Alper GÖRMÜŞ
Parodi, bir olay ya da olgudaki bazı nitelikleri vurgulamak için o niteliklerin abartılı versiyonlarının işlenmesi temeline dayanan bir mizah dalı... Fakat bazen gerçek süreçlerin kendileri parodi tadına bürünür ve böyle bir “gerçek-mizah”ın eline hiçbir parodi su dökemez.
Son örneğini Gezi davası ve Osman Kavala münasebetiyle idrak ettiğimiz tuhaf yargı süreçlerini düşünün ve bunlar henüz fiilen yaşanmadan bir tiyatrocunun olayı “abartarak” şöyle bir parodi kurguladığını varsayın: Bir sanık ipe sapa gelmez iddialarla yargılandığı bir davada, üstelik hakkında ağırlaştırılmış müebbet cezası istenmişken, üstelik yaklaşık 900 gündür tutukluyken son celsede beraat ettirilir. (Abartı bu ya, henüz davanın iddianamesi bile yazılmamışken sanığın suçlu olduğunu televizyonlardan ilan eden ülkenin cumhurbaşkanı, beraat kararını da kınar ve kararı “manevra” olarak ilan eder.)
Parodiyi izleyenler, demokrasi olduğunu ilan eden bir sistemde bu kadarının da olamayacağını düşünseler de, ortaya konan abartılı performans, onları ülkedeki -parodide anlatılan kadar olmasa da- sorunlu iktidar-yargı ilişkisi üzerinde düşünmeye sevk eder.
Fakat işte: Dört-beş yıl öncesinde ancak bir parodinin unsurları olabilecek şeyler bugün saf gerçek olarak karşımızda.
Kavala olayı ve bazı başka gerçekler, bence Türkiye’deki otoriterlikle ilgili daha nüanslı bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor.
Eski dünyanın yalınlığı: Demokratik olan ve olmayan ülkeler
Sovyetler Birliği’nin 1990’ların başlarında çökmesinden önce dünyadaki siyasi rejimleri tanımlamak çok kolaydı. Buna göre ABD’nin de dahil olduğu Batı ülkeleri “demokratik” ülkeler olarak kabul ediliyor, Sovyetler Birliği ve komünist rejimle yönetilen diğer Doğu Bloku ülkeleri “otokratik” ya da “totaliter” rejimler başlığı altında toplanıyordu. Sovyetler Birliği’nin güdümündeki Afrika ve Asya ülkeleri ile ABD’nin yol verip desteklediği Güney Amerika’daki askeri diktatörlükler de keza bu ikinci gruba dahil ediliyordu.
İkinci gruptaki ülkelerin tayin edici özelliği, demokratik hak ve özgürlükleri kategorik olarak reddetmeleri ve rejimi seçimlerle değiştirebilme ihtimalini tümüyle dışlayacak bir siyasi sisteme sahip olmalarıydı.
Hibrid rejimlerin arz-ı endamı
1990’lardan itibaren dünyada tam olarak ne demokratik ne de otoriter olarak tanımlanabilecek hibrid rejimler ortaya çıkmaya başladı. Bu rejimler demokratik rejimlerin bütün lafzını benimsemiş görünmekle yetinmiyorlar, demokratik ülkelerdeki kurumların kurulmasına da izin veriyorlardı. Fakat problem şuradaydı ki, bu kurumların işletim sistemleri Batı ülkelerindeki kurumların işletim sistemlerine hiç benzemiyordu.
Mesela görünüşte demokrasinin üç kuvvetine ve bu kuvvetler arasındaki “ayrılık” ilkesine herhangi bir itiraz söz konusu değildi, fakat pratikte yürütme (hükümet ya da -çoğunlukla- başkan), yasamayı ve yargıyı yönlendirebilme yeteneğini haiz olacak şekilde donatılıyordu.
Yine de bu otoriter rejimlerin bir bölümü, iktidar ve rejim değişikliğini mümkün kılacak ölçüde işleyen seçim mekanizmalarına sahip olmaları nedeniyle, bu mekanizmaya sahip olmayan rejimlerden ayrılıyor ve onlara “rekabetçi otoriter rejimler” deniyor. Bu ayrım çerçevesinde mesela Çin ve Kuzey Kore gibi ülkeler “otokratik” ya da tam otoriter ülkeler sayılırken Türkiye, Rusya, Macaristan gibi ülkeler “rekabetçi otoriter” sayılıyor.
Tarz ve üslupla gelen parodiye dönüşmüş otoriterlik
Bana öyle geliyor ki, özellikle Türkiye örneğine baktığımızda rekabetçi otoriter rejimler arasında da bir ayrım yapma gereği ortaya çıkıyor. Özleri arasında ciddi bir fark olmasa da, otoriterliğin yürütülmesindeki tarza ve ona eşlik eden üsluba bakarak bazı rekabetçi otoriter rejimleri “parodi gibi otoriter rejimler” olarak vasıflandırmak daha doğru olacaktır.
Ciddi bir otoriterlik, erk kullandığı varsayılan öbür güçlerin saygınlığını tümüyle berhava edecek tarzda davranmaz, çünkü böyle davranırsa kendisinin zaten iskontoya uğramış saygınlığının da berhava olacağını, böylece kendisini kendi eliyle bir karikatür derekesine indirgeyeceğini bilir.
Mesela Türkiye’de iktidarın yasama ve yargıyla ve "dördüncü kuvvet" medyayla kurduğu ilişkiye baktığımızda gördüğümüz şey bundan başka bir şey değildir. Ciddi bir otoriterlik, bu güçleri normal bir demokrasideki işlevlerinden soyundurma operasyonunu yürütürken çok ince bir işçilik uygular; öyle ki dışarıdan bakan birçok insan o kurumların “demokratik” işlevlerini sahiden yerine getiriyormuş zanneder.
Buna karşılık parodi gibi bir otoriterlik, kendisinden başka bütün kurumları itibarsızlaştırmakta bir sakınca görmez, hatta bunu iktidar hazzının önemli bir parçası sayar. Türkiye’de Erdoğan’ın kuvvetler ayrılığı prensibini her çiğneyişini göstere göstere yapması bu fasıldandır.
Çok açıklayıcı bir örnek olarak Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemindeki değişikliğin nasıl yapıldığını hatırlayabiliriz. Ortada hiçbir tartışma yokken Erdoğan bir televizyon kanalında “TEOG’u yanlış bulduğunu” açıklamış bu sistemden vazgeçileceğini duyurmuştu. Bu iradeyi başta milli eğitim bakanı olmak üzere bütün bakanlar herhangi bir yurttaş gibi o gece televizyondan öğrenmiş, ertesi günden itibaren de dar zamanda yeni sistemi oluşturmak için çalışmalara başlanmıştı.
Şimdi normal ve “ciddi” bir otoriter rejimde kararı yine lider verir ve Meclis’teki gücünü kullanarak iradesini kuvveden fiile çıkarır. Fakat bunu televizyondan ilan etmez, mesela düşüncesini kabine toplantısında açar ve dikte eder. Sonrasında da değişiklik başta milli eğitim bakanlığı olmak üzere kabinenin çalışmasıyla hayata geçirilir.
Bu örnek bize parodi gibi otoriterliğin en temel vasıflarından birini bütün açıklığıyla gösteriyor: Bu tür rejimlerde tek adamın iradesi birtakım perdelerle kamufle edilmez, karar alma süreçlerinin demokratik olmayan nitelikleri gizlenmeye çalışılmaz.
Benzer bir durumu yürütmenin yasamayla ilişkisinde de görebiliriz. Normal ve “ciddi” bir otoriter rejimde hangi yasanın çıkartılacağına esasen lider karar verse de, sanki bunlar parlamento iradesiyle hayata geçiriliyormuş duygusunun oluşması için azami gayret sarf edilir. Oysa porodi gibi otoriter bir rejimde yürütme, hazırladığı yasaları birkaç milletvekilinin imzasıyla teklif haline getirir; daha da önemlisi, bunun böyle yapıldığı özellikle gösterilir ya da böyle olmadığı yönünde bir gayret sarfı lüzumsuz bir enerji israfı sayılır.
“Parodi gibi”liğin en fazla kristalize olduğu alan: Yargı
Parodi gibi otoriter rejimlerin bu vasfı en fazla yürütmenin yargıyla kurduğu ilişkide ortaya çıkar.
Normal ve “ciddi” otoriter rejimlerde iktidarın yargıyı yönlendirmesi ve gerektiğinde ayar vermesi vaka-yı âdiyedendir. Fakat parodi gibi otoriter rejimlerde bunun tarzı ve üslubu çok farklıdır. Diyelim bir davaya müdahil olmak istiyor iktidar, bu iki biçimde yapılabilir: Ya el altından, sahne arkasından bir faaliyet yürütülür, gerekli telkinler yapılır ve sonuç alınır... Ya da yargıya müdahale göstere göstere yapılır, daha iddianame bile yazılmamışken bir savcı gibi konuşulur ve yargıya ne yapması gerektiği açık açık söylenir.
Osman Kavala ile ilgili yargı süreci, yargıya müdahalede parodi gibi bir otoriterlikle “ciddi” bir otoriterlik arasında nasıl bir fark olduğunu açık bir biçimde gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha ilk andan itibaren Kavala’yı “Türkiye’nin Soros’u” ilan etti. Nihayet, 900 güne yaklaşan tutukluluk döneminden sonra beraatine karar verildiğinde de “bir manevra ile beraat ettirmeye kalktılar” diyerek bundan sonra mahkemelerin ne yapmaları gerektiğini de açıkça söyleyiverdi.
Deniyor ki Kavala’nın da yargılandığı Gezi davasının “toplu beraat”le sonuçlanması Erdoğan’ın iradesi hilafına gerçekleşmiş olamaz, fakat beraatten sonra Erdoğan fikrini yeniden değiştirdi ve böylece Kavala bir başka davadan yeniden tutuklandı.
Bu bir varsayım, doğru olma ihtimali yüksek bir varsayım, fakat bu bile rejimimizin otoriterliğinin parodiye ne kadar benzediğini göstermiyor mu?
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları


































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025