Kemal CAN
1990’larda merkez sağ (ve aslında sol) karşısında Refah Partisi’ni (uç sağı) yükselten siyasi kampanya, ideolojik-kültürel tonları yanında ekonomik ve kısmen sınıfsal mesajlarıyla da dikkat çekmişti. Örneğin 94 seçimlerinde İstanbul’u kazanan Tayyip Erdoğan, katıldığı TV tartışmalarında ‘gecekonduda oturan biri’ olmakla övünüyordu. O yıllarda itibarı ‘sarayda’ aramayıp mütevazılıktan süzme gayretindeydi. ‘Kimsesizlerin kimsesi olma’ iddiası; yoksunluğu ve yoksunluğu içselleştiren bir mağduriyet diliyle birleşiyordu. Daha sonraki yıllardaki -her şeyi açıklama iddiasıyla fazla sulandırılan- merkez-çevre çözümlemeleri de bu durumla gerekçelendirildi. Bu organik ilişkiden bir ‘sosyoloji’ üretilebileceği, üretildiği iddia edildi. Yoksulları, kültürel madunları siyasi temsil aracılığıyla yukarıya taşıma iddiası, AKP’nin ilk yıllarında “yeni bir orta sınıf yaratıldığı” tespitlerine dayanak yapıldı. Dünyadaki bol para, kolay ve ucuz borçlanma imkanları, kolay karşılanabilen transfer harcamaları, ekonomik hareketliliği hızlandıran inşaat hamleleriyle alt gelir grupları hissedilir ama güvencesizliği derinleştiren bir iyileşme yaşadı. Alt gelir gruplarının hayat standardını yükselten hizmet alanlarında -örneğin sağlık ve belediye hizmetlerinde- sağlanan geçici rahatlatmalar bu algıyı destekledi.
Yoksullar için memnuniyeti artıran önemli kuşatıcı unsur, dinsel-kültürel kimlik kodlarıyla desteklenmiş sahiplenilme hissiydi. Laik, devletçi, sert modernist dışlanmanın, 28 Şubat ile açık bir siyasi tehdide dönüşmesi yanında, 80’ler boyunca yürürlükte olan kaba liberal söylemin ‘yoksulluk aşağılamasına’ tepki önemli bir motivasyondu. Yoksul oldukları için tek suçlunun kendileri olduğu, devletin fukarayı beslemek zorunda olmadığı fikrinin karşısında, giderek genişletilen ve savunulan ‘doğrudan destekler’ vardı. Patates, makarna, kömür dağıtımını ‘ucuz politika’ olarak eleştirmeye çalışan muhalefet dili, AKP tarafından bu sahiplenmenin (karşıtlığın) kanıtı olarak kullanıldı. Herkesin olan kamu kaynaklarının tarihin en hunhar özelleştirmeleriyle elden çıkartılmasına, bu sahiplenme görüntüsüyle yüksek bir destek -en azından sessizlik- temin edildi. 2006 yılında Erdoğan’ın durumundan şikayetçi olan bir çiftçiye söylediği “Ananı da al git” lafını istisna sayarsak, AKP iktidarı ‘yoksuldan yana, yoksulla yan yana’ görüntüsünü korumaya uzunca bir dönem özen gösterdi. 2008 Ekonomik krizi sonrasındaki 2009 yerel seçiminde kendini hissettiren ekonomik gerekçeli memnuniyetsizlikler, 2007-2010 arasında büyük ölçüde ‘cemaatin’ yönettiği siyasi gerilimlerin gölgesinde kaldı.
2011’den itibaren başlayan ama 2015 ile resmileşen ve Erdoğan’ın şahsında toparlanan yeni iktidar stratejisi, yoksullarla ilişkiyi ekonomik içeriğinden sıyırarak neredeyse sadece kimlik eksenli bir alana itti. Hızla otoriterleşen iktidar, sağ popülist reflekslere uygun biçimde yoksullarla fazla araçsal bir ilişkiye doğru çekildi. Yoksul kalabalıklar, kendilerine uzak elitlere (dünyaya) kafa tutan lidere destek sağlamakla ve sadece liderin başarılarından -gerekirse ihtişamından- gururlanmakla, sonra yine bir şeyler sağlayabileceğini ummakla görevlendirildi. Sadece işaret edilen düşmanlarla ilgilenmeleri istendi. Ortada, ‘kan emen’ elitlerden alınıp yoksullara dağıtılan pek bir şey olmadığı gibi, eski elitlere ve yenilerine kaynak aktarma göze sokarak devam etti. Üstelik artık değil elitlerin elindekini almak, onlardan borç bulmak bile zorlaşıyordu. Ekonomik krizin ortaya çıkarttığı bu tablonun karşısında, memnuniyetsizlere hitap eden dil de hızla değişti. Memleketin ve dolayısıyla iktidarın bekası için atılan mermilerin parasını hesaplamaktan aciz nankörlerden bahsedilmeye başlandı. ‘Yoksuldan yana, yoksulla yan yana’ iktidar yerine, iktidardan yana zengin ve yoksul aynı ölçüde makbul hale geldi. ‘Biz varsak siz varsınız’ kibri öne çıktı.
Erdoğan ve yakın çevresinin ekonomik krizle kurduğu -kurmadığı- ilişki, iktidarın dış çeperinde 80’lerin kaba yoksul düşmanlığını geri çağırıyor. İktidarın sosyal medyadaki azgın destekçileri bu konuda çok atak. Geçim derdiyle intihar eden insanlar, yemek parasına göz dikildiği yetmezmiş gibi bunun için bir de dayak yiyen öğrenciler bozguncu sayılıyor. Bunları gündeme getirmeye kalkanlar yalancılıkla suçlanıyor. Yoksulluktan yine edebiyat diye bahsediliyor: “Akıllı cep telefonu olan nasıl aç olabilir?”, “Öğrenciyi beslemek neden devletin görevi olsun?”, “Biri aç kalıyorsa kendi suçudur”. Yaşanan sorunlardan birinci derecede sorumlu iktidarın, sıkıntı yok refleksi göstermesi, iktidarın zorlanmasından endişe eden destek çevresinde daha saldırgan bir üsluba dönüşüyor. Biraz ‘imam-cemaat diyalektiği’ işliyor. Elbette yoksulların yoğun biçimde sosyal medyayı takip etmedikleri doğru. Fakat son yıllarda sayıları çok artmış olan ‘rastgele sokak röportajlarında’, iktidarın sokağa inen dilinin de hayli bozulduğunu izlemek mümkün. “Geçinemiyorum, açım” diyen birine, panik halinde “yok öyle bir şey, nankör” diye cevap veren AKP’li, ender görülen bir resim değil artık.
“Yoksulluk sadece Dickensvari bir tezahürde karşımıza çıkmıyor artık. Henüz okurken iş bulamama kaygısının, çalışırken atılma korkusunun, kredi taksitlerini ödeyememe paniğinin içinde de büyüyor. Tüm bu süreci şekillendiren dinamik ise zaten değersizleşmiş beden gücünün yanında, o beden gücüne eklenmiş yetilerin de hızla değersizleşmesidir. Bazılarını yarışta daha ‘şanslı’ kılan mesleki formasyon, eğitim düzeyi, uzmanlık vb. aparatlar, sermaye birikim rejiminin şu anki hâkim karakterinde anlam ifade etmiyor. Piyasanın ihtiyaç duyduğu şey, ücretli herkesin geleceğin potansiyel yoksulları olmalarıdır.” Bahadır Özgür, ‘Yoksulluk ve canavarın kalbi’ başlıklı yazısında böyle diyor. Değersizleşmeyi ve süreklileşmiş yoksulluğu piyasa (veya sistem) için iştah açıcı yapan, güvencesizlik ve derinleşen çaresizlik eşliğinde bir teslimiyetine çevirebilmesi. Asla çıkamayacağına inanılan bir çemberin içinde sonsuza kadar çabalama mecburiyeti. Daha fazla borç alarak, daha fazla çalışarak ve sürekli daha azıyla yetinerek. Askerlikte de yüksek itaat için en etkili formül değersizleştirilme, kimliksizleştirilme. Hem vahşi piyasa, hem otoriter yönetme aklı için, yoksul kalabalıkları elde tutma aygıtlarından biri popülizm. Popülizm, yoksul kalabalıkların önüne yapıştırıcı olarak ‘sahiplenilme’ hissini koyuyor. Ama ‘sahiplenilme hissi’ yok sayılmakla çok kolay kaybedilebilir.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025