Kemal CAN
Türkiye garip memleket. Birkaç gün içinde “gündemin yörüngesinin” verileri de çıkarımları da ters yüz olabiliyor. Kısa bir süre önce, yaratanlar açısından bile sürprizli gelişmeler sonrasında, “reform” ihtimalinin derinliği ve inandırıcılığı tartışılıyordu. Sadece muhalefet cephesinden değil iktidar cenahından gelen çok inandırıcı argümanlar, kuvvetli dedikodular bu yöndeki senaryoları işaret ediyordu. Ardından herkesi ters tarafa yatıran açıklamalar sonrasında ise şimdi bambaşka yorumlar yapılıyor. Erdoğan’ın mecburiyetlerinin “reformu” zorunlu hale getirmesi iddiaları, yine aynı kişinin mecburiyetlerinden beslenen cenderenin ne kadar güçlü olduğuna döndü. Böyle karmaşa anlarında çok haklı yorumlar “ne oldu...” diye alaya alınırken, son derece boş akıl yürütmeler “ben demiştim..” övünmesine imkan bulabiliyor. Siyasi gelişmeleri çok net evreler olarak algılayıp süreç olarak görememe sabırsızlığının (veya fırsatçılığının) sorunları yine karşımıza geliyor.
Gelinen noktada, oldukça kaba ve kesin ifadelerle ortaya konulan, altı kalın biçimde çizilen pozisyonlar, tamamlanmış bir süreci işaret etmiyor. Reform ihtiyacı diye ortaya konulanlar da “reform iddiasının” sınırları da henüz kapanmamış bir tartışmanın parçası. Ortaya konulan sert tavırlar, şüpheye yer bırakmayacak iddialı sözler, düşünülenin aksine durumun netlik kazandığının işareti olmayabilir. Hatta durumun eskiye göre daha dengesiz olması yüzünden, kararlılık gösterileri bu kadar yüksek perdeden, uçlara gidilerek gösterilmek isteniyor. Mesela Bahçeli’nin Çakıcı’yı arkalama ve ona laf söylenmesini yasaklama konusundaki ısrarına devam etmesi, meselenin anlaşılmadığını düşündüğü için olmamalı. Tartışmaya “darbe olmadıkça Demirtaş çıkamaz” diyerek katılan Perinçek’in durumu da öyle. Akdeniz’deki gemide “AB gücü” olarak arama yapan Alman askerlerini de böyle okumak mümkün. Faizden sonra yeniden yükselen dövizi siz ekleyin.
Geçen hafta, Bahçeli’nin çizdiği “reform” sınırları hakkında, “Erdoğan’ın daha fazlasını murat ettiği veya bu tavsiyeye uymayacağını düşündürecek fazla bir verimiz olmadığı ortada” yazmıştım. Erdoğan, bu konudaki şüpheye fazla zaman tanımadan cevabını verdi. Cumhur İttifakı’ndan memnuniyetini, MHP’ye minnetini belirtti. Kamu önünde adam (dava arkadaşı) harcama konusunda da ortağına hiç benzemeyen yeni bir örnek gösterdi. Belki Bülent Arınç’ın istifasıyla sonuçlandı ama asıl olarak “reform” heveskarlarını çok sarsan bir çıkış yaptı. Hakimlerden cesaret talep eden Adalet Bakanı’nı da yalanlayarak, Kavala’yı mahkeme tarafından beraat ettiği suçla (Gezi finansörü) itham etmeye kalktı. Bu tablo karşısında, Erdoğan’ın kendisini bir türlü kurtaramadığı Bahçeli vesayetinden bahsedilmeye başlandı.
Daha önce de belirttiğim üzere, göz önündeki kısmı son açıklamalarla çok belirgin hale gelmiş olsa da, etkilendiği dinamikler ve yaratacağı sonuçlar bakımından hala karmaşık bir sürecin içindeyiz.
Başta Erdoğan olmak üzere iktidar çevrelerinde “reformdan” bahsetme ihtiyacı yaratan şartlar –belki de derinleşerek– devam ediyor. Bu şartların iktidar dışından kaynaklanan nedenleri kadar, iktidarın içinde peydahlanan krizlerle de ilişkisi artık daha görünür halde. Bunların yeni tezahürlerini –muhtemelen hızlanan bir ivmeyle– izleyeceğiz ve bu konularda daha çok tartışacağız. Girilen kapışmalardan galip (veya galip gibi) çıkabilmenin tartışılmaz güç alameti sayılmasının zorluklarını sadece iktidar anlamayacak. Biraz daha derine bakmanın daha fazlasını gösterebileceğine bir türlü ikna olamayan herkes bunu daha iyi görecek. Ancak hareketlenecek ve “siyasetin” daha fazla sahneye ilerleyeceği bu gündem yanında, iktidarla ilgili tartışmaların biraz daha derinlik kazanabileceğini düşünüyorum. En azından böyle bir ihtimal belirdi sanki. Bunun, iktidarın içinde olduğu sıkıntı veya çözülmenin görünür hale gelmesinden daha önemli siyasi sonuçları olabileceğini hissediyorum.
Bunlardan birincisi, Cumhur İttifakı ve başkanlık sistemi meselesinin şimdiye kadar olduğu gibi iki boyutlu algılanmasının sonuna geliniyor olması. İkincisi, iktidarın tam tersini umarak yaptığı bazı operasyonların, muhalefetin kendisinin yaratamadığı (bazen niyet bile etmediği) bir zemini üretmesi olasılığı. Bu başlıklar, yaşanmakta olan tartışmaların yanında fazla kavramsal detaylar gibi görünebilir ama muhtemelen etkilerini daha somut hissettirecekler. Mesela şimdiden Cumhur İttifakı ile başkanlık sistemi ilişkisinin boyutlandığını görebiliyoruz. Şimdiye kadar hakim yaklaşım, bu ittifakın aritmetik etkisine odaklanmıştı. İttifakın ömrü veya krizi üzerine yapılan yorumlar ve olası senaryolar bu pencereye sıkışıyordu. AKP ile MHP ilişkisinin, Bahçeli’nin Erdoğan’a sunduğu ve aldıklarının, Cumhur İttifakı’nın basit bir oy toplamından ibaret olmadığı daha net görülüyor. Erdoğan’a atfedilen veya önerilen alternatiflerin sanıldığı kadar kolay olmadığı tekrar idrak ediliyor.
Erdoğan, iktidarını memleketin bekasıyla ilişkilendirebilmesini Cumhur İttifakı'na borçlu. Ancak bunu yaratan ittifakın sayısal gücü değil yarattığı yeni vesayet düzeni. Erdoğan, yargıdan güvenlik bürokrasisine kadar hemen her alanda kendi kişisel gücünü bu sayede kabul ettirebildi. Elbette bunun ödenmesi gereken bir bedeli olduğunu da başından itibaren biliyordu. Bu yüzden MHP’ye bağımlılığı başkanlık sisteminin gerektirdiği 50+1 zorunluluğundan ibaret değil. İddia edilenin aksine iktidarı desteklemekten başka bir seçeneği olmayan Bahçeli’den daha çok, giderek daha az seçeneğe sıkışabilecek Erdoğan resmi öne çıkıyor. Bu mecburiyet ilişkisinin iktidar ittifakını daha dengeli hale getirmediği de ortada. Siyasetsizleşme sayesinde gücünü artırmış, siyaseti kendisi için tehlike olmaktan uzaklaştırmış olan iktidar, siyasetin dışına düşmenin faturasını da ödemeye başlıyor. Tıpkı siyasetsizleştirmeyi çok arzulamış olan neoliberal modelin kendi güvencesi olan “merkezi” kaybetmesiyle girdiği kriz gibi.
Son günlerde yaşananlar, Cumhur İttifakı nedir, sistemle ilişkisi nasıldır gibi konuların iktidar bloku içindeki cevaplarını daha görünür kıldı. Bir anlamda cinin şişeden çıktığını görüyoruz. Ancak şişeden çıkan cin veya “pandoranın kutusu” metaforlarındaki asıl kıssa, bunların yaratacağı kontrolsüz gelişmelere dairdir. Bu kontrolsüz gelişmelerden biri, muhalefetteki profesyonel aktörler pek oralı olmasa bile sıradan insanların neyle karşı karşıya olunduğuyla ilgili fikirlerinin hızla değişmesi olabilir. Kutuplaştırmanın yarattığı iki boyutlu bakış açısının önündeki perdenin artık örtücü olamaması mümkün. Üstelik bunun iktidar tabanındaki etkilerinin hızlanması da ihtimal dahilinde. Yaşanan gelişmeler, AKP’den kopan partilerin kendilerinin yaratamadığı “varlık gerekçesini” onlara armağan edebilir. İyi Parti’ye bir taraftan davet, bir taraftan saldırı hamlelerinin tam ters sonuç vermesi gibi; “eskiye dönüş” iması içeren reform lafı da, DEVA ve Gelecek Partileri için doping etkisi yaratabilir.
Yazarlar
-
Ümit AkçayÇin yoksulluk tuzağından nasıl çıktı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTürk-Rus-Çin ittifakı? 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin içerideki ve dışarıdaki dinamikleri 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTektonik Kırılmalar: Liberalizmin Tasfiyesi ve Müslümanlar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERBolsonaro’nun tarihi mahkûmiyeti 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKKıyamet saatini durdurmak 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANGerilimle yönetmek ya da gerilimi yönetmek 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
17.08.2025
17.08.2025
21.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
27.05.2025
6.04.2025
23.02.2025
16.02.2025