışanına çerçeveleri boyatmasından dolayı kusurlu bulunduğu” belirtiliyor, ancak bu işlem yüzünden resimlere zarar verilmediyse hâlâ hangi hasarın giderilmesinden bahsedildiğini anlayamıyoruz. Zira müze müdürünün çaycıya tablo çerçevesi boyatmasından ötürü yine de bir zarar meydana gelmiş. Bilirkişi raporunda, “Buna ilişkin zarar da uzman bir restoratör tarafından bin 996.20 TL’ye restore edilebilecektir,” denmiş. O ara fiyat da mı almışlar, ne yapmışlar…
Hassasiyete hayranlıktan yine gözlerim kamaştığı için, verilmiş hasar tam olarak nedir mevzuunu bir yana bırakıp, dokuz yüz doksan altı lira yirmi kuruşa takılacağım izninizle. Bilirkişi oturuyor, resimleri -ve çaycının boyadığı çerçeveleri!- inceliyor, sonunda diyor ki: burada 1996 lira 20 kuruşluk hasar var, bunu da uzman bir restoratör bu paraya giderir.
Gerçeklerimiz…
Yahu bunlar nasıl işler? Adamın tekini resim-heykel müzesine müdür yapıyorsun, o arada “bu yarın öbür gün çaycıya tablo çerçevesi boyatır” demiyorsun, çünkü adamın bunu yapabileceğini kestiremiyorsun, çünkü müze müdürü yapacağın adamlar arasında çaycıya tablo çerçevesi boyatabilecek olmayan var mı, belli değil, çünkü zaten senin öyle müze müdürlerimiz olsun ki, hiçbirinin aklından çaycıya tablo çerçevesi boyatmak geçmesin diye bir derdin olmamış. Zaten, aslına bakarsan, bu işlere karar verenlerin Mohaç meydan muharebesi veya Mercidabık zaferininin resmedilmediği tabloya neden ihtiyaç olduğunu idrak edip etmedikleri de belirsiz. Değil çaycıya çerçeve boyatılması, müze binasının akraba vakıflarından birine devredilip bütün bu resimlerin depoya intikal ettirilmeyişine şükretmek gerekir belki. Belki para ettiklerindendir, neyse.
Özetlemem gerekirse: Çaycıya tablo çerçevesi boyatan resim-heykel müzesi müdürü bizim gerçeğimizdir. Resimlere verilen hasarı önce otuz dokuz beş yüze, sonra 20 kuruşa kadar hesaplayabilen bakanlık uzmanları ve bilirkişiler başımızın tacıdır. Ayrıca zaten Fikret Otyam solcu, Fausto Zonaro gâvurdur. Acaba bütün bunların, herhangi bir resim-heykel müzesinde, bırakın müdürü, çaycı olmak için bile can atacak insanların yeter sayıda bulunmayışıyla alâkası var mıdır? Yoksa bunlar vardır da varolmayan kamusal alana mı aittirler ve bu yüzden görünür âlemde bunlarla karşılaşmamaktayızdır? Veya yirmi kuruşu hesaplayabilen ve mahkeme kararına geçirebilen devlet resim müzesinde sanat eserleriyle içiçe hayat sürmek isteyeceklerin muzır-münafık potansiyelini bir bakışta ayırt edebildiği için mi çaycıya çerçeve boyatan müdür absürd çizgi-roman kahramanı olabilecekken sahiden müdür olabilmektedir?
Zalimin döktüğü kan, su katılmış süt, zehirlenmiş derenin suyu, insan öldüren sahte içki, son tüketilme tarihi geçmiş meşrubat, asırlık resmin çerçevesine sürülen yağlıboya karışmış, donmuş buz olmuş, üstünde düşe kalka yaşamaya çabalıyoruz. Kendimize hakları, özgürlükleri olan, haysiyetine değer verilen, doğru dürüst insanlar muamelesi yapmamız belki de şartlara göre zaten azıcık, nasıl desem, lüks mü kaçıyordu acaba?..
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024