Kemal CAN
Bilgi toplumu çağı ve sosyal medya, bilginin, ilginin ve hatta duyarlılıkların transferini aşırı hızlandırmış olabilir ama hayatın kendi dinamikleri bu değişime uyan bir hız kazanmıyor olabilir. Bu yüzden yaşananları anlamak, üzerine düşünmek, hele onlara müdahale etmek için daha farklı bir zaman ölçeği kullanmak lazım.
Sanırım yirmi beş yıl falan önceydi. O zamanlar sık karşılaşılan kitap sergileri vardı. Çoğu ikinci el kitaplar, genellikle akşam üstü saatlerinde kaldırımlarda açılan sergilerde satılırdı. Öyle sergilerin birinin başında kitaplara bakan genç bir adam, dakikalardır elindeki kitabı inceliyordu. Elindekini bırakıp, başka kitaplara da baktı ama yeniden aynı kitabı alıp sayfalarını çevirdi, atlayarak birkaç satır okudu, sonra yine yere bıraktı. Merak ettim, göz ucuyla baktım, adını şimdi hatırlamıyorum ama erotik çağrışımlı ismi olan kalınca bir çeviri romandı sanırım. Genç adam biraz sonra yine döndü, kitabı yeniden eline aldı biraz daha inceledi ve sonra cesaretini toplayıp satıcıya, “bunun biraz daha kısası yok mu?” diye sordu. Sergiye açtığı yerdeki müşteri profili ve sattığı kitaplar konusunda deneyimli ama galiba her şeyden önce işinin erbabı satıcı, şaşırmak yerine meseleyi, aslında ne istendiğini hemen anladı. Serginin epey gerilerinde duran daha ince kitapların arasından bir iki tane seçip uzattı. Adam da galiba kitaplardan birini alıp gitti diye hatırlıyorum.
Bilginin, ilginin alınır satılır olması, alınıp satılmaya daha uygun formlarının geliştirilebilir olması çok yeni bir durum değil. Kapitalizm her şeyi ticari değişim malı haline dönüştürebilme yeteneğine zaten sahipti. Fakat, içinde bulunduğumuz dönemin bilgi toplumu çağı olarak isimlendirilmesinde, bilgi ve iletişim teknolojisinde yaşanan devrimsel değişimlerin yarattığı büyük dolaşım hızının önemli etkisi olduğu açık. Her tür bilgi ve ilgi en az zahmetle tüketilecek kadar “küçültülüp”, en büyük hızla dolaşıma giriyor. En karmaşık bilgiler, ihtiyaçlar, hatta zevkler bir “tık” kolaylığında ayağa getiriliyor. Bu hız değişimi ve ulaşma kolaylığı yanında, çeşitlilik adı altında kişiye özel formlar oluşuyor. Sanattan inanç alanına kadar her şeyde ve bütün bilgi alanlarında, hatta duyarlılıklarda bile ihtiyaç duyulana, ayrılabilecek zamana, girilecek zahmete göre ayarlanabilir sıkıştırılmış tüketim formları oluşuyor. Televizyonun en belirleyici iletişim aracı haline dönüşmesiyle epey tartışılmış olan bu durum, şimdi sosyal medya ile 140 karakter sınırına doğru ilerliyor.
Hakim sistem ve hegemonik ideolojik akıl, öncelikli olarak talep ve hak alanlarını tarif ediyor, biçimlendiriyor. Dolayısıyla, bu bilgi ve ilgi tüketimi alışkanlığı, sadece mevcut sistemin taraftarlarınca değil, çok daha geniş bir kesim tarafından paylaşılıyor. Herkes anlamaya veya hissetmeye yetecek kadar zamanı yokmuş, her şeyin onun zamanına ve tahammülüne göre ayarlanmasına ihtiyacı varmış gibi davranmak istiyor. Bunu bir hak olarak görüyor ve bunu yeniden yeniden üretilen bir zorlamaya dönüştürüyor. Sadece, yükselen popülist dalgaların üzerine bindiği basit açıklamalar değil, en radikal en muhalif çevrelerin genellemeci, indirgemeci yaklaşımları da rağbet görüyor. Fazla zahmete girmeden, en fazla şeyi açıkladığı iddiasındaki, en kısa ve en çarpıcı olana talep artıyor. Bir zamanlar cami avlularında görülen ama belki western filmlerinden hatırlanan seyyar ilaç satıcılarının iddialarında olduğu gibi, her şeyi açıklamaya yetecek bilgi ve her derdi çözecek formül aranıyor. Bulan da çıkıyor.
Söz konusu toplumsal, ekonomik ve siyasal meseleler olduğunda her şeyi açıklayacak tek bir neden ve her şeyi belirleyen tek bir etken bulmak neredeyse imkansız. Bir şeyin doğru olması, defalarca kanıtlanması, çok güçlü argümanlarla desteklenmesi, kalabalık takipçiler edinmesi her şeyi açıklamaya yetmesi anlamına gelmiyor. Ancak bir şeyi güçlü biçimde açıklamak veya bir şeylerin önemli bir yönünü aydınlatmak kimseye yetmiyor. Her şeyi açıklamaya yetme iddiasındaki tezler, kendilerinden başlayarak bir haksızlık yaratma pahasına genelleme ve indirgemeye başvurmak zorunda kalıyor. Bunun bilinçli ve kabul edilebilir bir soyutlama olarak kullanılmasıyla, daha çok “alıcısı” tarafından zorlanan bir ölçüsüzlüğe kayması arasındaki sınır sık sık ihlal ediliyor. Kısa ve etkili olmak, hakikati daha kuvvetli yapmıyor, daha fazla bölümünü görünmez kılıyor. Her şeyi gösteren “en büyük resmi” görme iştahı, daha aza mahkum ediyor. Bu güçlü akıntının dışında, kenarında durmaya çalışmak, yetersizlik veya “gerçekleri” açık ve güçlü ifade etmekten kaçınan bir çekingenlik olarak görülebiliyor.
Son zamanlarda yaşadığımız pek çok sorunda benzer eğilimleri görüyoruz. Döviz krizi yaşanıyor: “Uluslararası faiz lobisinin” işi olduğunu söyleyenlerle dalga geçenler, bütün sorunun “tek adam rejimi” olduğuna inanmakta bir beis görmüyor. Meselenin ekonomik olmadığına ilişkin inanç da, tamamen ekonominin kurallarına göre gerçekleştiği fikri de, birbirinin tam karşısında yer alanlar tarafından farklı sonuçlara varacak açıklamalar için büyük bir imanla savunuluyor. Siyasette değişim, muhalefette yenilenme meseleleri de benzer muamele görüyor: “Değişime direnenin” neyi koruduğu, değiştirecek olanın nereden başlayacağı, yetersiz olunan ile geliştirilecek olanın ne olduğu tartışması birer cümlelik ifadelere sıkışıyor. “Şöyle olursa böyle olabilir ama onun olup olmayacağı da başka faktörlere bağlı. İşin bir de gözden kaçırılmaması gereken şöyle bir tarafı olduğu da düşünülmeli. Bazen gördüğün kadarına, bazen şüphe duyduğuna fazla pirim vermemek gerekir…” diyenler yerine, kaba kestirmecilikler öne çıkıyor.
Bilgi, merak ve ilginin, vakit ve emek gerektiren tarafları var. Karmaşık meseleler hakkında bilgi edinmek, olanı anlamaya çalışmak ve elde edilenlere göre fikir oluşturabilmek, biraz zaman ayırmayı, biraz dikkat ve sabır göstermeyi, biraz da emek harcamayı gerektirebilir. Yazının başında anlattığım hikayedeki kitap satıcısının nobran bir esnaf gibi, “olur mu öyle şey” dememesi, belki genç adamı kitap almaktan vazgeçirmediği için güzel bir yaklaşım. Ama kitapla ilişki kurma bakımından belki de biraz sorunlu bir başlangıç diye düşünülebilir. İhtiyacı olduğu veya yetecek kadar alınabilecek şeyler var ama her şeye böyle yaklaşılabileceği inancına da fazla prim vermemek gerek. Bilgi toplumu çağı ve sosyal medya, bilginin, ilginin ve hatta duyarlılıkların transferini aşırı hızlandırmış olabilir ama hayatın kendi dinamikleri bu değişime uyan bir hız kazanmıyor olabilir. Bu yüzden yaşananları anlamak, üzerine düşünmek, hele onlara müdahale etmek için daha farklı bir zaman ölçeği kullanmak lazım.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025