Yıldıray OĞUR
30 mart 1937 günkü gazeteler Ayasofya müzesinin mahzenlerinde sandıklar dolusu kıymetli tarihi evrak, ferman ve vesika bulunduğunu yazıyordu.
Haberlere göre, bulunan evrak İkinci Murad’dan Kanuni’ye kadar o güne kadar hiç bilinmeyen Osmanlı devletine ait resmi belgelerdi.
Aynı günlerde Topkapı Sarayı’nın mahzenlerinde de yüklü miktarda vesika bulunmuştu.
Haberlerde bu evrakı bulan bir profesörden de bahsedilmekteydi. Arşiv ve siyasi yazı profesörü Fekete...
Onun kim olduğunu ve Osmanlı arşivleriyle ilgisini anlamak içinse Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki Sibirya’ya gitmemiz gerek.
Orta Sibirya’da Yenisey nehrinin kenarındaki Krasnoyarsk şehrine.. Hatta şehir merkezinden 15 kilometre ileride kurulmuş aynı adlı askeri esir kampına...
Birinci Dünya Savaşı’nda Rusların, Alman, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı ordularından esir aldığı askerler için yaptırdığı kampa 1914’ten itibaren getirilen esir asker sayısı 14 bine kadar ulaşmıştı.
Bu esirler arasında Sarıkamış Faciası’nda Ruslara esir düşen Osmanlı askerleri de vardı.
Kampın fiziki koşullarını aşan esir sayısı, soğuk hava şartları, bakımsızlıkla da birleşince yayılan bulaşıcı hastalıklardan 1915’in kışında 1300 asker (60’i Osmanlı) hayatını kaybetmişti.
Ama bir şehir kadar nüfusu olan esir kampında kalanlar bu acımasız koşullara rağmen ayakta kalmaya çalıştılar. Bu ayakta kalma çabasının en önemli parçası ise dil öğrenmekti.
Kampın bir diğer adı Babil Kulesi’ydi. Çünkü kampta Almanca, Macarca, Türkçe ve tabii Rusça dışında Sırpça, Lehçe, Çekçe, İtalyanca, Romence, Arapça, Kürtçe konuşuluyordu.
Bu dillerde dergiler hatta gazeteler bile çıkarılmıştı.
Kamp hayatının esaretinde ve sıkıcılığında vakit herkesin birbirine kendi dilini öğretmesiyle geçiyordu.
İşte bu kampın sakinlerinden biri de Birinci Dünya Savaşı’nda Avusturya-Macaristan ordusunda Ruslara karşı savaşırken esir düşen genç bir Macar tarihçi ve filolog olan Lajos Fekete’ydi.
Bolşevik İhtilali’ne kadar kampta kalan Fekete, buradaki vaktini boşa geçirmemiş ve kamptaki esir Osmanlı subaylarından Türkçe öğrenmişti.
Savaş bitip, 1920 yılında ülkesine döndüğünde Macar Milli Arşivi’nde çalışmaya başladı. Tabii artık Türkçe bildiği için uzmanlığı Macar tarihinin de bir parçası olan Osmanlı evrakı üzerine yoğunlaştı.
Budin beylerbeylerinin evraklarını, mektuplarını arşivlerden bulup yayınlandı, Osmanlı’nın Balkan tarihine ışık tutan yayınları Türkiye’de de duyuldu.
Ama esas olarak yayınları yüzünden değil, arşivcilik konusundaki uzmanlığı ve Osmanlı arşivlerine hakimiyeti yüzünden 1936 yılında İstanbul’a davet edildi.
İki yıl kaldığı Türkiye’de Osmanlı arşivinin mahzenlerden çıkarılması, tasnif edilmesine yardım etti. Arşivin, kendi zamanındaki düzen içerisinde korunup, tasnif edilmesini esas alan provenance sistemine göre örnek bir tasnif hazırladı. (Hala daha arşivler onun önerdiği sisteme göre tasnif ediliyor.)
Daha sonra ülkesine geri döndü, Osmanlı arşivleri ise akıbetlerine terk edildi.
Arşivler ancak 1980’lerin başında Fransa’da Ermeni Soykırımı’nı tanıyan parlamento kararından sonra tekrar hatırlandı.
Dışişleri Bakanlığı, artan bu iddialara cevap olarak Osmanlı Arşivleri’nin araştırmacılara açıldığını duyurdu.
Ama arşivler bu siyasi resti karşılayacak durumda değildi.
1983’de iktidara gelen Başbakan Özal’ın müsteşar olarak atadığı Hasan Celal Güzel’den okuyalım:
“1985 Ocak ayının ortalarıydı. Ben Başbakanlık Müsteşarı olmuştum. İçim yıllardır yanıp tutuşan Osmanlı Arşivi'ne sahip çıkma heyecanıyla doluydu. Özal'ın direktifiyle kaleme aldığım Hükûmet Programı TBMM'de okunup kabul edildikten sonra soluğu İstanbul'da, eski Hazine-i Evrak (Osmanlı Arşivi) binasında almıştım. O zaman birkaç arşiv uzmanı ile bir avuç hizmetliden oluşan arşiv personeli beni karşılayıp Sultanahmet Camii'nin yanındaki Sultanahmet Medresesi'ne götürmüşlerdi. Medresenin kapalı alanına sığmayan arşiv malzemeleri açıkta avlunun ortasına yığılmıştı. Milyonlarca arşiv belgesi, yağmurun, karın, güneşin altında ortalığa atılmış darmadağın duruyor; aralarında fareler dolaşıyordu. Hiç unutmam; rüzgârda savrulan sararmış kâğıtların arasına girerek çömeldim ve 'İşte benim tarihim!' diyerek hüngür hüngür ağladım. Daha sonra vilâyet binasına gidip Başbakan Özal'a telefon ettim ve durumu anlattım. O da çok müteessir olmuştu. Başbakanlığa bağlı Osmanlı Arşivi'ne sahip çıkma konusunda bana yetki verdi. Hemen o gün, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz'ın il özel idaresi için yaptırdığı hizmet binalarını Osmanlı Arşivi'ne tahsis ettirip arşiv belgelerinin taşınmasını başlattım. Önce geçici olarak bina meselesini hallettikten sonra bir Kanun Hükmünde Kararname ile (ki, sonradan 3056 sayılı Başbakanlık Teşkilât Kanunu olmuştur) kanunî dayanağı sağladık ve özel bir sözleşmeli personel imkânı getirdik. Sonra, 250 civarında arşiv elemanı alıp yetiştirdik.”
Osmanlı Arşivi, bu uzman kadroların elinde hızla toparlandı. 2013 yılında arşiv, Gülhane’deki Hazine- i Evrak binasından Kağıthane’deki yeni binasına taşındı. (Eski arşiv binası kitsch bir otel dönüştü.)
30 yıl önce arşiv küllerinden doğarken işe alınan bu genç uzmanlar, memurluktan öteye geçip, kendi alanlarda akademik çalışmalar yapan isimlere dönüştüler, yayınlara imza attılar.
Ama arşivin bu hafızasın bir kısmı 11 no’lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle "Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı" nın yerine Cumhurbaşkanlığı Arşivi Daire Başkanlığı kurulurken silindi.
Hayatları bu arşivde geçmiş 250 uzman, Diyanet’ten Tapu’ya başka farklı kurumlara gönderildi.
Bu tasfiye için kurumun yetkilileri gençleştirme, verimsizlik, işe gelmeme, dışarıya işler yapma gibi gerekçeler sıralıyorlar. Fakat 250 kişilik listedeki isimlerin sadece Google’dan yayınlarına bakınca bile bu gerekçelerin haklı olduğuna inanmak güç.
Bu isimler arasında daha iki sene önce Kut’ul Amare Zaferi ile ilgili yazdığı kitabı Cumhurbaşkanlığı tarafından basılan tarihçi Dr. Muzaffer Albayrak, Birinci Meclis üzerine yazdıklarından çok şey öğrendiğimiz Dr. Mustafa Küçük, arşivin rehberini yazmış İskender Türe gibi çok saygın isimler bulunuyor.
Bir arşivde “gençleştirme” için uzman tasfiyesi ise herhalde işin fıtratına aykırı olsa gerek.
Zaten ortada bu suçlamaları haklı çıkaracak bir idari soruşturma ya da bu fillerin işlendiğiyle ilgili resmi bir tespit de bulunmuyor.
Yani içinde 400 yıl önceki memurlarla ilgili soruşturma evrakları olan bir arşivin 250 çalışanı belgesiz olarak tasfiye edilmiş oldu.
Off the record olarak anlatılanlara göre yeni sistemde etkili makamlara gelmiş kurumun bazı eski çalışanları, kurumun idari yapısı kökten değişirken bunu fırsata çevirip, şahsi olarak problemli oldukları isimleri tasfiye etmişler.
Daha kısık seslerle dillendirilen bir iddiaya göre ise mesela sadece şahsi husumet değil, kurumda etkili bir dini cemaatin kendine yer açmak için yürüttüğü bir tasfiye.
Kimse adıyla konuşmadığı için bu iddiaları daha açık yazmak mümkün değil. Çünkü uzmanların çoğu hala devlet memuru ve hala bu sorunun Ankara’da yakın durdukları siyasi aktörler tarafından çözülebileceğini düşünüyorlar.
Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ındaki ünlü muharrir Celal Salik’in dediği gibi “Vatandaşlarımızın şahsi görüşleriyle resmi görüşleri arasındaki farkın derinliği devletimizin gücünün kanıtıdır.”
O yüzden de 100 yıl sonra bu tasfiyenin nedenini arşivlerde araştıracak tarihçiler hiçbir belge bulamayacaklar...
Bu konuda yazılan “inşallah düzeltilir, bu yanlıştan dönülür” diye devam eden yazıları okuyunca da pek bir şey anlamayacaklar.
Kim bilir, belki de anlarlar...
Yazarlar
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları






















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025