Cengiz AKTAR
GDO yani Genetiği Değiştirilmiş Organizma hayatımıza gireli epeyi olsa da kamuoyu GDO karşıtı kampanyalarla konuya yeni aşina oluyor. GDO gıdayı çağrıştırdığından varsıl ya da yoksul, kamuoyları genelde GDO karşıtı. Konu ile ilgili az ve karmaşık bilgi sözkonusu. GDO lobisinin yarattığı kafa karışıklığı bilgi kirliliğine yol açıyor. Telafi etmek için www.gdoyahayir.net iyi bir kaynak.
GDO çoktan hayatımızda derken nedeni gıda ile sınırlı olmaması. Aslında modern biyoteknoloji ürünleri demek daha doğru. Nitekim tıpta (kırmızı biyoteknoloji), endüstride (beyaz biyoteknoloji),su ürünlerinde (mavi biyoteknoloji) genetiğiyle oynanmış organizmalar yıllardır mevcut ve kullanılıyor. Kamuoyunun tanıdığı tarımdaki yeşil biyoteknoloji ki bunun eski türü yoğurdun,sirkenin mayasına tekabül ediyor. Yani her biyoteknoloji zararlı değil.
GDO’lu gıda ticareti 1996’da başlıyor. Türkiye GDO’lu tarımı 1998’de yasaklıyor. İlk GDO mevzuatı 2009’da, Biyogüvenlik Yasası 2010’da kabul edildi. Hayvan yeminde kullanılan 19 GDO’lu soya ve mısır türünün dışında yeşil biyoteknoloji ürünü yok. Ama dünyada durum farklı. Lobicilerin şemsiye kuruluşu ISAAA, Tarımsal Biyoteknoloji Uygulamalarının Edinilmesi İçin Uluslararası Servis’in “iftiharla” verdiği rakamlara göre dünyada GDO tarımı 160 milyon hektarı aşmış durumda. Yarısı ABD’de, Brezilya ikinci sırada. Toplam pamuk üretiminin yüzde 82’si GDO’lu, soya fasulyesinin yüzde 75’i, mısırın ise yüzde 32’si.
Tutarsız gerekçeler
GDO’cuların temel gerekçeleri kısa ve uzun vadede dünyadaki gıda yetersizliğine çözüm, tarımda ilaç giderlerini düşürme ve verimlilik. GDO’lu tarımın anavatanı ABD ve BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) kaynaklı araştırmalar bunların topyekûn geçersiz olduğunu gösteriyor.
ABD Tarım Bakanlığı, üretilen hiçbir GDO’lu ürünün verim artışı hedeflemediğini, GDO’lu tohumla tarım yapan çiftçinin ise GDO’suz tohum kullanana oranla daha fazla tarım ilacı kullandığını belirtiyor. Nitekim GDO’lu tohum üreten şirketlerin aynı zamanda tarım ilacı üreticisi olduğunu bilince bu martavala inanmak elbette imkânsız. Bunun trajik uygulaması Monsanto şirketinin ürettiği meşhur “Bt Cotton” pamuk GDO’su. Tarım ilâcına gerek olmayacağı vaadiyle ve hükümet desteğiyle Hindistan ve Pakistan çiftçisine satılan ve fos çıkınca çiftçileri intihara sürükleyecek derecede bağımlılık yaratan canavar GDO. http://chrgj.org sadece 2009’da Hindistan’da tohum borcunu ödeyemeyince intihar eden çiftçi sayısını 17.683 veriyor! Bu kepazelik Asya’da öyle boyutlarda ki Tohumlara Özgürlük Küresel Girişimi adlı bir ulusüstü koalisyon var artık. Oysa tarım tarihi çiftçinin ve doğanın böceğe ve olumsuz iklim koşullarına nasıl çareler ürettiğiyle dolu. Misal Yer Gök Anadolu Derneğitarafından 2006’da keşfedilmiş Siyez Buğdayı.
Gelelim gıda güvenliği, açlık ve kıtlık gerekçesine. FAO raporları sorunun üretim zaafı değil dağıtım, erişim ve israf olduğunu belirtiyor. Küresel adalet sorunu! Bunların çaresi GDO olmadığı gibi, GDO bir anlamda gıda ile ilgili küresel sorunların nedenlerinden biri. GDO üreten dev biyoteknoloji şirketlerinin tohum tekeli, toprak tekeli ve gıda tekeline doğru evrilen küresel rant sistemi ne çiftçi ne tüketici dostu. İnsan sağlığı üzerindeki bilinen etkileri ise alenen önleyici kısıtlamalar gerektiriyor.
Bilimcilik
GDO tartışması toplumla bilim dünyası arasındaki husumetin, birinin diğerine güvensizliği diğerinin de ilkini küçümsemesi temelinde cereyan eden genel tartışmanın belki en can alıcısı. Zira vatandaşın yaşamak için tükettiği gıda ile alakalı.
Bilimin el üstünde tutulduğu gelişmiş toplumlarda bilimsel bulgunun hükümranlığı 19. yüzyıldaki dokunulmazlığından artık çok uzak. Neyin ne olmadığını bilecek kadar bilgiye sahip bu toplumlar. Nedir bunları GDO denince ayaklandıran? GDO, insanlığın topyekûn tabi olduğu neoliberal ekonominin rant hedefinin, çoğunluğun mutluluğuyla örtüşmediği algısının en somut örneği.
GDO karşıtlarının itirazları açık. Salt maliyet hesabı yaparak, insanların gözünü açlıkla korkutarak halka yutturulmaya çalışılan, üzerinde oynanmış tohumlardan üretilen gıdayı satan hemen bilimsellik zırhına bürünüyor. Dolayısıyla şeffaf değil. Üzerinde yeterince tartışılmamış, uzun vade etkileri yeterince belli olmayan ama insan sağlığı üzerindeki etkileri şimdiden az çok bilinen bu teknolojik tercihin dayatmasına muhalefet ediliyor.
GDO muhalefeti kamusal kurumların, aralarında gıda sanayi ve biyoteknoloji devlerinin de bulunduğu özel şirketlerle ne kadar içli dışlı olduğunun farkında. Misal: AB başkenti Brüksel’e çöreklenmiş lobi şirketleri. Ortak Tarım Politikası uyarınca GDO’lu tarım konusunda karar alma yetkisine sahip olan Avrupa Komisyonu şirketlere çalışan lobilerin muazzam baskısı altında. Geçende Komisyon’un karar alma sürecinde anahtar rol oynayan Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi EFSA bir Fransız araştırma heyetinin GDO ile üretilen mısır ve kanser riski ilişkisini ortaya koyan çalışmasının sonucunu reddetti. Akabinde EFSA’nın güvenirliği ile ilgili tartışma yeniden alevlendi.
Aslında GDO’culara sorulacak tek bir soru var. Madem GDO sağlık riski taşımıyor neden ürünler üzerine “GDO’ludur” ibaresi yazılmasına karşısınız?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020