Celal DENİZ

Bizi bu hale ne getirdi
16.10.2015
1991

 AKP ilk iktidara geldiğinde o günkü başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dilinden''Medeniyetler ittifakı'' sözü düşmüyordu. Bunun için Viyana'da, Madrid'de toplantılar yapıldı. Erdoğan dünyada ırkçı saldırıların çoğaldığını, hoşgörüsüzlüğün arttığını belirterek, buna karşı çoklukta birlik ve farklılıkların birer zenginlik anlayışında olduklarını ve bu suretle de yeni bir dünya kurulabileceğini ifade ediyordu.

Erdoğan’ın bu yaklaşımı halkta bir umut yaratmıştı. Eninde sonunda defalarca halktan güvenoyu almış tek başına iktidara gelmişti.

Dış politikada "sıfır sorun" anlayışıyla hareket edileceği müjdeleniyor, bir çok ülke ile anlaşmalar yapılıp vizeler ortadan kaldırılıp vizesiz seyahat imkanları sağlanıyordu. Bu yaklaşım ekonomiye yansıyor, bölge ülkeleri ile ticaret hacmi oldukça yüksek bir rakama yükselmişti.

Domino taşları gibi birer birer yıkıldı bu olumluluklar.

İnsanların yaşam tarzı hedef alındı. Çözüm süreci yerini çatışmalı sürece bıraktı. Alevi açılımından, Kürt açılımına hiçbir şey kalmadı. Tersine Aleviler yaşam tarzı ile Kürtler inançları ile suçlandı. Gerilim siyaseti toplumda bir kutuplaşmaya bıraktı yerini.

Ekonomide alarm zilleri çaldı, İhracatta azalma başladı, büyüme hızı düştü. Komşularla sıfır sorun yerini sıfır komşuya bıraktı.

AKP'deki bu değişim önce medyanın dilini bozdu. Medyada düşmanlık körükleyen bir dil hakim oldu. Bu olumsuz değişim topluma yansıdı. Bu değişimin en büyük vebali AKP ve Erdoğan'a aittir.

Bu özeti neden yapma gereği duydum? Son Ankara'daki katliamda 100'ü aşkın barış insanı can verdi. Vicdanları devlete endeksli insanlar bu katliam, bu acı yaşanmamış gibi davrandılar. Konuyu sessizce geçirmeye çalıştılar. Oysa bir asker, polis öldürüldüğünde PKK'ye ağız dolusu küfürler ederlerdi.

Bunlar yine anlaşılabilirdi. Kimileri o kadar ileri gitti ki (Akit gibi gazeteler de cabası) "bu saldırı HDP'ye oy kazandırsın diye yapıldı" diyenler bile oldu. Yetmedi ''bugün çok da mutluyum çayımı keyifle yudumlayabilirim'' diyen vicdansızlar çıktı.

Tüm bunlar yetmedi, Ankara'da katledilenlerden Alanya'da yaşayan iki HDP'linin cenazelerinin, Alanya Mezarlığına defnedilmesine MHP'li belediye "Alanyalı olmadıkları" gerekçesiyle izin vermedi.

Yetmedi, Konya'daki rezalete de tanık olduk. Türkiye - İzlanda milli maçı öncesi Konya'da statta saygı duruşu yapılmak istendi. 1 Dakikalık saygı duruşu esnasında tribünde bulunan bir kalabalık hem yuhaladılar hem de sürekli tekbir getirerek saygı duruşuna engel olmak istediler. Mevlana'nın hoşgörüsü o kentte yaşayanlara hiç yansımamıştı.

Tüm bunları lokal davranışlar olarak nitelemek mümkün mü?

Toplumda yıllar yılı gerilim siyaseti yürüterek, insanları siyasi düşüncelerinden, etnik kimliklerinden ve dini inanç ve mezheplerinden dolayı karşı karşıya getirirsen sonuç bu olur. Bu durum bugün için bizleri korkutuyor. Ancak önümüzdeki dönemde bu siyasetin devamı halinde bir iç savaş olasılığı mümkündür. Asıl korkutucu olan da budur.

İç savaşın mesajı, Rize'de Erdoğan’a destek mitingi yapan mafya lideri Sedat Peker tarafından verildi. "Oluk oluk kan akıtılacağını" açık açık söyledi ve hemen ertesinde Ankara'da gerçekten oluk oluk kan aktı. Ne utanç vericidir ki bu bir mafya liderinin desteğine muhtaç kalmış bir cumhurbaşkanı var?

Bu ülkede her fırsatta Türk - Kürt kardeşliğinden söz edilir. Kardeş olan birisi kardeşinin acısını paylaşmaz mı?

Kardeş olan birisi mezarlığa ambargo koyar mı kardeşinin cenazesine?

Kardeş olan kardeşinin ölümünden duyduğu keyfi yaşamak için çay mı yudumlar gülümseyerek?

Bu nasıl bir kardeşlik? Bu kardeşlik daha cumhuriyetin kuruluş yıllarına denk gelen bir yalandan ibaret. "İmtiyazsız kaynaşmış bir kitleyiz" yalanına, sonrasında ilave edilen ve baskın kılınan "din kardeşiyiz" söylemi ile ifade edilen sözde bir kardeşlikti bu.

İnsanlar, dinler, etnik kimlikler, kültürler eşit olmadan, eşitlikleri anayasal güvencelere kavuşturulmadan kardeşlik ifadesi retorik olmaktan öteye gitmeyecektir.

Tarih kardeş cinayetleri ile doludur oysa. Büyük kardeş Kabil'in küçük kardeş Habil'i öldürdüğünü bütün dinler kabul ederler. Osmanlı'da taht uğruna kaç kardeş cinayeti işlendi. Osmanlı'nın kurucusu Osman beyden, Fatih Sultan Mehmet'e, Yıldırım Beyazıt'tan Yavuz Sultan Selim'e daha nice kardeş, evlat ya da amca katili Padişahları saymak mümkün iken hangi kardeşlikten söz edilir ki?

Ülkede gerginlik siyaseti, retorik düzeyde de olsa kardeşlik söylemini yok etti. AKP çıkış noktasından çok çok gerilere düşerek bir çürüme noktasına gelmiştir. Ve bu çürüme topluma, toplumsal ilişkilere de yansımıştır. Dün medeniyetler ittifakından söz eden bir iktidar bu gün toplumda iç çatışmayı körüklemiş, komşunun komşu ile selam verecek bir zeminini bile ortadan kaldıracak hale getirmiştir.

Oysa bu toplumun kişisel ihtiraslar uğruna bir arada yaşama zeminini kaybetmemesi gerekir. Bunun için de önümüzdeki seçim bir fırsattır. Bir arada yaşam savunusu yapan, inadına barış diyen bir siyasete destek kaçınılmazdır.

Eğer ki ülke 1 Kasım seçimlerinde Erdoğan vesayetinden kurtulamazsa, Ankara katliamına şükür eder hale geleceğiz. Bunun işareti hükümetin İŞİD militanlarına karşı takınmış olduğu tavırda görülmektedir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar