Mücahit BİLİCİ
Bayram günü siyasi fikir gündemine biraz ara verip çocukluk hatıraları tahattur edelim. Çocukluğum Diyarbekir’in Silvan (Farqin) ilçesinde geçti. Şimdi daracık görünen sokakları, tıpkı neden küçüldüklerini anlayamadığım çocukluğun ayakkabıları gibi geniş ve mesafeli idi. Henüz akla kapılmamış hayat olarak akardık biz çocuklar o sokakların içinde. Hepsi oyun değildi elbette. “Al datli, baalll! Teze şireli datlii” diye bağırdığım zamanlar çoktu. Küçük tepside sekiz tane halka tatlıya dayanan bir zaruret ekonomisi. Bir yarımdatli da yeme hakkı olarak tatlı yapıcısının ikramı olurdu. Elimde boya sandığı kahvehane önünde kundura boyacılığı yaptığım zamanlarda artık ortaokul öğrencisiydim. Yine de hem erkenden tanıyıp hem en sevdiğim yer “medrese” idi: Bugünkü adıyla Nur dersanesi. Orada insanlar haftada birkaç gün toplanır,kırmızı çay içer ve kırmızı kitap okurlardı. Çocukluğum ve lise gençliğim Risale-i Nur sohbetlerinin feyziyle geçti. Resmî okulda öğrendiklerimden daha fazlasını ve daha önemlisini o risale kültürünün içinde edindim. Orada öğretmen, öğrenci, imam, memur, çocuk, ihtiyar herkes biraraya gelir imani konularıişleyen Nur’ları anlamaya çalışırdı. Kürdistan’daki sohbet halkası elbette çok neşeli olurdu. Her zaman ilginç karakterler vardı. Bunlardan ikisi Mele Hikmet ile Remezan Çavuş idi.
Mele Hikmet bir camide imamdı. Âdet olduğu üzere ona Seyda derdik. Bizim oralarda artık dükkân kapatan klasik medrese eğitiminin uzatmaları oynayan ve maalesef çok da nitelikli olmayan talebeleri az da olsa hâlâ vardı. Bu skolastik medrese tahsilini almak isteyenler seydalara talebe (feqî) olurlardı. Mele Hikmet’in kendisi ise zaten imamlık yaptığı yerde resmî imam olabilmek için sonradan mecburi tutulan İmam- Hatip okulunu dışarıdan bitirmek, yani sınavlara girmek zorundaydı. Kürdistan’daki nice âlime yapılan bu Türkçe işkencenin örnekleri çoktur. Mesela, Mele Hikmet, psikolojide savunma mekanizmalarını ezberlemek zorunda kalmıştı. Bazı feqîlerin sınavda minare şerefesi ile filmlerdeki içki şerefesini birbirine karıştırdıkları rivayet edilirdi, Kürdî bir geleneğin, Türkî bir modernlikle karşılaşmasının yolaçtığı yangından çok mizah örnekleri alevlenirdi. Eskiden imamlar ve medrese feqîleri arasında R. Nurlara fazla ilgi olmazdı. Çünkü geleneksel ilimleri edinme ve tekrara dayalı tarzın, sorgulama ve tefekkürü önemseyip, imanı önceleyen bu reform çizgisine intibakı kolay değildi. Bu açıdan Nurcu bir mele olarak Mele Hikmet bir anomali idi. Cami vaazlarında imanî bahisleri anlattığı için, cehennem ateşiyle tehdit edilmeye alışmış çoğu yaşlı olan cami cemaatinden şöyle tepkiler alırdı: “Bizim seyda iyi, hoş biri ama vaazlarında kuşlardan, böceklerden, çiçeklerden bahsediyor.”
Mele Hikmet vaktiyle Musa Anter’in köyünde de imamlık yapmıştı. Bazen onunla Bediüzzaman hakkında sohbetler yaptığını anlatırdı. Seyda’nın doğal bir tevazusu vardı. İlim erbabının çoğunda görülen kibir veya benlik onda sıfır idi. Memuriyet kültürüne aykırı olarak pantolonu her zaman ütüsüz idi. Ruhu hür bu seyda hâlâ Silvan’da muhtemelen emekli olarak idame-ı hayat ediyor. “Iyd u erefat”ı mübarek olsun!
Silvan dersanesinin demirbaşlarından biri de kaymakamlıkta katiplik yapan Remezan Çavuş idi. Gerçek soyadı Fidan olan Remezan Abi, askerde çavuş olduğu için Remezan Çavuş olarak bilinirdi. Silvan’da herkesin tanıyıp sevdiği kısacık boylu ve yüzünde tebessüm eksilmeyen bir insandı. Kürdlerin mütekebbir ve tedhişçi devlet karşısında ya kızıp dağa çıktığı ya da korkuyla hazrola girdiği o zamanlarda Remezan Çavuş o sevecenliği ile kendinden genç kaymakamlara “ehmeq” derdi. Çok konuşmaz, hattâ konuşmayı pek beceremezdi. Fakat büyükçe kalbiyle etrafa neşve saçardı. Çoğu Nurcu Risale dersi arasında içilen çaya limon katmayı sever. Remezan Abi’nin önemli bir özelliği ise çayını içerken, limonları kabuklarıyla birlikte yemesiydi. Remezan Çavuş’un evi o zamanlar Silvan’ın dışı sayılan Çola Heşto’daydı. Takım elbisesi, hep beyaz gömleği ve 1950’lerden kalma briyantinli beyaz saçlarıyla her an işe gitmeye hazır dinç memur hâliyle evden çıkar, Çola Heşto’dan Silvan’ın merkezindeki Hükümet Konağı’na gelinceye kadar her zaman cebinde bulundurduğu şekerleri yol boyunca çocuklara dağıtırdı. Çocuklar onu tanır ve görür görmez ona doğru koşarlardı. Yakın zamanda duydum ki Remezan Abi, ihtiyar hâliyle bir caddede karşıdan karşıya geçerken bir araç çarpmış. Bir süredir, yatıyormuş. Kendisine bu bayram gününde Allah’tan şifa ve selamet diliyor, ellerinden öpüyorum.
***
Akademide olması gereken ancak bulması zor olan merdane bir hakperestliği ve haysiyeti temsil eden, fikir ve vicdan hürriyeti için bedel ödemiş bir insan olan İsmail Beşikçi, Srebrenitsa ve Halebce yazısı vesilesiyle yazdığı mektubunda bazı değerlendirmelerde bulunuyor ve Türkiye’de devletin her zaman dindarlığı denetimi altında tutmaya çalıştığına ve Kürdlerin aleyhine seferber edilecek şekilde manipüle etmeye çalıştığına dikkat çekiyor. Teveccüh ve haklı değerlendirme notu için kendisine teşekkür ederim.
Bu arada yakın zamanda kitaplarını gönderme nezaketi gösteren Edip Yüksel ve Murad Ciwan’a da teşekkür ederim. Norşin’den Arizona’ya Sıradan bir Adamın Sıradışı Öyküsü (Ozan Yayıncılık) Edip Yüksel’in ilginç ve renkli otobiyografisidir. Murad Ciwan’ın çalışması ise tarihte ilk Osmanlı-Kürt ittifakının konu ediniyor: Çaldıran Savaşı’nda Osmanlılar, Safeviler ve Kürtler – İlk Kürt-Osmanlı İttifakı (1514)(Avesta Yayınları).
Herkese hayırlı bayramlar!
Twitter: @mucahitbilici
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025