İbrahim SEDİYANİ
Oldukça hareketli ve bir iç savaş ortamında geçen gerilimli seçim sürecini geride bıraktık. 1 Kasım Genel Seçimleri’nde AK Parti yeniden tek başına iktidara gelirken, HDP barajı kılpayı aşmayı başardı. Meclise giren diğer iki partiden CHP oy oranını ve sandalye sayısını olduğu gibi korurken, MHP milletvekili sayısını yarı yarıya kaybetti ve seçimde en ağır yenilgiyi alan parti oldu. Seçim sonucunda ortaya çıkan tabloyu ve bundan sonra Türkiye’yi nasıl bir siyasî geleceğin beklediğini Kürt aydını İbrahim Sediyani ile konuştuk. AK Parti’ye ve HDP’ye ağır eleştiriler yönelten gazeteci – yazar Sediyani, bu iki partiye önemli tavsiyelerde de bulunarak, AK Parti ve HDP için “yol haritası” çizdi.
* * *
– 7 Haziran seçimleri üzerinden 5 ay geçti ve halk yeniden sandık başına gitti. AK Parti’nin zaferiyle ilgili değerlendirmeniz nedir?
Öncelikle seçim sonuçlarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Allah-û Teâlâ üzerinde yaşadığımız coğrafyanın insanlarına her şeyin en güzelini versin inşallah. Bu cennet toprakları ve üzerinde yaşayan cefakâr insanları her türlü kötülükten ve musibetten korusun.
Seçimde tek başına iktidar olma başarısı gösteren AK Parti’yi ve onca zorluğa ve baskıya, onlarca saldırı ve karalamaya rağmen azim ve sebatla demokratik mücadelelerine devam edip % 10’luk seçim barajını aşma başarısı gösteren HDP’yi tebrik ediyorum. Diğer partileri de – barajı aşsın veya aşmasın – bu yarışın içinde oldukları ve bir zenginlik olan farklılıklarımızı daha da arttırdıkları için kutluyorum.
Seçimde iki partinin birden birinci çıkması mantıken mümkün değil. Yalnızca bir parti birinci olabilir. HDP’nin veya HakPar’ın, Yeşiller’in, Azadî’nin, Özedönüş’ün, Mazlum – Der’in, TOKAD’ın, Sakarya Dayanışma Derneği’nin, Erciş Şafak – Der’in, “Bütün İsimlerimizi Geri İstiyoruz” Girişimi’nin, “Sessiz Kalmamak Gerek” Girişimi’nin Türkiye Genel Seçimleri’nde birinci olması mümkün olmadığına göre, CHP ve MHP’nin ise hem ne oldukları mâlum ve hem de zaten biri AK Parti’yle öbürü de HDP’yle koalisyona asla yanaşmadığına / yanaşmayacağına göre, geriye kalan tek ihtimal olan AK Parti’nin tek başına iktidarı, milletimiz için hayırlı olmuştur kanaatindeyim.
Mevcut siyasî strüktür, AK Parti’nin tek başına iktidarından başka “hayırlı sonuç” sunmuyor. Dediğim gibi, CHP ve MHP’nin ne oldukları mâlum, HDP ise zaten iktidar olamaz. Şimdiki partiler eski dönemlerdeki ANAP, DYP, SHP, DSP gibi benzer de değil üstelik, dört parti var (AK Parti, CHP, MHP, HDP) ve her biri ayrı dünyaları / gezegenleri değil, ayrı galaksileri, ayrı evrenleri temsil ediyorlar. Zihniyetleri / ideolojileri o derece biribirlerine karşıt. Haliyle koalisyon olasılığı, asla ve asla yok bu ülkede. Dolayısıyla mecvut siyasî strüktürde geriye tek seçenek, hem Türkler hem Kürtler için “tek doğru” kalıyor, o da AK Parti’nin iktidarıdır. Tabiî ben olaya “strüktürel” baktığım için böyle yorumluyorum, fakat olaya “has-süktürel” bakanlar elbette hoşlanmayacaklardır bu söylediklerimden.
Şayet yerine demokrat, liberal, dîndar veya Kürdî bir iktidar gelecekse, AK Parti iktidarının miâdını doldurmasına benim hiçbir itirazım olmaz. Bilakis memnun olurum bundan. Fakat şayet yerine CHP ve MHP gelecekse, ben şahsen 1000 (yazıyla bin) yıl daha AK Parti iktidarında yaşamayı tercih ederim.
CHP ve MHP’nin ne oldukları mâlum, Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Kimse de kalkıp bana faşizmin sol ve sağ elleri olan CHP ve MHP’yi parlatmaya, onları şirin göstermeye kalkmasın. Beyinleri ideoloji ile zehirlenmiş bir avuç Kürt hariç, hiçbir Kürd’ü inandıramazsınız buna. Kürtçe’de çok güzel ve anlamlı bir atasözü vardır, adetâ zamane Kürtler’e ders niteliğindedir: “Dujmınê bavan, nabın dostê lavan.”Yani “Babanın düşmanı, oğullarına dost olmaz.”
Kısaca toparlamak ve sözü eğip bükmeden, herkesin anlayabileceği bir dilde net olarak ifade etmek istiyorum: 1 Kasım Genel Seçimleri sonucunda, şayet AK Parti tek başına iktidar olsa ve fakat HDP baraj altında kalmış olsaydı, bu hem Türkiye için hem de Kürtler için hiç de hayırlı olmayacaktı. Zirâ HDP’nin meclis dışı kalması, çok çok büyük bir kayıp olacaktı. Aynı şekilde, şayet HDP barajı aşmış olsa ve fakat AK Parti iktidarı CHP ve MHP’ye kaptırsaydı, bu da hem Türkiye için hem de Kürtler için hiç hayırlı olmayacaktı. Dolayısıyla ülkemiz ve milletimiz için, yani hem Türkiye ve Kürdistan için, hem de Türkler ve Kürtler için “hayırlı” olan, seçim sonucunda AK Parti’nin iktidarı CHP ve MHP’ye kaptırmaması, HDP’nin de % 10’luk antidemokratik seçim barajını aşıp aslanlar gibi meclise girmesiydi. Bu ikisinden birinin eksik olması, en başta Kürtler olmak üzere ülke için felâketti. Çok şükür ikisi de gerçekleşti.
Şayet AK Parti tek başına iktidar olsa ve fakat HDP baraj altında kalmış olsaydı, kurulacak olan hükûmet bir “savaş hükûmeti” olurdu. Şayet HDP barajı aşmış olsa ve fakat AK Parti iktidarı CHP ve MHP’ye kaptırsaydı, o zaman da kurulacak olan hükûmet bir “kaos hükûmeti” olurdu. Bu tespitimizden yola çıkarak, her seçimin ardından “Halk şunu dedi, halk şu mesajı verdi” gibi çitlembik yorumlar yapmaya meraklı olanlar, 1 Kasım’da halkın “savaş”a da “kaos”a da dur dediğini, halkın“barış”a ve “huzur”a oy verdiğini rahatlıkla ifade edebilirler.
Fakat dediğim gibi, ben hayata ve ülke gerçeklerine “strüktürel” baktığım için böyle düşünüyorum, ama hayata ve ülke gerçeklerine “has-süktürel” bakanlar bundan farklı şeyler söyleyeceklerdir.
Ama anlatacağız, anlatmaya devam edeceğiz.
Bu acılı toprakların, üzerinde yaşadığımız bu bereketli ama bir o kadar mahzun coğrafyanın, “Sol’un ortak zaferine” değil, “Milletin ortak zaferine” ihtiyacı olduğunu birilerine anlatmaya devam edeceğiz. Anlar mı, anlamak ister mi, bilmem, ama ben bunu O’na anlatana, O da bunu anlayana kadar anlatmaya devam edeceğim.
– En büyük şoku MHP yaşadı. Büyük bir oy kaybıyla seçimden çıkan MHP’nin bu başarısızlığını siz neye bağlıyorsunuz?
Seçimin en büyük kaybedeni, MHP’dir. Devlet Bahçeli faktörünün yanısıra, eğer bunun sebebi, Türk millîyetçiliğinin – şovenizminin bu topraklarda gerilemesi, artık eskisi gibi fazla taraftar bulamaması ise, MHP’nin oy kaybı hayırlı bir gelişmedir. Yok eğer bunun sebebi, İslamcı çizgiden gittikçe Türk millîyetçiliği çizgisine kayan AK Parti’nin zaten “MHP’lileşmesi”, dolayısıyla MHP zihniyeti zaten artık AK Parti’de kendini bulduğu için tercihini “en güçlü ırkçı parti” AK Parti’den yana yapması ise, o zaman MHP’nin oy kaybı hiç de hayırlı bir gelişme değildir. Gönlüm, realitenin birinci şık olmasından yana ancak korkarım ki doğru olan, ikinci şık.
– Bir diğer hayâl kırıklığı yaşayan HDP oldu. 5 ay içinde ne değişti de HDP böyle bir sonuç aldı?
HDP hayâl kırıklığı yaşamadı, HDP hayâl kırıklığı yaşattı. 1 Kasım’da HDP’nin hayâl kırıklığı yaşamasının sebebi de, 7 Haziran’dan bu yana yaşattığı hayâl kırıklığı sebebiyledir.
Buna girmeden önce, önemli gördüğüm ama başkalarının önemli görüp görmeyeceğini bilmediğim bir hususa değinmek istiyorum:
Normal zamanlarda HDP’yi en sert biçimde eleştiren isimlerden biriyim. Tabiî bunu düşmanlık temelinde değil, asla, bilakis mevcut hataların mümkün mertebe aza indirilmesi, Kürt hareketinin daha iyi duruma gelmesi, Türk Solu’na kuyrukçuluk yapmayı bırakıp Kürt halkına ve Kürdistan’a hizmet yapması için yapıyorum. Yani her ne kadar eleştirilerim çok sert oluyorsa da, bunu düşmanlık duygularıyla değil, bilakis onların iyiliğini istediğim için yapıyorum.
Fakat buna rağmen, seçim zamanlarında asla ve asla HDP / BDP’yi eleştirmem, en ufak bir eleştiri, kinaye, iğneleme dahi yapmam. Neden yapmıyorum bunu? Normal zamanlarda en sert bir biçimde eleştirdiğim HDP / BDP’ye seçim zamanlarında niçin en ufak bir eleştiri dahi yapmıyor, aleyhlerinde tek cümlelik birşey bile yazmıyorum? Anlamak isteyenler için, sebebi gayet açık: Çünkü seçime giriliyor ve asla ve asla, bir Kürt partisine zarar vermek istemem. Sol, Sağ, İslamî, siyasî çizgisi ne olursa olsun, dünya görüşü ve ideolojisi ne olursa olsun, aziz Kürt milletinin içinden çıkmış, Kürtler için mücadele ettiğini iddiâ eden hiçbir Kürt hareketine, Kürt partisine, Kürt camiâsına, Kürt derneğine, Kürt medyasına ve Kürt aydınına zarar vermek istemem. Hatta bırakın böyle bir şeyi yapmayı, bunu yapmayı ihanet ve kalleşlik olarak görürüm.
Aynı şekilde, sosyal medyada ve çeşitli Kürt sitelerinde yazılanlara bakarsanız, Türk aydınlarına sabah akşam methiyeler dizen Kürt yazarlarının ve gençlerinin, bütün gün – başta ben olmak üzere – Kürt aydınlarına saldırıp hakaret ettiklerini, tek yaptıkları işin sabah akşam Kürt aydınlarını diline dolayıp onların gıybetini, dedikodusunu yapmak olduğunu görürsünüz. Bir Türk yazarın bir tek doğru sözü / yazısı yüzünden onu göklere çıkaran, methiyeler dizen, öte taraftan da bir Kürt yazarın bir tek yanlış sözü / yazısı yüzünden ona dünya kadar küfür, hakaret etmekten edep ve hâyâ etmeyen bir Kürt medyası / Kürt gençliği gerçeği var ne yazık ki.
Ancak ben bunu yapmam. Yapmaktan hicap duyarım. Kürt medyasının içine sızdırılmış, köşe verilmiş Kemalist Türk yazarlarının pisliklerini ifşâ etmekten ve onların ajan, provokatör suratlarına tükürmekten müthiş bir keyif alırım ancak, Kürt yazarlara asla laf etmem, kötü söz söylemem, arkadan gıybetini yapıp kötülemem. Kürtler benim kardeşlerimdir, benim de mensubu olduğum Kürdistan ailesinin ferdidirler. Hele hele eline kalem almışsa, Kürtler’e hizmet etmeye çalıştığını iddiâ ediyorsa, Kürtler için çalıştığını iddiâ ediyorsa, benim için o insan daha da kıymetlidir.
Dolayısıyla, gerek yazarlık yaptığım gazetelerde ve web sitelerinde, gerekse kendi Twitter ve Facebook sayfalarımda yazdıklarımın tamamına bakarsanız, şunu görürsünüz: Normal zamanlarda HDP / BDP’yi en sert biçimde eleştiren isimlerden biri olduğum halde, seçim zamanlarında en ufak bir eleştiri dahi yapmıyor, hatta tam tersine başarılı olmaları yönünde bir gayret içinde bulunuyorum.
Peki bunun sebebi nedir? Niçin böyle davranıyorum? Bunun sebebi, ideolojik değil millî bir ahlâka sahip olmamdır. Benim örnek aldığım ahlâk, Pêşava Qazî Muhammed (rh. a.) ve Mella Mustafa Barzanî (rh. a.)’nin ahlâkıdır. Kürdistan’ın millî rehberi Pêşava Qazî Muhammed (rh. a.), bizlere şu nasihatte bulunmuştur:
“Kürdistan tüm Kürtler’in evidir. Her evde, ev sakinlerine bildikleri iş verilir. Artık ötekilerin kıskanma hakları yoktur. Kürdistan da böylesi bir evdir. Eğer siz birinin bu evde çalışabileceğini biliyorsanız, bırakın çalışsın.
Onun işine taş koymak, olmaz artık. Sizden birinin omuzlarında büyük sorumluluklar olmasından, yerine getireceği, sorumluluk duyacağı bilinenlerin payına büyük işler düşmesinden ve onun da bu işleri yapmasından üzüntü duymak olmaz. Emin olun ki Kürt kardeşin kindar düşmandan daha iyidir. Biribirinize karşı tamahkâr olmayın.
Her milletin başarı sembolü, millî birliktir, işbirliği ve dayanışmadır. Millî birliğini sağlamayan, uyumu olmayan her halk, her zaman düşmanın baskısına maruz kalır, ezilir. Düşmanlarının baskısından kurtulan milletler de sizin gibiydiler, ama onlar kurtuluş için millî birliklerini sağlamışlardı. Yeryüzündeki tüm halklar gibi artık siz de ezilmeyin. Birlik olursanız, birbirinizi kıskanmazsanız, kendinizi düşmana satmazsanız, siz de kurtulursunuz.
Biribirinizi tutmadığınız müddetçe başarılı olamazsınız. Biribirinize zûlmetmeyin. Çünkü Allah zalimleri çok erken yok eder. Zûlüm ortadan kalkacak, bu Allah’ın sözüdür. Allah zalimden intikam alır.”
Kürt partilerinin ve siyasî hareketlerinin Kürt halkının genelinden destek alamamalarının ve bugün Kürt entelijansiyasının içler acısı halinin, Kürt aydınlarının bugünkü pespaye ve acınacak durumdaki hallerinin en temel sebebi, rehber Qazî Muhammed’in yukarıdaki nasihatlerine göre hareket etmemeleri, böyle bir millî ahlâka sahip olmamalarıdır.
İmdi… Seçimler geride kaldığına göre ve önümüzde – çok şükür – yeni bir seçim süreci olmadığına göre, dolayısıyla tekrardan normal bir zamana girmiş bulunduğumuza göre, ben de HDP’ye yönelik eleştirilerimi, seçimde zarar görmesin diye aylardır içimde saklı tuttuğum eleştirilerimi dile getireyim:
7 Haziran, Kürt siyasal hareketinde ve genel olarak tüm Kuzey Kürdistan için çok önemli bir dönemeçtir. Bir “kırılma noktası”dır. Zirâ sol – seküler bir fikrî temelde yükselen ve 35 yıldır silahlı mücadele veren, 25 yıldır da sistemiçi demokratik siyaset yapan bu hareket, var olduğu günden bu yana, yani 25 – 35 yıllık tarihi boyunca ilk kez Kürt halkının genelinden ve bilhassa dîndar Kürtler’den böylesine kapsamlı, kitlesel ve toplu bir destek aldı. Dîndar Kürtler’den, mazlum ve Müslüman Kürt halkından böylesine muazzam bir desteği – hem de firesiz – almak, bu hareketin var olduğu günden bu yana hayâl bile edemeyeceği bir durumdu. Dîndar Kürtler, Kürdistan’daki İslamî camiâlar ve nerdeyse tamamı sol – seküler çizgide olan Kürt siyasî partilerinin tam aksine ezici çoğunluğu dîndar – İslamî kimlikli olan Kürt entelijansiyası, Kürt aydınları, bütünüyle HDP’yi desteklediler. Bu İslamî camiâların ve Kürt aydınlarının önemli bir kısmı açık açık destek verip, hatta seçim çalışmaları esnasında da HDP için oy toplarken, açık destek vermeyen İslamî camiâlar dahi en azından HDP’ye zarar vermemek için sessiz kaldılar, sustular. Yani bir bakıma, dolaylı olarak destek verdiler.
7 Haziran seçimlerinde, başta Azadî Hareketi olmak üzere İslamî çizgideki Kürt camiâları HDP ile “seçim ittifakı” kurdular ve her türlü desteği sundular; hatta Kürdistan il ve ilçelerinde kapı kapı dolaşarak HDP için oy topladılar; seminerler, toplantılar tertipleyerek halkımızı HDP’ye destek olmaya çağırdılar. Başta bu fâkir kardeşiniz olmak üzere dîndar Kürt yazarları / aydınları, HDP’ye olağanın üstünde bir destek sundular, yazılarıyla, konuşmalarıyla, sosyal medyada yaptıkları paylaşımlarla halkımızı HDP’ye destek olmaya yönlendirdiler. Müslüman Kürt halkı, tüm inancıyla, sabrıyla, dûâlarıyla, geceyarıları evlerinde Qur’ân-ı Kerîm’ler okuyarak HDP’nin başarısı için Allah’tan yardım dilediler. Kürt anaları, HDP’nin başarısı için geceden sabahlara kadar Qur’ân okudu, Yasin’ler okudu, hatim indirdiler. O süreçte en az onlarca sosyal medya kullanıcısının HDP başarılı olsun diye evde kendi annesinin Qur’ân okurken çekilmiş fotoğraflarını paylaştığını gördüm. Bu fotoğrafları ben Facebook ve Twitter’de bizzat kendim gördüm, defalarca gördüm. Hatta onları görünce, HDP’nin başarısı için evlerinde Qur’ân okuyan, hatim indiren o çilekeş annelerimizin fotoğraflarını görünce, “Tamam” dedim, “HDP bu işi başardı” dedim.Çünkü evlerinde Qur’ân okuyan ve dûâ eden o çitli kadınlar, elleri ve alınları nasırlı o yaşlı kadınlar, dünyanın en büyük gücüdür. O gücün üstünde hiçbir beşerî güç yoktur. Şayet o gücü arkanıza almışsanız, hiçbir güç bileğinizi bükemez sizin.
Nitekim öyle de oldu. Müslüman Kürt halkının, İslamî çizgideki ve Kürdistanî / Mesud Barzanî çizgisindeki Kürt aydınlarının ve çevrelerinin ortak emek ve çabasıyla, HDP inanılmaz bir başarıya imza attı, tarihî bir zafer kazandı.
Fakat devamında ne oldu? Seçim bittikten iki saat sonra yapılan HDP basın toplantısında konuşan Selahattin Demirtaş, çıkıp şunu söyledi: “Bu zafer, Sol’un ortak zaferidir.”… Bitti, bu kadar!…
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, 7 Haziran sürecinde yaşanan – yukarıda anlattığım – gerçekleri, bütün o yaşananları adetâ inkâr ederek, İslamî Kürt çevrelerinin ve dîndar Kürt aydınlarının, velhasıl Müslüman Kürt halkının o insanüstü çabasına, o gıpta edilecek emeğine en büyük vefasızlığı yaparak, Müslüman Kürt halkının çabası ve kazandığı başarıyı götürüp kendine bile faydası olmayan kıytırık Türk Solu’na mal etti, onların hanesine yazdı: “Bu zafer, Sol’un ortak zaferidir.”… Kimse kalkıp da aklımızla alay etmesin, insanları da salak yerine koymasın. Demirtaş’ın bu sözünde geçen “ortak” kelimesi, direk olarak Türk Solu’nu nitelemektedir. Böylece HDP’nin 7 Haziran’da kazandığı tarihî başarıda en az payı olan, hatta belki de hiç olmayan Türk Solu “zaferin mimarı”, hatta “zaferin asıl sahibi” olurken, bu tarihî başarıyı insanüstü emek ve çabalarıyla gerçekleştiren asıl güçler olan İslamî camiâlar ise, birer “piyon” muamelesine tabi tutularak “Bu arada kazanılan bu zaferde bize destek olan Azadî, Özedönüş, Med – Zehra…” diye isimleri tek tek okunarak teşekkür edildi. Ama onlar “zaferin sahipleri” değil, onlar sadece piyon, “zafere destek verenler” idi onlar, piyon; zafer Sol’un zaferi, “ortak zafer”, yani Türk Solu!… Zaferin mimarları ve sahipleri Solcu Türkler! Dîndar Kürtler sadece piyon, sadece “destek verenler”…
Zaferin sahibi Solcu Türkler, yani Davutoğlu’nun konuştuğu Konya Kürtçesi’yle söylemek gerekirse, “Türkan Yoldaş”; bizler ise sadece “Kürdan”… Kürdanı bilirsiniz, dişlerin arasını temizliyorsunuz onunla. İyi temizledik doğrusu, dîndar Kürtler olarak Türk Solu’nun dişlerini iyi parlattık malesef, iyi temizledik. Ne diyeyim? Diş sağlığı önemli tabiî ki. “Kürdan” zaten bu iş için var. “Türkan Yoldaş”ın dişleri parlak olun diye var “Kürdan”.
İmdi, gerek Kutsal Kitaplar’da anlatılan kıssalara baktığımızda ve gerekse bilge adamların öğüt ve öğretilerini okuduğumuzda, şöyle bir “hayat dersi” olduğunu görürüz: İnsanların ve toplulukların elinde güç yokken, onların gerçek yüzlerini göremezsiniz. Çünkü güçsüzken herkes iyidir, söylemleri güzel, hak ve doğrudur. Allah Tebareke we Teâlâ, insanları ve topluklukları hem sınamak ve hem de gerçek yüzlerini ifşâ etmek için, onlara güç verir, iktidar verir. Zirâ kimin ne mal olduğu, eline güç geçince, iktidar olunca belli olur.
Örneğin 90’lı yıllarda İslamcılar bir umut idi bu ülkede. Çünkü söylemleri haktı ve en güzel şeyleri İslamcılar söylüyordu. İslamcılar bu coğrafyada hak ve hakikati temsil ediyordu. Sonra ne oldu? İktidar oldular ve ne mal oldukları meydana çıktı. 90’lı yılların o en hakkaniyetli, en erdemli kesimi gözüyle bakılan İslamcılar’ın, aslında CHP ve MHP’den bile daha gerici bir zihniyeti temsil ettiği, AK Parti iktidarıyla birlikte ifşâ oldu. 90’lı yıllarda İslamcılar’ın gücü yoktu ama sözü vardı, şimdi ise gücü var ama sözü yok.
7 Haziran 2015’ten sonra da HDP elde etti güç. 7 Haziran – 1 Kasım arasında yaşadığımız 5 aylık bir HDP iktidarı var aslında. İktidar demek, illâ ki 276 milletvekiline sahip olmak demek değildir.
İmdi…
7 Haziran sürecinde bol bol “İslam”, “Qur’ân”, “Peygamber”, “Adalet”, “Medine Vesikası”, “Ebû Zerr”, “Hz. Ali”, “Ali Şeriatî”, “Bediuzzaman”, “Şeyh Said”,“Kürt”, “Kürtçe”, “Kürtler”, “Kürt Halkı”, “Kürdistan” terimlerini kullanarak Kürt halkından oy toplayan HDP’nin, 7 Haziran’dan sonra yaptığı icraatları hatırlatacağım.
Bu hatırlatmaları yaparken, kendimden hiç ama hiçbir yorum katmayacağım, kendim hiçbir şey söylemiyeceğim, sadece ve sadece HDP’nin 7 Haziran – 1 Kasım arasında, o kısacık 5 ay içinde neler yaptıklarını zikredeceğim:
– HDP’nin başarısını anlatırken, sadece AK Parti’yi değil, “Barzanî gericiliği” olarak nitelendirdiği Kürdistan Başkanı ve Kürt Millî Lideri Sayın Mesud Barzanî’yi de ve Barzanî ile birlikte “ilkel” olarak nitelediği Kuzey Kürdistan’daki Kürt millîyetçiliğini de “kaybedenler” arasında saymak (Cemil Bayık, “Serxwebûn” dergisinin 7 Haziran seçimlerinden sonra çıkan ilk sayısındaki 5 sayfalık uzun yazısı)
– Kürdistan Başkanı ve Kürt Millî Lideri Sayın Mesut Barzanî’ye “Puşt” diyerek hakaret etmek (HDP İstanbul Milletvekili Sezai Türkan)
– Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrıda bulunarak, bağımsızlığa doğru giden Kürdistan Devlet Başkanı Mesud Barzanî’yi durdurmasını ve Kürdistan’ın istiklâlini engellemek için TSK’nın Kürdistan’a saldırmasını talep etmek (HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Türkan)
– Kobanî’ye yönelik IŞİD barbarlarının gerçekleştirdiği intihar saldırısında çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan 200’den fazla Kürd’ün korkunç bir katliâma uğramasından sadece 48 saat sonra, yani daha katliâm kurbanlarının cenazeleri dahi defnedilmemişken ve Kürt halkı “millî yas” tutarken, üstelik Kürdistan halkının tarihsel millî ve İslamî rehberi olan Şeyh Said (rh. a.)’in darağacında idam edilişinin yıldönümü olan 28 Haziran gününde, üstelik insanların oruçlu olduğu mübarek Ramazan ayında, İstanbul’daki bir sapık gösteriye katılıp ibneler ve ibnelik için yürümek, “Recep ile Şaban’ın aşkına Ramazan engel olamaz” gibi iğrenç ve sapık sloganlar atarak mide bulandırmak(HDP’nin Türkan milletvekilleri Ertuğrul ve Sırrı Süreyya)
– Şehir sokaklarına astıkları bilboardlarda İslam Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa (saw)’yı “çocuk tecavüzcüsü” ve “cinsî sapık” olarak göstermek(Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi)
– En son icraat olarak da, 1 Kasım seçimlerinden sadece 2 gün önce, “Bu ülkeyi kimseye böldürtmeyiz, Türkiye’den toprak koparmaya çalışanlar karşısında bizi bulur” diyerek Kürt halkını tehdit etmek (“Benim Ağrı’da ne işim var?” diye soran ve kendisi Ege’nin incisi Muş’ta doğmuş olan Sırrı Sakık)
Evet, maalesef… Yukarıda anlattığım olaylar, sadece 7 Haziran’dan sonra, HDP’nin kazandığı o muazzam seçim zaferinden sonra yaşananlar, sadece bu son 5 ay içinde HDP’nin imza attığı icraatlar.
Kendimden hiçbir yorum katmadım, hiçbir eleştiri yapmadım. Sadece yaşanan olayları anlattım. Daha odur hendeklere, onlarca gencimizin bir hiç uğruna ölümüne sebep olan “özerklik” tiyatrosuna hiç girmedim bile. Yani her ne kadar ahlâksız birileri yine ortaya çıkıp bize saldıracak ve bizi HDP düşmanlığı yapmakla suçlayacak ise de, ben aslında burda bile HDP’yi kayırır bir tavır sergileyerek PKK’nın yaptığı ve sebep olduğu hiçbir felâketi HDP’ye yıkmadım.
PKK’yı hiç karıştırmadan, sadece HDP’nin yaptıklarını anlattım. Üstelik HDP’nin icraatlarını anlatırken, sıradan HDP üyelerinin, HDP gençlik kollarındaki 16 – 17 yaşlarındaki ergenlerin yaptıklarını anlatmadım. HDP’nin bizzat milletvekillerinin yaptıklarını anlattım. HDP’nin üst düzey isimlerinin yaptıkları. Oylarınızla, en önemlisi dûâlarınızla meclise gönderdiğiniz kişilerin yaptıkları.
Yukarıda anlatılan hadiseler, 7 Haziran’dan önce bol bol “İslam”, “Qur’ân”,“Peygamber”, “Adalet”, “Medine Vesikası”, “Ebû Zerr”, “Hz. Ali”, “Ali Şeriatî”,“Bediuzzaman”, “Şeyh Said”, “Kürt”, “Kürtçe”, “Kürtler”, “Kürt Halkı”,“Kürdistan” terimlerini kullanarak Kürt halkından oy toplayan HDP’nin, 7 Haziran’dan sonra yaptığı icraatlar.
– İslam’a ve İslam Peygamberi Hz. Muhammed (saw)’e saldırı ve hakaret var.
– Kürdistan’ın tarihsel dînî ve millî lideri Şeyh Said (rh. a.)’in rûhunu incitmek ve aziz hatırâsına saygısızlık etmek var.
– Kürdistan Devlet Başkanı ve Kürt Millî Lideri Sayın Mesut Barzanî’ye saldırı, hakaret ve küfür var.
– Mesud Barzanî’yi durdurmak için “seni başkan yaptırmayacağız” dedikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çağrı var ve Türk ordusuna Kürdistan’a saldırma talebi var.
– Mübarek Ramazan ayıyla dalga geçmek var.
– Kobanî şehîdlerine saygısızlık var.
– Kürdistan’ı 5 parçaya bölen sınırlara ve dikenlitellere dokunmamaları için Kürt halkına tehdit var.
Ve bunlar HDP’nin sadece 7 Haziran’dan sonraki icraatlarıdır kardeşlerim, sadece son 5 aydaki icraatları.
Aziz Kürt milletinin bütün değerlerine saldırı ve hakaret var. İslam, Hz. Muhammed, mübarek Ramazan ayı, Şeyh Said, Mesud Barzanî, Kürdistan’ın istiklâli, Kobanî şehîdleri; Kürt halkının bütün maddî ve manevî değerlerine saldırı var.
Peki, bütün bu olumsuz icraatların yanında, bana HDP’nin 7 Haziran’dan bu yana Kürtler’e ve Kürdistan’a yaptığı bir tane hizmetini söyleyebilir misiniz? Sadece bir tane?
– Anket şirketlerinin hiçbirinin tahmini tutmadı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Anket şirketlerini kaale alan bir insan değilim. Anket şirketleri nedirler, nasıl çalışırlar, bu anketleri nasıl yapıyorlar, hiç bilmiyorum. Bu soruyu yanlış insana soruyorsunuz.
İlgim olmayan konuda bilgim, bilgim olmayan konuda da fikrim olmaz. Olmamalı.
– AK Parti tek başına iktidar oldu. Genel bir değerlendirme yaptığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkar?
2010’dan sonraki, yani şimdiki AK Parti, yukarıda da ifade ettiğim üzere, CHP ve MHP’den daha gerici bir partidir. Zirâ CHP ve MHP, “Türk ırkçısı”dırlar ancak – şimdiki – AK Parti hem “Türk ırkçısı” hem de “bağnaz mezhepçi” bir yapıya sahip. Yani iki mikrobu birden taşıyor bünyesinde; “kavmiyetçilik” ve “mezhepçilik”.
Eğer aynı AK Parti olarak yoluna devam ederlerse, bu zamana kadar bize yaşattıkları felâketleri ve ahlâksızlıkları yaşatmaya devam edecekler demektir. Temennim odur ki, böyle olmasın. İflah olmaz gibi duruyorlar ama inşallah iflah olurlar.
AK Parti’nin 2010’dan önceki çizgisine geri dönmesi lazım. Geçmişe dönebilirse, iyi bir gelecek sunabilir.
2010’dan önceki AK Parti, iyi bir vizyona sahipti. Adalet ve özgürlüğü her kesim için isteyen, sosyal adalete inanan, insanlar arasında ayrımcılık yapmayan, toplumu kutuplaştırmayan hatta kaynaştıran, Avrupa Birliği’ni hedeflemiş bir partiydi. O partinin geri gelmesi lazım. Suriye’deki barbar terör örgütlerine mi teslim ettiler yoksa Saray’ın bahçesine mi gömdüler bilmiyorum ama, o partiyi her nereye sakladılarsa, oradan tekrar çıkarmaları lazım. O parti geri gelmeli, 2010’dan önceki AK Parti geri gelmeli.
Eğer 2010’dan önceki AK Parti geri gelmeyecekse, 1 Kasım’da AK Parti’nin tek başına iktidar olması ülkeye felâketten başka hiçbir şey getirmeyecek. Çok net! Keşke sadece ülkeyle kalsa, tüm Ortadoğu’ya felâket getirecek.
Ancak 2010’dan önceki AK Parti geri gelirse, ülke yeniden düzlüğe çıkabilir.
Velhasıl hem Türkler hem Kürtler için, tüm ülke için kurtuluşun ve düzlüğe çıkmanın yolu, AK Parti’nin 2010’dan önceki çizgisine dönmesi, HDP’nin ise Türk Solu’na kuyrukçuluk yapmayı bırakması, kendi içindeki Kemalist kanadı bünyeden çıkartıp atmasıdır.
Velhasıl-ı kelâm, sorun ve başımızı ağrıtan AK Parti ve HDP’dir ancak, kurtuluş da yine bu iki partidir.
Her şeyin en doğrusunu Allah bilir. Gerçek bilgi ve hakikat, ancak O’nun katındadır.
Söyleşi: Hacer Korkmaz
7 SABAH
4 KASIM 2015
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2018
25.04.2017
19.04.2017
25.07.2016
22.06.2016
10.06.2016
23.05.2016
21.04.2016
18.04.2016
15.04.2016