Osman CAN
Türkiye ile Kore arasındaki darbe kardeşliğinin, demokrasi kardeşliğine evrilmesi umut veriyor. Güney Kore’deki Anayasa reformu tartışmalarında ‘kontrol ve denge’ üzerinde durulurken geleneksel Türkiye hukukçusunun alışık olamayacağı şekilde ‘etkinlik ve verimlilik’ kavramları da öne çıkıyor.
Demokrat Partili Kore Milletvekili Choi Jae-Cheon’un ifadesine bakılırsa, aslında Orta Asya’da biri doğuya, diğeri batıya yelken açarak uzaklaşan iki kardeş var. Ve bunlar arasında 1950’de başlayan temas bir darbe kardeşliğine yol açmış olsa da, bu kardeşliğin demokrasi kardeşliğine doğru evrilmesi mutluluk veriyor.
Güney Kore, Japon hegemonyasından kurtulduktan hemen sonra 1948 Anayasası’yla başkanlık sistemini benimsemiş. Bu tercih 1960-1961 arasındaki bir yıllık parlamenter sistem denemesiyle kesintiye uğramasına rağmen, 1961 Darbesi’yle birlikte yeniden geçerli olmuş. Bu tarihten 1987 yılına kadar otoriter şekilde yönetilmiş. Yani gerek darbeci güçlerin, gerekse sivillerin başkanlık sistemini değiştirme gibi bir iradesi olmamış.
Anayasa şikayeti
1987 yılında devlet başkanlığını yürüten eski bir General Roh Tae-woo toplumsal talepler üzerine demokratikleşmeye karar verince, yeni bir Anayasa ile başkanlık sistemi, demokratik kontrol ve denge esasları üzerine yeniden inşa edilmiş. Bu çerçevede daha çok Alman Anayasa Mahkemesi örnek alınarak Anayasa Mahkemesi kurulmuş. Hoş bizimkiler de Alman Anayasa Mahkemesi örneğini takip ettiklerini söylüyorlardı. Ama Alman Anayasa Mahkemesi’nin devlet elitlerini, yani kendilerini de denetlemesini mümkün kılan “anayasa şikâyetini” kabul etmeleri mümkün değildi. İşte Kore Anayasa Mahkemesi, tam da bu noktada farklılaşarak anayasa şikâyetini kabul etmiş. Üstelik yabancı heyetlere yaptıkları sunumda bu nokta iftihar gerekçesi olmuş vaziyette.
Kontrol ve denge
Ajou Üniversitesi’nde anayasal reformlar konusundaki tartışmalarda “kontrol ve denge” vurgulanırken, geleneksel Türkiye hukukçusunun pek de duymaya alışık olmayacağı şekilde “etkinlik ve verimlilik” kavramlarına yapılan vurgu daha fazla öne çıkıyor.
“Demokratik bir sistem yaratıyoruz, ama devlet denilen aygıt etkin ve verimli işlesin diye yapılandırır” uyarısı, demokrasi, güçler dengesi ve özgürlük kavramlarını takip ediyor. “Anayasa Reform Komisyonu”nun çalışmalarında bu iki kavram anahtar nitelikte.
Ordu ile uzlaşma
Bugüne kadar toplamda anayasa değişiklikleri yapılmış, 1987 biraz İspanya örneğine benzer şekilde ordu ile uzlaşı sağlanmak suretiyle gerçekleştirilmiş. Demokratikleşme sağlanırken, bir yandan da askeri vesayetin izleri bütünüyle silinememiş.
Silinemeyen izlerden biri de yargı. Eski rejimin daha devletçi olan siyasal düşüncesinin yargıya egemen olduğundan şikâyet eden milletvekilini duyunca tebessüm etmemek mümkün değil. Muhtemelen yargıda çoğulculuğu
sağlamak da politik hedeflerden biri olacak.
Ajou Üniversitesi’ndeki Demokratikleşme ve Militarizm konferansı sırasındaki etkinliklerden öğrendiğimiz diğer bir nokta ise, aslında türkülerimizin de benzeştiği, yani türkü kardeşliğimizin de yabana atılmaması gerektiği hususuydu.
Yargıç neye göre karar verir?
Yargı ve çoğulculuk tartışmasındaki zihinsel sefaleti görünce, bir iki kelam etmek vacip oldu. Yargıcın kim olduğu değil, tarafsız olması önemli, denir. Doğru da, “Hiçbir şey söylemeyen” bu ezberin hayat bulması için yöntem konusu hiç düşünülüyor mu?
Alman Anayasa Mahkemesi başkanvekilinin bir ifadesini hatırlıyorum:“Bizler yalnızca belli bir dönemde belirli verilerin değerlendirilmesinin ardından, bir karar üretiyoruz. Kararımız adaletin garantisi değil. O sadece bir karar. Zira bir iki üyenin fikir değiştirmesiyle kararlar değişiyorsa ve son tahlilde karar bir oylamaya dayanıyorsa, oylamadan doğan sonucu adalet olarak fetişleştiremezsiniz.”
Karakter, güven ve tarafsızlık
Peki, yargıç neye göre karar verir? Ya da nasıl karar verir? Bir yargıcı sıradan insandan ayıran şey nedir? Özel tanrısal yetenekler mi? Kararının doğru ve adil olduğunu Tanrıya sorabilme ayrıcalığı mı? Muhtemelen bunu kimse iddia edemez.
Sağlam karakteri, çevresinde yarattığı güven duygusu ve tarafsızlık izlenimi mi? Bu durumda kişileri yargıç yapmadan önce ulusal çapta küçüklükten itibaren bir karakter ve sosyal davranış analizi açısından müşahede altında tutmak veya herkesi doğumla birlikte gen analizine tabi tutup tasnif etmek gerekecek. Dünyanın henüz bu aşamaya gelmediği ortada. Okuduğu kitaplar, öğrendiği yüksek mahkeme içtihatları, uluslararası yargı kararları mı? O zaman çokça hukuk kitabı okumakla adil olunacağını kabul edeceğiz. Olayları beyinlere yükleyip kitabi bilgilerle “match”ettirip mutlak adaleti sağlama imkânımız olacak demektir. Oysa hayat bize, adaletin kitaplar dünyasına değil, gerçek hayatta ait bir şey olduğunu söyler.
Geriye cübbe giymesi, yani devletin sunduğu yargıçlık icazeti kalıyor. Bu durumda adaletin garantisi devletin elindeki sihirli değnek oluyor.
Bilge yargıç tadından yenilmez
Tarafsızlık izlenimi, okunan kitaplar ve devletin giydirdiği cübbe terkibi yargıçlık için yeter diyelim. Ama eğer bu doğru olsaydı, yazılı kanunlara ihtiyaç kalmazdı. Tarafsızlık izlenimi uyandıran kişiler bolca kitap okuyup bir de yargıçlık yetkisiyle donatıldığında adalet garanti olmalıydı. Yargıcı “bilge” kıldığımızda tadından yenilmez olacaktı.
Batı, çoğulculuğu sağlanmamış yargının adalet bir yana adaletsizliğin kaynağı olacağını, yargıç kalitesinin adilliğinin garantisi olamayacağını, biraz da ağır bir bedel ödemek suretiyle öğrenmiş durumda. Yargıcın “adalet” işlevinin, ancak “anayasa” ve “yasa” sınırları içinde, yani demokratik irade çerçevesinde geçerli olabileceği de vurgulanmış durumda. Artık yargıç ile adalet bağlamında üretilen efsanelere karnı tok vaziyette. Ancak kalite ve bilgelik ancak çoğulculuğun sağlandığı bir ortamda yargı, birey ve toplum için yararlı sonuçlar üretebilir. Aksi takdirde faşizan, ırkçı, devletçi ve sair totaliter eğilimlerin rafine bir şekilde yaşama geçirmesinin aracına dönüşür.
Dolayısıyla, toplumun tüm farklılıklarının herhangi bir ayrım gözetilmeksizin tüm devlet kademelerinde olduğu gibi, özellikle yargıda temsil edilmesini sağlamak şarttır. Toplumda bir realite olarak var olan bir kesimi veya grubu dışladığımız her durumda, yargı bu grup için hakkaniyete uygun olmayan içtihat üretmeye başlar. Bunu yargıcın kalitesi veya bilgeliği engelleyemez. Tarafsızlık görüntüsü ve cübbe, adaletsizliğin perdesine dönüşür. Başı kuma gömmenin zamanı değil!
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015