Yusuf Kaplan
n temel sorunumuzun eğitim, eğitimin de varoluşsal sorunumuz olduğunu söylemiştim.
Niceliğin hükümranlığını pekiştirecek, insanı araçların kölesi hâline getirecek fizik, matematik veya daha genelde pozitif bilimler üzerinden eğitim sisteminin kurulması ihtimali belirdi..
Bu felâkettir.
Pozitif bilimlere de ihtiyacımız var elbette; yüksek teknolojiye ulaşmamız için şiddetle ihtiyacımız var hem de.
Ama daha âciliyet kesbeden şey, metafiziktir: Dünyayı ve varlığı, hayatı ve insanı bir bütün olarak kavramamızı sağlayacak metafizik olmadan, atacağımız her büyük adım, bizi bir kez daha büyük çıkmaz sokakların eşiğine fırlatmakla sonuçlanacaktır.
Bu yazıda, bütün dünyanın eşiğine sürüklendiği bu cenderenin soykütüğünü çıkararak çıkış yoluna dâir bir iki cümle kuracağım. Sonraki yazılarda bu çıkış yolları üzerinde derinlemesine kafa patlatacağım.
ARTIK SEN ONA BENZEYECEKSİN!
Picasso, Stein’ın tam 90 kez resmini çizer.
Siler, çizer... Siler, çizer...
Sonra, son kez, modelsiz çizer.
Stein, resmi görünce, “benzememiş bana!” der.
Picasso’nun cevabı klastır:
Artık sen ona benzeyeceksin!
Şu an, yani yaklaşık iki asırdır, insan, kendine benzemiyor, kendi değil, kendinde değil çünkü.
Hepimiz, istisnasız bütün dünya, Batılıların bizim adımıza çizdikleri bir tablo’nun figüranları gibiyiz.
Gibisi fazla. Bizim için çizilen tablodaki yaratıklarız yalnızca. Biz değiliz.
HER ŞEY SOCRATES’LE BAŞLADI VE BİTTİ ASLINDA!
Önce Socrates vardı.
Her şey Socrates’le başladı ama her şey Socrates’le bitti.
Nietzsche, şakirdi Heidegger, felsefenin, bir düşünme biçimi olarak felsefenin Socrates’le bittiğini söylediler.
Ama insanlık hele de burada yaşayan, metamorfoz yemiş, celladına âşık bu toprakların insanları, sadece aydınları değil bütün insanları, bize, Nietzsche’yle Heidegger’in söylediklerinin masal olduğunu söyleyip duruyorlar nakarat hâlinde.
Çünkü Socrates’le başlayan şey, biterse, bütün hayallerinin suya düşeceğinden, her şeyin biteceğinden, boşluğa sürükleneceklerinden eminler.
Socrates’le başlayan şey, neydi?
Pornografi’nin / araçların / niceliğin hükümranlığı. Ayartının yani.
Ayartı, pagandır oysa. Böyle söylemişti Baudrillard.
SOCRATES’İ ÖLDÜRMELİYİZ!
Hepimiz paganlarız. Hepimiz Socrates’in çocuklarıyız.
Aristo, Socrates’i, Socrates’in felsefesini ve yaptığı devrimi şöyle özetlemişti bize: “Socrates, felsefeyi gökten yere indirdi.”
İşte bütün düğüm burada gizli.
Socrates’in felsefeyi bitirmesi gerçeği de, bizim, bütün insanlığın, Socrates’in ayartısına kapılmamızın, 2500 yıldır üretilen efsaneyi terkedemeyişimizin, kutsayışımızın sırrı da burada gizli yine.
Socrates’in felsefeyi, düşünmeyi bitirdiğini düşünenler acı çekiyor: Düşünmenin bedeli.
Socratesin inşa ettiği efsaneye inanmayı sürdürenler, bütün insanlık, ayartının dünyasını terketmek istemiyor: Ayartı, heyecan veriyor çünkü. Ayartı, hayattan kaçırıyor, hayatın zorluklarından uzaklaştırıyor insanları çünkü: Pornografinin, dromokratik rejimin nihâî zaferi.
Socrates’i öldürmeliyiz. Socrates’i öldüremezsek, hakikat fikrine bile ulaşamayacağımızı bilmeliyiz.
Socrates’i öldürmeliyiz. Yoksa hayata, hakikate ve “ev”e, kendimize yani, dönemeyeceğiz hiç bir zaman.
SOCRATES’İN SEVABI VE GÜNAHI!
Socrates’in bir sevabı, bir de günahı vardı.
Socrates’in sevabı, Grek tanrılarını reddetmesiydi.
Socrates’in günahı ise, Grek tanrılarının yerine yeni bir tanrı ihdas etmesiydi: İnsan.
Büyük günah işlemişti Socrates insanı tanrılaştıracak sürecin yapı taşlarını döşeyerek...
Antroposantrizm, Socrates’in ihdas ettiği dinin, yeni paganizm biçiminin adıydı.
Socrates, insanın düşünme ve varılma çabasını, insanı gökten yere indirerek bitirmişti.
Bütün Batı düşüncesinin kuruluş dinamiği, insanın ve hakikatin yokoluş dinamitine dönüştürecekti.
Tanrı hayattan sürgün edilecek, insan bu dünyada köleye dönüşecekti.
Birinci sınıf felsefe tarihçileri, Socrates’in girişimini, “disconnection” kavramıyla açıklarlar.
Socrates, insanın, Tanrı’yla tabiatla irtibatını kopardı, bu dünyaya sürgüne mahkûm etti.
İnsan, gökten yere düştü: Yersizleşti, evsizleşti, varlıklar âlimenindeki konumunu, yerini yitirdi, her şeyi yerinden etti. İnsanı mülk âlemine mahkûm etti.
Erdemi bile, bilgiye indirgedi.
İnsanın kendini bilmesi, yegâne ilkeydi.
Güzel.
Ama Tanrı’yla, kozmosla, tabiatla bağlarını yitiren insan, kendini nasıl bilebilecekti ki?
METAFİZİK OLMADAN ASLÂ!
Sonuç: Batı uygarlığının ontolojisi yoktur. Batı uygarlığı, epistemoloji üzerine kurulmuştur.
Ontoloji, insanın ve hayatın anlamını kavrama yolculuğunun yol haritasını sunar bize: Niteliğin yaşaması ve insanı da yaşatmasıdır.
Epistemoloji, insanın ve hayatın amaçlarını kavrama yolculuğunu ıskalar, insanın önce tabiata, sonra Tanrı’ya, dolayısıyla insanlara ve dünyaya hâkim olma kaygısıyla yaşar: Buysa niceliğin hükümranlığı, insanı ve hayatı kuşatmasıdır: İnsanın amacını yitirmesi, araçları amaçların önüne geçirmesi, araçların kölesine dönüşmesi.
Socrates’in temellerini attığı, insanın Tanrı’yla, Kâinât’la ve diğer varlıklarda bağlarını koparan, insanı tanrılaştıran antroposantrik dünya çöktü; insan, post-human insan, makinanın kölesine dönüştü.
Bilimin hükümranlığı, kutsanması, makinanın / araçların mutlak zaferiyle sonuçlandı.
Böylesine büyük bir ontolojik yok oluş mevsiminde, hayatın anlamını kavramımızı sağlayacak, daha âdil, yaşanabilir bir dünya kurmamıza imkân tanıyacak yol, fizik, matematik ya da doğal bilimler değil, metafiziktir.
Metafiziksiz bir dünya, hem orman kanunlarının hükümranlığını pekiştirecek hem de insanı bu dünyadan bir kez daha sürgün edecek, Michel Henry’nin yerinde ifadesiyle, “barbarlığın zaferiyle” sonuçlanacak bir dünyadır.
Picasso’nun dediği gibi hepimiz, Batılılara benzemiş durumdayız; onların zihin setleriyle düşünüyor, onların bakış açılarıyla bakıyoruz kendi dünyamıza ve sorunlarımıza bile!
Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâkettir bu.
Sonraki yazılarda, burada kısaca işaret ettiğim çıkış yolları üzerinde derinlemesine kafa patlatmak niyetindeyim.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020