Alper GÖRMÜŞ
Parodi, bir olay ya da olgudaki bazı nitelikleri vurgulamak için o niteliklerin abartılı versiyonlarının işlenmesi temeline dayanan bir mizah dalı... Fakat bazen gerçek süreçlerin kendileri parodi tadına bürünür ve böyle bir “gerçek-mizah”ın eline hiçbir parodi su dökemez.
Son örneğini Gezi davası ve Osman Kavala münasebetiyle idrak ettiğimiz tuhaf yargı süreçlerini düşünün ve bunlar henüz fiilen yaşanmadan bir tiyatrocunun olayı “abartarak” şöyle bir parodi kurguladığını varsayın: Bir sanık ipe sapa gelmez iddialarla yargılandığı bir davada, üstelik hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası istenmişken, üstelik yaklaşık 900 gündür tutukluyken son celsede beraat ettirilir. (Abartı bu ya, henüz davanın iddianamesi bile yazılmamışken sanığın suçlu olduğunu televizyonlardan ilan eden ülkenin cumhurbaşkanı, beraat kararını da kınar ve kararı “manevra” olarak ilan eder.)
Parodiyi izleyenler, demokrasi olduğunu ilan eden bir sistemde bu kadarının da olamayacağını düşünseler de, ortaya konan abartılı performans, onları ülkedeki -parodide anlatılan kadar olmasa da- sorunlu iktidar-yargı ilişkisi üzerinde düşünmeye sevk eder.
Fakat işte: Dört-beş yıl öncesinde ancak bir parodinin unsurları olabilecek şeyler bugün saf gerçek olarak karşımızda.
Kavala olayı ve bazı başka gerçekler, bence Türkiye’deki otoriterlikle ilgili daha nüanslı bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor.
Eski dünyanın yalınlığı: Demokratik olan ve olmayan ülkeler
Sovyetler Birliği’nin 1990’ların başlarında çökmesinden önce dünyadaki siyasi rejimleri tanımlamak çok kolaydı. Buna göre ABD’nin de dahil olduğu Batı ülkeleri “demokratik” ülkeler olarak kabul ediliyor, Sovyetler Birliği ve komünist rejimle yönetilen diğer Doğu Bloku ülkeleri “otokratik” ya da “totaliter” rejimler başlığı altında toplanıyordu. Sovyetler Birliği’nin güdümündeki Afrika ve Asya ülkeleri ile ABD’nin yol verip desteklediği Güney Amerika’daki askeri diktatörlükler de keza bu ikinci gruba dahil ediliyordu.
İkinci gruptaki ülkelerin tayin edici özelliği, demokratik hak ve özgürlükleri kategorik olarak reddetmeleri ve rejimi seçimlerle değiştirebilme ihtimalini tümüyle dışlayacak bir siyasi sisteme sahip olmalarıydı.
Hibrid rejimlerin arz-ı endamı
1990’lardan itibaren dünyada tam olarak ne demokratik ne de otoriter olarak tanımlanabilecek hibrid rejimler ortaya çıkmaya başladı. Bu rejimler demokratik rejimlerin bütün lafzını benimsemiş görünmekle yetinmiyorlar, demokratik ülkelerdeki kurumların kurulmasına da izin veriyorlardı. Fakat problem şuradaydı ki, bu kurumların işletim sistemleri Batı ülkelerindeki kurumların işletim sistemlerine hiç benzemiyordu.
Mesela görünüşte demokrasinin üç kuvvetine ve bu kuvvetler arasındaki “ayrılık” ilkesine herhangi bir itiraz söz konusu değildi, fakat pratikte yürütme (hükümet ya da -çoğunlukla- başkan), yasamayı ve yargıyı yönlendirebilme yeteneğini haiz olacak şekilde donatılıyordu.
Yine de bu otoriter rejimlerin bir bölümü, iktidar ve rejim değişikliğini mümkün kılacak ölçüde işleyen seçim mekanizmalarına sahip olmaları nedeniyle, bu mekanizmaya sahip olmayan rejimlerden ayrılıyor ve onlara “rekabetçi otoriter rejimler” deniyor. Bu ayrım çerçevesinde mesela Çin ve Kuzey Kore gibi ülkeler “otokratik” ya da tam otoriter ülkeler sayılırken Türkiye, Rusya, Macaristan gibi ülkeler “rekabetçi otoriter” sayılıyor.
Tarz ve üslupla gelen parodiye dönüşmüş otoriterlik
Bana öyle geliyor ki, özellikle Türkiye örneğine baktığımızda rekabetçi otoriter rejimler arasında da bir ayrım yapma gereği ortaya çıkıyor. Özleri arasında ciddi bir fark olmasa da, otoriterliğin yürütülmesindeki tarza ve ona eşlik eden üsluba bakarak bazı rekabetçi otoriter rejimleri “parodi gibi otoriter rejimler” olarak vasıflandırmak daha doğru olacaktır.
Ciddi bir otoriterlik, erk kullandığı varsayılan öbür güçlerin saygınlığını tümüyle berhava edecek tarzda davranmaz, çünkü böyle davranırsa kendisinin zaten iskontoya uğramış saygınlığının da berhava olacağını, böylece kendisini kendi eliyle bir karikatür derekesine indirgeyeceğini bilir.
Mesela Türkiye’de iktidarın yasama ve yargıyla ve "dördüncü kuvvet" medyayla kurduğu ilişkiye baktığımızda gördüğümüz şey bundan başka bir şey değildir. Ciddi bir otoriterlik, bu güçleri normal bir demokrasideki işlevlerinden soyundurma operasyonunu yürütürken çok ince bir işçilik uygular; öyle ki dışarıdan bakan birçok insan o kurumların “demokratik” işlevlerini sahiden yerine getiriyormuş zanneder.
Buna karşılık parodi gibi bir otoriterlik, kendisinden başka bütün kurumları itibarsızlaştırmakta bir sakınca görmez, hatta bunu iktidar hazzının önemli bir parçası sayar. Türkiye’de Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı prensibini her çiğneyişini göstere göstere yapması bu fasıldandır.
Çok açıklayıcı bir örnek olarak Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemindeki değişikliğin nasıl yapıldığını hatırlayabiliriz. Ortada hiçbir tartışma yokken Erdoğan bir televizyon kanalında “TEOG’u yanlış bulduğunu” açıklamış bu sistemden vazgeçileceğini duyurmuştu. Bu iradeyi başta milli eğitim bakanı olmak üzere bütün bakanlar herhangi bir yurttaş gibi o gece televizyondan öğrenmiş, ertesi günden itibaren de dar zamanda yeni sistemi oluşturmak için çalışmalara başlanmıştı.
Şimdi normal ve “ciddi” bir otoriter rejimde kararı yine lider verir ve Meclis’teki gücünü kullanarak iradesini kuvveden fiile çıkarır. Fakat bunu televizyondan ilan etmez, mesela düşüncesini kabine toplantısında açar ve dikte eder. Sonrasında da değişiklik başta milli eğitim bakanlığı olmak üzere kabinenin çalışmasıyla hayata geçirilir.
Bu örnek bize parodi gibi otoriterliğin en temel vasıflarından birini bütün açıklığıyla gösteriyor: Bu tür rejimlerde tek adamın iradesi birtakım perdelerle kamufle edilmez, karar alma süreçlerinin demokratik olmayan nitelikleri gizlenmeye çalışılmaz.
Benzer bir durumu yürütmenin yasamayla ilişkisinde de görebiliriz. Normal ve “ciddi” bir otoriter rejimde hangi yasanın çıkartılacağına esasen lider karar verse de, sanki bunlar parlamento iradesiyle hayata geçiriliyormuş duygusunun oluşması için azami gayret sarf edilir. Oysa porodi gibi otoriter bir rejimde yürütme, hazırladığı yasaları birkaç milletvekilinin imzasıyla teklif haline getirir; daha da önemlisi, bunun böyle yapıldığı özellikle gösterilir ya da böyle olmadığı yönünde bir gayret sarfı lüzumsuz bir enerji israfı sayılır.
“Parodi gibi”liğin en fazla kristalize olduğu alan: Yargı
Parodi gibi otoriter rejimlerin bu vasfı en fazla yürütmenin yargıyla kurduğu ilişkide ortaya çıkar.
Normal ve “ciddi” otoriter rejimlerde iktidarın yargıyı yönlendirmesi ve gerektiğinde ayar vermesi vaka-yı âdiyedendir. Fakat parodi gibi otoriter rejimlerde bunun tarzı ve üslubu çok farklıdır. Diyelim bir davaya müdahil olmak istiyor iktidar, bu iki biçimde yapılabilir: Ya el altından, sahne arkasından bir faaliyet yürütülür, gerekli telkinler yapılır ve sonuç alınır... Ya da yargıya müdahale göstere göstere yapılır, daha iddianame bile yazılmamışken bir savcı gibi konuşulur ve yargıya ne yapması gerektiği açık açık söylenir.
Osman Kavala ile ilgili yargı süreci, yargıya müdahalede parodi gibi bir otoriterlikle “ciddi” bir otoriterlik arasında nasıl bir fark olduğunu açık bir biçimde gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha ilk andan itibaren Kavala’yı “Türkiye’nin Soros’u” ilan etti. Nihayet, 900 güne yaklaşan tutukluluk döneminden sonra beraatine karar verildiğinde de “bir manevra ile beraat ettirmeye kalktılar” diyerek bundan sonra mahkemelerin ne yapmaları gerektiğini de açıkça söyleyiverdi.
Deniyor ki Kavala’nın da yargılandığı Gezi davasının “toplu beraat”le sonuçlanması Erdoğan’ın iradesi hilafına gerçekleşmiş olamaz, fakat beraatten sonra Erdoğan fikrini yeniden değiştirdi ve böylece Kavala bir başka davadan yeniden tutuklandı.
Bu bir varsayım, doğru olma ihtimali yüksek bir varsayım, fakat bu bile rejimimizin otoriterliğinin parodiye ne kadar benzediğini göstermiyor mu?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025