Tanıl Bora
Tanıyanların “insan hakları mücadelesinin ruhu” diye andığı bir insanın, insan hakları haftası bitmek üzereyken hayata veda etmesinde, zalim bir tevafuk mu aramalı?
***
Geçen hafta kaybettiğimiz Hüsnü Öndül, 12 Eylül darbe rejimi sırasında “Mamak’taki devrimcilerin ihtiyacı varmış…” diyerek kendini avukatlık faaliyetine adamaya karar verdiğini anlatırken, “kendi idealimden vazgeçtim” diye bağlar sözünü. Avukatlık, “ideal” değildir, ‘asıl dava’ değildir, araçsal bir uğraş olacaktır.
1986’da İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) kuruluşuna katılan birçok sosyalist de, böyle ifade etmese bile, kendi idealinden vazgeçtiğini düşünüyordu sanki. Ağır baskı koşullarında, insan hakları mücadelesi, âcil ihtiyaçtı, bir imdattı. Ama ‘asıl dava’ değildi, araçsal bir uğraştı. Uluslararası Af Örgütü içinden doğduğu dindar (Hıristiyan) muhitin “idealist” etik damgasını taşıyordu; insan hakları Soğuk Savaş’ta Doğu blokunu istikrarsızlaştırmak için kullandığı bir propaganda enstrümanıydı… Gerçeğin böyle bir yanı vardı ve bunlar solda insan hakları kavramına mesafeli, eleştirel yaklaşmayı haklı, en azından olağan kılıyordu. Hem, dünyayı değiştirme iddiasında olanlar için, insan hakları ancak tedafüi, yani belâ savuşturma faslından bir uğraş olabilirdi. Bu uğraşa kendini adayanlar, ideallerinden vazgeçmeseler bile, sanki o idealleri yedeğe almış gibi hissedebiliyorlardı.

Fakat orada kalmadı. İnsan hakları mücadelesinin canlı deneyimi, insanları, yaklaşımları, tutumları, fikirleri dönüştürdü. “Taktik” mülahazalardan gitgide sıyrılındı, çifte standartlardan arınıldı; araçsallaştırıcı bakış, insan haklarını kendi başına bir değer olarak gören bir bakışa evrildi. İnsan hakları, insanın olanaklarını gerçekleştirmesi amacına, insan onuruna yaraşır bir toplum tasavvuruna kopmaz biçimde bağlanan bir anlamı kuşandı.[1] Evet, topyekûn değil, herkes için değil, ama en azından bu deneyimi kat eden birçok hak savunucusu için, böyle oldu. İşte, Hüsnü Öndül, “bir mucize” olarak tanımladığı İHD’de,[2] bu dönüşümün en canlı timsallerindendi. Bu dönüşümü sürükleyenlerden, çoğaltanlardandı – dönüşümün meraklı öğrencisi ve öğretmeniydi.
***
Kürt sorununu, demokrasi ve insan hakları sorununun “en önemli halkası” olarak görmekte hiçbir zaman tereddüdü olmadı.
İslamcı havzanın insan hakları örgütü Mazlum-Der’in araçsalcılıktan uzak bir insan hakları anlayışına yöneldiği dönemde de, bunda Hüsnü Öndül’ün doğrudan doğruya payı olduğunu sanırım gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. (Mazlum-Der’de o dönem çoktan geride kaldı, bugün o çizgiyi Hak İnisyatifi sürdürüyor.) Özellikle başörtüsü yasağına karşı açık tavır aldığı 28 Şubat döneminde, Yılmaz Ensaroğlu’nun başkanlığındaki Mazlum-Der’le Hüsnü Öndül’ün başkanlığındaki İHD’nin işbirliği ve etkileşimi, verimli bir karşılıklı öğrenme deneyimi idi.
Ölümünün ertesi günü yapılan anma buluşmasında KaosGL’den Umut Güner, Hüsnü Öndül’ün LBGTİ’lerin haklarının savunusuna “ama”sız angaje olmasıyla insan hakları camiasındaki tereddütlerin aşılmasında öncü rolü olduğunu hatırlatırken; onun hep dinlemeye açık ve hep “dinlediğini hissettiren” biri olmasının farkını vurguladı. Nilgün Toker'in söyleyişiyle, "hak kavramına yüksek saygısında hiç bir zaman ikirciklenmedi."
Hüsnü Öndül, 2000’lere girerken F tipi hapishane rejiminin ihdasına karşı var gücüyle mücadele ederken, bir yandan da ölüm oruçlarının insan hakları bakış açısından onaylanacak bir yol olmadığını anlatmaya çalışmaktan geri durmamıştı. Tefrik etmeyi hep bildi, meselelerin farklı veçhelerini hep gözetti.
***
Bir sohbette, onun kuşağını (1952’liydi) çok etkileyen Çetin Altan’ın on yıllarca her gün yazı yazmasına nasıl hayranlık duyduğunu, ‘nasıl oluyor’ diye kendisinin de defterine her gün bir kısa makale karalamayı denediğini anlatmıştı. Yazıya, kitaba, fikre, ‘faydasının’ ötesinde, aşkla düşkündü. Evrensel gazetesinde düzenli yazdı. (Yazıları https://husnuondul.net.tr adresindeki blogda toplanacak.)
İHD genel başkanlığının son döneminden itibaren, insan haklarının düşünsel olarak güçlendirilmesine özel önem verdi. 2008’de faaliyetine başlayan İnsan Hakları Akademisi’nin kurucu başkanlığını 2021’e dek sürdürdü.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (1990) ve İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (2005) kurucularından olarak, insan hakları mücadelesinin tüm kurumsallaşma gayretinde onun izi vardır.

***
Hüsnü Öndül hakkında 20 yıl önce, 5 Kasım 2004’te Birgün gazetesinde İHD genel başkanlığını devretmesi vesilesiyle yazmıştım: “Birçok örgüt/dernek profesyonelinin özel sohbetlerde bile sıyrılamadığı kalıplaşmış dernek diline uzaktır… Bir insan hakları savunucusunun ‘genetik’ özelliği olması gereken ama ne yazık ki örneğini fazla göremediğimiz bir samimiyetle, hamasetten uzak bir sıcaklıkla konuşur. ‘İnsaniyetle’… güvenli, selim ve açık dil”le konuşurdu.
Sonra… “O yoğun mesai içinde çocuklarıyla ilgilenmeyi bir külfet olarak üzerinden atmaması, kimsenin (yani, eşinin!) üzerine yıkmaması”ndan bahsetmiştim. Kurşun gibi ağır günlerin içinde bile, o mücadelenin sorumluluğunu bihakkın yerine getirirken; çocuklarıyla, eşiyle ilişkisinin hukukunu da ‘feda’ etmemesi, başlı başına bir ders idi – bir emek ve etik dersi.
***
“İflah olmaz iyimser” kokartını, gururla her gün yakasına taktı. Metaneti ve sebatkârlığıyla, bedenleşmiş umut ilkesi misali… “Gözlerinin içi gülen” deyimi, elde hazır bulunmasa, onun kırış kırış güzel gülüşü için icat edilebilirdi. Alçakgönüllülük sıfatı da öyle.
***
Gökçer Tahincioğlu, ölümünün ardından yazdığı yazıda, 1999’da İHD genel merkezinde şehit yakını olduğunu söyleyen (en azından bir kısmı, aslında olmayan) bir grubun Hüsnü Öndül’ü linç etmeye kalkıştığı anları hatırlattı. [3] Boğazını sıkmalarına rağmen onlara vurmayışını, şaşırıp durakladıkları bir an, masanın üzerindeki küllüğü eline alıp geri bırakışını… ’68 öğrenci hareketinin simge şahsiyetlerinden Rudi Dutschke’nin ardından, ozan Wolf Biermann şu dizeleri yazmıştı: “Çok yumuşaktı o, çok yumuşaktı/ Bütün gerçek radikaller gibi.” Hüsnü Öndül, gerçek bir radikaldi.
***
Yirmi yıl önceki yazımdan bir cümle daha aşırarak bitireyim: “Hüsnü Abi, insan hakları mücadelesi ve onun ‘kültürü’ için emsal oluşturan bir insan." Hâlâ öyle.
[1] Nilgün Toker Kılınç, Cansu Akbay, Lülüfer Körükmez ve Nermin Biter’in hazırladığı, Türkiye’de insan hakları hareketinin tarihini inceleyen araştırmada, bu dönüşümün de izini sürebilirsiniz: https://tihvakademi.org/wp-content/uploads/2021/12/%C4%B0nsan_Haklari_Mucadelesinin_Degisim_Hatlari.pdf
[2] Osman İşçi andı bu tabirini: https://bianet.org/yazi/husnu-ondulu-kaybettik-302784
[3] https://t24.com.tr/yazarlar/gokcer-tahincioglu-yuzlesme/insan-insan-derler-idi,47711
Önceki yıl İHD’nin önceki genel başkanı Akın Birdal silahlı saldırıya uğramış, ölümden dönmüştü. Hüsnü Öndül, Birdal’ın odasının “8 kurşunlu kapısını” saklayıp bir bellek anıtına dönüştürdü.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.12.2025
26.11.2025
13.11.2025
30.10.2025
17.10.2025
5.10.2025
20.09.2025
5.09.2025
23.08.2025
7.08.2025