Sezin ÖNEY
ABD'li sosyolog Edward Shils, 1961'de "Merkez ve Çevre" başlıklı makale yazdı. Shils'in, "Centre and Periphery" makalesinde şöyle deniliyordu.
"Her toplumun bir merkezi vardır. Her toplumun yapısında bir merkez bölge/nokta vardır. Bu merkez, toplumun ekolojik düzleminde yaşayan herkesi çeşitli şekillerde etkiler. Toplumun bir üyesi olma hali, ekolojik olarak belli bir sınırla çizilmiş bir alanda konumlandırılmış olma ve o alanda yaşayan diğer insanlarla ortak bir alana uyum sağlama ötesinde, bu merkez alan/noktaya olan ilişki çerçevesinde oluşturulur.
Merkez alan/nokta, yer olarak konumlandırılmış bir mesele değildir. Toplumun bağlı bulunduğu sınırlardaki alanla az veya çok bir ilgisi vardır. Fakat, merkeziliği, geometriyle tamamen alakasızdır ve coğrafya ile çok az ilintilidir.
Merkez, veya merkezi alan/nokta, değerler ve inançların odağında olduğu bir haldir. Toplumu yöneten değerler, semboller ve inançların düzeninin merkezidir. Merkezdir; çünkü, kesin ve azaltılamazdır ve böyle olduğu da, azaltılamayacağını dillendiremeyenler tarafından dahi hissedilir".
Bu şekilde uzayıp giden, Shils'in "Çevre ve Merkez" makalesi, Türkiye siyaset bilimine onlarca yıl şekil verdi.
Ama, Edward Shils adını bugün Türkiye ve Türkiye çalışanlar arasında bilen, makalelerini okumuşlar azdır.
Zira, 1971'de Şerif Mardin, bu tezi Türkiye'ye uygulayan bir makale yazdı. Ama, Türkiye'de Mardin'i okuyan veya eserlerine referans veren çoğu kişi, tezin ilk ileri süren Shils kimdir, "çevre-merkez" tezinin orijinali nedir hiç bilmez herhalde...
Mardin'in Türkiye'ye uyarladığı "çevre-merkez" tezi son yıllarda tüm siyasi algımızı şekillendirdi; sıklıkla yinelenen kaba taslak bir okumaya göre, 'merkez' çeperinden dışarı itilenler, 'çevre', merkezin bir parçası olmaya çalıştı. Muhafazakarlar, İslamcılar, Kürtler, çeşitli etnik, dini, dışlanmış gruplar, merkezin bir parçası olmak için mücadele etti. İddialara göre AKP de, merkezi "dışlananlara" açtığı için başarılı oldu.
Merkezin çöküşü
Shils perspektifinden bakınca asıl gözüken, Türkiye'ye yansımış halinden farklı aslında; Shils'in asıl kastı, toplumun dengesi, merkez ve çevredekilerin bağları üzerinde incecik bir ip üzerinde yürüyen bir cambazın dengesi olduğu.
Türkiye ise, "merkez-çevre ilişkileri" açısından şu an nükleer bomba travmasını yaşayan bir ülke gibi. Değil toplumun üzerinde durduğu ince dengelerin alt üst olması, Türkiye'nin tüm varlığının merkezinde atom bombası patlatılmış gibi adeta.
Geçen Haziran'dan bu yana, yani bir yılda, tahmini olarak yaklaşık 6 bin kişi çatışma kurbanı oldu.
Yaklaşık yarım milyon insan da, evlerinden barklarından oldu; göç etmek zorunda kaldı.
Kürt nüfus ağırlıklı bazı ilçe ve şehirler neredeyse tamamen yıkıldı.
Dahası, 7 Haziran seçimlerinden bu yana politik kutuplaşmanın aşırı artması ve Kürt Sorunu'nun tamamen "şiddetle çözülebilecek bir terör meselesine" indirgenmesi, dahası son yıllarda (ve hala) radikal İslamcı terör örgütlerinin ülke genelinde rahatça hareket edebildiği bir ortama göz yumulması ve siyasetin bunca sorun içinde sadece başkanlık sistemi tartışmasına endekslenmesi, Türkiye Cumhuriyeti olarak bildiğimiz yapının merkezini yok etti.
Çünkü, yanlış politikalar, tüm ortak değerler sisteminin kalbinde bir atom bombası patlattı adeta.
Son bir yılda, Japonya'da Hiroşima'da 1945'te ne yaşadıysa insanlar; Türkiye toplumu aynı travma halini, ruhsal ve zihinsel boyutta yaşıyor.
Hiroşima'nın bir tanığı şöyle anlatıyor; "6 Ağustos 1945 sabahı, kör edici, bıçaklayıp geçen bir ışık ortaya çıkıverdi aniden; ve çevredeki her şey, tuhaf, mavimsi bir gölgeye büründü. Ardından da, şiddeti kemiklerime kadar işleyen adeta, şimşek gibi bir patlama meydana geldi; kulaklarım adeta ortadan biçildi, sağırlaştım".
Bizim toplumumuzda da önemli bir kesim körleşti, sağırlaştı ve yanlış politikaların radyasyonu, tüm toplumun kemiklerine kadar işledi.
Türkiye'nin dört bir yanından, her türlü sınıf ve kesimden lise öğrencisi mezun olurken, o yüzden isyan ediyor. Büsbütün manasızlaşmış, epriyip çöken bir ülke düzeni olduğunu görüyorlar çünkü.
Artık "merkez" olma vasfını tamamen yitirmiş, saygınlığının üzerinde tepinilmiş Ankara'nın, Türk-İslam sentezi ideolojisi dayatmalarını, Ankara'dan uzanan zehirli sarmaşık gibi kollarla toplumu saran yolsuzluğu, insanları birbirine düşman eden politik kutuplaşmayı reddediyorlar.
Birbirine sürekli sataşan, birbiriyle dövüşen "merkez temsilcilerine", siyasetçilerin bugünkü itiş kakış, seviyesizlik haline mi özenecekler "merkez" Ankara'ya bakıp?
Genç yaşta kalkıp bir sırt çantası dünyayı gezebilecekken, önlerine aşılmaz vize engelleri çıkarılmasına karşılık, meseleyi sadece ucuz bir pazarlık konusu yapan "devlet büyüklerine" isyan etmeyip de ne yapacaklar?
Sokağa çıkıp dilediklerince gezecek görecek yaşlarındayken, geçen yazdan beri gerçekleşen 11 terör saldırısının travmasını yaşamak zorunda kalmalarına ve devletten kimsenin sorumluluk alıp istifa etmemesine kızmayıp da ne yapacaklar?
Dahası bugünün gençleri, bilgiye anında erişebiliyor; dünyanın en iyi eğitim sistemleri, başka ülkelerde gençlerin ne kadar daha fazla hak ve özgürlüklere sahip olduğunu küçücükten öğreniyor; kendi halleriyle başka ülkelerin gençlerinin hallerini karşılaştırabiliyorlar.
Her şeyi geçtim; Google'a erişimin durduk yerde mahkeme kararı ile engellendiği ve engelleme kararı ile ilgili de açıklama bile yapılmadığı ülkede, neden liseliler isyan içinde diye soruyor muyuz gerçekten? "Google" gibi dünyayı değiştirecek fikirler üretecek gençler, tek tipleştirilmeye, baskılanmaya, boğucu bir geleceğe mahkum edilmeye çalışılıyorlar.
Gençlik işsizliğinin yüzde 20'lere vardığı, eş dost ahbap çavuş ilişkileri ile, kayırmacılıkla işlerin yürüdüğü bir ülkede, gençler elbette "yeter artık" der.
Sonunda, bugünün yeni mezun liseleri gibi haklarını arayan gençler kazanacak.
Zaman, onların yanında.
Keşke, bu okulların eski mezunları, liselilerin yaşamakta olduğu sıkıntılara karşı, müdür değişimleri, yeni yönetimlerin dayatmaları gibi konulara müdahale etmek için, öğrencilerle bugüne kadar daha aktif bir dayanışma içinde olsalardı.
Gençlerimiz, "abi-ablalarından" daha girgin, çünkü kaybedecekleri bir gelecekleri var. Daha sonraki kuşaklarda bir sinmişlik hakim olurken, "doğru olanı", yapılması gerekeni hatırlatıyor liseliler.
Ve onlar, geleceklerini kazanacaklar.
Ancak, değişim korkusu arttıkça Ankara'nın, "suni merkezin", çevreye olan baskısı da, aynı oranda çok çok artacak.
Not:
Bu hafta üzerine fazla konuşulmayan bir haber, özel güvenlikçilere, resmi güvenlik görevlilerinin neredeyse tüm yetkilerini tanıyacak bir yasa tasarısı idi. Mafyöz kişiliklerden geçmişi karanlık bazı eski güvenlik görevlilerine, Türkiye'de "özel güvenlik şirketi sahibi" çok tuhaf insanlar var. Elle aramadan kimlik kontrolüne, araç durdurmaya ve aramaya, özel güvenlikçiler aynen polis, jandarma gibi davranabilince, acaba Türkiye daha güvenli bir yer mi olacak?
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTrump Nobel'i alıp barıştan kaçarsa 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaYPG silah bırakır mı? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÇözümde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAGerçek sanık sandalyesinde 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Kim bu Devlet Büyükleri?” 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKaan’ın motorları ve bir soru: Türkiye’nin F-35 alması şart mıdır? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANFotoğraflar tarafsız değil 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMeşruiyet ve toplumsal cinsiyet: Eşbaşkanla tokalaşılmadı 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMemleketin geleceği hangi fotoğrafta? 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024