DOĞAN ÖZGÜDEN
Her yılın 13 Şubat’ı geldiğinde gurur, coşku, üzüntü bir arada nostalji dolu bir güne uyanırım… 83 yıllık yaşamımın son 58 yılı boyunca hep böyle… 13 Şubat, öncelikle Türkiye İşçi Partisi (TİP)’in, ardından da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)’in kuruluş yıldönümü… Ama her yılın 14 Şubat’ı benim için 38 yıldan beri bu iki örgütün 12 Eylül faşizmine karşı mücadele kararlılığını Avrupa başkentinde birlikte haykırışlarının yıldönümüdür.
Gerçi TİP darbeci 27 Mayıs yönetiminin yeni siyasal partiler kurulmasına izin vermesinden sonra Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Millete Hizmet Partisi, Güven Partisi, Musavat Partisi, Muhafazakâr Parti ve Cumhuriyetçi Parti gibi 1961 yılı başlarında kurulmuştu ama 12 sendikacı tarafından kurulmuş olmasına rağmen gerçekten bir sınıf partisi niteliği kazanması ancak bir yıl sonra Mehmet Ali Aybar’ın kendisine önerilen genel başkanlığı üstlenmesiyle mümkün olmuştu.
Savaş sonrası dünyanın iki kampa bölündüğü, anti-komünist histeri ve terörün batı dünyasında ve etkilediği üçüncü dünya ülkelerinde egemen olduğu 50’li yıllarda solculuğu daha önce alnı demir parmaklığa değmiş bir kuşak öncesi solcuların dost sohbetlerinde, sahaflarda bulabildikleri sararmış, yırtık kitap sayfalarında heceleyerek öğrenen, sol düşüncelerini ise ancak oto-sansürlü ya da sansürlenmiş yazılarla ifade edebilen bizim kuşak için TİP’in 1962’de gerçekten işçi sınıfı ve müttefiklerinin çıkarlarını ödünsüz savunan bir parti olarak siyaset sahnesinde yerini alması tarihsel bir dönüm noktasıydı. Kendi kişisel yaşamımda ise, verdiğim sendikal mücadelelerden sonra gazete patronları tarafından kara listeye alındığım için çıkmak zorunda kaldığım ilk sürgünümde tam da Londra’dan Avustralya’ya gidecekken beni derhal ülkeye geri dönmek zorunda bırakan bir olaydı.
Geçen hafta Londra'da Karl Marx’ın anıt mezarına yapılan bir saldırı üzerine Facebook’ta paylaştığım bir yazımda anlatmıştım…
Australia House’a giderek emek gücümü o ülkenin kapitalizmine satış anlaşmasını imzalamamdan bir gün önce Marx’ın Highgate’deki anıt mezarını ziyaret ediyorum. Anıtın kaidesi üzerine kazılı “Tüm ülkelerin işçileri birleşiniz!” çağrısı ve hemen altında da Feuerbach Üzerine 11. Tez’in ünlü tümcesi beni son derece etkiliyor: “Filozoflar sadece dünyayı çeşitli biçimlerde yorumlamakla yetinmişlerdir. Oysa aslolan dünyayı değiştirmektir.”
Highgate’ten dönüşümde Collets Kitabevi’ne uğrayıp Komünist Manifesto’yu satın alıyorum. Ardından da bir sandviç ve bir kutu sütle kendimi küçük pansiyon odasına atarak büyük bir açlıkla, ama sık sık lügata bakarak okumaya koyuluyorum: “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor - Komünizm hayaleti... “
Ancak birkaç saat, o da sürekli kabuslar görerek uyuyabiliyorum. Uyandığımda adam akıllı mütereddidim. Daha önce British Museum'da rastlayıp tanıştığım Afrikalı siyah devrimcilerin Türkiye'den çok uzaklaşmama nasihatlarından sonra bir de Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da yazdıkları...
Kapıdan çıkmak üzereyken pansiyoncu kadın elinde bir zarfla arkamdan koşuyor. Kaldığım sürede sosyalist avukat arkadaşım Suha İzmir’den sık sık mektup yazarak neler olup bittiğini bildiriyordu. Evden çıkmadan kapı ağzında mektubu hemen okuyorum.
Türkiye İşçi Partisi, Mehmet Ali Aybar’ın genel başkanlığında tüm yurtta örgütlenmeye koyulmuş. İzmir’de de çok sevdiğim sendikacı dostum Rahmi Eşsizhan’ın başkanlığında yönetim kurulunu yeniden kurmak üzere ilk temaslar başlamış. Suha, mektubunda, “Biz bütün arkadaşlar bu örgütlenmede yer alacağız. Sen de ne pahasına olursa olsun hemen İzmir’e dönüp parti çalışmalarına katılabilsen ne kadar iyi olur,” diyor.
Sevinçle “Yaşasın!” diye bağırmışım. Pansiyoncu kadın merakla yanıma koşup ne olup bittiğini soruyor.
- Londra bitti artık, diyorum. Gidiyorum…
Avustralya’ya gitmek niyetinde olduğumu bildiği için soruyor:
- Ne zaman? Gemiyle mi? Uçakla mı?
- Ne gemiyle ne uçakla... Trenle. Avusturalya’ya da değil, Türkiye’ye!
****
Hemen Türkiye’ye geri dönerek İzmir’de TİP saflarına katılışımı, özellikle gecekondu mahallelerinde partiyi örgütleyişimizi, 1963 yerel seçimlerinde İzmir’in Gültepe’sinde Türkiye’nin ilk sosyalist belediye başkanının seçilişini, daha sonra İstanbul’daki parti genel merkezinin basın-yayın ve bilim-araştırma komisyonlarında görev üstlenişimi, 1964’teki TİP’in 1. Büyük Kongresi’nde Merkez Yürütme Kurulu’na seçilişimi anılarımda ayrıntılı olarak anlatmıştım.
Büyük bir coşku ve özveri ile katıldığım partiden büyük kongrede gençlik kolları temsilcisini genel yönetim kurulundan dışlayan, tüm yönetim kurulları seçiminde de düşün emekçilerini, küçük esnaf ve zanaatkârları işçiden saymayan kararlar alınmış olmasına itiraz edenler arasında bulunduğum için nasıl ihraç edildiğimi de…
Partiden ihraçlar bizimle de sınırlı kalmadı. TİP’i senatoda ilk kez temsil eden ve daha önceki bir yazımda ayrıntılı anlattığım gibi 1964 yerel seçimlerine katılmasını sağlayan Niyazi Ağırnaslı, insan haklarının yorulmaz savaşçısı Avukat Halit Çelenk de dahil olmak üzere yüzlerce partili, yöneticilerden farklı görüşlere sahip oldukları için partiden ihraç edildiler.
O kadar ki, milli bakiye sistemine son verilerek TİP’in 1969 seçimlerinde yeniden 15 milletvekili çıkarma şansının ortadan kaldırılması üzerine, daha önce bu ihraçları birlikte gerçekleştiren parti üst yöneticileri de Çekoslovakya olaylarını bahane ederek kendi aralarında büyük bir kopuş yaşayacak, Mehmet Ali Aybar kendisinin de partiden ihraç edilmesine fırsat vermemek için 1971 yılında TİP’ten istifa edecekti.
Yaşadığımız veya tanık olduğumuz bu olumsuzluklara rağmen partiden kopartılanlarla olduğu gibi partinin kalan militanlarıyla dostluğumuz ve kavga arkadaşlığımız hiçbir zaman eksilmedi. 1964’ten 1966’ya kadar genel yayın yönetmenliğini üstlendiğim Akşam gazetesinde, daha sonra Ant Dergisi’nde, sıkıyönetim tarafından kapatılıncaya kadar, işçi sınıfının tek siyasal örgütü olan TİP’i destekledik.
TİP’in kurucusu olan devrimci sendikacılar, Güneydoğu illerinde partinin örgütlenmesini sağlayıp yöneticiliklerini üstlenen Kürt emekçi ve aydınları da 12 Mart 1971 darbesinin ardından kapatılıncaya kadar TİP’in destekçisi oldular.
Türk-İş’in Amerikan dayatması sarı sendikacılığına karşı büyük bir mücadele başlatarak TİP’in 6. kuruluş yıldönümüne denk gelen 13 Şubat 1967’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)’i kuranlar, DİSK’in tasfiyesi tehdidine karşı tarihsel 15-16 Haziran 1970 direnişini başlatanlar da TİP’in kurucusu olan sendikacılardı.
Türkiye’de ilk kez Kürt halkının özgürlük ve eşitlik istemlerini kitlesel olarak seslendiren ünlü Doğu mitinglerini organize edenler, daha sonraki yıllarda Doğu Devrimci Kültür Ocakları (DDKO)’nun kurulmasına olanak hazırlayanlar çoğunca TİP üyesi ya da sempatizanı Kürt aydın ve emekçileriydi.
TİP, 4. Büyük Kongresi’nde Kürt sorunu üzerine yine doğu illeri delegelerin ısrarıyla kabul edilen karar tasarısı nedeniyle 12 Mart 1971 darbesinden sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı, yöneticileri başta genel başkan Behice Boran olmak üzere askerî mahkemede ağır hapis cezalarına çarptırıldılar.
İndirilen ağır darbeye rağmen, 1974 affından sonra TİP, Behice Boran ve arkadaşları tarafından 1976 yılında yeniden kuruldu.
Tıpkı ilk TİP’i kuruluşundan 1971 darbesine kadar desteklediğimiz gibi yeni kurulan TİP’e de Avupa’da örgütlenmesi ve sesinin dünya kamuoyuna duyurulması için tüm olanaklarımızla destek verdik.
O dönemde Avrupa’da olduğu gibi Türkiye içinde de örgütlenme girişiminde bulunan sürgündeki Türkiye Komünist Partisi TİP’in yeniden kurulmasına karşı çıkıyor, başta Boran olmak üzere yeni örgütün kurucularına, ona yurt dışında destek verenlere karşı da ağır bir suçlama kampanyası yürütüyordu.
Buna rağmen başta Belçika, Almanya, Fransa, İsviçre, Hollanda, İngiltere ve İsveç olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde partinin sesini duyuranlar 1980 yazında bir araya gelerek Demokrasi İçin Birlik (DİB)’i kurdular.
TİP ve DİSK kuruclarından Kemal Türkler’in 22 Temmuz 1980’de İstanbul’da alçakça katledilmesi, solun TİP de TKP de dahil yurt dışındaki militanları için faşizme karşı güçbirliğinin başlangıcıydı. İlk kez birlikte protesto eylemleri organize ettiler.
12 Eylül 1980 darbesi ise DİB kurucularını ve üyelerini büyük bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyordu. Bir yandan Türkiye’de kurulan faşist yönetim konusunda dünya kamuoyunu sistemli şekilde bilgilendirmek, öte yandan sıkıyönetim tehdidi altında bulunan parti yöneticilerine Türkiye’yi terketmek zorunda kaldıkları takdirde mücadelelerini Avrupa’da yürütebilmeleri için gereken olanakları sağlamak gerekiyordu.
İlk olarak cuntaya karşı Tek Cephe adlı bir aylık gazete ile DİB adına çeşitli dillerde protesto bildirileri yayınına başladık. Dünya kamuoyunu, 1974’ten beri İnfo-Türk’ün çeşitli Avrupa dillerindeki aylık bültenleriyle ve broşürleriyle esasen sistemli şekilde bilgilendirmekteydik.
TİP yöneticilerinden Avrupa’ya ilk gelenlerden genel sekreter Nihat Sargın Belçika’ya, Merkez Yürütme Kurulu üyesi Osman Sakalsız ise Almanya’ya iltica ettiler. Genel başkan Behice Boran’ın ise eşinin tedavi gördüğü Sofya’ya gitmesine izin verilmişti.
Demokrasi İçin Birlik olarak günlük açıklama ve direniş eylemlerinin ötesinde Avrupa’nın başkentinde ses getirecek kitlesel bir eylem yapmaya, bu eylemin TİP’in ve DİSK’in kuruluş yıldönümü olan 13 Şubat’a denk getirmeye karar verdik.
14 Şubat 1981’de Brüksel’in ünlü L’Ancienne Belgique salonunda yapılacak olan geceye o sırada sürgünde bulunan Melike Demirağ ile Türkiye’den gelme sözü veren Timur Selçuk, ayrıca Türk, Kürt, İtalyan folklor grupları katılacak, davetli Belçika siyaset adamlarına ve sendikacılara söz verilecekti.
Geceye DİSK adına o sırada Belçika’da sürgün bulunan temsilcisi Avukat Yücel Top katılacaktı. Ancak TİP adına da o sırada Bulgaristan’da bulunan genel başkan Behice Boran’ın bir konuşma yapması gerekirdi. Aralık ayı sonunda Sofya’ya giderek Behice Boran’la görüştüm ve kendisini geceye katılmaya davet ettim.
Brüksel’e gelen Behice Boran misafirimiz olarak bizim evde kalırken Avrupa Parlamentosu’nda bir konferans, Belçika, Hollanda ve Fransa televizyonlarına art arda demeçler veriyordu. Bunun üzerinedir ki Evren cuntası Behice Boran ve TÖB-DER Genel Başkanı Gültekin Gazioğlu’nun en kısa zamanda Türkiye’ye dönüp teslim olmadıkları takdirde vatandaşlıktan atılacaklarını ilan ederek yurt dışındaki muhaliflerine karşı savaş başlattı.
38 yıl önce 14 Şubat gecesi yapılan ve büyük ses getiren TİP ve DİSK’le dayanışma gecesi sol muhalefetin farklı örgütlerdeki militanları için de anti-faşist mücadelede daha büyük ve güçlü birliktelikler oluşturma umudu yaratmıştı.
Ancak TİP’i yıllardır Avrupa’da destekleyen ve örgütleyenler, kısa bir süre sonra, Türkiye’den gelen yöneticiler için öncelikli sorunun TKP ile birleşmek olduğunu göreceklerdi. Darbenin ilk gününden itibaren diğer sol örgütlerin mensupları gibi, TİP’i Avrupa’da örgütleyenler de Evren yönetimini “faşist cunta” olarak nitelemişlerdi. TKP yönetimi ise “faşist cunta” nitelemesine şiddetle karşı çıkıyor, hatta yayın organlarının birinci sayfalarında Türk-Sovyet dostluğunun yıldönümünü kutlamak için Brejnev ile Evren’in büyük boy resimlerini yan yana yayınlıyordu.
Yazının başında belirttiğim parti içi tasfiye mekanizması 2. TİP’te de defalarca işletilmiş, son olarak 1980’de darbe yüzünden toplanamayan kongrede de merkez yönetiminin önde gelen isimlerinden bazılarının tasfiyesi için kampanya başlatılmıştı.
Kongre toplanamamış olsa bile, darbeden sonra parti organı Çark Başak’ın illegal olarak yayınlanan ilk sayısında bu isimlerin partiyle ilişkilerinin kesildiğı ilan edilmişti. Genel Sekreter Nihat Sargın, Brüksel’e gelişinde partiyi Avrupa’da örgütleyenlerle yaptığı ilk toplantıda bu isimlerle asla ilişki kurulmayacağını tebliğ etmişti.
TİP’i yıllardır Avrupa’da destekleyip örgütleyenler, Demokrasi İçin Birlik’i oluşturarak cuntaya karşı ilk uluslararası protesto eylemini düzenleyenler, Boran ve Sargın’ı nasıl ağırlamışlarsa, “muhalif” diye damgalanan Orhan Silier ve Yalçın Cerit gibi merkez yöneticileriyle de dostluk ve dayanışmalarını sürdürdüler.
Hem bunun, hem de TKP’nin dayatmasının aksine cuntayı faşist olarak nitelemeye devam etmenin ve birlik sürecinin sadece iki parti arasında değil tüm anti-faşist örgütler arasında sürdürülmesi gerektiğinde ısrar etmenin bedelini de 1981 Haziran’ında Sargın’ın bir yazısıyla partiden uzaklaştırılarak ödediler.
2. TİP’in örgütsel varlığına yıllarca süren görüşmelerden sonra 1990 yılında Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) adı altında TKP ile birleşerek son verildi.
Kapatılmış olan tüm siyasal partilerin faaliyetlerine 1992 yılında izin verilmiş olmasına rağmen 2 Temmuz 1992’de İstanbul’da bir araya gelen son Genel Sekreter Sargın da dahil MYK’nin bazı üyeleri 1980 yılında darbe yüzünden yapılamayan büyük kongreyi seçilmiş delegeleriyle toplamaya dahi gerek duymadan 2. TİP’in varlığına hukuki olarak da son verildiğini açıkladılar.
Son zamanlarda iki partinin birleşmesi üzerine yayınlanan bazı kitaplarda, TİP’in yurt dışında 1976’dan 1980’e kadar sesini duyurması ve örgütlenmesi için yapılan çalışmalar ve verilen mücadeleler tamamen yok sayılmakta… Her şey TİP yöneticilerinin 12 Eylül darbesinden sonra Avrupa’ya gelişleriyle ve TKP ile birleşme hedefine odaklı olarak başlatılmakta…
Bugün her iki parti de siyaset sahnesinde yok.
Tarihsel TİP’in kuruluşunun 58. yıldönümünde bu gerçekleri vurgulamayı onun dünyada sesinin duyurulmasına ve örgütlenmesine yıllarca emek vermiş olanlara karşı bir görev biliyorum.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
30.10.2024
15.10.2024
7.10.2024
25.09.2024
9.09.2024
19.08.2024
8.04.2024
13.03.2024
27.02.2024