Murat BELGE
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, sanırım yerel yönetim seçimleri kampanyasında, Çamlıca’da inşa edilen son derece büyük camiyi eleştirmiş. “Öyle bir yerde bu büyüklükte bir cami yapılması bir ‘israf’tır” anlamına gelen bir eleştiri.
Bu caminin yapılma kararı tabii Tayyip Erdoğan’ın (zaten “yapılması kararı” Erdoğan’ın olmayan bir şey yok.) Herhalde İstanbul’un belediye başkanıyken böyle bir projenin iyi olacağını düşünmeye başlamıştı; iktidarı ele geçirdikten bir süre sonra da projenin gerçekleştirilmesi için düğmeye bastı. Caminin inşaatı şimdiye kadar tamamlandı. Altı minaresiyle kentin hemen hemen neresinden baksanız görüyorsunuz.
Dolayısıyla Karamollaoğlu’nun eleştirisini Erdoğan hemen üstüne alındı ve cevap verdi. Bunu söylemeden önce, böyle bir şey söylemenin doğru olup olmadığını Kanuni Sultan Süleyman’a sorması gerektiğini söyledi. Bu bir söz sanatı kullanımı tabii. Yani sözü edilen padişahın bıraktığı eserlere bakıp ondan ders alınması gerektiğini söylemiş oluyor.
Öyleyse biz de bakalım, Kanuni Sultan Süleyman ne yapmış. Cevap, herhalde, Süleymaniye Camii.
Bu cami ile Çamlıca tepesinde yapılan cami birbiriyle kıyaslanabilir mi? Elbette her şeyi her şeyle kıyaslayacak bir nokta bulursunuz. Ama bunun anlamlı olabilmesi için, konuyu açan kişinin neyi temel alarak konuyu açtığına bakmak gerekir. Karamollaoğlu, “uzaklık”tan söz ediyor; “Erişmesi bu kadar zor olan bir yerde 60.000 kişi alacak bir cami yapmanın anlamı ya da gereği var mı?” sorusunu soruyor. Bu noktadan bakınca söz konusu iki yapı arasında bir “benzerlik” yok. Süleymaniye kent içinde, kentin en kalabalık semtlerinden birinde. Süleymaniye’ye erişmek, kimsenin oturmadığı Çamlıca “tepesi”ne erişmek gibi zorlu bir iş değil. Tamam, Samatya’da oturuyorsanız gene zor gelebilir ama Süleymaniye denilen semtte kalabalık bir nüfus yaşıyor. Caminin bu nüfusa oranla gereksiz büyük olduğunu da iddia edemezsiniz.
İstanbul, malum, “yedi tepeli kent” olarak tanınır. Bu “yedi tepe”nin “patent”i aslında Roma’ya aittir. Çeşitli nedenlerle dünyanın en görkemli kentinin yedi tane tepesi varsa, ona bir tür “nazire” olarak kurulan kentin tepeleri beşte, altıda kalamaz. Tam yediyi tutturamasanız bile, biraz zorlayarak gerekli rakamı bulacaksınız. İstanbul da biraz böyle sayılır: Tepelerin yedincisinin (Cerrahpaşa’nın olduğu sırt) “tepe” olup olmadığı tartışmalı denebilir.
Bizanslıların şehircilik politikası bu tepeleri birer anıtsal yapıyla süslemeyi içeriyordu. Bu yapıların başında gelen Ayasofya bizim de “birinci” saydığımız tepedeydi. Fatih’te On İki Havari’ye ithaf edilmiş kilise vardı ki Fatih Camii de bunun yerinde yapıldı. Bizanslıların böyle bir niyeti vardı ama tepelerin yedisini de bu şekilde donatamadılar. Bu projeyi Osmanlılar tamamladı. Süleymaniye de üçüncü sayılan tepeyi süsler.
Yani, işin içinde bir “görünüm” kaygısı vardır. Olacak elbet. Son kertede bir imparatorluk başkentinden söz ediyoruz. İmparatorlukların en sevdiği “güzel sanat” mimaridir. “Görkem” aranır. Bu da, ister istemez, “büyüklük” gerektirir. Ama Osmanlılar çerçevesinde gözetilen ilkeler yalnız bunlar değildi. Başka ölçütler vardı. Örneğin Sultanahmet Camii’ne yıllarca cemaat namaza gitmedi, çünkü geleneğe göre padişah sefere gider, zafer kazanır, elde ettiği ganimetin bir kısmı ile de “hayrat”ını yaptırırdı. Oysa I. Ahmed sefere mefere gitmeden, “Hazine” parasıyla yaptırmıştı adını taşıyan camiyi. Onun için boykot ettiler.
Tayyip Erdoğan için “görünüm” önemli. Çamlıca’da bu caminin inşa edildiği yerde bir “cami ihtiyacı” yok. Hele 60.000 kişi “istiab edecek” bir binaya hiçbir ihtiyaç yok. İstanbul’un tepelerini dikkat çekecek alımlı binalarla süsleme politikası da hepsi sur içinde kalan yedi tepeyle sınırlı; gördüğün tepeye cami yaptırmayı, Alemdağ’da yetmiş, Kayışdağ’da seksen bin kişi alacak cami yapmayı içeren bir “tarihi miras” ya da bir “misyon” yok.
“Çamlıca’da camiyi yaptık; şimdi buraya cemaat getirecek tertibatı tamamlayalım” diye bir düşünce oluşursa (ki oluşması normaldir) bu da yeni bir “israf” kapısı olur.
Temel beyin Müslüman kültüründe gösterişe yer olmadığı üzerine sözleri sonuç olarak bir “yorum.” Pekala onlarda da vardı “gösterişli” işler yapma çabası. Onlar da bin yıl önce yapılmış Ayasofya’nınkinden daha büyük bir kubbe kurabilmek için epey bir girişimde bulundular. “Daha büyük” düşüncesi evrensel-insani bir tutkudur—ama biraz çocuksu bir tutkudur.
Süleymaniye yapıldığı zaman çağının mimari örnekleri arasında bir yer tutuyordu. Bir aşama temsil ediyordu. Çamlıca’da yapılan caminin, büyüklüğünden başka, temsil ettiği bir aşama var mı?
Yok.
Kullanılan malzeme “beton” olacaksa, büyüklük de bir ölçüt olmaktan çıkıyor. Ama dedim ya, bu da bir tutku. Kimileri için başlı başına bir ideal; büyük olsun da, nasıl olursa olsun. Şu dönem Türkiye toplumunda ağırlığı hissedilen anlayış ve zevk tam da bu gibi tatminler arıyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025