Sezin ÖNEY
2000’lerin en başında, Avrupa’da “çokkültürlülük tartışmaları” rüzgârı esiyordu. Berlin Duvarı’nın çöküşüyle, Avrupa’nın Batısı ve Doğusunun arasındaki ayrımın kalkması, 11 Eylül’e yönelik tepkiler derken, Avrupa’nın farklılıklarla birarada yaşama sorunlarını, “çokkültürlülüğü” benimseyebilerek aşabileceğine yönelik umutlar güçlüydü.
Çokkültürlülük kavramının, hukuki ve felsefi olarak gelişmesine en çok katkıda bulunan ülke ise, 1971’den beri anayasal garantiyle “çokkültürlü olan” Kanada’ydı kuşkusuz. Bu nedenle, çokkültürlülük üzerine çalışan Kanadalı düşünürler de büyük ilgi görüyordu; Master çalışmalarım sırasında bölümümüzde ders veren Kanadalı siyaset bilimi teorisyeni Will Kymlicka tam manasıyla bir akademik yıldızdı örneğin.
2000’lerin ortasına geldiğimizdeyse, “çokkültürlülüğün ölmekte olduğu” iddiaları ağırlık kazanmaya başladı. 2010’da Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in “Almanya’nın, çokkültürlü bir toplum yaratma konusunda tamamen başarısız olduğunu” açıklaması ile beraber, Batı Avrupalı muhafazakâr liderlerin birbiri ardına benzer açıklamaları geldi. Britanya Başbakanı David Cameron, Fransa’nın o dönem Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, açıklamaları (ve tabii politik tavırlarıyla), çokkültürlülüğün tabutuna son çivileri çaktılar.
Bu arada, çokkültürlülüğün ulusal kalesi Kanada da, Muhafazakâr Parti, kuruluşundan üç yıl sonra, 2006’da iktidara geldi. 2011’e kadar da azınlık hükümeti, o tarihten bugüne kadar da çoğunluk hükümetleriyle iktidarda oldular. Partinin başarısı, dünya genelinde bahsettiğimiz “çokkültürlülüğe karşı muhafazakârlaşma” akımı ile ilgili olduğu kadar, bu hareketi oluşturan farklı muhafazakâr grupları bir ittifakta biraraya getiren lider Stephen Harper ile de alakalıydı. Sağın her türlü muhafazakâr eğilimli grubunu biraraya getiren Harper, daha 1990’ların sonunda, “ülkeyi tahakkümü altına alan Liberal seçkinler sultasından” bahsettiği “Bizim Zararsız Diktatörlüğümüz” (Our Benign Dictatorship) teziyle dikkat çekmişti. Harper, Kanada’da liberal değerlere vurgu yapan politikanın gücünün, muhafazakârların arasındaki bölünmeden kaynaklandığını öne sürüyordu.
2006’da, Kanada politikasına ağırlığını koyan Muhafazakârlar’ın politik çıkışını kullanan Harper, son yıllarda artan biçimde “Kraliyet değerlerine” vurgu yapmaya başladı.
Harper’ın, Kanada’nın “göçmen toplumu” olduğu gerçeğini yadsıyan, 19. yüzyıldaki tarihine, “Britanyalı kurucularına” ve İngiliz Monarşisine bağlarına atıfta bulunan bu politika, Müslümanlar, Asyalılar ve “beyaz ırktan olmayanlara” karşı inceden inceye bir ayrımı beraberinden getiriyordu. Örneğin, Kanada’nın Birleşik Krallık ile beraber bağımsızlık için savaşan Amerikalılara karşı yer aldığı 1812 Savaşı, Harper’ın girişimi ile ulusal çapta anılan ve “kutlanan” bir tarihî dönüm noktası hâline getirildi. Bunun dışında Harper, Kanada’nın askerî gücüne ve dış politikada agresif tutumla gövde gösterisi yapması yönünde bir tutum benimsedi. Aynı şekilde, iç politikada da, güvenlik için hak ve özgürlüklerin kısıtlanabileceğini öngören bir tavır aldı.
Sonuçta, Harper’ın kutuplaştırıcı politikaları, öfkeli politik tutumları, Kanada seçmenini bunalttı; kamuoyu araştırmalarına göre, seçimler arifesinde, halkın yüzde 70’i “Muhafazakâr Parti’den bıktıklarını” söylüyordu. Tercihlerini, 1971 doğumlu, Fransızca ve matematik öğretmenliği yapan, mühendislik eğitimi alan Liberal Parti lideri Justin Trudeau’yu başbakan seçmekten yana kullandılar; hem de, 338 seçim bölgesinden 184’ünde çoğunluğu Liberal Parti’nin almasını sağlayacak ezici bir çoğunlukla…
Liberal Parti’nin kampanya sloganı, “Umut, korkuyu yener” idi. ABD’de Obama’nın seçim başarısının arka planındaki David Axelrod’un da danışmanlığını yaptığı bu kampanya, tamamen “değişim ve ümit” kavramları üzerine kuruluydu.
Çok da iyi bir hatip olan, gerçekten de karizmatik Trudeau, gençliği ve enerjisi ile lider olarak ön plana çıkıyor –ama, görüntünün ötesinde, Liberal Parti’nin önemli vaatleri var.
Trudeau, seçim zaferi gecesi konuşmasında şöyle diyor: “Yeni bir hükümet seçtiniz; ülkemizin farklılıklarına derinden inanan bir hükümeti seçtiniz… [Bu ülke], dünyanın her yerinden, her türlü inançtan, her kültürden, her türlü dili konuşan insanların ülkesidir… Arkadaşlarım, biz korkuyu umutla yendik; sinik- alaycı tavırları sıkı çalışarak, negatif- ayrıştırıcı politikaları hepimizi biraraya getiren pozitif bir vizyonla yendik…”
Darısı, Türkiye’nin başına mı diyelim?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024