Kemal CAN
Çok iyi ve başarılı yönetilemeyen bir ülkenin arka planının da mükemmel hesaplar ve tezgahlarla işliyor olması mümkün değil. Ya da bir başka söyleyişle, planlama ve yönetme konusundaki beceri ile tezgah kurmak ve işletmek konusundaki yetenek arasında bir eşitlik olmasa bile paralellik olmalı (eğer aynı aktörlerden söz ediyorsak). İşte bu yüzden, detaylar ve arka plan hikayeleri, "görünmeyenin" gerçek gücü hakkında daha fazla fikir veriyor.
Gazeteciliğe başladığım tarihten itibaren sürekli siyaset alanında çalıştım. Neredeyse 35 yıla varan bu sürede, siyaset dünyası defalarca dengelerin değiştiği, önemli altüst oluşların yaşandığı, aşırı bir hareketliliğe sahne oldu. Çok önemli siyasi liderleri, çok şaşırtıcı siyasi performansları, önemli politik dalgaları takip imkanı buldum. Yine bu dönemde yaşanan çoğu siyasi meselenin hayli derin, görünmeyen tarafları olduğu, hem yaşanırken, hem sonrasında bir bir ortaya çıktı. Sanki, karmaşık ve biraz da abartılı bir dizi filmin içinde düşmüş gibiydi Türkiye ve galiba hala öyle. Başka yerlerde birkaç on yılda yaşanacaklar aylar içinde olup bitiyor.
Ancak, siyasetin gizli kapaklı tarafına, kapıların arkasında olup bitenlere mesleki olarak fazla ilgi duyamadım. Belki de, buna uygun bir ilişki ağı kurmadığımdan, yeterince nüfuz edemediğimden, eksiğimi “ilgi duymuyorum” diyerek normalleştirdim. Komplo teorilerine, kapalı kapalı ardından çevrilen dolaplara, mahrem kulis bilgilerine, her şeyi açıklayan büyük resimlere değil de, ortalıkta açıkca görünür olana ve uzun sürme ihtimali olan genel dinamiklere bakmaya daha çok vakit ayırdım. Olacakları önceden görmeye yarayacak ilişkiler yerine, olanların ne anlama geldiği, nereye evrileceğine dair kafa yoranlara yöneldim.
Mesleki olarak kendi seçtiğim yöntemden bağımsız olarak, başka tür araştırmacı gazetecilik çalışmalarını da merakla takip ettim elbette. Kuvvetli haber ağları kurmuş parti muhabirlerinin, dedektif titizliğinde iz süren belge gazetecilerinin çıkarttıkları haberleri sadece mesleki ihtiyaçlarla değil, polisiye hikaye tadı alarak okudum. Ve yine bu yıllar içinde, önde olup bitenlerin arkada olanlara epey benzediğini fark ettim. Fakat, uzunca bir süredir arka plan, kulis bilgileri yansıtan haberlerden çok heyecan duymuyorum. Çünkü artık bu tür haberlerin büyük çoğunluğundan olanı değil de, kimin olayın nasıl bilinmesini istediğini öğreniyorum. Oluşturulmak istenen tepkinin hangi yöne doğru itildiğini izliyorum. Amaca kilitlenmiş çaba, eğlenceli ve öğretici detayların hepsini saklıyor.
Artık varlığından söz edemeyeceğimiz ana akım medyada durum böyleyken, bağımsız haber mecralarının çoğu da, sınırlı personel ve ilişki imkanları nedeniyle, “bir yerlere yakın” veya “haber alabilir” olduğuna inandıkları ve çoğu “görevli” isimlerin aktardığı kulisleri, virgülüne dokunmadan taşıyarak alanı doldurmaya çalışıyor. Daha fenası da, manipülatif tepkiler üretebilmek için, abartılı öngörülerin arka plan haberi haline dönüştürülmesi. Özellikle siyaset alanında (hatta dış politikada bile) yaşananlar, yapılanlar veya planlananlar konusunda her şey fazla ulu orta cereyan ettiği için, belki arka plan bilgilere ihtiyaç da kalmadı, bunu yapmaya hevesli insan da azaldı ama insan merak ediyor işte…
Bu girişin gerekçesi, son zamanlarda yaşanan bir dizi olayın – benzer başka hadiseler için de – arka planını çok merak ediyor olmam. Danıştay’ın Andımız kararı, Türkçe ezan tartışması, peşinden 9 Kasım’da Diyanet İşleri Başkanı’nın “insani” ziyareti, ardından tuhaf bir 10 Kasım protestosu ve tutuklaması. Daha önce de onlarca kere benzerleri yaşanmış bu hadiselerin arka planından ne olacak? Bilmediğimiz ne öğreneceğiz? Kimin ne işine yaradığı, kimin bir dama hamlesi gibi niye buna karşılık vermek zorunda olduğu, olayın nereye evrileceği gayet açık. Kimin, neyi, neden yaptığına ilişkin bilgi ve kanaatleri tamamlamak için değil, işin hikayesinin ilginç detaylarını öğrenmek için bu merak. Çünkü, detaylar yer aldığı hikayeden fazlasını anlatabilir.
Böylesine gündem yaratacak olaylar nasıl bir kronoloji ile işliyor? İddia edildiği gibi en tepeden mi talimatlandırılıyor? Bu işlerle ilgili uzman bir ekipten mi çıkıyor bu akıllar? Tesadüfleri kim nasıl organize ediyor? Her bir olasılık için alınacak olumlu olumsuz cevap da, merakı gidermeye yetmiyor. Çünkü her cevapla birlikte oluşan muhtemel hamleler, diyaloglar dizisi, onlarca yeni soru yaratıyor. Rastlantı olacak şeyler, onayı gereken durumlar, ancak izinle yapılabilecekler konusunda epey bir fikrimiz var. Zaten olaylar tartışılırken de, ne kadarının bile isteye yapıldığı, ne kadarının kendiliğinden gelişmiş olabileceği hakkında netlik sorunu çıkmıyor. Ancak, olayın teknolojisinin, ilişkisinin, hiyerarşisinin nasıl kurulduğu, nasıl işlediği konusunda çok az detay biliyoruz. Ve aslında ancak bu detaylar, aslında neyle karşı karşıya olunduğunu gösteriyor.
Ekonomi alanında, kentsel rant meselelerinde, çevre katliamlarında olayların detaylarına inen bilgileri, sorunlara duyarlı aktivistler veya meslek kuruluşlarının çalışmalarında görmek mümkün oluyor. Çiğdem Toker gibi alanına hakim çalışkan gazetecilerin belgeledikleri, yaşanan kayırma ekonomisini somutlayan detaylar veriyor. Gazete Duvar’da Bahadır Özgür’ün “Bir ‘yandaş’ nasıl yaratılır ve beslenir?” yazısında olduğu gibi, sürecin nasıl işlediği adım adım anlatılabiliyor. Ancak, çok önemli iki alanda, siyaset ve yargıda, olup bitenler hakkındaki genel fikirler ve artık saklanmayacak kadar aşikar hale gelen anormallikler aynı ölçüde somutlanamıyor. Sonuçlar son derece barizken, sürecin nasıl işlediğine dair hikayeler pek ortaya çıkmıyor.
Mesela, yargı alanında pek çok hadisenin – artık uluslararası kanıtlarla desteklenen biçimde – bağımlı, bağlantılı yürüdüğü konusunda kimsenin kuşkusu yok. Bütün “bağımsızlık” iddialarına rağmen iktidar sözcüleri bile, pek çok meselede “izni gerekli” mercileri işaret etmekten, “başka kriterlerin devrede olduğundan” bahsetmekten kaçınmıyor. Eğer büyük bir telepatik ağ kurulmadıysa, binlerce yargı mensubunun “yapılması gerekenleri” – bazı kazalar olmakla birlikte – bu kadar isabetle biliyor olması imkansız. Öyleyse, “olması gereken” veya “olması istenenler” için mekanizma nasıl işliyor, işletiliyor? Bu konuda çok sayıda şüphe ve ithama karşılık, işin arka planı hakkında hala doyurulmamış meraklar, meslek grubunun geleneksel ketumluğu ile açıklanamayacak kadar boşluk var.
Siyaset alanında olup bitenlerde de benzer bir durum işliyor. Örneğin, bütün söyledikleri yerli yerinde dururken, Cumhurbaşkanı tarafından da ziyaret edilmiş olan Kadir Mısıroğlu’nu Diyanet İşleri Başkanı’nın da ziyaret etmesinin sağlayacağı siyasi imkan hakkında nasıl bir süreç işledi? Kimin aklından çıktı? “İnsani gerek” konusunda bir teşvik mi, istenen izin mi etkili oldu? Kim kimi aradı? Mısıroğlu hakkındaki fikirlerinin yeni oluşmadığı anlaşılan Bahçeli, neden sadece 9 Kasım ziyaretini “meydan okuma” olarak kullandı? Eğer bu bir operasyonsa, bunu akıl edenler ve uygulayanlar mı, derin bir komplo olduğuna inananlar mı daha çaresiz?
Arka plan haberciliğindeki zayıflığımdan da olabilir ama basitçe şöyle düşünmeye daha yakın duruyorum: Çok iyi ve başarılı yönetilemeyen bir ülkenin arka planının da mükemmel hesaplar ve tezgahlarla işliyor olması mümkün değil. Ya da bir başka söyleyişle, planlama ve yönetme konusundaki beceri ile tezgah kurmak ve işletmek konusundaki yetenek arasında bir eşitlik olmasa bile paralellik olmalı (eğer aynı aktörlerden söz ediyorsak). İşte bu yüzden, detaylar ve arka plan hikayeleri, “görünmeyenin” gerçek gücü hakkında daha fazla fikir veriyor. Kurulan çarkların, tezgahların, sanıldığı kadar incelikli olmayıp fazlasıyla basit olabileceğini; arkada işleyen mekanizmanın hiç de mükemmel olmayıp en azından kullandığı zaaflar kadar zayıf olabildiği görülüyor. Bu yüzden, artık sonuç üretmemeye başlayan yolsuzluk, haksızlık ifşası yanında, bunların mekanizmalarını ortaya çıkartmak, sonuçlara tepki vermekten daha etkili olabilir.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025