Cemil ERTEM
Şu iki ay hızlandırılmış bir tarihsel geçiş yaşayacağız. Ancak tarih tekerrür değildir. Hegel’in dediği gibi, tarihin trajedileri ikinci kez insanlığın önüne geldiğinde yeniden trajedi olarak tekrarlanmaz. Tarihte, kendi çıkarları için, insanlığa büyük trajediler yaşatanlar, bunu ikinci kere tekrar etmeye çalıştıklarında ortaya yeni bir trajedi çıkmaz. Ortaya çıkan o trajediyi insanlığa yeniden yaşatmak isteyenler için bir farstır. (Fars: -TDK- İlkel, sıradan ve kaba güldürme öğelerinden yararlanılarak, kimi kez de inanılırlığın sınırlarını zorlayarak oluşturulan, ciddi bir havası ve iletisi bulunmayan, yalnızca güldürme ereğini güden, incelikten yoksun güldürü...)
/* */
Ünlü Japon düşünür Kojin Karatani, “Tarih ve Tekerrür” adlı yapıtının Türkçe basımı için bir önsöz yazmıştı.
O önsözde Karatani, Japon ve Türk kalkınması ya da “modernleşmesini” karşılaştırır ve Türkiye ile Japonya’nın 19. yüzyıl sonlarında benzer bir durumda olduklarına vurgu yapar. Ancak kendisinin de vurguladığı gibi, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu zamanlarında işbaşında olan Abdülhamit, bu tarihi geçişi ve Japonya’daki Meiji Restorasyonu sürecinin farkında olmasına rağmen, benzer süreci Osmanlı için işletemedi. O zaman sanayi devrimini yakalayan Avrupa’nın tam ortasında olan Osmanlı İmparatorluğu, Japonya kadar şanslı bir coğrafyada değildi.
Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve Rus imparatorluklarının tarih sahnesinden çekilmesi, Avrupa’nın sanayi devrimiyle güçlenen yeni ulus-devletlerinin önünü açtı ve bu devletlerin yeni pazar ve hammadde arayışları emperyalizmi, sanayi devriminin hemen ertesinde doğurmuş oldu.
İşte Osmanlı İmparatorluğu, ilk önce (Abdülhamit zamanında) Avrupa’nın emperyalist amaçları doğrultusunda Balkanlar'da çözülmeye başladı.
Karatani, sözünü ettiğim kitapta, Avrupalı devletlerin, Balkanlar'da etnik bağımsızlık kisvesi adı altında, çeşitli milletleri kışkırtmasının “bağımsızlık” mücadelesi olmadığını, bunu düpedüz emperyalist bir pazar şekillendirmesi olduğunu yazar. Ancak öte yandan Fransa ve İngiltere, doğu tarafını kontrol altına almak için de Rusya-Osmanlı İmparatorluğu’nu birbirine düşürmek ve her iki imparatorluğun da Avrupa’ya yaslanarak, Avrupa kontrolünde parçalanmasını istiyordu. İşte Kırım Savaşı 1853’te tam da bu amaçla Batılı devletlerce kotarıldı.
1853 yılında Kırım Savaşı’nın başladığı bu önemli tarihte Britanya, Osmanlı İmparatorluğu’na giderek artan oranda ihracat yapıyor ve bu ihracatın en az 2/3’si İstanbul dâhil Karadeniz üzerinden gerçekleşiyordu. Bundan dolayı, İstanbul ve özellikle Çanakkale boğazları çok önemli ticari geçişleriydi... O zaman da bütün Batı basını, Osmanlı ve Rus imparatorluklarının yakınlaşmasının çok tehlikeli olacağını ve boğaz geçişlerinin İngiltere denetiminde olması gerektiğini yazıyorlardı. Kırım Savaşı bunun savaşıdır. İngiltere ve Fransa, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kırım Savaşı’nda yanında duruyor gibi yapmıştı; Rusya, amacına ulaşamamış ama Osmanlı İmparatorluğu Kırım Savaşı’nda ağır yaralanmış ve bu büyük yara onun parçalanmasına yol açmıştı.
Geçenlerde Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye ve Rusya’nın arasını açmanın gereğinden bahsederken, tarihin tekerrür edeceğini sanıyordu ama Hegel’in dediği gibi, komik duruma düşüyordu.
Bizim Brutus kim?
Esasında Hegel’in tarih ve tekerrür hakkındaki bu sözlerinin “Tarih Felsefesi’nde” Sezar hakkında söylediği cümlelerden çıkartıldığı iddia edilir. Sezar, Roma’nın genişlediği ve artık bir şehir devleti olarak devam edemeyeceğini görüyordu. Cumhuriyeti imparatorluk olarak devam ettirmek istiyordu. Ancak köleci bir şehir devleti ile yetinmek isteyen, köleci şehir devletinin eski egemenleri, tabii ki büyüyen Roma’ya dolayısıyla Sezar’a karşı çıkıyorlardı. Katil Brutus, bu eski egemenlerin adamı olarak cinayeti işledi. Ancak cinayet Roma’ya zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramadı. İşte tarihin tekrarı dedikleri “şey” budur. Sezar bir kere ölür, Abdülhamit bir kere “hal” edilir. İkincisini yapmaya kalkarsanız, bu ancak fars olur, trajedi bile olmaz.
Yeni Prens Sebahattin kim?
Abdülhamit’in indirilmesinde başrol oynanan tarihi figürlerden biri de Prens Sebahattin’dir. Abdülhamit, bundan tam 109 yıl önce 27 Nisan 1909’da tahtan indirilmiştir. Prens Sebahattin’in Türkiye’nin sağ-liberal politik oluşumunda büyük payı olduğu, Cumhuriyet Serbest Fırka ve Demokrat Parti’nin kökenlerinin burada olduğu, Ziya Gökalp’ın düşüncelerinin ise İttihat ve Terakki ve CHP olarak şekillendiği söylenir. Ancak bu, bugün de ortaya çıktığı gibi, çok indirgemeci ve yanlışlanmış bir tezdir. Prens Sebahattin’in ve Gökalp’in söyledikleri, yaşadıkları tarihi bağlamdan koparılıp ele alınırsa yanlış olur. Prens Sebahattin’in liberalliği ve ademi merkeziyetçiliği ile Gökalp’in milliyetçiliği dönemleri itibarıyla değerlendirilmelidir.
Günümüz bize gösteriyor ki Prens Sebahattin’in “liberal” kimliği yaşadığı tarihi dönemdeki amaçları ele alındığında pek geçerli değildir. Prens Sebahattin, liberal bir aydın olmaktan ziyade, iş birlikçi ve yeni şekillenmeye başlayan Batı emperyalizminin doğrudan adamıdır ve liberalizm, onun eylemliliğini meşrulaştıran ideolojik bir kılıftır sadece... Gökalp’in milliyetçiliğinin sınırlarını ise, o dönemde mazlum milletlerin uyanışı, çizer. Dolayısıyla, bu milliyetçilik hiçbir zaman CHP’nin nasyonal-sosyalist çizgisine savrulmaz.
Ancak çok ilginçtir ki tam bugün Erdoğan karşıtları, Prens Sebahattin’in “liberalizmi”nden esinlenmiş yeni bir emperyalizm bayraktarlığını Türkiye’ye karşı açıyorlar ve bu sahte “liberalizmle” Hitler Almanya'sı ve Mussolini İtalya'sından esinlenen CHP’nin nasyonal-sosyalizmi buluşuyor. Ve buna tıpkı Osmanlı'nın son zamanlarındaki Balkan etnisizmi gibi, ABD’nin kucağındaki Kürt etnisizmi eşlik ediyor. Esasında tarihin tekrarı gibi duruyor ama değil, bu kesinlikle bir komedi hem de rezil olarak tarihe gömülecek bir komedi...
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2018
24.10.2018
18.10.2018
17.10.2018
25.09.2018
21.09.2018
18.09.2018
11.09.2018