Halil BERKTAY
[19 Ekim 2022] Bunun da özü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı (olanca icraatı, eylemi ve söylemiyle) tekrar olağanlaştırmak, meşrulaştırmak, oy verilebilir kılmak. Makul bir tercih gibi göstermek (belki 2011 dolaylarına kadar olduğu gibi). Buna ters düşen son altı yılı ise silmek âdetâ. Yaşanmamış, zahirî veya önemsiz saymak.
Oysa toplumun önemli bir kesimi, büyük ölçüde o son altı yıl yüzünden, “asla Erdoğan’a oy vermem” ya da hattâ “Erdoğan’ın karşısında kim olursa olsun ona oy veririm” noktasına gelmiş. Mahçupyan işte bu havaya, bu tepkiye, bu ambiyansa kontra gidiyor, kör kör parmağım gözüne. Hayır diyor, şöyle şöyle olursa ben oy verebilirim pekâlâ. Görünüşte şartlı, ama Mahçupyan’ın ileri sürdüğü şartların hiç önemi yok. Geriye sadece, Erdoğan’ın adaylığının normalleştirilmesi, alternatiflerden biri diye rasyonel ölçüler içinde düşünülebilmesi kalıyor.
Herkes de bunu böyle anladı ve anlıyor zaten. O yüzden hükümet medyası üzerine atladı bu cümlenin ve bütün röportajın. Alkışladılar. İşte, dediler, bu en seçkin muhalif aydın da gördü gerçeği. Muhalefetten hiçbir iş çıkmayacağını. Buna karşılık Erdoğan’ın er geç kazanacağını. Öyle konuşuyor ki, küskünlerin aklını karıştırıyor. Onlara tekrar AK Parti yolunu gösteriyor. Muhalefetin ise moralini bozuyor.
Bunların içinde çok haksız ve herhalde Etyen Mahçupyan’a çok ağır gelecek değerlendirmeler de var kuşkusuz. Bunun hesaplı bir demarş olduğu; şimdiden çıkarını kolladığı ve cumhurbaşkanına tekrar yanaşmaya baktığı gibi. Ama bu tür iftiraları bir yana bırakırsak, Mahçupyan’ın konuşmasının bütünsel etkisi, kamusal etkisi, (ister kastedilmiş ister kastedilmemiş olsun) nihaî ve çarpıcı mesajı konusunda, iktidar yorumcularına katılmamayı maalesef imkânsız buluyorum.
Diyeceksiniz ki, “yeniden Erdoğan’a oy verebilirim” cümleciği, Mahçupyan’ın söylediklerinin çok ama çok küçük bir parçası. Öncesinde, uzun uzadıya muhalifliğini ve muhalefete oy vereceğini anlatıyor. Ardından sıra, muhalefetin adayının neden Kılıçdaroğlu olması gerektiğine geliyor. İşte bu bağlamda, lâfı Kılıçdaroğlu’nun olası alternatiflerinden biri diye Mansur Yavaş’a getiriyor. Mahçupyan reddediyor bu fikri. Mansur Yavaş aday olur ve kazanırsa, devlette ve toplumda pek bir şeyin değişmeyeceğini savunuyor. Onun için, diyor, iş Erdoğan ile Mansur Yavaş arasında bir tercih yapmaya gelirse, ben pekâlâ gidip gene Erdoğan’a oy verebilirim. Gerekçesi de ilginç: Putin’e karşı Erdoğan’ın çok daha sağlam duracağını savunuyor. Bu yetiyor Mahçupyan’a, öyle bir durumda Erdoğan’a oy vereceğini söylemek için. Öte yandan, görünüşte bunu, Mansur Yavaş’ın ne kadar kötü bir aday olacağının altını çizmek ve muhalefetin adayının mutlaka Kılıçdaroğlu olması gerektiğini savunmak için yapıyor.
İyi, güzel de… (1) Bunu getirip muhayyel bir Erdoğan – Yavaş karşılaştırması üzerinden kurgulamanın ve buradan, ben o zaman Erdoğan’a oy verebilirim noktasına sıçramanın âlemi var mı? Bu şart mı, Mansur Yavaş’ı eleştirmek, velev kötülemek için? Bunun yolu, Erdoğan’ın görece olumlanması mı? İllâ gerekli mi, işi “gene Erdoğan’a oy verebilirim” noktasına vardırmak? “Belki verilebilir” de demiyor (başkaları adına); “ben verebilirim” diye, muhalif aydın kimliği ve repütasyonunun bütün ağırlığını koyuyor ortaya. Bu konjonktürde, muhalefete karşı bu kadar negatif olmanın ne anlamı var? Bu negatifliği bir de üstelik Erdoğan hakkında bu kadar hayırhahlığa dönüştürmek, hangi ihtiyacı karşılıyor?
(2) Temelde, önümüzdeki Haziran 2023 seçimlerinin önemi nedir Türkiye açısından? Herhangi bir cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimi midir, yoksa bir kader ânı mıdır, bundan böyle nasıl bir ülke ve toplum olacağımızı belirleyecek? Oy verebilirim/veremem meselesi, çok büyük ölçüde bu tesbite bağlı olmuyor mu?
(3) Erdoğan ile Yavaş arasındaki fark, dış politikadan ve icabında Putin’e ne kadar sert çıkabileceklerinden mi ibaret? Başka hiçbir fark yok mu aralarında — demokrasi, özgürlükler, hukuk devleti vb açısından? Bunlar sadece tek başlarına birer birey değil; aynı zamanda partileri, ittifakları, çerçeveleri var. Biri devlet başkanı; diğeri ana muhalefet partisinden belediye başkanı. Biri Cumhur İttifakı’nın lideri ve adayı; diğeri olursa (olsaydı) Millet İttifakı’nın adayı olur (olacaktı). Öyle bir muhalefet ki, ister CHP’siyle, ister DEVA’sıyla, bizim yerimiz demokratik ülkelerin yanıdır diyor açık açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ise hiç ama hiç böyle bir ses çıkmıyor, uluslararası planda.
(4) Etyen Mahçupyan için hiç mi önemi yok bu farklı ve zıt aidiyetlerin? En basiti, Mansur Yavaş seçilse (bunun Meclisin bileşimindeki karşılığıyla birlikte), şimdiki Türk usulü güçlendirilmiş başkanlık sistemi duracak mı yerli yerinde? Toplum hangisiyle biraz olsun nefes alabilir, böyle bir “son iki aday” durumunda? Kürt sorununda, Mansur Yavaş sürdürür mü kayyum uygulamalarını? Haydi ondan da geçtim; sırf siyaset dilinin kamuoyu, kutuplaşma ve dolayısıyla demokrasinin olabilirliği üzerinde başlı başına muazzam bir etkisi olduğu açık. Var mı, Mansur Yavaş’ın konuşma tarzında, örneğin “dillerini kopartırız”ın veya “sürtük”ün veya “kader” söyleminin veya “PKK’nın 5-10-15 çocuğu var”ın herhangi bir karşılığı?
(5) Etyen Mahçupyan’ın nihaî karar noktası diye önümüze getirdiği bu farazî Putin görüşmesinde, Mansur Yavaş Putin’e sert çıkamaz, ama Kılıçdaroğlu çıkabilir demek (ki bunu da söylüyor), ne kadar gerçekçi? Çok daha önemlisi, asıl Erdoğan’ın (en azından Mansur Yavaş’a kıyasla) Putin’e karşı çok daha sağlam duracağı imâsının kendisi, ne kadar gerçekçi? Olgulara bakalım; Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi kadar defalarca buluşup görüştüğü Putin’e, herhangi bir konuda ne kadar sert çıktı acaba? Evet, Türkiye hâlâ da resmen Batı ittifakına mensup olduğu halde, Batı’ya (alenen, kamuouyu önünde) bağırıp çağırabiliyor, her fırsatta. Ama Rusya’ya ve Putin’e bağırıp çağırdığını ben hiç görmedim, duymadım. Ukrayna’ya saldırmasını kınadı mı örneğin? Ya da sözde referandumları ve ilhak kararlarını? Dışişleri bunları resmen yaptı, tamam. Ama Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bizzat ve bilfiil yaptı mı, Rusya Devlet Başkanı Putin’in yüzüne karşı? (Ya da Çin’e ve Şi Cinping’e, Müslüman Uygulara yapılanların hesabını sordu mu?) Şimdiye kadar hiç böyle bir şey okumadık, bu ikili görüşmeler veya çeşitli çok-taraflı toplantılardan sonra yapılması mutad açıklamalarda. Türkiye’nin, sorunun müzakerelerle çözülmesinden yana olduğu klişesi tekrarlandı sadece. Bir tek Çin lideri Şi Cinping’in, savaş konusunda kendisine aykırı ve eleştirel şeyler söylediğini kabul etti Putin, şimdiye kadar. Hal böyleyken, Mahçupyan’ın Putin karşısındaki tavrı açısından Erdoğan’ı (Mansur Yavaş’a) tercih edeceğini açıklaması, neye dayanıyor?
(6) Cumhur İttifakı yıllardır bir “dışarıya karşı güçlü lider” imajı, hattâ kültü geliştiriyor Cumhurbaşkanı Erdoğan etrafında. Dış dünyaya karşı sürekli korku ve düşmanlığı körüklüyor. Beka propagandasının merkezine bunu oturtuyor. Biri dizi mevhum tehdide karşı Türkiye’nin bekasını ancak Erdoğan’ın sağlayabileceğini savunuyor. Geçmişte Etyen Mahçupyan, iktidarın estirdiği bu milliyetçilik rüzgârlarına muhalefetin karşı çıkamamasını, alternatif bir dünya ve dış politika vizyonu sunamamasını çok eleştirdi. Haklıydı da. İyi ama şimdi, Putin’e karşı daha sağlam durabileceği için “yeniden Erdoğan’a oy verebileceğini” söylemek, tam da bu beka söyleminin ve “dışarıya karşı biricik güçlü lider” kültünün değirmenine su taşımayı çağrıştırmıyor mu?
Bir zamanlar Hikmet Kıvılcımlı’nın (1902-1971) solun başka kesimlerini eleştirirken kullandığı bir kavram vardı (kendi eleştirilecek yönleri bir yana). Meseleleri “dikine koymak”tan şikâyet ederdi (kendi dilinin anlaşılmazlığı bir yana). Kafamı kurcalamaya devam ediyor, bu meseleleri “dikine koymak” deyimi. Belki de gereksiz ikilemler yaratmayı, “ya biri ya diğeri” metafiziğine kaçmayı, sorunları olumluya değil olumsuza çekmeyi, ya da yanlış pistlere girip çıkamamayı kastediyordu. O dönemin ünlü (ve boş) Millî Demokratik Devrim – Sosyalist Devrim kavgası ve kampları hakkında böyle düşünmüş olması muhtemeldir. Bunlar benim yorumlarım kuşkusuz.
Stephen Jay Gould (1941-2002) çok çok ünlü bir paleontolog, biyolog, bilim tarihçisi ve evrim teorisyeniydi, yıllar boyu Harvard’da. 1997’de New York’ta katıldığım bir konferansta, benzer bir şey söylemişti, Kıvılcımlı’yı çağrıştıran. Postmodernizm etrafında fırtınaların koptuğu yıllardı. Çıkıp tamam, postmodernizm tabii çok problemli ama fazla büyütmeyin demeye getirmiş ve eklemişti: İnsan doğasında illâ dikotomize etmekten (ya biri ya diğeri tarzı ikilemler kurmaktan) çok hoşlanan bir taraf var. Kapılmayın, bu 1/0 ikilemleri yaratma furyasına.
Şimdi her ikisini de Etyen Mahçupyan’ı düşünürken tekrar hatırladım. Mahçupyan’a nedense çok uyuyor, hem “meseleleri dikine koymak” deyimi, hem bu dikotomizasyona yatkınlık teşhisi. Gerçekten de Mahçupyan uzun süredir yapıyor bunu. Parlak (ama yalnız, tek başına, başkalarıyla birlikte düşünüp tartışmaya, ortak çalışmaya yatkın olmayan) bir entellektüel. Çok zeki (ama soğuk ve insana uzak bir zekası var). Esaslı gözlemler yapıyor ve zaman zaman çok önemsediğim fikirler geliştiriyor, özellikle Türkiye hakkında. Örneğin 7 Eylül 2022’de Serbestiyet’te yayınlanan Sahici ve kalıcı vasatlığın eşiğinde yazısı, en azından ilk iki üç bölümüyle, fevkalâde düşündürücü. Bazı kritik cümlelerini hatırlatmak istiyorum: (a) “Türkiye gerçekte ‘ideolojisiz’ kaldı. Ne Kemalizmin, ne İslamcılığın, ne de Türk milliyetçiliğinin bu toplumu ve ülkeyi yönetebilme niteliği bulunmuyor. Her üçü de fazlasıyla sığ ve bugünün gerekleri karşısında yetersiz ideolojiler.” Devamında: (b) “[İ]nsanlar (özellikle gençler ve genç çekirdek aileler) ne ideolojik, ne kimliksel, ne de ahlaki bir çıpaya, gerektiğinde baş vuracakları bir referansa sahip değil gözüküyor. Bunun sosyal tezahürlerini, sağlık personelinin yurt dışına kaçma isteğinden Erasmus öğrencilerinin geri dönmemesine, aileleri parçalayan akçalı skandallardan kurumların bir bütün olarak yozlaşmasına kadar bir dizi olayda izliyoruz.” Hemen ardından: (c) “Söz konusu toplumsal fetretin iki yönü var: Ekonomik ve gündelik hayata dair meselelerde bireysel kaçış stratejilerinin üretilmesi; ve kişinin (ailenin) kendisini toplumun geri kalanıyla ilişkilendirdiği, huzur ve güvenliğin öne çıktığı meselelerde cemaatsal/kimliksel tutunma ihtiyacının belirleyici olması.” Buradan hareketle, (d) tek tek siyasî partilerin konum ve kısıtlarının masaya yatırılması. Esaslı eleştiriler: AKP’nin ve CHP’nin limitleri; çeşitli konularda nerelere gidip gidemeyecekleri. Sıkışmışlıkları. Keza Gelecek Partisi ile DEVA’nın, muhafazakârlığa ve/ya merkez sağa yeni bir tanım ve misyon kazandıramamış olması.
Bunların hepsine katılabilirim. Ama sonrasında, çok tuhaf bir şey yapıyor Etyen Mahçupyan: toplumun çıpası olabilecek yeni bir programın, platformun, velev ideolojinin neleri kapsayabileceği konusunda olumlu fikirler geliştirmek yerine (ki bu kapasitesi rahatlıkla var), ya da meselâ muhalefet partilerini buna yönelik düşünce platformları kurmaya özendirmek yerine… işi kestirmeden, buna çözüm bulamazlarsa gene yenilirler ve AKP kazanır noktasına getiriveriyor. Şöyle olursa da muhalefet kaybeder, böyle olursa da muhalefet kaybeder… Neredeyse muhalefeti pataklamaktan, horlamaktan, aşağılamaktan zevk alıyor diyeceğim. Bir tür düşünsel-siyasal mazoşizm gibi. CHP ve diğerleri (kurucularından olduğu kendi Gelecek Partisi dahil) buna çare bulmalı, bu boşluğu görmeli diye, olumlu ve yapıcı biçimde yaklaşmıyor meseleye. İllâ tersten (Kıvılcımlı’nın deyimiyle “dikine”) koyuyor ve kazanamazlar diyor; hattâ ilginç bir şekilde, kazanamamalarının bütün varyantlarını, kaç biçimde kazanamayacaklarını uzun uzadıya sayıp döküyor, meselâ sözünü ettiğim 7 Eylül yazısının (her şey bir yana, bu yüzden gereksiz yere uzayıp giden ve alabildiğine sıkıcılaşan) son bölümünde. 2023 Haziran seçimlerinden ikili iktidar çıkacağını, Meclisin bileşiminin ne olacağını, sonra neden erken seçime gidileceğini, bu sefer sonucun ne olacağını, güya bilimsel bir şekilde öngörmeye kalkıyor. Olacak şey değil. O kadar çok bilinmeyen var ki, bugün ile bundan bir bir buçuk yıl sonrası arasında! Melih Altınok’un “at yarışı oynarcasına” benzetmesinde bir gerçeklik payı var korkarım. Seviyor bu tür spekülatif oyunları. Bulmacanın büyüsüne kaptırıyor kendisini. O öyle olursa bu böyle olur, derken şu da şöyle olursa bu sefer bu böyle olur… diye kurguladıkça, hem gerçeklikten kopup bir tür metaverse’de yaşamaya başlıyor. Hem, şahsen hiçbir çözüm önerisinde bulunmaksızın, kendisini ve okuyucusunu çaresizliğe, karamsarlığa, kaçınılmazlığa, fatalizme hapsediyor.
Siyaset, siyasi mücadele, sırf parlak entellektüel analizlerden ibaret değil. İnsanî bir faaliyet; bütün boyutlarıyla gerçek ve sıcak insanları gerektiriyor. Pratiğin içinde, reel hayatta ölçü, dikkat, dirayet ve basiret diye bir mesele de var. Siyaseti, makine gibi mükemmel düşünen (ama) soğuk mühendislik zekâları yapmıyor. Daha etten kemikten insanlar yapıyor. Psikoloji, ortam, karamsarlık, iyimserlik, direnç, moral, mücadele azmi, hepsi rol oynuyor. Etyen Mahçupyan’da ise bu ikisinin arasına bir uçurum giriyor. Belki aradığı mükemmel bir program ve mükemmel bir muhalefet var. Bunun mümkün olup olmadığı ayrı bir sorun. Ama Etyen Mahçupyan söylemiyor ne istediğini. Olumsuz, yıkıcı tepkiselliğini, negativizmini yaşıyor. Hayata karşı benimsediği soğuk analitik entellektüalizm, sonuçta kısa düşüyor. Bu talihsiz canlı yayın röportajında olduğu gibi, çok ters yerlere takılıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024