Ümit KIVANÇ
Türkiye’nin gelmiş geçmiş en kendine has gazetecilerinden Uğur Mumcu’nun profesyonelce yerleştirilip patlatılan bombayla hunharca katledilmesi ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın profesyonelce pusuya düşürülüp öldürülmesinin yıldönümleri çakışıyor, bildiğiniz üzre. İçerik ve ifade gücü bakımından daha muazzam simgesellik, bizim siyasî cinayetlerle, suikastlarla dolu yakın tarihimizde bile zor bulunur.
Uğur Mumcu, azimli, dikkatli, yorulmak bilmez bir araştırmacı gazeteciydi. Peşine düştüğü suçlunun sonunda bunalıp delilleri kendi eliyle teslim edeceği, takıntılı, tutkulu detektif gibiydi. Cumhuriyet’teyken onun günler süren bir yazı dizisini yayına hazırlamıştım. Onca ayrıntıyı derleyip toplamak bile çoğu gazetecinin yanına yanaşmayacağı iştir. Bunların arasında, başlığa spota çıkarılıp vurgulanacak can alıcı bağlantıları bulmak da kolay değildi. Çünkü çok fazla ip biraradaydı, uçlarını yakalamak zordu. Ayrıca çarpıcı ayrıntı çoktu, tercihte zorlanıyordu insan. Böyle bir çalışma tarzı, sadece sistematik not alarak sürdürülecek iş değildi. Mumcu belli ki, onca şeyi birarada aklında tutabiliyor, mütemadiyen zihninde evirip çevirebiliyordu. İşe yarayıp yaramayacağı belirsiz ufak ayrıntı için zahmete girmekten kaçınmıyordu. Cevabını bulamadığı soruları da ortaya sürüyordu. Araştırmacılık performansı hem her gazeteci adayına örnek gösterilecek nitelikteydi hem de herkeste bulunmayan zihinsel melekelere dayanıyordu.
Ancak on binlerce okurun Mumcu’ya hayranlığının tutkulu araştırıcılığından kaynaklandığını ileri süremeyiz. Hayranlığın zemini Mumcu’nun siyasî tutumu, bu hayranlığı bir çeşit bağlılığa dönüştürense ifade gücüydü. Mumcu’ya derin ve içten bağlılık ve hayranlık duyanların onun yalnız “okurları” olduğunu söylemek doğru olmaz sanırım. Onların gözünde Mumcu’nun konumu, bugün “kanaat önderi” dendiğinde gözümüzde canlanan, masa başından ahkâm kesen düşünür-yazar tayfasınınkinden de farklıydı, bana kalırsa. Hani bir gün sokağa çıkıp, “Haydi gelin!” diye çağırsa on binlerce kişiyi etrafına hemen toplayabilirdi sanki. Hali tavrı da bu izlenimi yaratmaya elverişliydi. Bulunduğu ortamda varlığını herkesin her an hissettiği türden insanlardandı. Yazıları, yumruğunu masaya vura vura konuşan, hep hiddetli bir adam izlenimi uyandırıyordu, ama Mumcu ortama espri katan insandı, o bakımdan da güçlüydü.
Uğur Mumcu yalnız Kemalistlerin değil, çoğu solcunun da sahiplendiği bir şahsiyetti. Memleketimizde solla Kemalizm arasındaki geçişimin yarattığı kafa karışıklığı bizzat onun hayatından kesitlerde de vücut bulmuştu. Askerî vesayet rejiminin doğrudan savunucuları, sözcüleri, vazifelileri arasında da Cumhuriyet okurları ve Uğur Mumcu hayranı çoktu, ancak Mumcu askerliğini Sakıncalı Piyade olarak yapmış, bu döneme ait anılarını bu isimle yayımlamıştı. Anılar oyunlaştırılıp tiyatro sahnesine de taşınmıştı.
Mumcu’nun siyasî görüşünü kurcalamak değil maksadım. Sözünü ettiğim karışıklığın sonuçlarına gelmek istiyorum. Uğur Mumcu’nun -şüphesiz profesyonel bir organizasyon içerisinde, profesyonelce- öldürülüşünü izleyen günlerde, suikast mahallinde insanlar toplandılar. Çiçeklerle, mumlarla, türküler söyleyerek, ağlayarak, Mumcu’nun hatırasını ilk günden başlayarak canlı tutmaya, birbirlerini teselli etmeye çalıştılar. Suikast mahalli bir tür “ziyaret” yerine dönüşmüştü. Oraya dönemin genelkurmay başkanı da geldi. Kalabalıktan bir kadın, “Ne olacak paşam bu işler? Katiller bulunmayacak mı?” diye sordu. Katillerin bulunmasını isteyenler katiller bulunmasın diye dikkatleri saptırmaya çalışıyordu âdetâ. Ya da ısrarla başka yöne bakıyorlardı.
Aynı günlerde, dönemin içişleri bakanı (Mehmet Ağar), Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Hanım’a, o mâhut sözü ediyor, “tek tuğla çekersek duvar yıkılır” diyordu (sonradan inkâr edecekti). Cinayet soruşturmasına dönemin namlı DGM Başsavcısı Nusret Demiral elkoymuş, vazifeyi DGM’nin asker savcılarından Ülkü Coşkun’a vermişti. Coşkun’un da o sıralarda şöyle dediği ileri sürüldü (o da sonradan inkâr edecekti): “Bu işi devlet yapmıştır, siyasî iktidar isterse çözer.” Ancak soruşturmanın ilerleyişi, daha doğrusu ilerlemeyişi, kimsenin bu cinayeti çözmek istemediğini apaçık ortaya koydu. TBMM araştırma komisyonu kurdu, komisyon savcıların akıl almaz -ya da bir tek şekilde alır- “savsaklamalarını”, “ihmallerini” belirledi. Nusret Demiral ve Ülkü Coşkun’un âdetâ olay aydınlatılmasın diye özel gayret gösterdikleri ortaya çıktı. (Ayrıntılara girmeyeceğim, merak edenler Oda TV sitesinden Sami Menteş’in “İsim isim Mumcu soruşturmasında kim neleri örttü” başlıklı yazısına göz atabilirler; iyi bir toparlama. Göz atarsanız, devletin suikast ertesindeki tavrını olanca açıklığıyla göreceksiniz.)
Gelelim görelim ki, Uğur Mumcu gibi, bizzat devlet içinden pek çok kişinin de okuduğu, takdir ettiği bir önemli-simgesel şahsiyetin Ankara’nın ortasında profesyonel suikastla öldürülüşünü aydınlatmaya, cinayet kararını ve emrini verenleri yakalamaya devletin niyetinin olmadığı ortadaydı. (O zamana yetişememiş olanlar, bu olguyu Hrant Dink cinayeti haberlerinden az buçuk tanıyorlardır.)
Fakat Mumcu anısına onun öldürüldüğü sokakta toplanan kalabalıktan birileri, genelkurmay başkanına, “Ne olacak paşam bu işler?” diye soruyor, askerî savcının örtmeye çalıştığı cinayeti onun komutanının aydınlatmasını, astının aramadığı suçluları onun cezalandırmasını bekliyordu.
Bu karışıklık, Türkiye’de sosyal-demokrasinin de, genel olarak solun da canına okuyan, memleketi sahici bir ana-akım muhalefetten yoksun bırakan vahametin ta kendisi. Bugün de aynı şuursuzluk ve pervâsızlıkla sürdürülüyor.
Uğur Mumcu’ya hararetle sahip çıkan, onu çok seven, az seven, yazılarını okuyan, katılmasa da takdir eden… velhâsıl, Mumcu suikastının aydınlatılmasını istemesi beklenen her kim varsa, hepsinin mensup olduğu siyasî kamp, bu suikastın aydınlatılmayacağının fiilen ilanıyla birlikte geri çekilmiş, işin peşine düşmemiş olmanın bedelini şimdi ödüyor. Fakat şu ana kadar yaşananlar yetmemiş olmalı ki, aynı aymazlık aynen sürüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Uğur Mumcu’dan sekiz yıl sonra yılın aynı gününde, 24 Ocak’ta öldürülen Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan için Twitter’dan anma mesajı yayımladı. Şöyle, bu mesaj: “Canı pahasına terör ile mücadele eden gerçek bir halk kahramanı olan, hain bir suikaste kurban giden eski Diyarbakır Emniyet Müdürü şehit Ali Gaffar Okkan’ı aramızdan ayrılışının 20. yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyorum.”
Bu mesajdan ne anlıyoruz? Kimler öldürmüş Gaffar Okkan’ı? “Canı pahasına mücadele” ettiği “terör”ü her kim yapıyorsa onlar olmalı. Peki “terör” deyince ortalama insanımız ne anlıyor, kimi anlıyor? PKK’yi.
Nitekim, Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin altına döşenilmiş bilumum trol mesajlarında tek ortak motif var: CHP’nin “terörle işbirliği” ile suçlanması. CHP liderine diyorlar ki: Hem adamı öldürenlerle işbirliği yapıyorsun hem de şimdi tutmuş ona sahip çıkıyorsun!
Bir siyasî parti -ve lideri- kendisini nasıl akla sığmaz saçmalıkta bir tuzağa düşürür, görün işte. Ya da bütünlüklü, kararlı siyasetsizlik nelere yolaçar, tatsız bir örneğine daha şahit olun. Okkan’ın, Diyarbakır’ın ortasında müthiş profesyonelce bir organizasyonla katledilmesi, bize bugüne kadar söylenene bakılırsa, Hizbullah’ın işi. Düşünün, olayımız Diyarbakır’da geçiyor! Herhangi bir polis aracı falan değil, emniyet müdürünün aracı, korumaları şusu busu, resmen pusuya düşürülüyorlar! Buna kim inanabilir?
Gereksiz tekrar ve fuzulî izahat pahasına dikkatinizi çekmek isterim ki, öldürülen, Türk sağının oh olsun diyeceği, CHP’nin rahatlıkla sırtını çevireceği bir Kürt siyasetçisi, eylemci genç falan değil, ilin emniyet müdürü! Böyle bir cinayetin, o sıradaki haliyle Hizbullah’ın, şunun bunun boyunu aşacağı ilk andan belli. Bu bir yana, ortalığın ayağa kalkması lazımdı. PKK Diyarbakır emniyet müdürünü vursa ardından olabilecekleri az buçuk hepimiz kestirebiliriz. Bunların zerresini görmedik. Niye? Devlet Hizbullah’a çok mu meraklı, bu örgüt kendine başına emniyet müdürü vursa da hoşgörü mü gösteriyor? Kabul edelim ki, bu olayda bu olacak şey değil.
O halde?
CHP genel başkanı, kutsal devlete halel gelmesin diye, sağduyu sahibi her insanın duyacağı şüpheleri paylaşmıyor ya da dile getirmek istemiyor; “karanlık bir cinayete kurban giden” falan da demiyor, “aydınlatılamamış cinayet” de demiyor. Haydi bunu geçelim, mesajı öyle bir ifadeyle yazılmış ki, trollere gollük pas vermiş olmakla kalmıyor, konuyu bilmeyenlerin zihnine de gerçekle alâkası olmayan bilgi sokuyor. Onu o şekilde ifade edince herkes PKK yaptı sanıyor. PKK’ye işlemediği cinayetin yüklenmesi -PKK dahil- kimse için büyük mesele olmazdı da, burada daha büyük başka mesele var, bu gizlenmiş oluyor.
CHP genel başkanının Gaffar Okkan suikastı hakkında sarf edebildiği yegâne kelime “hain”! Okkan, “hain bir suikasta” kurban gitmiş. Kılıçdaroğlu’nun gönlü mü elvermiyor, bu hainliği yapanların kimliğine dair ufacık bir şey çıtlatmaya? Bu anlaşılmaz tavrın getirisi, bugünkü siyasî hareket alanını daraltacak bir yeni saldırıyla karşılaşması oluyor. “Aman, şuradan sakınayım!” diye adım atarken, sessiz ve titrek, göz kapalı, ürkerek, çamura dalıyor, su birikintisine basıyor, kayıyor, düşüyor. Gelip tekmeliyorlar yerdeyken. Bu artık “aman HDP ile yanyana gözükmeyeyim” ürkekliği de değil. “Aman devlete halel getirecek söz söylemeyeyim” kaygısı, bir halel denizinin ortasında, koca partinin siyasetinin baş ilkesi yapılır mı? Olabilir mi böyle şey? Anma o zaman, adamın da kemiklerini sızlatıp!
Her adımını, bir sonrakinde ayağına birşeylerin dolanmasına ve hareketini kısıtlamasına yolaçacak şekilde atabilmek de hüner mi yoksa? CHP’nin toparlamaya çalıştığı ittifakın iktidarı indirip yerine geçebilmek için HDP’ye ihtiyacı var. Bu zorunlu ihtiyaç. Olmazsa olmaz. Karşı kamp, HDP’yi PKK’yle özdeşleştirerek sürekli hücuma geçiyor. Diyarbakır emniyet müdürünü kapkaranlık -ve profesyonelce- suikastla Hizbullah ve bu iş için ona imkân açanlar öldürmüş. Kim öldürtmüş, bilmiyoruz, ama tekin birileri olmadığı belli. Bu şartlarda CHP genel başkanı, suikastı planlayanların imâ bile edilmediği, bizzat icra edenlerin adının anılmadığı, buna karşılık, siyasî bakımdan desteğine ihtiyaç duyduğu partinin dolaylı yoldan suçlanmasına ve onunla yakınlaştığı için kendisinin de karalanmasına meydan veren bir metni ortaya sürmeyi başarabiliyor. İşin gereğini doğru dürüst yapsa göreceği en ufak zarar ve hiç lüzumu olmamasına rağmen! Tebrik ediyorum.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları

























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024