Alper GÖRMÜŞ
Alternatif çokluğunun ve seçme özgürlüğünün bireysel gelişmede tayin edici bir rolü var ama her ikisi de aynı zamanda birer huzursuzluk kaynağı... Çünkü alternatiflerin çok, seçme özgürlüğünün mümkün olduğu bir dünyadaysak, karar almanın ve sık sık karar değiştirmenin de zorunlu olduğu bir dünyadayız demektir.
Ergenlik döneminin zorluğu esasen, karar almak zorunda olunmayan bir dünyadan kararlar dünyasına zorunlu geçişle alâkalı değil mi?
Tersinden bir örnek: Kısa dönem askerlik yapan meslek sahibi, ileri yaşlardaki bireylerin asker ocağında hissettikleri rahatlama da kararlar dünyasından, yat-kalk-yürü-koş gibi birkaç basit emiri yerine getirmek dışında hiçbir sorumluluğun bulunmadığı, karar almayı gerektirmeyen bir dünyaya (geçici bir çocukluk dünyasına) geçişle alâkalı değil mi?.. Koca koca adamların o kısa eğitim döneminde nasıl çocuklaştığını bilenler bilir.
Karar almanın yol açtığı huzursuzluk siyasi hayat için de geçerlidir. Siyaset dünyasında karar almanın huzursuzluğunu asgariye indirmenin en kestirme yolu ise, kesin tanımlamalar yapmak ve katı ideolojik tercihlerde bulunmaktır. Böylece sadece huzursuzluğu kapınızdan kovmuş olmazsınız, dünya yıkılsa fikirlerinin arkasında duran kişi payesiyle ahlaken de itibarlı bir pozisyonu garantilemiş olursunuz.
Seçme özgürlüğü ve ülkelerin huzursuzluğu
Değişim sadece bireyleri ve toplumları değil, uluslararası ilişkilerini yeniden tanzim etmeye zorlayan yönüyle ülkeleri de huzursuz eder. Nitekim dünyanın iki kutuplu olmaktan çıkması da bariz bir huzursuzluk yarattı. Eskiden, ne güzel (!), alternatifin tek, seçme özgürlüğünün bulunmadığı bir dünyada ülkeler kendi çıkarlarının nerede olduğuna dair kararlar almak ve onları değişin güç dengelerine bağlı olarak sık sık değiştirmek zorunda kalmıyorlar, huzurları bozulmuyordu.
Oysa şimdi öyle mi? Sadece Türkiye’ye, onun sadece son beş yılda kaç defa dış politika değişikliğine gittiğine bakmak bile bu huzursuzluğun çapını anlamak için yeterli olabilir.
İşte böyle bir dünyada “en büyük stratejik hedefi Türkiye’yi parçalamak olan üst akıl”, “Türkiye düşmanlığı ezeli ve ebedi olan Rusya” vb., kategorik değerlendirmeler, çok kısa bir süre içinde sahipleri tarafından “yutulmak”, değiştirilmek zorunda kalınıyor.
ABD’nin stratejik hedefi Türkiye’yi bölmekse...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarın başlayacak ABD seyahatinden beklentileri, daha üç beş ay öncesinde dile getirilen görüşlerle karşılaştırdığımızda işte böyle bir durumla yüz yüze kalıyoruz.
Önceki yazılarımdan birinde hatırlattığım gibi (‘Üst akıl’ söylemi tedavülden kalkarken, Serbestiyet, 22 Şubat 2017), Trump’ın ABD devlet başkanı seçilmesine kadarki dönem boyunca ABD, “Türkiye’yi dizleri üstüne çökertmeyi, hatta parçalamayı stratejik hedef olarak belirlemiş üst akıl”dı. Bu hedef hiçbir zaman değişmemişti, hep vardı fakat bu defa ABD bu işi Kürtleri kullanarak fiilen de tamamına erdirmeyi kafasına koymuştu. Bu o kadar kesindi ki, Türkiye icabında Esad’la da anlaşmayı göze alarak ABD’ye karşı durmalıydı.
Bu tahliller yapılırken Trump seçildi ve “üst akıl” söylemleri bir anda ortadan kalktı. Çünkü ABD’nin yeni yönetiminin Türkiye’ye karşı eskisinden farklı bir tutum belirleme ihtimali çıkmıştı ortaya. Böylece anladık ki, ABD (“üst akıl”) ile Türkiye arasında büyük, ideolojik, kutsal bir kavga yokmuş; bir siyasi kadronun değişmesiyle değişebilecek siyasi tutumlar varmış.
Nitekim, işte Erdoğan şimdi ABD’ye gidiyor ve Trump’ı, Suriye’de PYD-YPG ile birlikte hareket etmemesi için ikna etmeye çalışacak (muhtemelen başaramayacak, o ayrı mesele.)
Demek ki “Stratejik hedefi Türkiye’yi parçalamak olan üst akıl” formülasyonu, onu dile getirenlerin bile kökten inanç besledikleri bir ideolojik formülasyon değilmiş. Meğer onlar da ABD’nin Türkiye’ye karşı tavrının bütün siyasi meseleler gibi duruma göre değişken bir özellik arz ettiğini kabul ediyorlarmış. Fakat sormak lazım: Buna benzer bir sürü tecrübe yaşadınız, kaç defa söylediğinizi yuttunuz, neden hâlâ kesin tanımlı ideolojik pozisyonlar alıp kendi kendinizin itibarını yerle bir etmeye devam ediyorsunuz?
Kürtler, sol, ABD ve yine ideolojik pozisyonun perişanlığı
Madalyonun öbür yüzüne de bakalım...
Siyasetten (karar almak zorunda olmanın huzursuzluğundan) kaçıp ideolojik pozisyona (karar almak zorunda olmamanın huzuruna) sığınmak deyince akla hemen sol’un gelmesi doğal...
Örneğimizden devam edersek: Eskiden ne güzeldi, Amerikan emperyalizmi diye bir şey vardı ve onun el attığı her şey otomatik olarak “dünya halklarının zararına” sonuçlar doğururdu... Öyleyse “ABD’nin hangi politikasına nasıl mukabele edelim” diye bir soru yoktu ve dolayısıyla karar alma sorumluluğunun getirdiği huzursuzluk da yoktu.
Şimdi bir de hayat-ı hakikiye sahnesine bakalım: O sahada, Amerikan zırhlılarını zılgıtlarla karşılayan Kürt kadınları ve üst düzeyde ABD ile ortak düşman IŞİD’e karşı aynı masada oturup kafa patlatan solcu Kürt liderler var.
Şimdi, Kürt-Amerikan ilişkileri böyleyken, mesela Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Türkiye’deki iktidarı ve iktidarı destekleyen yazarları eskiden olduğu gibi “Amerikancılık”la suçlamaları hiç kolay değil; bunu yaptıklarında da cevabını alıyorlar.
Mesela: HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü geçtiğimiz şubat ayında CIA Başkanı’nın Türkiye’yi ziyareti vesilesiyle “Azrailin can dağıttığı görülmemiştir. CIA'den hayır geldiği görülmemiştir” dediğinde ona şöyle cevap verilmişti:
“Türkiye'nin kimseden hayır beklediği yok ama bunu Obama yönetiminin giydirip, silahlandırıp koluna ABD arması bile astığı PKK-YPG'ye de söylediniz mi Kürkçü Bey?” (Melih Altınok, Sabah, 10 Şubat).
Soru haklı fakat soruyu soranın da şu soruyu cevaplandırması gerekir: Bir ülkeyi bölüp parçalamayı kendisine stratejik hedef seçmiş bir ülkenin istihbarat şefi, bölüp parçalamayı hedeflediği ülkenin en üst düzey yöneticileriyle aynı masada ne konuşuyor?
Oturduğun evin duvarları camdansa, başka camdan evlere taş atmamak akıllıca olur... Aynı şekilde, ülkelerarası ilişkilere kesin tanımlı ideolojik çerçevelerle, büyük dava parametreleriyle yaklaşıyorsan, böyle yapan başkalarını bu tutumları nedeniyle eleştirmemek akıllıca olur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025