Etyen MAHÇUPYAN
Varsayalım ki Türkiye devleti şu veya bu nedenle kendi geçmişiyle yüzleşmeyi ertelemeye devam etti, hatta bu geçmişi tümüyle tarih dışı bırakacak kadar özgüvenli hale geldi.
Bunun zararını tabii ki Türkiye toplumu görecek, içsel yalnızlaşmayı derinleşen bir travma olarak yaşayacak, özgürleşemeyecek ve devlet bağımlılığından kurtulamayacaktır. Ama varsayalım ki böyle oldu… Acaba Ermeniler ne yaşayacak, onları nasıl bir kimliksel çöküş bekleyecektir? Çünkü kendi kimliğini bir başka öznenin iradesine bu denli bağımlı hale getiren bir siyasetin kendi özgür iradesini yitirmesi şaşırtıcı olmaz. Böyle bir durumda Ermeniler ya gündelik hayatın çekiciliği içinde kendilerini avutacaklar, duyarsızlaşmaya, geçmişe yabancılaşmaya, köksüzleşmeye ve kültürel açıdan yoksullaşmaya meyledecekler; ya da sertleşme, yaşanan güne yabancılaşma, ruhsal canlılığı yitirme ve hastalanma eğilimi gösterecekler. Akla doğal olarak Hrant'ın ‘zehirli kan' metaforu geliyor… Buradaki ‘zehir' kanın kendisi değil, o kanın bizim zihnimizde yeniden üretilmiş halidir. Bir başkasının kaderine olan bu bağlılık ancak bir kader birlikteliği de yaratılabilmiş ise sağlıklıdır, yaşanasıdır ve yapıcıdır. Aksi halde ortada bir bağımlılık var demektir ve bunun sonuçları da manen öldürücüdür. Yüzyıl önce yığınlar halinde cismen ölen, ortadan kalkan, azalan bir kavmin, bu kez kendisini geçmişin failine bağımlı kılarak, onun yapısal duyarsızlığına mahkum olarak manen öldürmesi tek kelimeyle ‘yazık' bir durum…
Ermenilerin kendilerine normalliği hak görmesi gerekiyor. Bu tutum geçmişi unutmayı değil, ama farklı bir biçimde sahiplenmeyi ima etmekte. Aynı şekilde bugünü elden kaçırmayan, geleceği ise bir başkasının iradesine terk etmeyen bir yaklaşıma ihtiyaç var. Bu bağlamda Ermenilerin yapması gerekenler üç farklı boyuta sahip: Kendi geçmişine ve yasına yönelik yeni bir tavır, toplumsal ve zihinsel yapının serbestçe tartışmaya açılması ve yeni bir dünyanın ötekilerle birlikte kurulması çabasının parçası olunması.
Bugüne dek Ermenilerin kendi geçmişine ve yasına yönelik tavrı, başkalarının dikkatini çekmeyi hedefleyen bir mağduriyet dilinin geliştirilmesi şeklinde oldu. Sadece siyasi söylem değil, neredeyse tüm sanat faaliyetleri tek bir konuya, 1915'e odaklandı. Öyle ki bu alanda sözü olmayan sanatçı ‘milli' olmaktan çıktı, kültürü temsil etmekten uzaklaştı. Yaratıcılık tek bir noktada, ortak acının simgesi olan soykırımda yoğunlaştırıldı. Soykırım, Ermeni olmanın önkoşulu haline geldi… Bugün artık yapılması gereken öncelikle acı ve yasın iç dünyaya doğru özgürce yol almasının sağlanması ve siyasetten bağımsız kılınmasıdır. Edebiyat ve sanatın son yüzyılın üretmiş olduğu ‘Ermeni' ile uğraşması, 1915'i bu ‘Ermeni'nin yoğrulmasına yaptığı dolaylı katkının içinden okuması gerekiyor. Hayatın başkalarına siyasi mesaj vermeye adanmayacak kadar, derinlikli ve zengin Ermeni kültürünün ise bir ‘hesap sorma' ritüeline esir düşürülmeyecek kadar kıymetli olduğunun anlaşılması gerekiyor. Kısacası yitirilmiş olanı cümleleştirip klişeleştirmek değil, o yitirilene yeniden dokunmak gerekiyor…
İkinci boyut, Ermenilerin çoğul yapısının teslim edilmesine, sessizliğin sesinin duyulmasının sağlanmasına ilişkin… Milliyetçilik üzerinden ‘makbul' Ermeni üretme alışkanlığının zararları açık. Bugün düğünlerde bile kahramanlık şarkıları söyleniyorsa, bunun bir dayanışmacı ruhu değil, bir kadim sahicilik olarak ‘ruhun' yitirilmiş olduğunu gösterdiğini idrak etmekte yarar var. Toplumun kendi içinde farklılaşmasından korkmazken, zihniyetle de sahici bir yüzleşmeye hazır olmak lazım. Demokratlıktan ne denli uzak olduğumuzu, cemaatçi yapıdan ve gücün cazibesinden kurtulamadığımızı teslim etmek, en azından gelecek nesillerin yolunu açacak bir samimiyet kültürü üretmek gerek.
Nihayet üçüncü olarak, dışımızdaki dünyaya ve özellikle ‘Türklere' nesnel bir gözle bakmayı, değişeni görmeyi ve Türkiye toplumunu ideolojik kalıplara hapsetme kolaycılığından kurtulmayı öğrenmek durumundayız. Bu topraklarda yaşanmakta olan devrimin anlamını Ermenilerin kavraması hiç de zor olmamalı. Türkiye kendi belleğini ararken, Ermenilerin o belleğe kapı açmamaları, Anadolu'yu bu ortak belleğin içinden tahayyül etmekten uzak durmaları düşünülemez. Geçmişi birlikte hatırlamak, geleceğin de birlikte inşa edilmesini mümkün kılar.
Bu süreçte kim soykırım demiş, kim dememiş önemini yitirir. Özgür ruhların diyarında gerçekler kendi dilini üretir ve herhalde bundan en az gocunacak olanlar da Ermenilerdir…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024 - SEÇİMLERDEN KİM KAZANÇLI ÇIKACAK?
12.04.2024 - Bahçeli yine çok güzel konuştu…
11.04.2024 - E la nave andra (Ve gemi gidecek)
28.11.2023
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
hulya saglamer
Bu ülkedeki entellektüellerin Halil Berktay dan öğrenecekleri ne çok konu var.
hulya saglamer
Bu ülkedeki entellektüellerin Halil Berktay dan öğrenecekleri ne çok konu var.