Kemal CAN
Pazartesi günü Medyascope’daki “5 Soru 10 Cevap”ta, iktidar sözcülerinin muhalefet belediyelerine dönük “paralel yapı” suçlamaları hakkında konuşmuştum. Altını çizmeye çalıştığım nokta, iktidarın bu tavrında muhalefetin varlık göstermesinden duyulan rahatsızlıktan çok kendi dışındaki alanı yok sayma, işlevsiz kılma kararlığının daha belirleyici olduğuydu. Yani iktidarın saldırdıklarına değil de kendisine ilişkin endişesi daha baskındı. Hemen aynı gün, Cumhurbaşkanı’nın seviye yükselterek yaptığı konuşma, bu noktanın biraz daha üzerinde durmayı zorunlu hale getirdi. Çünkü Erdoğan, CHP’li belediyelerin faaliyetlerinin engellenmediğini, bunun bir çarpıtma olduğunu söylemek yerine, bunun ne kadar gerekli olduğunun altını tekrar çizme ihtiyacı duydu.
Yani muhalefetteki belediyelerin faaliyetlerini sessiz sedasız –ve kamu yöneticileri eliyle- kösteklemekten, zorlaştırmaktan ziyade, bu engellemenin göstere göstere yapılan bir siyasi operasyona dönüşmesi öne çıkmış, resmileşmiş durumda. Normal şartlarda kamuoyunda oluşacak ters etki nedeniyle inkar edilmesi, savuşturulması beklenen bir durum, üzerini örtmek şöyle dursun daha da köpürtülmek isteniyor. Üstelik en yüksek yetkilinin ağzından ve ölçeği de bir hayli büyütülerek.
Erdoğan, “Biz bugün bir olmayacaksak, bugün dayanışma içinde olmayacaksak, siyasi mantıkla yaklaşacaksak, iktidarmış ana muhalefetmiş gibi bir yaklaşım içine gireceksek biz ne zaman bir ve beraber olacağız?” gibi “şaşırtıcı” bir cümle kurunca, devamında da bambaşka bir açılım geleceği düşünülüyor. Ancak Erdoğan’ın devam cümleleri “bir ve beraber olmak”tan ne anlaşılması gerektiğini gayet açık gösteriyor: “CHP’li belediyeler Cumhurbaşkanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, valiliği, kaymakamlığı hiçe sayarak yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya, hastane kurmaya kalkışıyorlar. Asli işlerini yürütmeyen CHP’li belediyeler salgınla mücadele kurallarını hiçe sayarak halka hizmet değil şov yapmaktadırlar Adana, İstanbul, Mersin belediyelerinin hafta sonu sokak kısıtlamasında sergiledikleri tavrın başka izahı yoktur.” Erdoğan, kabul edilmez bulduğu “bağımsız” tutumu kriminalize etmek için, maksatlı bir abartıyla çok üst perdeden bir de denklik kuruyor: “Bu tür teşebbüsler geçmişte FETÖ ve PKK gibi örgütler tarafından denenmiştir.”
Konu –meseleye verilen özel önem dolayısıyla olacak- aynı gün Devlet Bahçeli’nin de gündemine de geldi. Bahçeli de yaptığı açıklamada, “CHP, Covid-19’a ümidini bağlasa da, salgını geçim kapısı görse de, mutlaka hezimete uğrayacak, belediyeler kanalıyla yapmaya çalıştığı paralel uygulamanın altında kalacaktır” dedi.
İçişleri Bakanı’nın “ben devletim işkillenirim” diyerek başlattığı, idari ve yargısal araçlarla ve zorlama işlemlerle yürütülen engellemeler, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal tarafından “paralel yapı” olarak suçlanarak, Cumhurbaşkanı tarafından da yıkıcı faaliyetlere benzetilerek meşrulaştırılıyor. Hem açılan soruşturmalarda hem de buna gerekçe olacak siyasi açıklamalarda, verimli bir yardım çalışmasının rasyonel gereklerine vurgu fazla ağırlık taşımıyor. İtirazlarda, daha verimli bir hizmet için koordinasyon gereğine cılız bir nedensellik bağıyla değiniliyor, işin bu tarafı destekleyici bir yan unsur gibi yer alıyor. Asıl önde olan, “niyet okuma”. Engellenmesi gereken de, yapılanlardan çok var olma (niyeti) biçimi. Yıllarca AKP iktidarıyla ilgili her türlü eleştiriye savunma kalkanı olarak kullanılmış olan “niyet okumanın” son zamanlardaki en zorlama örnekleri sergileniyor: “Yerel hükümet” iddiası, kaos çıkartmak, devleti zaaf içinde göstermek”. Kendi başına karar almak, yetki ve inisiyatif kullanmak (hatta sadece bu ihtimal) –bunu tasavvur etmenin epey uzağında muhataplar söz konusu olsa bile- iktidarın etkinlik ve kontrol kudretine yıkıcı bir tehdit olarak işaret ediliyor. İktidarın iznine bağlı olmaksızın meşruiyet üretilebilen her alan, her şahıs, her dinamik tehdit kapsamına giriyor. Her kriz bu alanın tekrar tarif edildiği, meşruiyet sınırlarının baştan çizildiği bir imkan olarak işlem görüyor.
İktidarın yerel yönetimleri engelleyici tutumunun gerekçeleri arasında “alternatif” tehlikesi önemli yer tutuyor elbette. Prof. Menderes Çınar, Birikim Haftalık’ta yazdığı “Siyasetin Fırsatı mı, Fırsatın Siyaseti mi?” başlıklı makalesinde iktidarcı/fırsatçı siyaset tarzı için şöyle diyor: “Rakiplerinin ise hiçbir zaman ve hiçbir şartta bir alternatif olduklarını göstermesini istemezler. Onların hiçbir zaman iyiyi/doğruyu söyleyemeyeceğini/yapamayacağını iddia ederek, onlara gerekirse gayri-demokratik yöntemlerle fırsat vermeyerek, kendilerinden başka seçenek olmadığı iddialarını yeniden ve yeniden doğru kılmaya çalışırlar.” Çınar, bu siyaset yaklaşımının yaşanmakta olan ve bazen de geçmişte yaşananlarla ilgili kurduğu hikayenin ve bu anlatının hakikat ve ölçek sorunlarına da şöyle değiniyor: “Gerçeklikle yüzleşemez, kendi ‘gerçeklik’ rejimini kurmak ister ve bu amaçla her türlü imkânı kullanarak toplumun da gerçeklikle ilişkisini koparacak bir kamusal tartışma ortamı kurar.” Ekmek veya yemek dağıtmayı engellemek gibi son derece irrasyonel -siyaseten açıklanması hayli zor- bir hamle, bu siyaset tarzının penceresinden çok rasyonel bir gereklilik –hatta mecburiyet- haline dönüşüyor.
İktidarın yerel yönetimlerin faaliyetlerini engellemeye çalışmasının nedenlerine değinen Ruşen Çakır da, yine pazartesi günü yaptığı yayında, İyi Partili eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın bir sosyal medya paylaşımına yer verdi. Yılmaz söz konusu paylaşımında şöyle diyor: “AKP yoksullukla mücadele etmedi. Yoksulluğu yönetmenin siyasi rantının çok yüksek olduğunu keşfetti. Sosyal devleti, üreten, saygın bireyler hedefleyen bir araç olmaktan çıkartıp yurttaşlarını, ‘biz gidersek yardımlar kesilir’ propagandası ile bir kişinin müşterisi haline getirdi. İBB, ABB ve diğerleri, AKP gittiğinde yardımların kesilmeyeceğini, daha etkin bir sosyal devlet anlayışı ile devam edeceğini net bir şekilde yurttaşlara gösterdiği için panikledi, saçma yasaklar getiriyor.” Yılmaz, iktidarın hizmet ve sosyal yardım alanını bir siyasi müşterilik ilişkisi gibi kurguladığını ve bu kurgunun bozulmasıyla ilgili endişenin yasaklama ve engellemeleri getirdiğini söylüyor. Yani oluşan yeni duruma ilişkin bir refleksten çok yerleşik “düzenin” ve algının bozulması riskinin tetiklediği bir tepkiye dikkat çekiyor. Bahçeli’nin CHP’yi suçladığı açıklamasında bahsettiği, “ikide bir pişmiş aşa su katma arayışı, dönen tekere çomak sokma arzusu”, sadece salgın mücadelesiyle sınırlı olmasa gerek. Çünkü, bu iktidarı senelerdir ayakta tutan önemli unsurlardan biri kurulan saadet zinciri ise diğeri de lütuf-sadaka tekeli.
Yazının başına, geri dönersek: İktidarın muhalefet belediyelerini engellemeye çalışmasının, sadece eşitsiz siyasi rekabet meselesi gibi tarif edilmesi bana yeterli gelmiyor. Karşı karşıya olunan şey, bir siyasi yarışta iktidarın muhalefeti centilmenlik dışı hamlelerle engellemesinden ibaret değil. Yukarıda yer verdiğim değerlendirmelerin de desteklediği üzere olay, biraz daha derine inen bir siyaset tarzının varoluşsal ve zorunlu tepkisi. Üstelik bu tepkinin sertliği, “bize hizmet yaptırılmıyor” şikayetinden daha ileri bir siyasi karşılık veremeyen, bunu aşan bir vizyona sahip de görünmeyen muhalefetin becerisiyle de pek ilgili değil. İktidar, siyasi rakipleriyle sınırlı olmayan geniş bir alanda, kendi etki ve kontrolü dışındaki her şeyi yok saymak, olmuyorsa gayri meşru ilan etmek istiyor. Yargı kurumlarından üniversitelere, meslek örgütlerinden baskı gruplarına kadar herkes bundan payını alıyor. İşte bu yüzden, eldeki küçük adacıklarda alternatif varlık göstermeye çalışmanın tek ve etkili muhalefet yöntemi olup olmadığının yeniden ve iyi tartışılması gerekiyor. Çünkü, meşru alan tarifinin tek elde, bu tarife ilişkin tartışmanın kapalı olduğu bir zeminde, elde edilecek kısmi teveccüh artışının –veya büyüyen memnuniyetsizliğin- sahici bir siyasi sonuç olduğu çok tartışmalı.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025