Yalçın AKDOĞAN

Yalçın AKDOĞAN
Yalçın AKDOĞAN
Star GAZETESİ Tüm Yazıları
Devlet değil PKK 90'lı yıllara döndü
29.09.2011
2226

Terör olaylarının artmasının ardından Doğu ve Güneydoğu'da '90'lı yıllara mı dönüyoruz' kaygısı oluşmuştu. Doğrusu bu kaygı 'güvenlik' politikalarını öne çıkaracağı düşünülen devlete yönelik bir kaygıydı. Devletin eskiden denenen ve bölge halkını canından bezdiren politikalara geri döneceği, dolayısıyla yaşamın olumsuz etkileneceği, tamamen şiddetin egemen olduğu bir kaos ortamının oluşacağı varsayılıyordu. Oysa hükümet ilk günden itibaren 90'lı yıllara dönüşün sözkonusu olmadığını, geçmişteki yanlış yollara kesinlikle tevessül edilmeyeceğini açıkladı. Demokrasiden taviz verilmeyecek, hukuk içinde kalarak terörle mücadele edilecek ve halkı mağdur edecek tedbirlere başvurulmayacaktı. Terör saldırılarının olduğu, güvenlik hassasiyetinin üst düzeyde tutulduğu bir bölgede yaşamın hiç olumsuz etkilenmemesi belki mümkün değildir, ancak devletin yanlış yollara başvurmadan halkı kucaklayan bir bakış açısıyla hareket etmesi olumsuzlukları asgariye indirir. Gerçekten de devlet şu ana kadar 90'lı yıllar kaygısını körükleyecek hiç bir adım atmadı, ancak PKK bu çağrışımı uyandıracak şekilde davranmaya başladı. Bugün 90'lı yıllara dönen terör örgütüdür.

90'lı yıllarda en çok eleştirilen konu neydi? 'Teröristle masum vatandaşın iyi ayırt edilmediği, aynı kefeye konulduğu'... Bugün devlet örgütle halkı ayırt eden bir hassasiyet içindedir (Terör örgütüyle, örgüte destek veren kitle arasındaki duygusal yakınlığın artmış olması, bu kesim üzerinde örgüt-halk ayrımı yapmayı zorlaştırabilir, ama önemli olan siyasi destekçiyle teröristin aynı muameleye maruz bırakılmamasıdır). Oysa PKK sivil, masum demeden insanları katlediyor. Siirt'ten sonra Batman'da ve Yüksekova'da siviller, masumlar, bebekler katledildi. Terör örgütü, hiçbir değer tanımayan, hak-hukuk dinlemeyen bir gözü dönmüşlük içinde. (Kurşunun adresiyle ilgili tartışmalarda demokrat olmak adresi ayırt etmekle ilişkilendiriliyor, oysa kime kurşun sıkıldığı değil, kurşunun kendisi tartışılmalıdır. Demokratlık, kurşunun adresini sivillerden güvenlik güçlerine çevirmek değil, kurşunun kendisine karşı çıkabilmek ve şiddeti reddetmektir).

Diğer bir söylem, terörle mücadele adı altında halka baskı yapıldığıydı. Bugün bölgede baskı ve zulüm terör örgütünden geliyor. Farklı partiye oy veren köyleri baskı altına alan PKK, oy kullanmaya giden seçmenin yolunu kesen PKK, esnafa zorla kepenk kapattıran PKK, işadamlarından zorla haraç alan PKK, öğretmenleri tehdit eden PKK, bölgeye yatırım yapan işadamlarının makinelerini yakan PKK... Baskı ve şiddet üzerinden otorite tesis etmeye çalışan örgütten başkası değil. Devlet ise bölgedeki otoritesini şefkat elini uzatarak üretmeye çalışıyor, halkı etkileyebilmek için baskı yapmıyor, hak ve özgürlükleri geliştirmeye, yatırım yapmaya, hizmet götürmeye çalışıyor. Örgüt ile devlet arasında kaldığı varsayılan insanlara karşı örgüt baskıyı, devlet hizmeti ve demokrasiyi öne çıkarıyor.

90'lı yıllarda görülen bir durum da bölgedeki gelişmelerin karanlık ilişkilerle dizayn edilmesi, farklı odakların süreci yönlendirmeye çalışmasıydı. Bugün bölgede uluslar arası güçlerin amaçlarına hizmet eden, karanlık odakların kullanım aracı haline gelen PKK'dan başkası değildir. Demokratikleşme açısından her önemli gelişmede gerçekleştirilen saldırılar statükoya hizmet ettiği gibi, Türkiye'nin bölgesel güç durumuna geldiği böyle bir dönemde gerçekleşen saldırılar da farklı ülkelerin amaçlarına hizmet etmektedir.

90'lı yıllarda terör ve terörle mücadele üzerinden siyaset baskı altına alınıyor, demokrasinin güçlenmesine, özgürlüklerin gelişmesine set çekiliyordu. Kirli oyunun öncelikli kurbanları arasında demokrasi ve siyasetçi bulunuyordu. Bugün ne terör, ne güvenlik politikaları sivil siyaseti güçten düşürüp özgürlükleri ve hukuku askıya aldıramıyor. PKK terörü, öncelikle BDP siyasetini etki altına alıyor, onun hareket alanını daraltıyor.

PKK bugün 90'lı yılları andırırcasına kirli bir oyunun figüranı durumundadır, kan dökmekte, baskı yapmakta, demokratik çözüm süreçlerini sabote etmektedir. Bölge insanının PKK'ya karşı sesini yükseltmesi kaçınılmazdır. Amaca ulaşmak için her yolu mübah gören ve kan döken bu vahşi zihniyeti mazur göstermeye çalışan siyasetçiler, hem siyasi zeminlerini yok etmekte, hem de demokrasiden ve insani değerlerden uzaklaşmaktadırlar.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar