Alper GÖRMÜŞ
DİZİ SUNUŞU
Okumakta olduğunuz; altı yazı boyunca sürecek bir dizinin üçüncü yazısı. Dizi boyunca, önceki bölümleri okumamış olanlar için ne yapmak istediğimi bu sunuşlarda tekrarlıyorum. İlk bölümde yazdığım gibi: Dizide muhafazakâr kesimin genç kuşaklarında yaşanmakta olan değişimin ‘büyük’ siyaseti nasıl ve ne surette etkileyeceğini (etkilemekte olduğunu) anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum. Bu amaçla ilk iki bölümde İslamın küresel çapta modernlik ve bilim karşısında yaşadığı sorunların genç kuşaklar üzerindeki etkisi üzerinde durdum. Bu yazıda ve dördüncü bölümde Türkiye’deki genç kuşakların dindarlıktan ve cemaatçi yapılardan uzaklaşıp bireyselleşmelerinin, sekülerleşmelerinin nedenleri üzerinde duracağım. Son iki yazıda da bu kritik değişimin, Erdoğan’ın dört beş yıl önce dümeni İslamcılıktan milliyetçiliğe kırışının sebeplerinden birini teşkil edip etmediği sorusunun cevabını arayacağım.
Bu dizinin son (ikinci) yazısında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti), 11 Eylül saldırılarının ardından Müslüman gençlerin küresel çapta radikalleştiği koşullarda Türkiye’deki dindar gençlerin bu akıma kapılmamasında tayin edici bir rol oynadığını belirtmiştim. Fakat aynı yazıda AK Parti’nin, özellikle iktidarının ikinci yarısından itibaren tabanının en dinamik kesimini oluşturan dindar gençlerin dinle bağlarının gevşemesinin ve hayatlarına seküler ögelerin eklenmesinin önüne geçemediğini de söylemiştim.
Dizinin bu üçüncü yazısında ve onu izleyecek dördüncüsünde dindar-muhafazakâr gençlerdeki bu değişimin nedenleri üzerinde duracağım.
Döl yatağı: Modernlik
Araştırmalar, dindar-muhafazakâr gençlerin Tanrı inancına değil, Tanrı adına konduğu ve dolayısıyla uymaları gerektiği söylenen inanç sistemine, yani kurumsal dine itiraz ettiklerini gösteriyor… Ve tabii ilaveten bu inanç sisteminin yani kurumsal dinin mütemmim cüzü olarak önerilen ‘doğru’ dünyevi hayata…
Birinci itiraz deizmin (‘kurumsal dini dışlayan iman’), ikinci itiraz da sekülerleşmenin kapılarını aralıyor.
Bu yönelimin birkaç temel kaynağı var. Fakat bunlardan biri o kadar öne çıkıyor ki, aslında pekâlâ biraz serbest bir yorumla diğerlerini onun alt başlıkları olarak düşünmek bile mümkün.
Bu temel kaynağın adı, modernlik.
Dünyada Tanrı (din) merkezli bir hayatın yaşandığı modern öncesi dönemde, inanç ile yaşanan hayat arasında büyük çelişkiler yoktu. Fakat Batı hümanizmi Tanrıyı ‘öldürüp’ yerine insanı (bireyi) koyduktan sonra, yani dünyayı ‘Tanrı merkezli’ olmaktan çıkarıp ‘insan merkezli’ bir hale getirmesinden sonra inançla yaşanan hayat arasında büyük bir fark ortaya çıktı.
Din yerinde duruyor, insana ne vaat ediyorsa onu vaat etmeye devam ediyordu. Yani: Yaşanan maddi dünya ‘fani’ydi, bir ‘sınav yeri’ydi, dünyayı ona kapılmadan yaşamalı, böylece Tanrı’nın yurdundaki ‘ebedi’ hayatı kazanmalıydı. (Dünyada olup dünyevi olmamak – Augustine.)
Fakat dünyevi yaşam, bilim ve teknolojinin muazzam ilerleyişiyle insana eskisinden çok daha fazlasını vermeye başlamıştı ve bu sayede ortaya çıkan modern yaşam, dinin talep ettiği hayat tarzıyla çelişiyordu.
Hayatını Tanrı’nın emirlerine, kutsala göre düzenlemesi gerektiğine inanan insanların, Tanrı’nın men ettiği ya da dini açıdan ayıplanan şeylerin iğvasına kapılmalarının onlar üzerinde nasıl bir huzursuzluk yaratacağı herhalde izahtan vârestedir.
Modernliğin huzursuzluk doğuran çağrısına doğal olarak en çok gençlerin kulağı açıktı ve bütün bir 20. Yüzyıl, Batı gençliğinin deizme, ateizme ve sekülerliğe kayışının haberleriyle geçti.
İslam ülkeleri ise bunun modernliğin kaçınılmaz bir sonucu olduğunu öngöremedikleri için olan biteni Hıristiyanlığın sorunlarına verdiler ve buradan İslam inancının Hıristiyan inancına üstünlüğü sonucunu vehmettiler.
Oysa mesele, mutlaka gelecek olanın gecikmesi meselesiydi. Şimdi işte gelecek olan bütün görkemiyle geldi ve Türkiye’nin dindar-muhafazakâr gençleri de bir zamanlar Batılı gençlerin yaşadığı süreçleri (elbette kültürden ve dönemden kaynaklanan birtakım farklılıklarla birlikte) yaşamaya başladılar.
Artık Türkiye’ye gelebiliriz… Her biri pekâlâ modernleşmenin alt başlıkları (ya da sonuçları) gibi de düşünülebilecek, fakat benim deizme ve sekülerliğe kayışın bağımsız kaynakları gibi ele almayı uygun bulduğum başlıkları sıralayabilirim.
Fakat başlamadan önce bir hususa dikkatinizi çekmek isterim: Okurken göreceksiniz, bunların çoğu bizzat AK Parti’nin olumlu-olumsuz ‘icraat’ıyla bağlantılı… Yani ironik olarak AK Parti yapıp ettikleriyle, hedefi “dindar gençlik” olsa da aslında dinden uzaklaşan ve sekülerliğe yaklaşan bir gençlik üretiyor.
Şehirlerdeki dindar-muhafazakâr gençlik gettolarının şehrin merkezine gelmesi
AK Parti iktidara geldiğinde Türkiye’nin şehirleşme süreci esasen tamamlanmıştı. Fakat sosyolojinin söylediği şey gerçekleşmemişti; şehirlerde yaşayan dindar-muhafazakâr gençler önemli ölçüde anne-babaları gibi düşünmeye ve yaşamaya devam ediyorlardı. Ciddi bir farklılaşma, çözülme gerçekleşmiyordu.
Bunun nedeni Türkiye’nin sosyolojisinin doğal halinde işlemesine izin verilmemesiydi. Muhafazakâr kesimler artık esas olarak köylerde değil şehirlerde yaşıyorlardı fakat şehrin merkezi onlara kapalıydı, çeperdeki gettolarda yaşıyorlardı ve üzerlerindeki baskı, bu kesimlerin kamusal hayata katılmasını engelliyordu. Böylece dindar gençlerin seküler hayat tarzlarıyla teması da mümkün olmuyordu.
Ne zaman ki AK Parti iktidara geldi ve adım adım şehrin merkezini dindar gençlere ‘yasaklayan’ sosyolojik engelleri kaldırdı, işte asıl o zamandan itibaren dindar-muhafazakâr gençlik “şehirli” oldu.
Sencer Ayata, yürüttüğü gençlik araştırmasını anlattığı T24 söyleşisinde (3 Eylül 2020) bu geçişin sonuçlarını şöyle özetliyordu:
“Lise ve özellikle üniversite ortamları öğrencilerin çok farklı kimselerle ilişki kurmalarını sağlıyor. Kantin, kahve, kafe, AVM gibi mekânlar gençleri birbirine yaklaştırıyor. Buralarda çoğul arkadaş çevreleri var. Çoğulculuk değerleri buralarda oluşuyor. Müzik, spor ve genel olarak popüler kültür gençler arasında ortak konuları ve ilgi alanlarını geliştiriyor. Bu tür ilişkiler önyargıların bir ölçüde kırılmasına yol açıyor. Başkalarına karşı daha hoşgörülü davranmaya başlıyorlar.”
Bu süreç bütünüyle AK Parti’nin açtığı, fakat sonuçlarını kestiremediği bir süreçti. Belki de iktidar tam tersini umuyordu, yani bu buluşmayı dindar gençlerin seküler gençleri etkileyeceği bir süreç olarak düşünmüşlerdi; fakat olmadı, tam tersi oldu. Bunun nedeni İslam’ın ‘neşesizliği’ydi.
Fakat bu önümüzdeki bölümün başlıklarından biri.
AK Parti’nin, gençlerin dinlerini baskı hissetmeden yaşayabilecekleri bir ortam sağlaması
İşte ironik bir sebep-sonuç ilişkisi daha: AK Parti, iktidara geldikten sonra gençlerin dinlerini baskı hissetmeden yaşayabilecekleri bir ortamı adım adım kurdu; 70 yıllık düşük yoğunluklu baskı dönemini izleyen daha yoğun bir baskı dönemini (28 Şubat) sona erdirdi. Umulan, artık namazların gizli yurt köşelerinde gizlice kılındığı dönemin kapanmasıyla birlikte gençlerin namaza düşkünlüklerinin artmasıydı. Keza artık hiçbir baskı hissetmeyecekleri için başörtüsü takan genç kızların sayısı hızla artacaktı. Fakat bu beklentiler de gerçekleşmedi.
Gerçekleşmedi, çünkü din, dinin özgürce yaşanamadığı koşullardan beslenir, güç alır. Baskı kaybolunca, sihri de kaybolur.
Bunlar, AK Parti’nin Türkiye’yi modernleştirmeye ve büyük bir toplumsal eşitsizliği tamir etmeye çalışırken paradoksal olarak işleyen ve sonunda AK Parti’yi mutsuz eden süreçler…
Fakat dindar-muhafazakâr gençleri dinden ve dindarâne bir hayat tarzından uzaklaştıran başka nedenler de var. Bunlar, yukarıda iki başlık halinde anlattığım nedenlerin tersine, AK Parti’nin ‘olumsuz’, ‘engelleyici’, ‘statükocu’ yanından kaynaklanan nedenler… Bunları da dördüncü yazıda ele alacağım
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025