Halil BERKTAY
Yirmi beş gün sonra Taraf’ın yaşgünü (15 Kasım). Beşini doldurup altısına girecek. Benim de kendi numaralamama göre, bu köşede bu 551. yazım. Bazen HerTaraf’ta çıkanları, Politika bölümünde tam sayfa verilenleri, ya da Avrupa atletizm şampiyonası ve Olimpiyatlar gibi spor “sorti”lerimi saymaksızın.
Bilvesile, bazı şeyleri toparlamakta yarar var.
Bir zamanlar “büyük anlatı”lar ve onlara karşılık gelen “ideolojik çatı”lar vardı. Dünyayı kapitalizm cephesine karşı sosyalizm cephesi gibi düşünmek böyle bir zihinsel yapılanmaya yol açıyordu. Hiçbir konu diğerlerinden bağımsız değildi; öyle bir dizi mevzi vardı ki, hepsini birleştirdiğinde uluslar arası komünist hareketin “genel çizgi”sini oluşturuyordu ve hangi noktada bunun dışına çıkarsan çık (ve o nokta ne kadar önemsiz gözükürse gözüksün) “burjuvazinin kampı”na iltihak etmiş sayılıyordun. Soğuk Savaş koşullarında bu, “burjuvazi”den de öte, “Amerikan emperyalizmi”ne uzanıyordu.
Son zamanlarda sıkça değindiğim Tony Judt, gerek Postwar’da, gerekse 2003’teki Hobsbawm eleştirisinde, (Türkiye’yi ne kadar andırdığına ayrıca değineceğim) Fransız aydın çevrelerinde bu suçlama mekanizmasının nasıl işlediğini anlatıyor. Sartre ve Merleau-Ponty gibi pek çok Fransız aydını, aslında Komünist değildi ve meselâ 48-52 yıllarında Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa’da olup bitenler hakkında bilgilendikleri ölçüde, pekâlâ seslerini yükseltebilirlerdi. Ne ki, PCF tarafından anti-Komünist gösterilmek de onlara çok korkunç gelebiliyordu. Sonuçta, Judt’ın anti-anti-Komünizm dediği tavıra hapsoldular. Bu da entellektüel dürüstlüklerini yitirmeleri anlamına geldi.
Bu noktada Judt için bir Camus’nün, bir de Koestler’in duruşu önem kazanıyor. Geçmişte bizim kuşakların da ne yapacağımızı bilemeyip sırt çevirdiğimiz Gün Ortasında Karanlık romanını, Koestler Çekoslovakya’daki düzmece Rudolf Slansky yargılaması etrafında örmüştü. Judt, Koestler’in “bak şimdi, kimlerle aynı safa düştün” kampanyasına aldırmadığına işaret ediyor. Soğuk Savaşçılarla birlikte gösterilmek yıldırmıyordu Arthur Koestler’i. Kendisinin Sovyetlere karşı çıkmak için geçerli ve yeterli sebepleri var mıydı, yok muydu? Varsa, pek önemli değildi gerisi. Başka kimler de (başka hangi gerekçelerle) Sovyetler Birliği’ne karşı tavır alıyormuş, pek umursamıyordu. Ortada bir gerçek varsa, “gene de söylemeyeyim, çünkü bunu söylersem falancalara yarar” tavrı, ancak kendine ve kendi tutumuna güvensizliğin ifadesi olabilirdi.
Tarihin yargısı amansız. Camus, Koestler ve Semprun’ların ne kadar haklı, Sartre’ların ise ne kadar yanlış olmuş olduğu, Sovyetlerin sonundan bu yana geçen her gün daha iyi anlaşılıyor. Bu bağlamda, o kapsayıcı “çatı”lar da çöktü ve uyulması otomatiğe bağlanmış “genel çizgi” diye bir şey kalmadı. Dolayısıyla toptancılığın yerini parçalılık ve perakendecilik aldı. Her bir olayda, o olayı illâ başkalarıyla birleştirmeksizin kendi sınır ve ölçüleri içinde görüp ona göre tavır belirlemek gibi açık uçlu bir eklektisizm, hem mümkün hem gerekli hale geldi.
Bu da bütün olaylarda hep aynı saflarla birlikte olmak yerine, her bir olayda değişik kesimlerle bir araya gelebilmeye yol açıyor. Yeri gelmişken: Ben şimdiye kadar yani 2002, 2007 ve 2011 genel seçimleri ile aradaki yerel seçimlerde ne AKP’ye oy çağrısında bulundum, ne de gidip oy verdim (yani öyle, kamuoyu önünde bir şey söyleyip sonra elim varmadığı için başka bir şey yapmış da değilim). Ama 12 Eylül 2012 anayasa değişikliği referandumunda elbette “evet” dedim. Dolayısıyla o noktadaAKP ile birlikte, CHP ve BDP’ye ise karşı olmuş oldum. Kendi gerekçelerime güvendim ve AKP’nin ne gibi gizli-açık gündemleri olabileceğine de pek aldırmadım. Buna karşılık meselâ MEB’in 4+4+4 tasarısı çıkageldiğinde, Taraf’ın editoryal tavrını da eleştirerek buna karşı çıktım ve pekâlâ denebilir ki bu, beni bu sefer, bu konuda CHP’yle aynı safa götürdü.
Kürt sorununu yaratan “emperyalizm” filân değil Türk milliyetçiliği ve Atatürkçü ulus-devlettir. Kürt halkı üzerindeki her türlü baskıya karşı çıktım ve imzalamadığım bildiri, yapmadığım konuşma kalmadı. Yeni bir anayasada kendi kaderini tâyin hakkının yer alması gerektiğini savundum. Öte yandan, PKK’nın ideolojisini, politikalarını ve örgüt-içi uygulamalarını desteklemeyi de kabul etmedim. 21. yüzyıl başında ve hele bu noktada “haklı savaş” olmaz dedim; şahsen gerillaya oy da vermem ve gidip BDP akademisinde ders de vermem dedim. Yerine ve kimine göre “Kürtçü,” yerine ve kimine göre “Türk ırkçısı” oldum.
Dinsizim ve başörtüsü özgürlüğünden yanayım. İslâmofobik nefret söylemine karşıyım ve Richard Dawkins’in de, Salman Rushdie’nin de, Sevan Nişanyan’ın da, Fazıl Say’ın da düşünce özgürlüğünü savunuyorum. Ermeni soykırımı Ermeni soykırımıdır; Sarkis Torosyan’ın “anı”ları da kurmaca ve uydurmadır. Tıpkı, 1 Mayıs 1977’nin bir “devlet katliamı” olduğu uydurması gibi. Bunların hepsini birlikte de söylerim, ayrı ayrı da. İster o sırayla, ister bu sırayla.
Her seferinde, kendi kafam ve gerekçelerimle. Hiçbir mahalle baskısına aldırmadan.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024