Bildiğiniz gibi dar gelirlilerin mevduatına çok az faiz verip, sonra bu mevduatları mega zenginlere aktarıp, yine aynı dar gelir gruplarına bu defa çok yüksek faizle tüketici ve kart kredisi olarak kullandırana güzelleme yapanlara faiz lobisi diyoruz. Böylece lobi servetin az sayıda mega zenginin elinde toplanmasına ve dar gelirlilerin köleleşmesine alkış tutanların bir birlikteliği oluyor.

Faiz lobisinin bu kısa tanımının ardından gelelim asıl konumuza...

Fransız iktisatçı Thomas Piketty “Capital in the Twenty-First Century” isimli bir kitap yazdı. Ve kitabında Piketty piyasa ekonomisinde dinamik sermaye birikimini şöyle formüle etti; eğer sermayenin getirisi ekonominin büyüme hızından yüksek olursa sermaye sahipleri artan milli gelirden daha çok pay alırlar. Böylece miras bırakılacak servet emek gelirlerine göre daha hızlı çoğalır.

İşte faiz lobisi, bu formülasyonu zaman serileriyle doğrulayan Piketty’nin çalışması karşısında adeta çıldırdı. Tabii hemen devreye küresel faiz lobisinin yayın organları girdi. Ve Financial Times gazetesi “Hatalı verilerle zenginleri zor durumda bırakmaya çalışan Piketty’nin argümanı” manşetini attı. Piketty’nin kullandığı verilerin hatalı olduğunu ileri sürdü. Bunun üzerine Piketty kullandığı verilerin herkese açık olduğunu, zenginlerin bütün ülkelerde servet birikiminin arttığını söyledi. Hatta “Benim ulaştığım sonuçları değiştirecek bulguları elde ederseniz çok memnun olurum” diyerek gazeteye bir de mektup gönderdi. Fakat Piketty’nin ulaştığı sonuçları değiştirecek bir bulgu yok tabii, sadece mırın kırın var.

Tabii bu arada bir ciddi eleştiriyi belirmeden geçmeyelim; Piketty için en önemli eleştiriyi Harvard Üniversitesi’nden Ricardo Haussman yaptı. Ve Piketty’nin servetin yaratılışı konusunda sermaye yanında know how’ı dikkate almadığını ileri sürdü. Hausman, sadece know how ya da bilgiyle inşa edilen Google, Facebook, Apple’ın bir trilyon dolardan fazla servet yarattığını söyledi.

Tekrar Piketty’e dönersek...

İktisat yazınında sermayenin getirisine faiz denir. Böylece Piketty, faizlerin ülke büyüme hızını aşması hâlinde servetin sermaye sahibi lehine çoğaldığını ileri sürüyor. Peki, bu doğru mu?

Doğru. Çünkü 2008 krizinin ardından emek geliriyle geçinenlerin fakirleştiğini, sermaye sahiplerinin daha zenginleştiğini gördük. Hatta nüfusun yüzde 1’ini oluşturan en zenginlerin dünya servetinin yüzde 40’ına sahip olduğunu biliyoruz. Yine Wall Street’i işgal eylemlerinin bu nedenle yapıldığına şahit olduk. Tabii bu arada hemen hatırlatalım bizim lobi elemanları faizlerin arz ve talebe göre serbest piyasada belirlendiğini canla başla savunmaya devam ediyorlar. Bakalım Piketty’e ne zaman saldıracak bizdeki lobiciler? Ağabeyleri saldırdı onlar da duramazlar artık. Bekleyip göreceğiz.

[email protected]