Osman CAN

Osman CAN
Osman CAN
Tüm Yazıları
Kötü yargının yıkıcı sonuçları II
28.06.2014
1935

 Demokrasilerde anayasa toplumsal talep, toplum güvenliği, adalet ve özgürlük ihtiyaçları konularına cevap verebilen ve bu bağlamda kendini meşrulaştırabilen bir devletin şemasıdır.

Bu bağlamda adaletin birincil muhatabı ve konusu bir bütün olarak sistemin kendisidir. Sistemin kendisi demokratik değilse, sadece adalet teşkilatı adaletin garantisi olamaz. Zira adalet teşkilatı sadece “yargısal karar” veren bir mekanizmadır. Öncesinde adaletsiz sonuçlara yol açma potansiyeli bulunan bir devlet iktidarı, yani yürütme ve kısmen de yasama vardır. Dünya tarihi anlatılırken genelde “adil yargıç”tan değil, “adil hükümdar”dan söz edilmesi bu yüzden boşuna değildir. Zira adil bir yargıç ihtiyacı, adil olmayan bir hükümdar varsa ortaya çıkar.

İkinci olarak da yargı teşkilatının verdiği karar, yine devlet mekanizması tarafından icra edilmez veya infaz edilmezse, bu kararın yine herhangi bir hükmü olmaz.

Bu yüzden sistemin demokratik olarak denge ve denetim mekanizmasıyla donatılmış olması ve yasama, yürütme ve yargı erklerinin bu sistem içinde kendi alanlarıyla sınırlı işlev üstlenmiş olması hayatidir. Yargının siyasallaşması hem siyaseti hem de yargıyı bitirir.

Yargının siyasallaşmasını tespit etmenin yolu nedir? Buna verilecek pek çok cevap olabilir. Ancak en doğru ve sağlaması yapılabilecek cevap şudur: Eğer yargıç yargılama yaparken, herhangi bir siyasal nedene dayalı olarak, yasal sınırların dışına taşıyorsa, anayasanın veya yasaların açıkça yasakladığı bir eylemi “serbest”, serbest bıraktığı bir eylemi de “yasak” hale getiriyorsa, siyasallaşma başlamış demektir. “Siyasal neden” tespit edilemese de, yasal sınırlar dışına taşma kolaylıkla tespit edilebilir.

Siyasallaşma, yargıcın bir siyasal ideolojiye veya siyasal bir dünya görüşüne sahip olması demek değildir. Öyledir dersek, siyasallaşmamış yargıç bulmak mümkün olmaz. Her bir yargıç siyasal bir görüşe sahip olabilir, ancak önemli olan yasaların çizdiği çerçeve dışına taşmamaktır. Yorum kurallarını ihlal etmemektir.

Erkler ayrılığı dediğimizde, yasama, yürütme ve yargının eşit ve aynı iktidar gücüne sahip olduğu anlamına gelmez. Örneğin yargı bağımsızdır, ancak bu yargıcının yasadan ve kurallardan bağımsız olduğu anlamına gelmez. Yargıç bağımsızdır, ancak yasamanın ortaya koyduğu irade çerçevesinde hareket eder, o iradeye bağlıdır.

Kötü yargının yol açtığı yıkımlardan biri tam da bu ilişkinin bozulduğu yerde karşımıza çıkıyor. Yargı yasama iradesini tanımayıp, Meclis hangi kanunu çıkarırsa çıkarsın yine kendi bildiğini okumaya devam ettiğinde, bağımsız davranmış olmaz. Aksine anayasayı ve yasaları ihlal etmiş olur. Çok daha önemlisi kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı davranmış olur. Siyasallaşma budur.

Yıkım burada kendini gösterir. Zira yasama organı her defasında yargıcın bu hukuk tanımazlığını yeni yasalar çıkarmak suretiyle aşmaya çalışır. Yargıç direndikçe Meclis yargıca tanınan takdir yetkisini ortadan kaldırma noktasına kadar gider. O noktaya kadar gitmek zorunda; zira toplumsal sorunları çözme ve taleplere cevap verme fonksiyonu yargıya değil, daha çok yasama ve yürütme gibi siyasal alana ait bir fonksiyondur.

Peki bu döngünün sonucu nedir?

Bu döngünün sonucu bireysel adaletin imkânsızlaşması, toplumun güvenlik ihtiyacının karşılanamaması ve siyasetin toplumsal dinamiklere uyum sağlama kapasitesinin zayıflamaya başlamasıdır.

Adalete güvenden zaten eser kalmaz.

Balyoz Davası’nın sonucu ile peş peşe çıkarılan yargı paketleri arasındaki ilişkide bu döngünün etkisi yok mu?

Devam edeceğiz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (2)
  • Mirza Arabacı

    Mirza Arabacı

    2.05.2013 13:08

    Barışı sadece para,zenginlik,büyüme,bölgesel-küresel güç olarak görenlerin,demokrasiden ne anladıkları çok açık!Son örneği dün İstanbulda yaşandı.Evet barış çok iyiBarışı savunmayan bir insanı tahayyül edemiyorum.Lakin barış sözcüğünün arkasına sığınarak ülkede yaşatılan vahşetimazur göstermeye çalışanları hiç ama hiç anlamıyorum...

  • celal demir

    celal demir

    2.05.2013 14:42

    ergenekoncuları,milliyetçileri,statükocuları,barış ve demokrasi düşmanlarını sevindirdiniz...bravo,helal olsun size...üstelik bu kadar basit nedenlerle...yazıklar olsun size...

Yazarlar