Kemal CAN
Bu haftanın başında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlandı. Bir tarafta alkolsüz kokteyl mönüsü değişen resepsiyon, diğer tarafta İstanbul’a “havai fişek saldırısı”. Bir tarafta “itibardan tasarruf yapılmaz” diyen Erdoğan’ın şatafat kınamaları, diğer tarafta “biten bir şeyi kutluyorsunuz” eleştirileri. Bayram vesilesiyle tazelenen ve gazete ilanları üzerinden sürdürülen rejim tartışmaları. Zorlama birlik-kardeşlik iddialarının her alanda ve her düzeyde tutmayan, birer birer atan dikişleri. Türkiye uzunca bir süredir, sadece sert krizler sonrasında değil, bildik ritüeller sırasında da aynı şeyleri konuşuyor. Kimsenin değiştirmeye, dönüşmeye niyeti olmadığı, sonuçsuz bir tartışmayı sürükleyip gidiyor.
Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle, ne resepsiyonların ne de sokaklara taşan kutlamaların herkesi kuşatan ortak bir heyecan yaratmadığı bir kere daha idrak edildi. İçinde yaşadığımız koşulların ne kadar kalıcı değişiklikler içerdiği konusu da, en az hissiyatlar kadar farklılaşmış değerlendirmelerle yinelendi. Hem iktidar cephesi hem muhalefet tarafı, kendi içinde çeşitli gruplara ayrılıyor. “Artık hiçbir şey aynı olmayacak” cümlesi, birbirinden tamamen farklı ve ters anlamlar yüklenerek kullanılıyor. Muhalefet cenahında sahip çıkılması ve canlandırılması gereken Cumhuriyet değerlerinin ayağa kalktığına inananlar kadar artık savunulacak bir şey kalmadığını düşünenler de mevcut.
Neden, niçin, nasıl kısmına girmeden peşin olarak söyleyelim: Bugün ortaya çıkan genel resim, mevcut belirleyici aktörlerin etkili olacağı ya da zorlanacağı herhangi bir reform, revizyon veya restorasyon ile düzeltilebilecek sınırı geçmiş durumda. İster Cumhuriyet değerleri olarak etiketlensin, ister kurumsallaşmış normlar denilsin, çok geniş bir alanda ağır bir tahribat tablosuyla karşı karşıya olunduğu bir hakikat. Bu tahribatın bilinçli bir kuralsızlık, öngörülemezlik yanında fütursuz bir keyfilikle ağırlaştırıldığı da açık. Eskinin daha iyi olup olmadığı tartışmasını önemsiz kılacak biçimde kavramların, kuralların, kurumların sistemli bir imha ve ilga süreciyle yüz yüze kaldığı görülüyor.
“Rejim tasfiyesinin” gerisinde saklanmayan rövanşist bir iştahın olduğunu, bunun bir kesim için tatmin yarattığını söylemek yanlış olmaz. Erdoğan iktidarının bekasının da, bu tahrip süreciyle ve kurulmaya çalışılan yeni siyaset mimarisiyle yakın ilişkisi var. Ancak ortaya çıkan ağır yıkıcılığın ama daha önemlisi tamir ve değişim sürecinin mevcut aktörlerce yapılamayacak olmasının asıl gerekçesi, kurulmuş olan değil kurulamamış ve asla kurulamayacak gibi görünen “yeni rejim”. Ortaya çıkan sonuçlardan yola çıkarak veya ortaya konulan niyetler okunarak “yeni rejimin” neye benzediği ya da benzeyeceği hakkında ortak kanaat bu yüzden ortaya çıkmıyor. Çünkü pek bir şeye benzemiyor.
Tek meşruiyet dayanağı olan seçimleri, YSK ve ardından kayyım hamleleriyle ciddi hasara uğratan iktidar, sıkıştığı siyasi aritmetiği çözecek formülü henüz bulabilmiş değil. İstanbul’u Beştepe’ye bağlanan Boğaziçi Başkanlığı gibi olağanüstü yasalar ile yerel yönetim kuşatmasını daha da yaymanın yolları, bypass imkanları aranıyor. “Avrupa’ya hukuk dersi verecek” iddiasındaki yargı paketinden keyfi kararlar, iyice özelleşmiş mahkeme heyetleri, Altan, Kavala ve Demirtaş davalarında görüldüğü gibi özel muameleler çıktı. RTÜK üyesi Faruk Bildirici’nin hukuk dışı yöntemle üyeliğinin düşürülmesinde görüldüğü gibi, her engel ve direnci aşmak için alışılmadık “yollar” bulunmasının örnekleri artıyor.
Ekonomiden dış politikaya kadar her alanda, yerleşik prosedürlerin ve liyakatin tamamen devre dışına çıktığı, tedirginliği iyice artıran bir sürüklenme başladı. Kaynak yaratmanın değil kaynak transferinin enstrümanı haline gelen varlık fonu icraatı, herkese posta konulduğunun ilan edildiği mutabakatlar öncesinde kimsenin alınmadığı ikili görüşmeler sadece bazı örnekler. Bunlara ek olarak, iktidar çevresinde orta kademe yöneticilere kadar yayılmaya başlayan çekişmelerin ve “buradan bir şey olmaz” diye düşünenlerin artması da saklanamaz hale geldi. Yani gelen “yeni rejim” sadece dışarısı için değil içerisi için de pek bir şeye benzemiyor, kimseye güvence ve rahatlık sağlamıyor.
Uzun bir süre –ve hâlâ- Türkiye’de kurulmaya çalışılan “yeni rejimin” yerleşmesinin getireceği büyük tehlikelerden bahsedildi. Rejimin değişmesiyle nelerin kaybedileceği tartışıldı. Şimdi sadece bu tehlikeli geleceğin değil, bunu beceremeyen çaresizliğin de ne kadar yıkıcı olabileceğini deneyimliyoruz. Değişecek olanın getireceği olumsuzluklar beklenirken, değişmeden devralınanların hasarı daha öne çıktı. İşte tam da bu yüzden, yani yerleşik hale gelemediği için daha yıkıcı ve güvence yaratamadığı için daha endişeli olan mevcut iktidarın dahil olabileceği, ilişkilendirilebileceği bir iyileşme mümkün değil. Bu durum, her şeyin iktidarın değişimi ile başlamasını zorunlu kılıyor
Orhan Gazi Ertekin Gazete Duvar’da yargı paketini ele aldığı “Dikkat Yargı Reformu Çıkabilir” yazısında “Türkiye’de yargının bugün içinde bulunduğu hukuk tecrübesi ve kültürü, bir reform ile ilişkilenemeyecek haldedir” diyor. Bu tespiti hemen bütün kriz alanlarına, ekonomiye ve siyasete uyarlamak mümkün. Bugün tahrip ettikleri, kurmaya kalktıkları kadar kurmayı – hatta yönetmeyi- beceremedikleri her şey için kriz üreten mevcut iktidarın, mevcut haliyle dahil olacağı bir çözüm –veya reform- zemini pek kalmamıştır. Hatta daha ileri giderek aktörleri değiştirme iddiası olmayan herhangi bir iyileştirme çabasının karşılığını bulmak güçtür.
Giderek ortaya çıkan daha önemli bir sorun ise RTÜK’ün Faruk Bildirici olayında, yargı bürokrasisinde ve ekonomi yönetiminde görüldüğü üzere, kurulamamış olanın yarattığı boşluğun daha alt seviyelerde mikro kuralsızlık ve keyfilik alanları yaratmaya başlaması. Bu tehlikeyi iyice büyüten bir başka unsur da, muhalefetin bir kısmında, alanda ve oyunda kalmanın koşulları konusundaki yanlış algı. Saray davetine icabet Anıtkabir’de yok sayılmaya, tezkereye evet demek “Bay Kemal” olmaktan kurtulamamaya, kayyıma kuvvetli biçimde direnmemek Boğaziçi Başkanlığı’na kapı açıyor. İktidarın gerilemesi hatta erimesinin hasarı azaltmayıp aksine artıracağı hâlâ görülemiyor.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025