Murat BELGE
Son zamanlarda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birtakım tanınmış dünya gazetelerine makaleler vermeye başladı. Bunların en yenisi de birkaç gün önce Figaro’da yayımlandı. Figaro sağda duran ama saygıdeğer, kurumsal bir gazetedir. Daha önce de New York Times’a bir yazı vermişti. New York Times, Amerika’da solda bir gazetedir. Bir denge mi gözetildi sorusu akla geliyor.
Yazın yayımlanan Times yazısında Erdoğan, Türkiye-Amerika ilişkileri üstünde durmuştu. Bunun bir çeşit, Amerikan yönetimini Amerikan halkına şikâyet etme yazısı olarak yorumlamak mümkündü. Figaro ise öncelikle Avrupa kamuoyuna hitap ediyor. Bugünlerin “okazyon”u Birinci Dünya Savaşı’nın bitimi, bunun anılması. Makalede de Erdoğan bu olaya merkezi bir yer vererek ılımlı-eleştiren bir değerlendirme yapıyor.
İki cümleyle geçilen konu, ola ki, yazıyı yayımlamanın birinci nedeniydi. Erdoğan barış gereğini vurguladıktan sonra Avrupa’nın en ciddi barış projesinin Avrupa Birliği olduğunu söylüyor. Bence de bu doğru bir tespit ve pek kimsenin “öyle değil” diye itiraz edeceğini sanmıyorum. Ardından Erdoğan’ın kilit cümlesi geliyor: Türkiye, Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefinden vazgeçmedi. Bu tek cümlecik yazının geri kalanından ayrı duruyor ve yanılmıyorsam asıl mesajı da o veriyor.
Bu hedeften vazgeçildiği konusunda herhangi bir önerme, açıklama v.b. olmamasına rağmen böyle bir izlenim yaratan başlıca etken Türkiye’nin, daha doğrusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, davranış ve konuşma tarzıydı. Bu tarz, bir aşamada, bir “referandum” uyarısına da gelip dayanmıştı. Biraz tuhaf bir “örtük tehdit” içeriyordu bu. Başvuran biziz “Dur bakalım, aklıma tam yatmadı” diyen onlar, “Bak, sonra başvurumuzu geri alırız, ha!” diyen de gene biziz. “İsabet edersiniz” derlerse ne olacak? “Sen beni tanımıyorsan ben seni hiç tanımıyorum” fıkrası gibi bir şey.
Türkiye’nin Avrupa ve “Birliği” karşısında aldığı tavırlar hep bir tuhaf olageldi. Buna üye olmanın en mümkün olduğu anda Ecevit süreci durdurdu. Gerekçeleri tamamen milliyetçi bir dünya görüşünden kaynaklanıyordu. Sonra Özal konuyu yeninden gündeme getirince de muhalefetin büyüğü bürokrasiden, öncelikle askeri kesimden geldi. Tabii ulusalcı entelijansiya onların sözcülüğünü yapıyordu. AKP iktidara yeni geldiğinde “Avrupacı” idi. Zamanla bu tavırdan çıktı; Avrupa’yla kavgaya girişti. Bu kavgalaşma Almanlara “Nazi” demeye kadar vardı. Şimdi bir ölçüde duruldu. Hollanda’yla “barıştık.” Almanya ile barıştık v.b.
Ve şimdi, son olarak “tam üyelikten vazgeçmedik” mesajı.
Bu ilişki içinde Türkiye tarafını olgunluktan uzak, hatta ergenlik psikozu yaşayan bir delikanlı gibi görürüm. O seçim zamanı zorlamaları filan… Hani, sivilce çıkaran, aynı zamanda ha bire olur olmaz maraza çıkaran, kapıları çarparak çıkan, sonra da “Kimse beni sevmiyor! Ben onlara ne yaptım?” diye bunalıma giren on altı, an yedi yaşlarında çocuklar vardır ya…
Tabii bu tahterevallinin öbür ucunda oturan “olgun” Avrupalıları haklı çıkarmaya yetmiyor. “Ayrıcalıklı ortaklık” diye olmadık bir kategori icat eden Merkel ya da bu kadarcık bir “nezaket dili” kılıfına da ihtiyaç duymayan Sarkozy’nin tavırları da onaylanır cinsten değildi, son derece sinir bozucuydu v.b…
Onların bu tavırlarının nedeni düpedüz önyargıydı. Önyargının büyük bir kısmı kendi halklarının önyargısı, “Türkler gelirse!” korkusu muhtemelen; ama bir kısmı da bizzat kendilerinin benimsemedikleri ideolojiye, izledikleri siyasi çizgiye içkin önyargılar.
Bugünün dünyasında “Sizi içeri alamayız, çünkü siz Türk’sünüz” demenin de sakıncaları var. Bunları söyleyenleri nitelemek için söylenen sözler Sarkozy’nin bile işitmekten hoşlanmayacağı şeyler. Dolayısıyla “Siz Türk’sünüz” demediler. “Eksikleriniz var” dediler. Dediler ve bunların giderilmesi için hiçbir şey yapmadılar.
O zaman gerekeni biz yaptık. Yani bu anlattığım şekilde davranan kişileri haklı çıkarmak için ne gerektiyse yaptık. “Bakın, biz dememiş miydik? Bunların bir demokrasi kültürü yok” derken onlar, “Demokrasi de neymiş! Ezer geçeriz biz onu!” diye meydan okuduk, okumaya da devam ediyoruz. “Başkanlık Sistemi”mizle, Hukuk Sistemi”mizle, “Bağımsız Yargı”mızla.
Ama tam üyelikten de vazgeçmeyiz.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025