Cem SANCAR
Baba ticaret erbabıydı. İyi para kazanmış, ailesini o zamanın İstanbul'unda müreffeh bir evde oturtuyordu. Yazlıkları, arabaları, gayrimenkul yatırımları vardı. Üç kızı olmuştu, üstlerine titriyordu. Karısı pek latif bir hanımdı. Üç çocuğa rağmen güzelliği konuşulurdu.
Muasır, laik ve popüler bir hayatları vardı.
Her şey bir Yeşilçam filminin kalıplarında adeta pembe dizide geçiyor, pek Avrupai, ecnebi bir ütopyanın gülleri saçılıyordu etrafa.
Güzel okullar, kolejler filan. Derken bir gün film koptu!
Kızlar yakışıklı bir arkadaşları sayesinde Adnan Hoca ile tanıştılar. Tophanede tadilatı bitmeyen bir camide buluşuyorlardı. Kapıda renkli çarşaflara bürünüyorlar, orada kendi imamlarının arkasında namaz kılıyor, sonra eğitim(?) görüyorlardı. Bebek'teki ev, Caddebostan'daki bir başka ev filan derken iyice kapana girdiler.
Dünyadan, köklerinden habersiz çocuklardı. Şık evlerde, kendi alıştıkları lüks muhitlerde, yalan dolan hurafeleri din diye öğreniyor, bir tür çıkış yolu arıyorlardı.
Yeme-içme-moda-cinsellikle dolu aldatmaca bir hayattan çıkmak isterken başka bir tuzak üstlerine kapandı! Etraflarında yol gösteren kimse yoktu.
Televizyonlarda irtica haberleri dönüyor, Müslümanlar öcü gösteriliyor, öte yandan kendine dindar diyen kişiler o gençlere ulaşacak bir dile asla sahip olamıyordu.
Kadim bilgeliğin yaşam alanları kısıtlanmış, büyük medeniyet bilincinin bilgeleri yok sayılmıştı.
Kemalist tek biçimciler, Batıcı ideallerini topluma yaydıklarını sanırken şehirli kuşakların gençleri bir soytarının elinde oyuncak oluyordu.
Kızlar önce ailelerini aşağıladılar. Sonra alicengiz oyunuyla malı mülkü örgütlerine geçirdiler. Arkasından ailenin birikmiş paralarını çalıp götürdüler, ana babalarını beş parasız bıraktılar.
İçlerinden biri ayılıp eve döndü ama nafile! Onu da öyle özel hallerle tehdit ettiler ki kız uzun yıllar konuşamadı. Öyle korkmuştu.
Baba, nerede yanlış yaptım diye kendini yerlere vurdu. Çok geçmeden de kalp krizi geçirip öldü. Anne hastalandı, şizofrenik bir azapla yaşlandı.
O 'kurtulan' kıza gelince...
Yaşadığı sert travma, sokaklarda gördüğümüz kindar, İslamofobik paniğe dönüştü. Gezici oldu, şu oldu, bu oldu. Yaşadığı büyük kırılmayı aşamadı, kayboldu.
Anlattığım tekil olay 90'larda cereyan etti. İzleri 2000'lerde de katlanarak sürdü. Bugün söz konusu yılansı yapı geride; kaba materyalist cumhuriyetin kâbusundan uyanmak umuduyla ona doğru koşan şaşkın çocukların zombi enkazını bıraktı.
Aileleri, çoluk çocuğu dipsiz kuyulara atmadan önce, "Kedicikler, seks" filan diyerek kendi sakilliğimizi faş etmek yerine, nerede hata yaptık diye sormalı insan kendine.
Aynı örgüt sonradan çarşafları attı. Kasetlerle, şantajla, rüşvetle, bilmediğimiz kim bilir nelerle bir kepazelik imparatorluğu kurdu.
Yani bu topraklarda FETÖ'yü yaratan mümbit şartlar, Adnancılar için de geçerliydi.
Eğer hala radikal, protez bir batılılaşmaya maruz kalıp beyni dağılmış, istismara açık kuşakları göremiyorsak yazık bize, onu demek isterim.
Tek biçimci bir devlet ideolojisiyle ulaştığımız nokta budur. Manevi bunalımdan yemlenen, cahil, kötü niyetli, kâh Atatürkçü kâh başka bir şeyci olan uyduruk vaizler o ideolojinin yan ürünü, tümörüdür.
Maneviyat, ekmekten daha büyük bir ihtiyaç desem birileri yanlış anlar yine.
En iyisi şöyle demeliyim: Fikri hür bireylerin manevi eğilimlerini doyurmak Yeni Türkiye'nin 'Güncellenmesi' gereken bir vazifesi.
Bu arada Adnancıların sosyal medyada en çok küfür ettiği zatın Mevlana Celâleddin Rumi olduğunu da hatırlatalım.
Devlet karanlıklara demokratik denetimini yöneltti, kötülük hareketlerinin üstüne gidiyor diye heveslenip yaşadığımız sosyal trajediyi gizleyen bir dil kullanmak da büyük hata.
Atıp tutmakla hallolmayacak, eski Türkiye'nin kanserleri var bu hayatta...
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2021
13.09.2020
7.09.2020
30.08.2020
23.08.2020
16.08.2020
27.07.2020
21.07.2020
15.12.2019
18.11.2019