Erol KATIRCIOĞLU
İnsan bütün bu can kayıplarının karşısında ifadesiz yüzlerle çatışma ortamını seyreden taraflara bakıp“Ne bekliyorlar ki” diye sormadan edemiyor. Ne bekleniyor gerçekten? Sanki ortada bir savaş alanı var ve bu alana “kuvvetler” karşılıklı olarak yerleştirilmiş, ara ara siperlerden kıvılcımlar yükseliyor, insanlar ölüyor ve fakat iki tarafın yönetenleri pozisyonlarını değiştirmeden alanı yüksek bir tepeden seyrediyor.
Tabii ki “ifadesiz yüzlerle” demem öylesine. Biliyorum ki her iki taraf da kayıplarına üzülüyor. Ama bir türlü çatışmayı önleyecek adımlar onlardan gelmiyor. Ve şu andaki durum itibariyle kimse barışçı bir çözümü konuşmak istemiyor. Diğerini nasıl sıkıştırabilirim ve dize getirebilirim diye düşünüyor. Yani anlayacağınız “istenmeyen” bir denge hâli.
Türklerle Kürtler arasındaki bu kavgada “simetrik” bir durum yok elbette. Kürtler “mağdur” taraf. Ama bu durum “haklar” temelinde böyle. Yoksa savaş sözkonusu oldu mu güçlerin dengesizliği ne olursa olsun “simetrik” bir durum var demektir. Çünkü bence savaşta bir kişinin öldürülmesiyle on kişinin ya da yüz kişinin öldürülmesi arasında bir fark yoktur. Savaşın simetrik olması da bu nedenle...
İç savaşların kötü ve istenmeyen sonuçları yanında demokratik kurumların gelişmesini taşıyan işlevleri de olmuştur denebilir. Örneğin Daron Acemoğlu, Türkiyeli, Amerika’da yaşayan önemli bir iktisatçı, oldukça karmaşık bir model yardımıyla bir toplumun elitleriyle yoksulları arasındaki çatışmaların demokratik kurumların gelişmesini sağlayan önemli bir işlevi vardır diyor. Yoksullar elitleri, inandırıcılığı yüksek isyanlarla tehdit ettiklerinde elitler onların oy verme haklarını genişleterek bu tehditleri savuşturmaya zorlanırlar. Bu da toplumlarda bir yandan şiddetin azalmasına, bir yandan da demokratik hakların ve kurumların gelişmesine yol açmıştır diyor Acemoğlu.
Böyle baktığımızda bizdeki şiddetin de böyle bir sonucu olabildi mi? Doğrusu bu durumu değerlendirmek zor. Çünkü her ne kadar demokrasimizin kalitesi bir zamandan beri “iyileşme”yönünde ilerlemişse de bugün itibariyle durumun pek parlak olmadığı ortada.
Bu “istenmeyen” denge hâli hayra alâmet bir durum değil. Çünkü bu denge durumu, her bir aktörün diğeriyle ilgili “yumuşarsa, sen sert ol” hâli. O nedenle de taraflarda bir “yumuşama” işareti yok. Çünkü biri ilk adımı diğerinden beklerken diğeri de ondan bekliyor, o nedenle de aslında her iki taraf da birbirlerini bekliyor. Bu da hiç birinin adım atamaz hâle gelmiş olması demek.
İlişkilerin böylesine bir savaş hâline kitlenmiş olduğu durumlarda bir “üçüncü tarafa” ihtiyaç vardır. Her iki taraf açısından da önemli ve tarafsız davranacağı garantilenmiş bir “üçüncü taraf”, bu, savaşarak, öldürerek birbirlerini bekleyen taraflar arasında yeni ve barışçı bir denge kurabilir. Bu dışarıdan olabilir, bir kurum ya da bir dost devlet böyle bir işlevi yerine getirebilir, ya da içeriden bir kurum ya da bir barış girişimi bu tür bir işlevi üstlenebilir. Ama Türkiye’nin konunun “uluslararası”bir konu hâline getirilmesini istemediği açık olduğuna göre bence bu tür bir adımın “içeriden”olmasında yarar var.
Peki ama böyle bir adım atılabilir mi sahiden? Bu soruya olumlu cevap vermek zor. Zor çünkü bu savaş“içeride” “tarafsızlığı” olan herhangi bir kurum ya da sivil toplum kuruluşu bırakmamış durumda.
Bugün itibariyle “zor oyunu bozar” anlayışıyla taraflar ellerindeki her şeyi alana sürmekte, insanları insanlığından çıkmış savaş komandolarına dönüştürmekte.
Ne denir?
Allah sonumuzu hayır etsinden başka...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Komisyona bir öneri
23.09.2025 - Türkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın?
9.09.2025 - Merkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır!
3.09.2025 - AKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu?
26.08.2025 - Şakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye
12.08.2025 - Demokratlar, ümmetçiler, ırkçılar
6.08.2025 - Komisyon oturumları canlı yayınlansın
29.07.2025 - Yüzleşme ve Hakikat Komisyonu şart!
23.07.2025 - Yeni milliyetçilik ve Öcalan
19.06.2025 - Adaletsizlikler ülkesinde barış
29.05.2025
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
haysiyet dersinden sınıfta kalmışların hangi yüzle yazı yazdıkları da yargılansa derim küçük adam